Demin göz atıp çöpe gönderdim, altı yedi kitapla birlikte yalnızlık çekmesin. Atlaya atlaya okudum, kötü olduğu anlamına gelmez bu, ama feminist mi emin değilim.
İlk öykünün konusu çok güzeldi. Kadın bir şeyler söylediği için tutuklanıp hapse konuluyor ve yıllardır hapiste kimseyle görüştürülmüyor ve hatta adıyla anılan kanunlar çıkartılıp söylediklerinin bir daha söylenmesine yönelik önlemler alınıyor. Bir kadın gazeteci de bu kadını görmeye gidiyor yıllar sonra; feminen, pardon, fenomen kadın için gençliğinden beri hazırlanmış, mesleği bu yüzden seçmiş. Tabii bir yerden sonra anlıyorsunuz, tutuklu kadının ne dediği söylenmeyecek, devlet izin vermez. Ama ima bile edilmiyor, ya da bağlanması gereken bir dolu güzel yere bağlanmıyor öykü. Neyse.
Erkek olsa tutuklu, ve gazeteci de erkek, ya da kadın fark etmez; tutuklunun söylediklerinin çünkü kadınlarla, feminizmle ilgili olduğuna dair belirti yok! O yüzden diyorum: Neresi feminist bunun! Tatil kasabasında kıyıdan kadın geçse kasaba feminist mi olacak! Haber-ifade özgürlüğü, gazetecilik bilmem ne sorunları falan; harcanmış güzelim konu.
Bana uygun ama, bir şeyler çıkarırım belki, o yüzden de bahsettim ama esas:
15-20 kadar kadın yazarın biyografilerinde doğum tarihleri yok, yani yaşları. Bu artık bir tarz mı, daha önce de tek tek kitaplarda dikkat etmiştim; kadınlar zaman üstüdür, zamandan bağımsızdır gibi saçma bir felsefesi mi var feminizmin! Delilik kadının aklıdır demek kadar geçersiz, olabilir yani. Öykünün hangi tarihte yayımlandığı, yazarın hangi tarihte ödül aldığı yazıyor ama biyografilerde. Yaşını saklayan bir kadını kadından aşağı görürüm. Kokona kadınlarla yazar kadınların bir farkı olmalı!
Jeff’in de doğum tarihi yok bu arada, tabii onu anladık, kılıbık…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder