Çarşamba, Mart 30, 2022

ÖZEL

Önemli ve Önemsiz arasındaki.

Salı, Mart 29, 2022

3 MİNİMAL

KÖTÜ BÜYÜ
sende tutmuyordu, ben de tüm dünyaya yaptım. Oh olsun sana, hak ettin bunu!


KEDİ
Benle bakışmama oyunu oynamaya kalkıyorsun ama ben türk kadınları tarafından eğitildim köpek ederim seni kedi.


KÖTÜ TOHUM
-Çok kötüsün
-İkizim o
-Sen de kötüsün
-O da üçüzümüz

Pazartesi, Mart 28, 2022

YAŞLI

Canetti’nin denemelerini okuyorum. İnsanın taşrası ve Saatin Gizli Yüreği…

Üçüncü kez okuyorum, hayret; yaşlanıyorum diyeceğim ama yaşlanmıyorum, hoş etraf bu kadar yaşlı doluyken buna nasıl karar verebilirim… (Adorno’nun Minima Moralia’sı da çöpe gitti, gençlik hatası!)

Diyor ki: “Bütün cümlelerin en korkuncu: Birinin "zamanında" öldüğünü söylemek.”

Bizdeki laf: Her ölüm erken ölümdür.

Allahın tokadını bu kadar zamanında, erken ya da zaman ötesi hak eden bir ruh var mıdır diye düşünürüm hep, her bir ünlü öldüğünde tekrarlanınca. Canetti de bu ruhsuzluğa dahil imiş; kayıt olsun geçsin gözlerimizin önünden bir film şeridi gibi.

Yazmama ama, ikinci düşüncesi neden oldu:

“Mahşer gününde her kitle mezarından tek bir canlı ortaya çıkacak. Ve Tanrı, sıkıyorsa bu canlıyı yargılasın!”

Benim bunu okumama ramak kala aldığım notsa şu:

“TEKTİP

Tanrı teknolojiye tapıyor. Çünkü O Ulu Teknoloji (High-Hatta-Huge Tech) insanları aynılaştırıyor; farklı farklı günahlarından dolayı ayrı cezalar vermekten yorulmayacak. Tek millet, tek bayrak, tek cehennem.”

Pazar, Mart 27, 2022

4 AFORİZMA

CESUR

Başkalarının hayatını yaşıyor ki ölürken korkmadan harcayabilsin.



MÜKEMMELİTE

Yüzüyorum ama yüzemediğim zamanlar hiç aklımdan çıkmıyor, o yüzden yüzemiyorum dedi kafka.

Ben ana karnından beri yüzüyorum dedi çocuk, o an aklına geldiğine gülerek.

Somurtma dedi sonra, şaka yaptımdı.

Şaka olmasına somurttum dedi kafka.



AYNA

-105 yaşında neden intihar edilir, sağlıklıydı da!

-Yaptığım bir şeyle anılmak istiyorum yazmış…



NELER NELER

“Anlamadığım şeyler nasıl önemli hale geldi baksana, bende daha neler neler vardı hem de düşünsene…”

Cumartesi, Mart 26, 2022

EVLİLİK

Yalan ile edebiyatın iki yıl arkadaş olduklarına inanırım, diye bir cümle okudum; off dedim, biri sonunda farklı bir şey söyleyecek… Tabii ki değilmiş; yalan ile edebiyatın iki iyi arkadaş olduklarına inanıyormuş; gerici edebiyatçılar gibi! Ben doğrusundan devam edeyim: İki yıl sonra yalan ifşa olur, edebiyat arkadaşlığa devam eder, hatta “ciddi düşünüyordur”…

Çarşamba, Mart 23, 2022

FEMİNİSTİKOLOJİ

Ann & Jeff Vandermeer - Devrimin Kardeşleri - Feminist Spekülatif Kurgu Antolojisi - Kolektif Yayınları

Demin göz atıp çöpe gönderdim, altı yedi kitapla birlikte yalnızlık çekmesin. Atlaya atlaya okudum, kötü olduğu anlamına gelmez bu, ama feminist mi emin değilim.

İlk öykünün konusu çok güzeldi. Kadın bir şeyler söylediği için tutuklanıp hapse konuluyor ve yıllardır hapiste kimseyle görüştürülmüyor ve hatta adıyla anılan kanunlar çıkartılıp söylediklerinin bir daha söylenmesine yönelik önlemler alınıyor. Bir kadın gazeteci de bu kadını görmeye gidiyor yıllar sonra; feminen, pardon, fenomen kadın için gençliğinden beri hazırlanmış, mesleği bu yüzden seçmiş. Tabii bir yerden sonra anlıyorsunuz, tutuklu kadının ne dediği söylenmeyecek, devlet izin vermez. Ama ima bile edilmiyor, ya da bağlanması gereken bir dolu güzel yere bağlanmıyor öykü. Neyse.

Erkek olsa tutuklu, ve gazeteci de erkek, ya da kadın fark etmez; tutuklunun söylediklerinin çünkü kadınlarla, feminizmle ilgili olduğuna dair belirti yok! O yüzden diyorum: Neresi feminist bunun! Tatil kasabasında kıyıdan kadın geçse kasaba feminist mi olacak! Haber-ifade özgürlüğü, gazetecilik bilmem ne sorunları falan; harcanmış güzelim konu.

Bana uygun ama, bir şeyler çıkarırım belki, o yüzden de bahsettim ama esas:

15-20 kadar kadın yazarın biyografilerinde doğum tarihleri yok, yani yaşları. Bu artık bir tarz mı, daha önce de tek tek kitaplarda dikkat etmiştim; kadınlar zaman üstüdür, zamandan bağımsızdır gibi saçma bir felsefesi mi var feminizmin! Delilik kadının aklıdır demek kadar geçersiz, olabilir yani. Öykünün hangi tarihte yayımlandığı, yazarın hangi tarihte ödül aldığı yazıyor ama biyografilerde. Yaşını saklayan bir kadını kadından aşağı görürüm. Kokona kadınlarla yazar kadınların bir farkı olmalı!

Jeff’in de doğum tarihi yok bu arada, tabii onu anladık, kılıbık…

KİŞİSEL GELİŞİM

denen tür, 4 sene sosyoloji, psikoloji, felsefe vs okumadan önce bir çeşit üniversiteye hazırlık gibi düşünülebilir; onu 5 sene okumamak gerekir.

99

İnsanların yüzüne küfretsem birinden özür dilemem gerekir anca. Kalan doksan dokuzu da o bire girdiğini düşündüğünden ayırmak zor olacak denebilir. Ama benim olduğum yüzde bire kimsenin girmediği, giremediği görülmeli… Demek o birinden özür de dilemem gerekmiyor; daha dikkatli olsaymış. Rica ederim.

Pazartesi, Mart 21, 2022

KARAKUTU

Nütopya edebiyatın önsözü gibidir. (Karakutu sonradan geldi aklıma başlık yaptım.) Yaşamın da önsözü gibidir aslında, ama onu okuyacak erkek abilerine benzemekten kurtulamaz, benim gibi bir erkekle nasıl karşılacak ki; onu okuyacak kadın da saçmalamaktan kurtulamaz, 1000 kadınla falan karşılaşmışımdır hangi birine yeteyim; o yüzden sadece edebiyatın önsözü diyorum; onu okuyacak çocuk-genç zehirlenmekten kurtulabilir edebiyattan; sonra yine abaza erkek ve aptal kadın olacaksa suçluluk duygusunu kafkaeskin (yani neredeyse tüm edebiyatın) sittin sene yaratmayacağı kadar yaratacaktır içinde (cümle düşük mü oldu). Karakutu’yu metnin içine alıp düzenleyin kafanızda, oku oku kaldıysa kafa.

İYİLİK, VAR OLUŞTAN ÖNCE GELİR. KÖTÜLÜK, SONRA

İyilik var olandır, kötülük ise yapılan. Sen yapmasan da vardır iyilik, kötülük ise yapılsa bile var olmaz, yapılmış olur sadece.

İyilik genetik olarak bulaşır, kötülük memetik (kültürel) olarak. İyiliğin altında kalınmasının nedeni, üstüne çıkmanın mümkün olmamasıdır. Kötülük, sadece üste çıkmak isteyenler içindir; bir üst yokken. Kötülüğün sınırsız olduğu düşüncesinin sözde çekiciliği iyiliğin merkezi olması düşüncesiyle zaten alt edilir (ama nerde öyle düşünür.)

İyilik efendiler içindir. Kötülük köleler için.

BİRİ & SERT

BİRİ

-Hiç tanımadığım kişilerin nasıl biri olduğunu kanıtlayabilirim.

-Nasıl?

-Bilmiyorum, karakterleri olmadığından açıklayamam.



SERT

-Bugün kaç kişi öldürüldü acaba?

-Napıcaksın!

-Biri iyidir onun. Yüzse on… Yok, altı.

Cumartesi, Mart 19, 2022

EŞYANIN TABİATI

-Madem intihar edecektin neden zaman yolculuğu yaptın!

-Benle insanlık acı çekmesin diye; yok olacak şimdi.

Cuma, Mart 18, 2022

BÜYÜK FİLTRE

7’nin özelliği aslında 6 olmasıdır, belki 5… Bunu bilmezse 8’e özenebilir; 8’in özelliği ama 9’u görebilmektir, 10’u hissedebilmek. 10’dur insan çünkü… 10’u, 5 ya da 6 sanabilir boş bir 7; tecrübelerine süzmeden bakarak, süzme salak. Yarı dolu 6’dır. 5 desek yeridir… Büyüme budur insanlar için, büyüklenme.


Kötülük sınırsızdır denir, acaba o yüzden mi görülmez iyiliğin (bir) merkezi olduğu.

İki kapılı bir han değil hayat, iki çıkışlı bir labirent. Çıkışların biri girdiğin yerde, biri merkezde. Çıkamayanlar: Merkezi bulmadan kaybolan. Bulup kaybolan. Bunlar yenilenler. Çıkanlar: Merkezi bulmadan çıkan. Bulup çıkan. Ama bu çıkanlar da berabere kalmışlardır aslında. Çünkü esas çıkış: Merkezi bulup aşan-öteye geçen.

Çıkanlar, bu aşkınlık yolundan dönenlerdir aslında, alkışlanırlar dışarda, oh, rahat, yükselmedi standart.

İki kapı dediğin han kapısı; oysa bu labirent kalibresi…

KALİBRE

İki kapılı bir handa
Yürüyorum labirente

Çarşamba, Mart 16, 2022

VOTKA

Çirkin savaş yoktur, az votka vardır!

Salı, Mart 15, 2022

SARTRE-BAUDELAIRE

-Bir paragraf vardı bu kitapta, belki iki. Nerde ki şimdi?

-Nereye koyduysan ordadır kendi kitabında.

Perşembe, Mart 10, 2022

HÜSREV GEREDE



Hüsrev Gerede’den sevgilimin Reno Clio’su ile iniyoruz. Sabah işe yetişeceğiz. Belki sevişmeyi uzatmışız ne var… Yeşilden sarı yandı. Ben gaza bastım ki dik yokuş aşağı, asla yapmam herkes güvenir araba kullanmama. Sevgilim çarptık tamponu diye düşündü muhtemelen, altındaki o şeye ney deniyordu spoiler mı, işte onu, muhtemelen koparttık diye geçti sanırım içinden. Saniyenin binde biri kadar bir süre frene asılıp bıraktım, çukur kısmı geçene kadar arabanın hızını kestim. Sonra sola dönerek yine hızlandım pürüzsüz, kırmızı ışığı atlatmıştık. Çok iyiydi lafını aldım… Suratındaki hülyalı ifade ve başının arabanın vibrasyonuyla ileri geri sağa sola sallanmasından demin onu soktuğum ve çıkardığım pozisyonun ayırdında olmadığını kavradım…

Çarşamba, Mart 09, 2022

OLMADI

Bir cümlemi sordu ne anlama geliyor diye.
Açıklarken ben yavaş yavaş, dedi:
Olmadı…

Hayatımda kimseye olmadı demedim.
Kadınlar günü kutlanacağı zaman ben size haber veririm.

Çünkü ben kutlanacağım ilk,
kadınlık testimden geçebilenlerce. (Ama değil binlerce…) 
Şimdi yürüyün, ilkokul düzeyinde.

HERE COMES MY HEGEL*

“Uzun, karmaşık ve dağınık” olmasının karşısına “Aşırı derli toplu, aşırı net ve kendinden emin metinlerin korkutuculuğu”nu koyamazsın; bunun bir denge hali yok mudur!

Bener “vahşi bir tarla” gibi bir şey söylemişti anılmıyorsam… “Yığın” kelimesiyle ifade edilen de aynı şey, ama nasıl olumlu çıkarım yapılabilir; ha, Hegel’e illa bağlayacaksın! Yalancı bir tarla olur mu arkadaş; hayır sohbet ediyoruz gevşek gevşek, ne kızıyorsun:)

...........

“Vüs’at O. Bener, Oğuz Atay için hazırlanmış bir belgeselde Tutunamayanlar’ı ilk okuduğunda hissettiklerini anlatıyordu. Kısaltmak lazım, diye düşünmüş. O kadar uzun, karmaşık ve dağınık gelmiş ki. Bana kalırsa bu üç kavram anlaşılma sevdasıyla yazar peşine düşmüş okur için çok cazip. Aşırı derli toplu, aşırı net ve kendinden emin metinlerin korkutuculuğu yanında Tutunamayanlar, sabaha dek süren bir arkadaş sohbeti izlenimi veriyor. Konuşuyor konuşuyor, içinden çıkamıyor; dertlendikçe dertleniyor; sabaha karşı da yaylar gevşedikçe kahkahalara boğuluyorsun ya, tam öyle bir şey. Bu “yığın” hissinin kendisi bana Hegel’i hatırlatıyor mesela. “Ne yaşandıysa yaşanmış” bulunan tarih, Tin onu değerlendirmek üzere eline aldığında işlenmemiş bir metin gibidir. Savaşlardan, açlıktan, tutkulardan, hırslardan, yanlış yahut doğru kararlardan, büyük adamlardan geçilmeyen bir yığın.”



*Here comes my girl / Tom Petty dinlerken yazıldı.

Pazartesi, Mart 07, 2022

CIORAN & YOZ

CIORAN

-Yazmasaydım suikastçi olabilirdim.

-Ben yazmasaydım tanrı olurdum dert etme, kimse adam gibi vurulmaz.



YOZ

-Güç yozlaştırır.

-Yozlaştırabilir; lafı yozlaştırma sikindirik!

Cumartesi, Mart 05, 2022

BİR YALANI ARKETİP ARKETİP SATMAK

(Nütopya'dan):

KAFE

-İçgüdülerimin beni doğru yönlendirdiğini düşünürdüm.



YAZI MASASI

-Adamla kadın psikologa gelmişler, bunu biliyor musunuz?

-Hayır!

-Siyah Atlı Prens’te mi anlatmıştım… Bir yalanı arketip arketip satmak… Kadın ağlamaya başlamış bir süre sonra. Eşiniz ne hissediyor diye sormuş psikolog, yanlış hissediyor demiş adam… Yanlış his diye bir şey yoktur demiş psikolog, bir şey hissediyorsak doğrudur…

Oysa çocuk ağlaması gibidir bazen… Doğru değildir, duygu sömürüsüdür, acındırmaya çalışmaktır, ilgi çekmeye çalışmaktır… Adam yanlış hissediyor bilgisini verdiyse önce onu araştıracaksın, kadını tavlamak için hemen atlamayacaksın, yanlış his diye bir şey yokmuş! Diyelim kadın gerçekten incinmiş hissediyor; buna neden olacak şeyi yapan kocası olmayabilir…

Belki de öncelikle kadını değil adamı korumanız gerektiğini hiç düşündünüz mü demiştim psikologa… O kala kaldı, çünkü dinlemişti… Aynı örneği başka bir kadına verdim, incitmek bu kadar kolay mıdır sizde, hem de yok yere diyen bir kadına; şöyle çıkışmıştı bana: “Ne Berger biliyorsun, ne Jung, ne de Proust, ne de… ne de… Kendini, en mühimi… Kadının hissettiğine Arketip, yani geriye doğru işleyen sezgi, birikmiş kaygı denir. Bunu yersiz bir vesvese sayıp görmezden gelmek olmaz. Kadın inciniyor çünkü kocasının davranışları ona bir şeyleri anımsatıyor, babasını, öteki kocasını, ağabeyini…”

Ben de bunu diyorum, dedim… Şu anda incinmişliğin benden kaynaklanmıyor, beni suçlaman yersiz değil mi?

-Günah keçisini seçmiş…

-Özellikle bir adamı seçiyor ve öyle saldırgan/otoriter/yanlış davranmasını sağlamaya çalışıyor! Çünkü becerebildiği tek iletişim bu… Babası, öteki kocası ya da ağabeyi ona böyle öğrettiği için…

-Böyle kadınlar yine de bir kurban ama…

-Böyle adamları kurban etmelerine yine de izin vermemeli...

-Günümüz kadını bunu anlayamayacak kadar modern…

-Bu sıkı laf oldu Kerem…



KAFE

-Bugüne kadar aksini düşünmeme neden olacak bir şey olmadı çok şükür diye de kendimi haklı çıkarırdım.



YAZI MASASI

-Aksini düşünmesine neden olacak bir şey olamaz; olsa da göremeyeceği, görse de kabul etmeyeceği için… Neden? İşte, içgüdüleri…

-Kendi işaretlediği şıklara göre cevap anahtarının üzerinde yalancı delikler açan yaramaz bir çocuk.



https://nutopya1.blogspot.com/

YOLUNA SOKARIM

Miş gibi yapanlara. Di gibi yaparım, dı gibi yaparım. Dir gibi yaparım; dır da, dür de yaparım. Ecek acak yaparım.

Perşembe, Mart 03, 2022

BELKİ ARAMIZI YAPAR

Arkadaşımla sevişirken tanıştık. Ben seyrediyordum. Arkadaşım da beni bir kızla sevişirken seyretmişti, yalnız seyretmesin diye sen de bir kadın bul demiştim. Benim seviştiğim kız da arkadaşımın eski sevgilisiydi; tekrar görüşürlerken beni aramışlardı, kız hoşlanmıştı benden sevgililerken; şimdi olayı tersine çevirmek istemişti: Arkadaşımla arkadaş kalmak benle sevişmek… Sonra? Şimdi? İki kadın da benle sevişiyor, arkadaşım yine seyrediyor, onu böyle görmek istemiyorum, bir kadın bulmasını söyledim... Eski sevgilimi arıyor.

ÇORBA

-Sirke sıkılır mı, limon tamam da!

-Sirke sıkılmaz evet! Ama seviyorum…

-Karıştır bari…

-Çorba sonra! Şurası limonlu, şurası sirkeli, şurası da sade... Böyle içmedin mi daha önce…

Çarşamba, Mart 02, 2022

AMAN

Son gülen gülmesin sana.

İYİ POLİS-KÖTÜ POLİS

Tek kişide kaynaşmışsa; suç işlemek istersin karşısında (iyi polis). Ki zaten işlemişsindir (kötü polis).

(Bunun yazar versiyonunu da iyi okur kötü okur için yazsın, bi zahmet.)

ÇOCUKLUK

Ana sondur.

ERKEKLERİN HEPSİ HOMOSEKSÜEL



“-Sıkça "erkeklerin hepsi homoseksüel" demişsinizdir.

-Tutkunun gücünü sonuna kadar yaşama gücüne sahip olmadıklarını da eklemeliyim. Yalnızca kendilerine benzeyenleri anlamaya hazırlar. Bir erkeğin gerçek hayat arkadaşı -gerçek sırdaşı- ancak bir başka erkek olabilir. Erkek evreninde, kadın başka bir yerde, zaman zaman erkeğin yanına gitmeyi seçtiği başka bir dünyadadır.

-Homoseksüellik hakkında ne düşünüyorsunuz?

-Benzerler arası aşkta, karşı cinslere ait o mitsel ve evrensel boyut eksik: Homoseksüel, sevgilisinden çok homoseksüelliği sever. İşte bu nedenle edebiyat -Proust'u düşünmek yeter- homoseksüel tutkuyu heteroseksüel tutkuya dönüştürmek zorunda kalmıştır. Açık olmak gerekirse, Alfred'den Albertine'e... Daha önce de söyledim, işte bu nedenle Roland Barthes'ı büyük bir yazar olarak kabul edemem: Onu sınırlayan bir şey oldu her zaman; hayattaki en eski deneyimden yoksundu sanki, bir kadını cinsel olarak tanıma bilgisinden.

-Kadın homoseksüelliğini tanıyor musunuz?

-Tabii ki. Bir başka kadın tarafından verilen haz, çok yürekten bir şeydir ama içinde her zaman baş dönmesinin eksik olmasının izini taşıyacaktır. Bizi yerle bir edebilecek gerçek yıldırım çarpması, bir erkekle gelebilir.” Duras


"Eşcinsellikle kadın hareketleri arasında bir paralellik görüyorum. Eşcinseller de her şeyden önce kendileriyle ilgililer. Eşcinsellik aleyhinde söylenecek en ufak bir sözün bile gelip dayandığı nokta, sonuçta eşcinsellerin, hem istenen hem de acı verici bir durum olan azınlık ayrımcılığı içinde kendilerini doğrulaması oluyor. Kadınlar şimdi adeta erkeklerle aralarındaki ayrımın dimdik ve sapasağlam ayakta durmasına gayret ediyorlar. Eşcinseller de aynı şekilde toplumla aralarındaki uzaklığı, kendilerine yöneltilen eski baskılan koruma çabasındalar. Durumlarının düzeldiğini öne sürme cüretini gösterirseniz onlara büyük bir hakarette bulunmuş oluyorsunuz. Kadınlar gibi eşcinseller de toplumla olan davalarını sürdürmek niyetindeler. Davalarını iyice yerleşikleştiriyor, buralara bağlanıyor, şehitlerini buralardan seçiyorlar." Duras

BENİ TUZAKLARDA ARAMA

“Ama kitapların en içtenleri bile yalan söyler. Yaşamı çepe¬çevre kavrayacak sözcük ve deyimlerinin kısırlığı yüzünden, yaşamdan acemi olan kitaplarda, gerçeğin zayıf ve düz bir benzeri bulunur. Lucan gibiler, yaşama, yapısında bulunmayan ciddiyet, ağırbaşlılık ve meziyetler yüklerler; Petronius benzeri ötekiler, tam karşıtı, yaşamı olduğundan da hafife alarak, ağırlığı olmayan bir evrende, oradan buraya kolayca zıplatılan içi boş bir topa benzetirler. Ozanlar bizi çok fazla hırsı ve hoşluğu olan güzel, geniş bir evrene sürüklerler ama, bu evren bizimkisinden öylesine farklıdır ki yerleşmemiz olanak dışıdır. Gerçeği arı olarak inceleme yanlısı düşünürler ise, yaşamı bir yangının ya da havanın maddeyi dönüştürdüğü biçime dönüştürürler; indirgendikleri küller ya da kristaller arasında bildik bir kişi ya da gerçeğin bir nebzesine rastlayamayız. Geçmişi anlatmak için tarihçilerin önümüze sürdükleri kusursuz düzende, neden ve sonuçlar dizisi öylesine kesin, öylesine açıktır ki bir gerçeği tümüyle yansıtamazlar; maddenin direnci yokmuşcasına ölüyü yeniden biçimlerler. Plutarkhos'un bile İskender'in niteliklerini kapabileceğine inanmıyorum. Masalcılar ve erotik öykü uyduranlar, ancak sinekler için çekiciliği olan et parçalarını satan kasaplardır. Kitapsız bir dünyada mutlu olamam ama, tümünü kapsamadığı için, gerçek, kitaplarda bulunamaz.” Adorno / Minima Moralia

10’larca yıl sonra tekrar okuyup, sevmişken neden şimdi bir dolusu gibi sıkıcı bulduğumu düşünürken anladım: Geveze… Aforizma yazmayı beceremiyor… Ki harika aforizmasını da hatırlıyorum; bir dolu laftan sonra söylenmiş: “Bir insanı olduğu gibi kabul etmek, olabileceği insandan nefret etmektendir.”
(O burjuvanın bunu yaptığını söylüyor, sanki burjuva olmayan çok farklı: Daralt dediğim görüş açısı değil, paragraf!)

Onu suçlayamam, aforizma yazmanın en büyük edebiyat-düşünce becerisi olduğu henüz kabul edilmemişti o zamanlar.

Aynen bu zamanlar gibi…

Yazılması zor çünkü, şiirin amaçladığı şeyi saçmalığa düşmeden başarmak lazım…

Güzel bir örnek vereyim yine de kitaptan, aforizmasını yazmaya belki de gerek olmayan (denemek lazım ama yine de):

“Hakikat için geçerli olan mutluluk için de geçerlidir: Kişi ona sahip olmaz, onun içinde olur. Aslında sarmalanmış olma duygusundan başka bir şey değildir mutluluk: Annenin içindeki o ilk sığınağın sonraya kalmış imgesi. Ama işte bu yüzden, mutlu kişi hiçbir zaman mutluluğunun farkında olamaz. Mutluluğu görebilmek için dışına çıkması, demek yeni doğmuş gibi olması gerekir. Mutluyum diyen yalan söylüyor ve mutluluğa başvurmakla ona karşı suç işliyordur. Ancak mutluydum diyen kişi sadıktır mutluluğa. Bilincin mutlulukla tek ilişkisi şükrandır: Hiçbir şeyle kıyaslanamayacak haysiyeti de oradan gelir.”