Cuma, Şubat 25, 2022

KAMÇI

Yiğidin borcudur.

Salı, Şubat 22, 2022

KAMUFLAJ

-Bir maske verin, size gerçeği söyleyeyim…

-Sen yazarsın, artist değil; bir kitap vereyim, konuş.

 

EMEK KAFE

-Murat Sohtorik!

-Merhaba Aysel hanım. Nasılsınız…

-Neden hanım diyorsun bana?

-Ben Murat Sohtorik’in dublörüyüm. Şu an görevde değilim.

-Kendisi nerede peki?

-Evde anılarını yazıyor.

-Selam söyle o zaman… Beni de yazıyor mu acaba?

-Kendisi sizi hatırlamaz! Sizinle birlikte olan bendim… Sen diyebilir miyim?

Pazartesi, Şubat 21, 2022

BEŞ

Allahın hakkı üç, benimki dört ya da beş. Önce birası üzerine devrildi. Sonra sandalyesi kırıldı, yerde buldu kendini, gülünç duruma düştü. Üçüncü gün ısıtıcı omzuna düştü, hem de çalışırken, ensesini yaktı. Son olarak da tuvalete giderken merdivenlerden kayıp sonuna kadar yuvarlandı. Hepsi aynı gün içinde mi olsaydı diye düşündüm, yok, fazla gelirdi, böyle iyi. Bir hafta uğramadı. Sonra korka korka geldi. Birkaç gün hiçbir şey olmayınca biraz rahatladı. Sonunda ayağını uzattığında sivil polise çelme takmış oldu; yere düşen polisi arkadaşları vaz geçirmese karakola götürülüyordu. Bir daha görmedik. Belki de ölmüştür. Boğaz köprüsünden düşüp mesela. Ama bu mantıksız olur; kafeden uzak köprü.

Pazar, Şubat 20, 2022

PARABAR


 

İçeceğinin parasını masana bırakıyorsun. Yeni bir içkide onun parasını da. Ne kadar içtiğin, ne harcadığın görülüyor. Herkesin masasında paralar. Eleman, patron, rahatını denetlediği gibi parayı da denetliyor hesabı sayar gibi. Kimi fakir görülüyor, kim zengin. Amaç ne? Anlamadıysan anlatamam diye bakıyorlar suratına. Gelmezsen gelme.

SU

Cennet ilan edildi. İnsanlar yandı.

BULUŞMA

Buluşmayı ısrarla istediği halde iki sokak yakınına gelince yapamayacağım diyen erkeği anlatıp önyargı birikiyor diyen kadına:

Tecrübe ve önyargı akıl almaz şeylerse; tecrübe aklın ilerisinde, önyargı gerisinde biriktirilmeli.

Pek akıllı değilsin demedim ilgilenmediğimden ama diyebilirdim, ordan da şuna:

Küçümseme, bir adalet yöntemi olabilir.

Pazar, Şubat 13, 2022

YENİ MALLAR (Sohtoyevski olarak)

İĞNE

İğneyi kendine batırmaz, sanatını başkasına okutur.



HAFTADA 1

Hayatının son 10 yılını verene, 1 yıl hayaletlik hediye. 3 kişiye, haftada 1 görünebilirsin.



JOKER

Herkes Eşya. Ben Şey.



YAPBOZ

B: Ben olasılık görüyorum-göremiyorum, adam olacağı görüyor. Sana ne anlatıyorum, sen olmuşu göremiyorsun…

O: Olsun! Olacağı söylüyor, yapıyorum.

A: Aslında yaptığın oluyor. Ne yapacağını iyi bildiğimden görebiliyorum.



https://sohtoyevski.blogspot.com/

Cumartesi, Şubat 12, 2022

ÜRYAN

Adam bağırarak kabustan uyanıyor.

Dünyanın birçok yerinde bir dolu insan kabusundan uyanıyor.

Ruh doktorlarına danıştıklarında benzer özellikler buluyorlar kabuslarında: Bir adam. Hatta bazen her şey çok güzel seyrederken o adamın suratını görüp kabus görmüş gibi uyandıklarını söylüyorlar. O adamı çizmeleri istendiğinde anlaşılıyor aynı adam olduğu. Ve internet sayesinde tüm dünyaya yayılıyor o surat: Benim. Benim suratım.

Beni incelemeye alıyorlar. Önce yine beni rüyasından görmüş ruh doktorları tarafından. Dikkatle yaklaşıyorlar tabii, çünkü ben keyifsizken kabusların daha yoğun görüldüğü anlaşılıyor. Hiçbir şey yapmıyorum, rüyanın sonuna doğru gayet normal bir şeklide, işte mesela şimdi bana bakan doktorun gördüğü gibi biraz da gülümseyen bir suratla görünüp, o kadar, rüyayı kabusa çeviriyorum.

Bunun neresi kabus diye beni hiç görmemiş doktorlar da işe el atıyor ve anlıyorlar rüyalarına kabus gibi bulaştığımda. Tek bir kişi hariç. Bana bulaşıp da rüyasında görmeyen o tek kadın doktorla görüşmelerimize devam ediyoruz. Hem o diğerlerinden daha az çekingen olduğundan, hem de onla tanışıp görüşmeye başladığımızda dünya çapındaki kabusların azaldığı, yok olduğu fark edildiğinden.

-Birlikte olmalıyız…

-Danışanlarımla yasak.

-Sen bana danıştın ama neyse.

Epey bir süre sonra gelip, gördüm seni diyor rüyamda.

-Üzüldüm.

-Hayır, tam tersi.

Uzanıp dudaklarımdan öpüyor. Şaşırıyorum.

-Birazdan ne olacaksa onu gördüm.

-Rüya gibi.

İlişkiye başlıyoruz.

Dünyadaki kabuslar sona eriyor. Atıştığımız, bozuştuğumuz, birbirimize sinir olduğumuz zamanlar hariç, her ilişkide olduğu gibi. Sertleştiğinde tartışmalarımız dünya tepki duyuyor buna; hakkınız yok buna diye.

-Bittiğine alıştıklarından daha sert. Bu sorumluluğu istemiyorum, mecbur değilim.

-Beni istemiyor musun!

Barışıyoruz. Dünyayı rahatlatıyoruz sevişerek.

-Peki ya, dünyanın yarısı, hiç kabus görmemiş olanlar.

-Yarısı olduğunu nerden biliyorsun…

-Aşağı yukarı, doğusu batısı…

Doğrusu kötüsü diyor dalgın…

-İyi insanlardır belki. Neden kabus görsünler?

-Sen yazmadığından. Benim açımdan bakıldı hep hikayeye.

-Ben hikaye dinleyicisiyim, yazamam.

-Ben çeviririm.

Böylece dünyanın diğer yarısına benzerini görmedikleri mutlu rüyalar armağan ediyoruz.

Gerçi artık ilişkimize tüm dünya, kuzeydoğu ve güneybatı bile dahil, karışma hakkı elde ediyor gibi gözüküyor. Ama rüyalarında.

BAUDELAIRE & KABZIMAL

BAUDELAIRE

Charles Pierre Baudelaire (1821-1867; Paris), Fransız şair, deneme yazarı ve sanat eleştirmenidir. 19. yüzyılın en önemli Fransız şairlerinden olmasının yanı sıra, Edgar Allan Poe'nun eserlerini çeviren öncü sanatçıdır. En ünlü eseri olan lirik tarzdaki Kötülük Çiçekleri'nde; 19. yüzyılın ortalarında Paris'te yaşanan hızlı sanayileşmenin, güzelliğin doğasını nasıl etkilediğini yansıtan şiirlerine yer vermiştir. Baudelaire'nin son derece özgün nesir şiir tarzı; Verlaine, Rimbaud ve Mallarmé gibi kendinden sonraki dönem sanatçılarını da oldukça etkilemiştir.

KABZIMAL

Meyve ve sebze üreticileri ile satıcılar arasında aracılık eden kimse, sebze meyve toptancısı, çiçekçi esnafı, komisyoncu. Gerçek anlamının dışında argoda kullanıldığı zaman hakaret anlamı taşıyan sözcük.

YAYIN HAYATINA SON VERDİĞİM DERGİLER





1.

Biriktirmeyi anlayamam. Dergileri
n sadece kapakları, beğendiğim metin varsa o sayfalar, bir de kendi metnimin söyleşimin çıktığı sayfalar kalmıştı. Gerisini yırtıp ayırmıştım dergilerden. Zevk de vermişti bu bana. Şimdi bilgisayara aktardım onlar da gidecek. 100 kadar fotoğraf. Edebiyattan anladığım bu:))) Sonuçta hepsi Nütopya'da var; Nütopya'dakiler bunlarda yok... Ama hepsini bir hikayede birleştireyim istiyorum, başlık da şu yukardaki olabilir.

2.

Eskilerini atmak isteyenlerin kötü hatıralardan kurtulmak için olduğuyla ilgili bir sahne vardır Issız Adam’da. Ben eskileri atarken onları özümsemiş, aşmış, geçmiş hissediyorum. Dergilerin yayın hayatına son verirken de elimde tek kalan Kısa Çöp kitabımın arasında (blog açtım, orda var) bir arkadaşımın yazdığı düşüncelerine rastladım öykülerle ilgili. Çoğu eskimiş, aşmışım tabii ki, anı olarak fotoğrafını çektim aynı şeyi hissederim. Ama bir cümle geleceğe taşınabilir:

“Bence büyülü süreçlere ek misyon yüklemek ancak o büyüyü yaşayamayan ya da yaşasa bile hissedemeyenlerin uydurduğu bir şey.”

Bu kadar beybi, anlayan anlasın.

Perşembe, Şubat 03, 2022

MUTLU





Rauf Mutluay, gençken.

O zaman bile gülmüştüm. Edebiyatın gençliğindeydi. Hâlâ çok genç edebiyat. Çocuk.

İnsani sıcaklık insanların zekiye göstereceği bir tavırdır. Zaten-tenezzül etmiyorsa zekidir.

Zeki insanları sevmez yazarlar; zeki değillerdir, zeka ahlaklı olmayı şart koşar çünkü. Öbür dünyada politikacıların ayaklarını yıkıyorlar; şairler başka hizmetlerde de bulunuyor.

Üçüncü sınıf erkeklerdir. Kadına ve estetiğe taparlar oysa basittir hepsi, sevmek basittir. Kadın edebiyatının çıkamamasının sebebi de budur; erkek yok…

Rauf Mutluay’ı tanımıyorum. Laflarım özellikle ona değil. Kime yazdığını bilemezdi. Çocuk Edebiyatı okumuştu sadece. Öbür dünyadan can atıyor bana:)

Çarşamba, Şubat 02, 2022

DUR BİRAZ ÖLÜM GİBİSİN

Kentte olağan bir gün. İnsanlar savaşıyor. Ben yürüyorum. Bakkal çakkal, vatandaş azınlık, şoför artist… Duruyorlar ben geçerken. İç savaş. Benim dışımda.

Ölümden önceki dileğim gerçekleşti; dokunulmazlık. Bir sonrası zaten ölüm. Aslında iki sonrası; ölümden önce ölmek var çünkü (cenazemi görmeden hayatta ölmem). Ama benden sonraya kimse kalacak mı; o kadarcık bir endişeye de, yerim var.

Kumar oynadılar kaybettiler, zarları ben atmıştım… Zar atmasaydım bakış atacaktım… Oynamadan ütülecek, ütüleneceklerdi…

Herkesin gücüne gitti.

HİLELİ HİKAYELER, HİLESİZ ZARLAR

Yapbozu çok bozmuşsunuz. İlk hikayeyi atlamış, yanlış hikayelerin peşinden koşmuşsunuz… Zarların hileli olduğu hep düşünülür de hikayelerin o kadar düşünülmez. Hangimiz büyük yazar, zar atalım, zarlı bir oyun atalım. Siz isterseniz sonra arkamdan atın tutun, yazın kışın. Ama unutmayın: Tanrı sadece zar atar. Dinler, edebiyatar, politikar, ekonomisal… ve diğer hepsi, hikaye. Yeterince gelişmiş bir karakter büyüden ayırt edilemez. (Ne yazık ki.) Ya da yerinde gelmiş bir zar.