Pazar, Haziran 02, 2024

KAPTAN KIRBAÇ

Fırtınadaki gemimden beni helikopterle kurtardılar. Sonra helikopterin yönetimini ele geçirip bir adaya indirdim. Uygarlığa gitmeye gerek yoktu. Adadaki 7 kişi hemen bana tapmaya başladıklarından sorun olmadı. Pazartesi’den Cuma’ya ad verdiğim 5 adam yardımcılarım oldular; Cumartesi ve Pazar dediğim iki kadın, karım. Helikopter pilotu ve yardımcısı ise işçilerimiz. Birkaç hafta sonra gemimden sağ kurtulanlar adaya vurdu. 2 ya da 3 kişiydiler, yosunlardan belli olmuyordu. Onlar da kölelerimiz yaptık; gemide isyan çıkarmışlardı.

Kırbaç adını gerçek bir kırbaçtan aldım, sadece benim elimde çalışan bir kırbaç. Elimi ona uzattığımda nerde olursa olsun avucuma geliyor ve onu istediğim şekilde şaklatmam üzere kullandırıyordu kendini. Birkaç isyan denemesini yemek yerken emek bile vermeden bastırdım. Büyüye inanmam ama o bana inanıyorsa bilemem.

Bir gün kıyımızda bir denizaltı belirdi. Helikopteri gönderen Emir. Vermeyi sever, yani emir. Bir süre bizle kaldı, ona emir vermem için beni zorladı. Denizaltısına binip bizi uzaktan torpillemekle tehdit etti. Daha salakça bir şey duymamışsınızdır diye güldü sonra, suratlarımızdaki ifadeden...

Denizaltının radarından bizi bulacaklar. Gelip öldürecekler. Ama ben yazdım, fotoğraflarıyla gönderdim de. Hatta birkaç video bile var, çekmeyi sevmesem de; çünkü kırbaçlayışıma inanmayacaklardı.

Şişedeki bir mesaj gibi.

Ya da öldüremeyecekler.

Çünkü kırbaç. Yani kırbaçlar. Onları çoğaltabilirim. Bensiz geçen gün bir hayvanı kör ederek avladı. Kalbine yavaşça bir çaktı kölelerden birinin, kalpten gidiyordu saygısız. İpi bile eğittiğini gördüm. O yüzden, kırbaçlar... 100 kırbaç. 1000 kırbaç. Bana bile ihtiyaç olmadan. Adaya ordu bile yaklaşamaz.

Bir süre sonra sadece gazeteciler. Ünlü olurum. Ama uzaktan.

Kentlere gönderebilirim kırbaçları. Sadece korku salmak için. Beni rahat bıraksınlar.

Hiç yorum yok: