Pazartesi, Kasım 12, 2007

2 reklam birden!

1.
Filmin yapımıyla ilgili dolu ayrıntı verilmiş de bir gazetede, ben de şu “küçük” ayrıntıya dikkat çekmek istedim.
“Ne eline batan diken, ne de söylenenler umurunda olmayacak.” diyor Atatürk (Haluk Bilginer) Türkiye gül Bankası reklamında.
Hatayı anlamak için cümleyi şöyle kuralım:
“Ne eline batan diken umurunda olmayacak, ne de söylenenler.”
Ama Türkçe’de ona öyle demezler, şöyle derler:
“Ne eline batan diken umurunda olacak, ne de söylenenler.”
Yani Atatürk’e Türkçe’yi yanlış kullandırmazlar ve şöyle dedirtirler:
“Ne eline batan diken, ne de söylenenler umurunda olacak.”
Türkçe’nin kolay gözüken zorluklarından biri,
yanılmak çok kolay, yanılanları anlıyorum, her zaman uyarmıyorum.
Ama bu kez Atatürk söz konusuydu… bana battı biraz…
(Neden gül bahçesi? Bana uzak geldi. Ama tabii, bu tartışılır. Sana Gül Bahçesi Vaat Etmedim adlı kitap geliyor aklıma!)


2.
Şu daha az tartışılır, hoş yapan yapmış, eminim eleştirilerden de geçmiştir. (Çok da emin değilim, ben mi daha fazla dikkat etmeye başladım da hatalar buluyorum, yoksa Türkiye gençlerinin-insanlarının -tabii ki çağa uygun olarak- mantıksızlaşması ve bunu kabul de etmeyip ukalalaşması türü bir saçmalık mı söz konusu, yine. Yine.)

T-box (yeni) mağazalar açmış. Onu anlatıyor. Çılgın(ımsı) bir ilan, metinler, ilgimi çekmez de bakıp geçerdim, ama bir de başlık:
"İçimize girmeyen kalmayacak!”
Çığır açmış sanılmış da yayınlanmış her halde, ama aslında çığırından çıkmış.
Bir erkek mi yazmış bıyık altından gülerek, ama onaylayanların arasında hiç mi bir kadın yokmuş…
“Orospu” başlıklı bir metin yazıyorum, günümüz kadınını anlatan... Ama onu ben yazıyorum. Bir yazar olarak. Bu reklam başlığını kim yazmış…
Türkiye reklamları bence reklamcılar tarafından değil sosyologlar ve psikologlar… hatta tarihçiler, yazarlar tarafından da incelenmeli. Ne hâle geldiğimizi görmek için… Hayır, bir reklamı eleştirirken benim hâlâ bir ürüne, hizmete ya da markaya falan gönderme yaptığımı sanan bazı reklamcılar var da…

3 yorum:

Murat Sohtorik dedi ki...

Hakkı Devrim
Radikal
Dil Yâresi

Televizyonlarda gösterime giren Atatürk'lü İş Bankası reklamında Haluk Bilginer çiçek yetiştirmeye davranmış minik adama nasihat ediyor:
– Eğer çiçek yetiştirmeyi çok istiyorsan, ne eline batan diken, ne de söylenenler umurunda olmayacak.

Yalnızdım seyrettiğimde:

– Atatürk'e olsun bunu yapmayın, dedim yüksek sesle. Giyimi kuşamı gibi, yazarken ve konuşurken Türkçe'ye de çok özen gösteren bir insandı. Dilimize radikal hizmetleri var. Dile olduğu kadar Atatürk'e de saygısızlık ve haksızlık etmiş oluyorsunuz.

Sabah gazetedeki masamda dört e-nâme vardı, ataşla bir araya getirilmiş. Pelin-Burak Oğuz, Onur Tan, Gündüz Mutluay, Murat Demirhan. Ardı gelecektir. Bu duyarlılık beni mutlu eder. Okurlarımın da söylediği gibi, doğru ifadeyle «... ne eline batan diken, ne de söylenenler umurunda olacak» denmeliydi.

Reklamın yapımcısını, metin yazarını bilmiyorum. Ama hakkındaki sevgimin mi, hayranlığımın mı daha baskın olduğunu kestiremediğim Bilginer'i yadırgadığımı söylemeden geçemem.

Murat Sohtorik dedi ki...

Kayıt olsun: Değiştirilmiş yanlış. "Bu bi Devrim."

Adsız dedi ki...

Bugün tbox ın yeni ilanını gördüm.
Başlık yine benzer, "altına giren girene". Ürün ne biliyor musunuz, şemsiye...
HAhaha
Tboxa bir mektup yazmayı düşünüyorum.
Sevgili yetkili.
Ürünlerinizi beğenerek kullanıyor yeniliklerinizi bekliyordum.
Ama reklam ajansınız sayesinde ürünlerinizi bir daha almamaya karar vermiş durumdayım.
Espri yaptığınızı sanırken kadınlığı aşağılayan firmanızın ürünlerini protesto ediyorum.
Elveda.