Cuma, Nisan 25, 2008

Anlış Yanlama

-Kendini anlatmak! Ne kadar doğal ve yalın olunabilir... Marquez´in dediği gibi “anlatmak için yaşamak” gerekiyor...

-Marquez “anlatmak için yaşamak” gerekiyor mu diyordu! Ben şundan söz ediyor sanmıştım: Anlatmak amacıyla yaşamak...

Salı, Nisan 22, 2008

Geyik candır!

erkek
kız
-Siz manken misiniz
-Yooo nerden çıkardınız
-“X” çikolatayı yiyorsunuz da!
-Her yiyen manken mi…
Erkek imalı bakar (daha önce aptal bakıyordur, şu gazeteci-yazarlarımızın Aysun Kayacı’ya baktıkları gibi):
-Sizzzz herkes misiniz
Kız gülümser, sevinir, belli etmeden. Yürümeye devam eder, erkek önüne geçer.
-Durun tahmin edeyim, yengeç burcusunuz…


Kızzzzzz herkes değildir ama yine de yengeç burcudur!


Absürtük Metinler’in, “Bastıracağım romanımdan aforizmalar” adlı bölümünden bir metin:

Kova
Düşünsenize, bir kadını, her kadını, 3 tane ona çok benzer hemcinsiyle çok iyi bir şekilde kıyaslıyorsunuz; kadın, sağlam bir akıl ve iyi harmanlanmış bir bilinç tarafından çok iyi saptanmış bir kategoriye sokuluyor. Üstelik bunu yapan beğendiği, sevdiği, âşık hissettiği adam. Ama kadın bu gruplanmaya girmeyi reddetmekte ısrar ediyor. Oysa binlerce insanla birlikte, diyelim kova burcunun ortak özelliklerini taşıdığı için çok mutlu!

Pazartesi, Nisan 21, 2008

Erkeğin tokadını kadının neresine tercih ederim?


Erkeğin tokadını kadının nesine tercih ederim?

merhaba

selam

aklını birisi mi kaçırdı
(“seni düşünüyorum aklımı kaçırmış olmalısın” yazımı kastediyor)

olabilir

buna izin verdin yanii

vermese miydim

bu bir tercih meselesi...eğer tercih ederek yaşadıysan tabi ki..
sen ne tür kitaplar okuyorsun
genelde roman mı?
veya öykü?

hepsi
deneme de var

okurken içine girer misin kurgunun
yazarın seni alıp bir yerlere götürmesine izin verir misin

hayır

hımm
o zaman okurken deneyimin?

durdurmasını severim sürüklemesini değil

durup düşündürtmesini mi yani
şok etmesini
farkındalığını yükseltmesini

o pek mümkün değil

ama birinin aklını kaçırması mümkün
kaçırtması

o da değil çok
güzel bir cümle o
beni tam olarak anlatması şart değil
böyle dolu erkek var sonuçta
yalan değil yani

bence senin kişisel bilgilerinde yazdığın yazı ile uymayan bir yazı o..
inanmıyorsan kendine neden yapıştırıyorsun ki
ikilem var burada bence
neyse canım

yazarın yazdığı kendini anlatmak zorunda değil ki
her yazar hayatını mı yazar

insan potansiyeli oranında yazar
kendi yaşanmışlığı olmasa bile
benzer bir yaşanmışlığın içine girerek işlediği bir konu yazılabilir ancak
diğer türlü
sadece içi boş olur
ve de etki etmez

tam tersi.

iyi bir yazar olamazsın
yürekten yazmazsan eğer

kıskanç olmadan kıskanç bir insanı yürekten anlatmaktır da yazarlık

kendini kandırıyorsun bencee
bizlerde her türlü duygular söz konusu
tüm insanlar standart bu konuda

yazarlıkla ilgili eksik ya da yanlış şeyler biliyorsun.

sadece oranı farklı

ve bir yazarla konuştuğunu unutuyorsun

ben bir yazar olduğunu söyleyenle konuşuyorum...ama daha ne kadar yazar olduğunu bilmiyorum...derinliğini de daha görmedim..
seninle konuşmamın arkasında
belki bir derinliğin vardır düşüncesi oldu
ve de bu derinliğin getirdiği enerjin
bunu anlamaya çalışıyorum
ego savaşı etmeye değil
böyle bir derdim yok yani

ama yazdıklarını tekrar okursan bunu beceremediğini görebilirsin...
tabii bunun için iyi bir okur olmak yetmez, kendine de tarafsız bakabilmek gerekir..
birisi yazarım diyorsa ve sana 2 kitap koca bir blog ve internet yazılarını gösteriyor haber veriyorsa, onları okumamışsan kabul etmelisin yazar olduğunu...
ancak okuduktan sonra sen değilsin deme hakkın doğar
ya da yazar olduğunu söyleyen biriyle konuşuyorum diyebilirsin...

benim için önemli olan birinin birşeyler yazması değildir...bu seninle alakalı bir olay değil...kimlik boyutunda algılama lütfen
önemli olan yazdığının bende hissettirdikleridir

Ben şimdi kadınlarla ilgili atıp tutsam ve bu seninle alakalı bir olay değil... kimlik boyutunda algılama lütfen desem.
Neyse
bak bu tartışmalardan en az üç yüz tane yaptım...
yanlış gidiyorsun, dostça uyarmama izin ver...

ok..
önemli değil

“önemli olan yazdığının bende hissettirdikleridir”
bir dolu sıkı yazar bunu umursamaz bile...

boşverr

yoksa sen onları okuyup sevmezdin...

sanırım kendime tepki gösteriyorum...
hiç tanımadığım bir insan
bu pc ile
iletişim kurmaya çalıştığım için
sanki yapacak başka işim yokmuş gibi
sana iyi günler
ve bol şanslar dilerim
zamanımı öldürdüğümü düşünüyorum şimdi

Bu esas bana rahatsızlık vermiş konuşmadan sonra kusura bakma bile demeden ben şöyleyim ben böyleyim demenin beni ne kadar ilgilendirdiğini de bilmeden ve suçu kendine değil pc ye falan atmaktan da çekinmeyen biriyle bir daha konuşmak istemem. hoşçakal.


Not: Yazar olduğumu genelde söylemem, özelde söylerim. Yazar olduğumu da zaten, genelde düşünmem, özelde düşünürüm.

Cuma, Nisan 18, 2008

Bir Kitaba İmza Atmak

5 sayfa boş kaldı kitabın sonunda.

5 rakamını severim. Yukarısı erkeksi-sert, aşağısı kadınsı-yumuşak olan tek sayıdır benim gördüğüm.

“Erkkadın” başlığının sayısı gibidir.


Ama bu 5 boş sayfayı sevmedim. (Hoşbeş edemedik.)

Oraya eldeki yazılardan bir şeyler koyulabilirdi, dahası küçük bir bölüm eklenebilirdi. Mesela “Artık” adlı…

“Son ölüm” ya da.

“Ya da” ya da.


O boş beş sayfayı imzalarken kullanırım, hatta yeni aforizmalar karalarım oralara... İyi fikir. Devam kitabının, Absürtük Metinler 2’nin başlangıcı olur.

İlk kitabımı imzalarken güzel bir yöntem bulmuştum (çok sevmiyorum imzalamayı, beceremiyorum o saniye güzel-anlamlı bir cümle yazmayı), imzalayacağım insanın tanıyorsam tanıdığım, tanımıyorsam tahmini hayatı üzerine, kitabın içinden yarı rastgele bir cümle buluyor ve onu yazıyordum imzadan önceki cümle olarak…

Sonunda da “sayfa ?” yazıyordum.
Safta kaç?
İçerden bir cümle olduğu anlaşılsın istiyordum (bak sen, o an bulduğumun sanılmasını engelliyormuşum!)

Onu, ona yazdığım cümleyi, cümlesini, bulmak için okuyanlar oldu mu bilmem.

Unutup o cümleyi okuduğu öykünün arasında karşısına çıkanlar ne hissetti, bilmiyorum.

Bilmediğim neler oldu başka, bilemiyorum.

Absürtük Metinler, içinden böyle cümleleri kolayca seçebileceğim bir kitap.

********

Murat Sohtorik
ABS’le iştigal ediyor.
İşin kendi freni var.


İmzalamak gibi, tanıtımını kendi ellerimle yapmak da utandırıyor beni (ama yapıyorum). O nedenle şu yukarıdaki cümle çıktı.

ABS, Absürtük Metinler dosya adıydı. Abes’e ve Anti Breaking System’e de gönderme yakalandığından (kendi kendine) kaldı.

********

Bir dost “ama bana imzalamazsan alınırım” diyerek imzalamamın ukalalık olmadığını anlattı (ben anladım).

İlk kitabım çıktığında “kitabım çıktı” bile diyemiyordum, birilerine.

*****

O an, ayakta, sıkışık zamanda, sıkışık durumda, sıkışık, hiçşıkdeğil, hemen, bir şeyler yazma zorunluluğu klostrofobimi zıplatıyordu (zıplayıp kaçsa! Hayır üzerimde zıplıyordu!) Saçma metinler yazma olasılığım yüksek o yüzden kitabın üzerine, elle, tam oturmamış, ifade özürlü, gereksiz kibar, gereksiz dobra, yapay, uzak, yani ABeS… Haberiniz olsun…

Kapalı yerde kalma korkusu anlamında değil.
Elimin kolumun bağlı olmasından irkilme şeklinde bir klostrofobim var…

Ama o genel anlamında kullanarak şunu yazmıştım:

Yazarlık: Klostrohobi

Kendi içine kapanmak anlamını da düşünelim… (Hadi hep beraber.)

********

Bir bayan spirali hatırlattığını söylemiş kapaktaki figürün…

****

Kendi paramla bastırdığım için
(ve soyadımdan dolayı)
“zenginsiniz demek”
dendi.

Şuna vesile oldu:

Babalarımızın zamanında
(artık denilebilir ki: bizim zamanımızda)
“Zenginsiniz demek” demek olmazdı.

Çünkü kimse
Zenginiz
demezdi.

Böylece
şu benim için iki kat rahatsız edici cümlenin de denmesine gerek kalmazdı:
“Zengin değiliz.”

****

Hasan’a imzalarken (o yanımda yoktu)
bir imzalama fikri buldum, basit, aynen şöyle:

Kitabın ilk sayfasında, yukarıda ortalı olarak kitabın ve benim adım yazılı, onun altına, o fonta benzeterek yazmak ne yazılacaksa, imza hariç.


ABSÜRTÜK METİNLER
Murat Sohtorik


SEVGİLERİMLE SAYGILARIMLA
Ahmet Ölümlü’ye

İmza

Uzunsa yazılacak:

ABSÜRTÜK METİNLER
Murat Sohtorik


ÇOK SEVGİLİ HOCAM
Sizi Ne Kadar Sevdiğimi Anlatamam


BU KİTAP SİZİN
Sayenizde Çıktı.

İmza


*********


Bir arkadaşa vermek için gittiğimde,
arkadaşım toplantıda olduğundan görevli polise verdim kitabı.

Bir not kağıdı uzattı, notunuzu yazın diye, çok kibar.
Kitabın ilk sayfasını açıp yazmam şaşırttı polisi…

Ben gittikten sonra okumuştur yazdığımı kesin.
Kitaptakilere de bakmıştır kesin.
(Emanet edilen bir kitabı okumak hıyanete girer mi?)
Anlamış mıdır? Ne anlamıştır?

Taban tabana
farklı
iki soru

(Tavan tabana)

*******

Kısa Çöp'ü tekrar yayınlasana
dedi bir dost
şaşırdım
iyi bir kitap dediğini hatırlıyorum
(editörümdü)
ama dostumdu da
o nedenle övgüsündeki gerçeklik payını çok kestirememiştim.

Ama Onu
tekrar yayımlasana deyince.
Kanıttı bu.

Bazı öyküleri çıkarmalı belki,
yenilerini koymalı ha?
deyince.
Deneyince
onu bilinçsizce.

Sakın ha
dedi.
Bozma.

2001’de mi yayımlanmış,
ne kadar çabuk geçmiş zaman,
diye kendi yaşamına gidecek gibi gözükürken
haalaa yeni
dedi.


*****

Önceye koy bunu

Eski bir sevgilime benzer bir kız oturuyor önümde
O ikisinin benzerliğinden eski sevgilimi kime benzettiğimi buluyorum
Eski bir dansöz
İnce hatlı ama yine de seksi
Çok güzel kalçalı
Ki yazlıkta bikini ile görmüştüm

Absürtük Metinlere almadığım metinlerden:
Bir insanı alakasız gözüken bir şeye benzettiğimde
mesela bir kadını erkeğe zenciye hatta köpeğe,
Tanrıya göz kırpmış hissederim.


Denemeler:
Tanrının bana göz kırptığını görürüm.

Kırptığı gözünü görürüm (sadece onu) (kapalıdır) (o zaman nasıl?)

Bir gözün kırpıldığını diğer gözü görmeden anlayamazsın.


************

Önceye al


Önümde dergiler
alttan üste
büyükten küçüğe:
Roll
Notos Öykü
Kitap-lık (2 adet)
Eşik Cini
Üstlerinde kitaplar:
Unamuno / Günlükler / Sel
Behiç Ak / Uyku Şehir / İletişim
Murat Sohtorik / Absürtük Metinler / Cinius


Bu kitap-dergi yığını üzerinde (babil)
defterime yazarken
utanmaya gerek duymadan ileriki masadan dönüp dönüp bakıyordu bir kız,
Tünel Badehane’de,
arjantinle.
(RAjantin: Çok güzel bir nick)
(Şuna Türkçe bir ad bulalım, rumuz harici: Takmad)

Sonunda dayanamayıp sordu yan masadaki erkek
(aynı kızla kesişiyoruz sanıyordu, oysa kız tek erkeği kesiyordu)
-Yazar mısınız?
Kitabı uzattım.
(Behiç Ak’ınkini uzatsaydım!)
Şöyle özensiz baktı.
-Kadınlar şeytandır, üzerine yazın dedi…


Badehane bahaneleri
olabilir bunun adı.

Badehane Baudlaire’i
(ben de sanki)


******

Kitaptaki aforizmalar-kısa öyküler-metinler
Başlıksızdı.
Numara koyayım bir belirteçleri olsun dedim.
Üçüncüsü güzel
Yedincisi iğrenç
Yetmiş ikincisi fena değil densin istedim.
Kırk üçüncüsü
kırk ikincisinden sonra, densin…

Önce zorlama olur diye şüpheli yaklaştığım
ad koyma eylemi
deneyince harika gitti. (Özledim mektup attım.)

Başka açıdan
ya da oldukları açıya gerçekten
bakmamı sağladı.

Bazılarını yeni anladım.

Başka da anladım.
Hata da anladım.
Hatta da anladım...


Bir oyun yaptım (Şimdiye kadar iki kişi gördü, göremedi.)

Ama daha çok
Hilmi Yavuz’un
“Sezgi, şiirin yorumunu keşfe hacet kalmadan kavramaktır.”
dediğinin tersini
çaprazını ya da
kavramaktı:
Sezgiyi kavramak…

Benim kafam şair gibi çalışmaz…


Neyse, ad bulma yöntemini öneririm.


*******

Yine şaşırdım.
Artık öğrendim
Kitabı
yayınlamak değil
yayımlamak
gerekiyor…


****

Kafe’min estiği garsonuma Absürtük Metinleri göstermek saçma geldi.
Ama onun
“sadece futbol kitapları okuyabiliyorum”
demesinden değil…

Bir kağıda kitabın adını soyadını yazıp verdim.


*****


Yeni aforizmaları buraya yazmasam mı, çünkü çalarlar diye korkuyorum (bu ciddi bir espri). (Ciddi bir esprinin karşıtı var mı?)

küçük İskender’den neredeyse aşırmışım bir fikri… Hemen çıkardım.

Cihan Demirci ondan aşırmış olabileceğimi ima etti, bir kelime esprisini…
Aklın yolu 1
Aklın yolu 2


****

Ellerinde deri eldiven
Dizlerinde dizlikler
Kafalarında kafalık
Değil kasko
Yok, kask
Hepsi pahalı şeyler

Taytlar üzerlerinde

Hepsi pahalı şeyler
Demek ki zengin adamlar
Ama taksiye değil de
Bisiklete biniyorlar…

Cuma, Nisan 04, 2008

İlk röportaj



-Kitabınızda basit espriler olduğunu söyleyenler var.
-Her okur kendinden bir şeyler bulacaktır.