Tüm Kötüleri yok eden en büyük İyi’nin en büyük Kötü’yü ne zaman yok edeceğini merak ediyordu herkes. Nasılını merak etmiyorlardı çünkü diğer kötülerin nasıl yok edildiğini de bilmiyorlardı, iz bırakmadan ortadan kaybolmuşlardı.
En büyük Kötü de aynı şekilde yok oldu...
Sorun, en büyük İyi’nin de yok olmasıydı.
En büyük kötü tanındığı halde, en büyük İyi’yi kimse tanımıyordu. Aynı kişi olabilecekleri söyleniyordu. Tek olmak istemişti, en büyük değil, tek; tek kötü. Herkes kötüyken kötülüğün bir özelliği kalmamıştı, diğer kötüleri bu yüzden yok etmek istemişti; bu süreçte ama, moda da değişmişti, sıradanlaşan kötülükle birlikte. Artık kötülük kol gezmiyordu, revaçta değildi, kötü olmak değil iyi olmak değer kazanmıştı. Bunu düşünmemiş olamazdı; ama yola çıkmaktan başka çaresi de yoktu, yerinde saymak yerine. Azalan kötüleri saymıştı, sonuncusu kendisi olmak üzere.
Ya ceza? Bunca kötülüğün cezası... Kendini yok etmek, artık var olmamak bir ceza sayılabilir miydi; yaptıklarını ödemeyecek miydi?
Tabii aslında bir belirsizliğe saklanıyordu; çünkü tüm bunlar sadece tahminlerdi, hikayeydi, kurguydu.
En büyük kötülük yanlış hikayeler kurmaktı.
Ama onlar da olmasa iyi hikayelerin değeri anlaşılır mıydı?
Belki de bir aşama daha vardı, iyi olmak yetmiyordu: İyi’nin, Kötü’nün karşıtı olmadığı gerçeğini anlamak, anlamlandırmak: İyi, bir denge durumuydu, az iyi ve çok iyi idi karşıtlıklar.
Büyük bir İyi gerekiyordu bunu göstermek, kabul ettirmek, yaymak için.
Son büyük kötülük bu olabilir miydi?
Pazartesi, Mayıs 19, 2025
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder