Pazartesi, Ocak 31, 2022

MURATAR

Metaverse sanal aleminde her istediğini yapanlara daha gerçeğini sunan bir oluşum çıkar. Sloganı: Hayata atıl.

Şöyle bir cümle de kurmuşlardır: “Az bir farkla, büyük bir fark yarat: Doğ.” (Fotoğrafım vardır ve adım: Muratar)

Avatar’ını gerçek dünyada deneme deneyimi sunuyordur oluşum… Gerçeklik size uymazsa, paranız iade, diyordur. Hayat önce taklitlerini eler, demiyordur.

Aynı oluşumun başka bir grup insana da (önceden) başka bir şey pazarladığı ortaya çıkacaktır: “Herkes sanal, sen selamet.” Gerçek dünyada namuslarıyla yaşayan insanlardır bunlar…

Oluşum kâr amaçlı değildir. Sanal alemdekilere son bir şans çabasıdır. Hepsi sonuçta mutlu olurlar; bazıları gerçek hayatlarında son şanslarını değerlendirerek; diğerleri sanal da olsa mükemmel kopyalarına gönül rahatlığıyla geri dönerek. (Truman Sho diye sesleniriz onlara.)

ELATAR

Eksik kadın… Zengin sevgilisinin dolduruşuyla çevresinden uzaklaşır. Çalıştığı bar krizi bahane ederek kapıya koyar. Sizin barınıza mı kaldık havasına girmesidir asıl neden. Kızı evi terk edip sevgilisiyle eve çıkar. Eksik parça da tamamlanır: Sevgilisi döver ve terk eder. Ben aklına gelirim.

-Senin yüzünden!

-Olabilir, yaparım.

-Sen olmasan hepsi kabul ederdi adamı…

-Adam kabul eder miydi?

-Eski eşime bile dönmeye çalıştım. Ben bir hiç miyim?

-Güzel çıkış…

-Tekrar o hiçliğe dönmeliyim. Birisinin eşi, birisinin aşı, birisinin işi, maaşı…

-Günde 100 ya da 1000 lira. Hangisini seçersen. Yalnız 100, lira değil…

BARATAR

Bar Puzzle’dır adı; bar değil yapbozdur.

Eksik parça, içkidir, ya da içkinin hazırladığı barmen olarak ben… (Barmaidimin adı Ela’dır. Bela derim, hikayesini anlatırım.) Tek içki vardır. Aslan sütü. Susuz beyaz. 100 liradır. Yüzde 10 da bahşiş veririm. Yüzde 50’ye çıktığı görülmüştür. İçerken ve harcarken dikkat edilir.

Kripton koy adını demişti Süpermen. Sarhoştu (değildi) ayakta duramıyordu (uçuyordu yerinde). 100 lirasını ödedim, bahşişsiz, hareketlerine dikkat etsin.

Verdiğim para kazandığımın yanında çok cüzi kalmaktadır: Barın etrafında ayakta da içilir, ne getirdiyseniz. Giriş 100 liradır ve barda bu ayak takımına sunulan su da 100 lira. Bahşiş geçmez. Tuvalet yoktur. Gelen gider. Gelen gelmeyebilir.

Eksik parçaya göre yapboz parçalarının yeri değişir ya da yok olurlar. Büyük resim kalır, aynı.

ZARATAR

-Nasıl hep kazanabilirsiniz, zarlar hileli!

-Ben de diyorum neden hiç zorlanmadım.

-Buradan uzak durmanızı istemek zorundayım. Zor kullanmak da zorunda bırakmayın.

-Zor kullanırsınız, hileli değilim. Ama kolayına kaçalım. Size bir teklifim var: Bana bir teklifle gelin…

Böylece onların yerine oynamamı isteyenler için kumarhaneyle gizli bir anlaşma yaptım. Çünkü zarların bana âşıkmış gibi düşmeleri insanları mekana çekmektedir. Zarlara değil atana bak, demem onları tahrik ediyordur. Beni atarken etkileyemezsin, diye karşı tahrik deneyenlere, atıyorsuuuun, diyorumdur. Her iyi attığında bana şüpheyle bakıyorlardır, gerçekten ben mi attım acaba diye… Abartmıyoruzdur ama, dikkat çekmeye gerek yok. Özellikle kaybettiğim az zamanlarda daha çok para kazanılıyor olmasıyla; esas kumarbazlar da böylece tatmin olur.

Çarşamba, Ocak 19, 2022

SiK REBEL

-Scrabble oyunundan gerçekten zevk alan var mı ya?!

-Strip Scrabble oynamıştık zevkliydi… Yazdığına itiraz gelirse açıklaman gerekir ya. SEKS yazdı. İtiraz ettim, pek puan getiren bir vuruş değil, doğru oyna, çabala biraz... Kimin kazandığını hâlâ düşünürüm.

TAM GAZ

Kuzguncukta karşılaştık. Bir saniye geç çıksaydım pastaneden. Çıktım. Burun buruna geldik. Naberler nasılsınlar. Elinde pastayla geldi sevgilim, bana uzattı, ona bakış attı.

-Tanıştırırdım ama adlarınızı hatırlamıyorum dedim.

Adlarını söylediler.

-Sizin ortak bir yönünüz var.

Bana baktılar, bunu yazmıştım yahu diye gökyüzüne baktım, yazdığımda yere bakmıştım çünkü.

-Ben yalamam dedi sevgilim. Sarılırım okşarım ama yalamam.

-Senin burda evin vardı dedim eskisine.

Konuşarak yürüdük.

-Erkeğin yetersizliği işte diyordu sevgilim. Bir kadın iki erkekle de olabilir. Ağızı katarsak üç. Ağızı katmazsak erkek, tek.

Sustuğumuzu duyunca devam etti:

-Seni yaparken beni dilleyecek. Ya da tersi.

-Seni dillerken beni mi yapacak.

-İstemiyor musun?

-Alışamadım.

-Bittiğinde normal gelecek. Beni de yapmış olacak.

-Siz zaten yapışıyorsunuzdur.

-Gözlerinin önünde.

Yapmadığı bir şeyi tekrarlayabilir mi insan; işte konuşmuyordu yine.

-Hiç olmamasından iyidir, dedi sevgilim.

-Bu kadar mı değerli?

-Bu kadar mı değerli…

-Bedeline göre!

-Bedel olarak düşünme. İşin aslı bu. Buymuş. Budur belki de.

-İki erkek demiştin?

-Murat istemez.

-Sen ister misin? Yaptın mı?

-Fransa’da yaklaşmıştık. Orası yavşak dolu.

-Yavşakmıştık dedim, ağzım dolu, pastanın son yudumunu lüpletip.

Salı, Ocak 18, 2022

MÜŞTEMİLAT

Kiraya felaket zam, tam da MÜŞTEMİLAT, benim için bir milat, diye bir öykü yazarken.

Sevgilimin müştemilatına taşınıyorum, kocaman evi yerine bende kalıyor. Sana gidelim dediğimde gideriz diye geçiştiriyor… Aylar sonra gittiğimizde, benim küçürek minimal muratosk sotoresk döşediğim müştemilatın aynısı. Dolu eşya atmış. Ev nasıl küçülmüş.

Devrim bu ne diyorum, çok güzel olmuş.

Devrim dedin bana diyor.

Aylarca Dev diyordum ona; kocaman evde Dev gibiydi. Devriş diyordum, müştemilatıma geldiğinde, Derviş olacaksın diye. Deva diyordum ve Devalüasyon; Sefa ve Sefalet gibi.

Eskisinin bir fotoğrafını çekseydin gülerdik diyorum; atlatıp götürüyor beni, karşı yakada, başka bir ev, eskisinin aynısı!

Eskisinin aynı!

Bana çok farklı geliyor.

Evet, şu ayna beni gösteriyor artık!

Saatler de…

Yenisinin de aynısı var mı diye espri yaptığım an uyandım. Böyle bir öykü yazmıştım, Antalya-Kemer’deki yörük çadırıyla ilgili; çadırın ayrıntılarını ayran içip gözleme yerken incelerken. Birileri gelip yıkıyor çadırı ve ustası oralı değil. Kalfa anlam veremiyor; verdiğinde ustası onu tepelerde başka bir yörük çadırına çıkarmış bakıyor; tıpkısının aynası.

Ayrıntılardaki benzersiz tektipliği incelerken soruyor kalfa:

Usta, neden farklı bir şey denemedim?

Farklı bir şey istemiyorum ki…

Peki diyor, kalfa, ya burayı da yıkarlarsa…

Çok konuşma diyor usta yukarlarda.

Bir üçüncüsü daha mı var yoksa.

Üst kattan görünüyor usta (çadır dublex); yanında genç bir adamla.

Kalfa anlıyor sınıfta kaldığını.

Pazartesi, Ocak 17, 2022

SINIR

Hissediyorum ve yazıyorum.

Güzel bir cümle. Ama güzel ve cümle. Duruyorum. Okuyorum.

Okumak!

Türkçe. Bırakıyorum.

Bilgisayarın ekranına kendi kendine yazılmaya başlıyor. Kendi kendini yazmaya.

Türkçe başlıyor, sonra başka bir dile evriliyor. Dilsiz. Anladığım, anlamsız.

Bir uzaylının kelimeleri. Cümle kuruluşu. İmlası.

Bırakıyorum. His hâlâ gerçek. Düşünmeyi bırakıyorum.

Bedenimle oynamaya başlıyorum.

Kadınım giriyor. Beni o halde görüyor, kendimi yoklarken.

Bakışlarından anlıyorum.

Aynı kadın, başkası.

Soyunmaya başlıyor.

Kaç senedir sevişiriz. Hiç sevişmemişiz. Bir daha böyle sevişebilir miyiz.

Dindiğimizde his hâlâ ortalıkta.

Hissediyorum, herkes hissetmiş. Tüm dünya.

Bize doğru gelen bir güruh var, bir ruh.

Sevişebilen sevişmiş, sevişemeyen ne yapıyorsa onun en iyisini yapmış. Dünyanın en güzel metinleri o kısa anda yazılmış mesela. En güzel sunumlar. En tatlı paralar o an kazanılmış. En güzel kararlar, bir dolu gereksiziyle birlikte ama insanların zevk aldığı şeyler, o anda.

Sonra bitmiş ve hissin merkezine yönelmişler.

Hepsi değil aslında, koca bir azınlık.

İntihar edenler var.

Tam tersi yönde gidenler.

Hiç hissetmeyenler hissedemediklerini, bir şeyi kaçırdıklarını hissedip uzaklaşmışlar, yok olmuşlar. Dünyanın yalnız kalınacak bir dolu yeri var. Nüfus dağılımı düzenlenmiş.

Bize gelenlerin arasında da tam anlayamamış olanlar var. Saldırganlar.

Onları beynimden çıkanlarla öldürebiliyorum; kalplerini durduruyor, kanlarını damarlarında beyinlerinde patlatıyorum; zombi gibi yaşayan zombi gibi ölür.

Az bir kısmı ki bu da epey bir çoğunluk, evimizin etrafında toplanmış, muhitimizde, kentimizin sınırında.

His bitmiş, hafızalarda kalmış.

Dönmelerini söylüyorum, herkes uyuyor. Ölülerini gömüyorlar. Kaybolanları özlemiyorlar. İşler değiştiriliyor, sevgililer.

Tek özledikleri şey var.

O an.

Biz?

Kadınım diyor, sen ne hissettin?

Anlamsız ama anlıyorum. Benden az hissettiğinin kıskançlığında. Merkeze yakın olmakla gurur duyuyor ama yine de.

Bir daha diyor?

Bunları yazmaya başlıyorum.

Pazar, Ocak 16, 2022

ŞANS

Senin şansın iyiymiş benim için oynasana.

Sonra kızmak yok.

E kazandırmıyor musun?

Kandırmıyorum.

Kazandırmıyor musun!

Kandırmıyorum.

Ne demek diyorum!

Kazandırmıyorum.

Tersini söylediler!

Onlara oyna o zaman, kazanabilirsin.

ALTIN KALDIRIM

Değerlerimi elden çıkartıyorum. Ama çok para vermiyorlar. Evime vermediler, karıma da. Çocuklarıma vermemeleri ayıp, günah hatta, anladım ki iş değil bunların yaptığı. Ama başka şansım yok. Öyle diyorlar zaten, tek şansımız varmış. Bir tane. Onu verirsem en yüksek değeri biçeceklermiş. En yüksek değerlerimi tırpanla biçtin zaten... Kendimi vereyim dedim, gözleri parladı. Neyini dedi, gözlerimin içine içine bakarak, sanki arkasına. Gözlerimi diyecektim, çekti bakışlarını. Etkilendi mi acaba? Kalbimi, ruhumu dedim. Atmasyon tabii, ama etkilendi. Kalp dedim. Organ mı dedi, yuh. Ruh dedim, oldu dedi. Bakmama izin verir misin…

Zaten ruhları görebiliyorlar ilerde. Ama bu çömez. Yetişiyor. Üzerimizde test ediyorlar.

Göremedi zaten. Atılsın bu.

Olduğunu nereden çıkardın.

Şu ilerideki kapıdan çıkardım hemen.

Orası esas giriş. Onun önündekinin yerine atanacak sen oraya gidene kadar. Yetişmiş olacak senle. Böyle 101 kapıdan sonra ustalığa terfi edince, son kararı verecek.

Niye 101?

1001 de olabilir. Karıştırıyorum. Ama 1 olduğu kesin.

Sen nerden, bunları?

Kaçıncı gelişim. 101 ile 1001’i hâlâ karıştırırım. Çömez kadar olamadım.

Görmezse!

Göreni görmedim ki.

Boşuna mı bunca çaba?

Ne yapacaksın ki başka. Hah bak senin çocuklardan biri geçmiş sınavı. Giriyor kapıdan.

Önemsememişlerdi başta!

Senin için önemsizmiş. Onun ruhu da kendine.

Torpil morpil.

Cennette torpil?

Hem de allahı! Oğlum işte. Daha ne! O cennette, ben cehennemde!

Oğul, de artık ona.

Tanımadı beni zaten, isyankardı da hep eskiden.

Belli neye isyan ettiği… Sonuçlar açıklanıyor. Dinle.

Duyamıyorum!

Hiçbirimizde bi bok yokmuş. Sadece senin çocuk. Sen de babası olarak. Teselli ikramiyesi sanırım. Duy!

Nasıl?

Ağız okuyorum. Bana da belki aracı olarak bişiler! Kötü örnek olduğun için ona, ödüllendirilecekmişsin. Şeytan tarafından.

Allah korusun!

Şeytan koruyacak, seni iyilikten.

Cumartesi, Ocak 15, 2022

CANTAÇ

Düşüncelerimi okuyabiliyordu, ama bir baktı kendi düşünceleri. Ben de onunkileri okumuşum. Yetenek emiyormuşum.

Bilmiyor musun bunu?

Sonradan görmeyim. Anıları da emiyordum. Neden böyle olduğunu anladım. Meraklıydım. 40 kere düşünürsem oluyor. Doğruyu söyletiyorum… Mesela sen, söyle.

Sana inanıyorum!

Korkacak ne var… Bayıltsaydım mı seni. Unutursun her şeyi.

Hayır, korkmuyorum… Korkuyorum ama bayıltma.

Cesaret kırıyorum.

Heyecanlanıyorum.

Hayranlık uyandırıyorum. Süpermen de değilim. İşemem lazım. Çiş getiriyorum.

Nasıl?

Düşünsene, koca adam, çişi gelmiş. Kimseye kahramanlık taslayamaz.

Düşünerek mi?

Kimsenin şeyini düşündüğüm yok! Komaya sokabilirim, kalp durdurabilirim, ama çalıştıramıyorum. Ölüler üzerinde de sanırım etkim var.

Duralım burda.

Durursam ölürsün. Bakmazsam yürüyemezsin. Şaka yapıyorum.

Süper özellik.

ANTAÇ

Dokunamıyorsun bana.

Dokunulmaz mısın yani?

Öyle değil. Kadınım dokunuyor.

Kahramanın dokunamıyor!

Pek kahramanım yok.

Süpermen?

Tebrik ederim diye elini uzattı; ne ışın bakışları, ne bilmem nesi geçmişti. İçimi arkamı göremedi. Hipnotize de edemedi.

Sonra?

Koca Süpermen! Elimi sıkmaya kalktı.

Nasıl sıkmaya?

Kötü niyetli değildi, merak ediyordu. Tokalaşmış olduk.

Sonra?

Uçtu gitti. Kalbini kırmak istemedim.

METAVERSE (3. sınıflar için açıklamalı)

Evi, köyü olmayan herkes içerde, deliğinde; kendi olmayan, deliliğinde. Gerçek dışı hayallerine (tükenmelliğe) kapattılar kendilerini. Paralel evren dedikleri, paralel evreler: Evreni ıskalayınca, olmamış evreleri yan yana getirdiler, paraleller diye; para etmezler. Üstelik izleyebiliyoruz. Eskiden film yıldızı denirmiş bunlara ve ortalıkta dolaşırlarmış; bunların yerinde olmak istenirmiş, ne zavallılık; yaşamsız parlak yıldızlar. Neyse: Onlar sanal, biz selamet.

Perşembe, Ocak 13, 2022

ÂŞIK ZARLAR (Ya da Açıkalın)

Dört sıfırdan altı dört yaptı diyor. Dört buçuktun neredeyse diyorum.

Zar döndü… Hem de nasıl döndü. Sen döndürdün. Âşık mı sana zarlar?

Hey yavrum kemik diye gülüyorum.

Gerçekten, diyor. Başlayayım dedin ve başladın, zarları tavladın.

Sevgilisine dönüyor. Beş yapmıştım neredeyse, bir zar, bir zar attı, sonra da hepsini attı.

Zarlar geldi diyorum.

Nasıl geldi diyor sevgilisi.

Boşalırsın ya öyle işte diyor kız sevgilisine anlamsız anlamsız bakarak.

Hadi diyor sonra bana, bir el daha, sadece bir el.

Niye ki diyor sevgilisi.

Ben de gelicem diyor.

Kuruyor tavlayı tekrar. Sana gelicem diyor bana, evine. Sevgilisi bir toparlanıyor, gitseydik.

Atıyor zarları. Hep yek.

Tüm pullarını ben kırayım diye açıyor. Ben de kırıyorum. Gerçekten de benim evime toplanıyor, toplanıyoruz.

Düello değil, diyor, düet. Ortağınım. Müttefik. Bira söylesene bize Tevfik.

Dışarda hiç pul yok, hepsi benim evimde. Toplamaya başlıyorum.

Cennet gibi diyor. Kendi isteğimle kırıla kırıla geldim. Dışarı çıkmak istemiyorum.

Ama zar atman lazım.

Atıyor, bir pulunu dışarı çıkıyor. Ben toplarken o da küçük küçük zarlarla teker teker istemeye istemeye dışarda.

Benim zarımı da tavladın diyor.

Toplanmamış az pulum kaldığında kırıyor beni. Baştan gel, diyor; ve dışardaki pullarımı tekrar evine sok.

Öyle yapıyorum. Son pulumu topladığımda, dışarda hiç pulu yok. Güzel gözüküyor.

Mükemmel diyor; sen cennette, ben senin evinde.

Sen benim evimde, ben cennette.

Yeni bir oyun keşfettik. Cennet tavlası. Mavla. Rakip yok, kaybetmek yok.

Mevla diyorum gülerek. Sevgilin nerde.

Bira alalım diyor.

METAVERSE

Onlar sanal, biz selamet.

ELEBAŞI

-Sana güveniyorum da etrafa güvenmiyorum.

-Etrafı ben bozuyorum.

-Niye ki?!

-Bana güvenmen için (etraf kötü olmalı.)

Pazartesi, Ocak 10, 2022

HOP

“Bu tür çalışmalar, felsefecilerin ortalama 170, şair, romancı ve oyun yazarlarının 160 ve bilim adamlarının 155 lQ seviyesinde olduğunu göstermektedir.”

Yırtık dondan fırtlayan şey gibi aradan nasıl fırtlamış edebiyatçı… Aslında haklı, zeki olmadan edebiyatçı olunamayacağı algılanmıyor sadece; güdük okurlar ve yayınevleri sayesinde. Bir güdük örnek, baş tacı edilen: “Şiir duygularla değil kelimelerle yazılır.”

İkisi de değil, ikisi de!

Hop konu nereye gider: (Böyle) Edebiyatçılar yakılmalı mı!

Pazar, Ocak 09, 2022

MURTİVERSE

Ben anlatayım durumu dedi Ayşe. Cuma Murat’la birlikte olduk. Tanıştık, dost olduk ve ben istedim seviştik. Arkadaş kalmaya karar verip, cumartesi onu ikna ettim ve tatile uçtuk. İki Reyhan ve bir Yeşim vardı orda. Birkaç da erkek. Reyhan’ın Murat’ın eski sevgilisi olduğu ortaya çıkınca, Reyhan 2 uzaklaştı Murat’tan, Yeşim ise tam tersi yakınlaştı. Murat Reyhan ile araları soğuk olduğundan, onu rahatsız etmemek için uzak durmak isterken, yalnız takılırım bile dediğinden daha da saygı kazandı. Reyhan da bir yerden sonra ne olacak canım deyince cumartesi akşamı Yeşim Murat’ı götürdü. 1 hafta sonraki cumartesi yürütemeyeceklerini anlayınca ayrıldıklarını söylediler. O akşam Reyhan 2 kuytuda yakınlaştı Murat’a. Ne tatlı bir adam olduğunu, zor bir kadınla ilişkiyi nasıl yaşadığını görmüştü. Murat’ın da ilk andan beri esas ondan hoşlandığını ve eski sevgili Reyhan yüzünden soğuk davranmasını anlayamadığını öğrenince öpüştüler ve tatil dönüşüne bıraktılar ilişkilerinin devamını, ayıp olmasın diye. O akşam yine kuytuda Reyhan da yakınlaştı Murat’a. Eski soğukluğu kalmamıştı zaten ve seviştiler. Sabah tatil dönüşüne bırakalım dedi Reyhan ve Murat da hemen kabul etti, Reyhan’ı şaşırtarak. Pazar akşamı yemeği ilginçti. Reyhan dün gece seviştiklerini söylemedi, Reyhan 2 tatil dönüşü sevişeceklerini, ben Murat’la geçen hafta seviştiğimizi. Bu arada gruptaki diğer üç erkekle birlikte olduğumu da, iki gece tekiyle takıldığımızı, bir gece de diğer ikisiyle grup yaptığımızı… Biz Murat’la dostça görüştük kentte, seviştik de. Reyhan 2 ile sevgili olduklarını biliyordum. Reyhan ile de arada içkili iki gece sevişmişler.



On günlük tatilin ortalarında bir yerlerde, başka masada, başkaları arada. Reyhan için diyorlar ki:

-Siz ne güzel dostsunuz.

Reyhan 2 için ise:

-Siz sevgili misiniz, bozuşmuş gibisiniz.

-Birbirlerinden hoşlandıkları kesin.

-Yeşim, diyorum, yanımdakini göstererek, sevgilim.

-Olabilir, ne var.

Yeşim rahatlıyor, olgunluk zannediliyor, ama hatalarına sayıyor bunları.

Yeni gruptaki kızlardan Sevgi, bana asılıyor, severek; Hatice nefret ederek.

Üç gün sonraki son gecemizde Yeşim ile ayrıldığımızı haber alıp masaya damlıyorlar. Reyhan 2 ile öpüşülmüş, Reyhan ile sevişilmiş. Kente bırakılmış devamı.

-Boşalmışsın diyor Hatice.

-Sana talibiz diyor Sevgi.

-Kızmak yok diyor Hatice, hangimizi seçerse.

-Belki ikinizle de olur diyor Reyhan 2.

-Bence de diyor Reyhan.

-Kadın seçer diyorum gülerek.

-Neden ayrıldınız diyor Sevgi.

-Dünyada kadından dar ne var diyor Hatice.

Ona Hate adını takıyorum. Hey Heyt diye sesleniyorum. Reyhanlar esmer, Sevgi ve Hatice sarışın, kumral. Hatice simsiyah perukla gelecek yarın, öbür dün bembeyaz ya da gri perukla.

-Seni bir gün ağırlayalım diyorlar. Bir hafta daha kal. Bir ay kal.

-Siz ikiz misiniz?

-Evet, zor yumurta ikizleri…

-Birlikte geldik diyorum, yani birlikteyiz, dönüyoruz yarın.

-Hepiniz kalın, malikanemiz var… Biz artık buralıyız.

Dönmezsek ilişki yaşayamayız. Hem ne diye kalacaklar, bu iki şıllık şanslarını denesinler diye mi. Ama Şeytan 2 dürtüyor:

-Olabilir diyorum.

İki üç bikini daha göz çıkarmaz.

Sırnaşmalarını izlemek zorunda kalıyorlar ertesi gün, ama olgun. Sevgi ilgimi çekmeye başlıyor. Kızlar dönse miydi; ben arkadan gelir giderdim.

-Haberleri olmaz, merak etme diyor Hatice, Sevgi’nin yanında. Ama sonra benden ayrılamazsan da sen bilirsin.

Sevgi’ye ilgimi fark edince:

-Önce Sevgi ile ol, sonra gel. Tersi olmaz. Sevgi istemez seni.

-İster diyorum. Yeter ki ben onu isteyeyim.

Buna katılıyor Sevgi, yarı gönüllü.

-Sana, diyorum, Sevgi diyeceğim.

Hepsi uzatmalardaki ilk günümüzün akşamındaki yemekte hazırlar.

-Bir sırrımızı açıklayalım.

-Fazla sıradan olmadı mı.

-Sırlar sıradan değildir.

-Sıradan olsalar bile.

-Hepimizinki sıradan, ve sır da değil, Murat’ı öpmek istiyoruz.

Duruluyor ortalık.

-Murat ne istiyor?

Tuvaletten geliyorum.

-Öpülmek istiyorum, diyorum gülerek. Sonra da götürülmek, diye içimden geçiriyorum, bunu hemen istemiyor olabilirim.

-Bu yapmayı istediğin değil, sana yapılmasını istediğin.

-İstediğim hep budur, bana yapılması.

-Biz öpüştük diyor Reyhan 2.

-Bi öpüştük mü dedin?

Herkes bi duruyor.

-Benim öpücüğüm bu işte, diyor Reyhan 2. Hate buna çok gülüyor.

-Biz seviştik, diyor Reyhan.

-Ne zaman diyor hepsi, Reyhan 2 başkanlığındaki muhtarlar heyeti.

-Dün gece. Yeşim’den ayrılmıştı.

-Ne var bunda, diyor Hate, bu gece de ayrılır dün seviştiğinden.

-Ve öpüştüğünden diyor Sevgi.

-Paralel evrenler, diyorum. Ama paralel evren.

Artık onlarla değilim. Katılıyorum arada.

-Hepimizle bir ilişki, aynı zamanda, aynı anda, diyor Ayşe. Seviştiğimizi hâlâ söylemiyor.

-Bu Murat’ın paralel evreni ama, bizimki nerde diyor Yeşim.

-Senden neden ayrıldığı belli.

-Ben ondan ayrıldım.

-İnsan sevgilisini böyle kıskanmaz diyor Sevgi.

-Her insan bir evren değil demek, çoğu paralel.

-Bu her şeyi açıklar diyorum.

Bikinili hallerini düşünüyorum hepsinin teker teker ve üst üste. Üst alt farklı renk ve desende bikini sevmemiştim, meğer yanlış uygulanıyormuş.

-Kedi hem tekir, hem sarman, diyor hangisini isterseniz.

-Murat beni seviyor diyor Reyhan 2. O yüzden ben dönüyorum yarın. O da bana dönüyor.

Sonucu belirliyor. Paralel evrenlerin kapanacağı yaz sonrasını…

-Kedi hem burda, hem dönüyor diyor Hatice.

-Gözlemci gözlediğini değiştirir, diyor Sevgi.

SOTORİ & SÜREYA

"O günden bugüne şairler bin yıllık güzelin yerine çirkini oturttular. Mısralarda iyi kötüye yenildi. Tanrının tası tarağı toplayıp göklere çekilmesi, insandaki şeytanın zaferden zafere koşması bu tarihten sonra ortaya çıkan gerçeklerdendir." Cemal Süreya.

9 Ocak’ta ölmüş. Günü müymüş ne, 9 Ocak. Doğru yerine oturtulsa bari! Mısralarında mesela hangi iyi kötüye yenildi? Hangi yanlış zaferlerin peşinde koştu?

Bu sabah aklıma düşen ve çalakalem yazdığım şu metin ile birleştirilebilir şimdilik; sonra gerçekten yayımlarken ayırırım; adımın Cemal Süreya ile anılmasını istemem:

Adam, rüyasında gördükleri ya da ona malum olanların hep tersine çıktığını fark eder. Böylece kariyerine başarılı bir şekilde devam eder. Evlenmeyeceğini gördüğü çiftlere evleneceksiniz der. Üzgün gözükür sınavı kazanacağım mı diye sorana, çünkü kazandığını görmüştür. Hepsi çıkar. Sonra karşısına âşık olduğu bir kadın çıkar ve onla aşk yaşayacaklarını görür, ama ondan kopamaz. Yıllar geçip hâlâ birliktelerken sorgular, belki de sadece kendisiyle ilgili durumlarda olacağı olduğu gibi görmektedir. Sonra hatırlar, geçmişte kendi dışında da birkaç kez böyle durumlar olmuştur. Birkaç kez söylediğinin tersi çıkmış, yani gördüğü gerçekleşmiştir. Kahinlik yaptığı kişilerin bugününe bir araştırma yapmaya karar verir, rüyasında bunu görmüştür; bir de sonucun mutluluk vereceğini: Oysa vardığı sonuç can acıtıcıdır: Aslında sadece gerçekten olması gerekeni olmuş gibi, olmaması gerekeni olmamış gibi görüyordur. Evlenemeyeceklerini görüp evleneceklerini söylediği bir dolu çift ya mutsuzdurlar ya da ayrılmışlardır. Evleneceklerini görüp tersini söyledikleri ise bazı zorlukları atlattıktan sonra mutlu çiftler olmuşlardır. Sınav, onu kazananların bir işine yaramamış, kazanamayanlar başka yollarla hatalarının doğrusuna yönelmişlerdir; hepsi aynen gördüğü gibi çıkmıştır, insanları gördüğünün tersini söyleyip yanlış yönlendirse de… Eşi çıkarır onu neredeyse gireceği bunalımdan: Bu insanlar yalancıdır, ya da istekleri konusunda dürüst değildir; belki yanlış yönlendirilmişlerdir ya da kafaları karışıktır. Çok az kişi gerçekten ne istediğini bilmiş ve doğru soruyu sormuştur; gerçek kendisinin peşinden koşan doğru insan sayısı çok azdır… İstekler, olanaklarla sınırlı değil, doğruluklarla sınırsızdır. Bir kahin yaşam gibi olmalıdır, insan ne söylerse söylesin, bildiğini okumalıdır.

Cumartesi, Ocak 08, 2022

MONE

Rambraynt mı, dedi 8-10 yaşlarındaki kız.

Nerden biliyorsun dedim.

Bilmem, dedi.

Sonra diğer tabloya bakıp, Mone’ymiş dedi.

Ya bu dedim.

Zola dedi, arkasını dönmeden…

Bunları kitapta mı okudun, dedim; Zola’yı daha önce masanın üzerinde görmüş olmalıydı.

Okumam yok dedi. Öğrenmedim.

Böyle dehaların olabileceğini okumuştum; bir kitap çıkardım arkalardan altlardan, tozlu bir dilden.

Bunu da okuyamazsın o zaman dedim. Bu sefer döndü, baktı.

Kitabı özetlermiş gibi birkaç cümle söyledi. Tam doğru olmasa da tutarlıydı, bu sefer şaşırmıştım; sanki daha önce şaşırmamıştım.

Tam doğru değildi dedim.

Tam doğru mu, dedi bana şaşkın bakarak.

Anlattığı şey, diye başlayacaktım, kesti:

Yazarının kafasındakini diyorum, gerçek söylemeye çalıştığı şeyi, anlatamadığını yazmış…

Genel kabul edilen bir açıklama değildi yorumu; ama bunu söylemek istemiş olabilirdi yazarı…

Nasıl olabilir ki, dedim.

Söylüyorlar bana, dedi, duyuyorum.

Konuşuyor musun yani kitaplarla…

Tablolarla da dedi, konuşmuyorum. Nasıl konuşabilirim ki, bir şey bilmiyorum ben; söylüyorlar aktarıyorum…

Sustuk. Saçmaydı. Susmam.

Deprem olacak dedi.

Nerden biliyorsun, dedim.

Duyuyorum dedim ya, dedi.

BOŞ


“Boş konuşma!“

Bunu geçenlerde bir kadından duydum, daha önce duymamış değildim, insan görünümlü bazı farelerin, başka farelere dediğini duymuştum; ya da yine insan görünümlü bazı uzaylı yaratıklar, başka insan görünümlü bazı uzaylı yaratıklara söylemişti, ama kimse bana dememişti, yabancıydı yani bana, o yüzden yadırgadım!

Düşünsenize: “Boş konuşma!” Bir aşağılama ya da yüceltme sözü olduğunu sanıyorum; yüceltme diyorum çünkü boşluk bir uzaylı için sonsuzluk da olabilir ve sonsuz konuşma kardeşim dendiğinde bu, bozuk para yap bu söylediğini, çok bütün, çok geniş, çok derin vs anlamına da gelebilir… Belki de bu ikinci anlamında bir boşluğu kastetmişti bana söylerken bilmiyorum, boş boş bakmıştım, şimdi de o ikinci anlamın içini dolduramayarak, boş (in) boş konuşuyorum…