Pazar, Ekim 29, 2023

BATATÜRK

*
Kız çocuklarının Cumhuriyet bayramını kutlayanlar görüyorum... Atatürk dedi ki onlarla eğlen, ne yaptıklarını bilmiyorlar. Batatürk diyeyim onlara.

*
“Cumhuriyet söz hakkı için parmağını kaldıran bir kız çocuğudur.”

100 numara bir Gezi Zekalılık örneği...

*
-Eşit ve Reşit...
-Reşit’i başa alalım.

FİREZOF

“Çirkinin sahip olduğu anlamları hesabına geçirmiş güzel şeyler: Moda. Sahtenin anlamlarını kendi hesabına geçirmiş bir asıl: Simülasyon. Kötülüğün sahip olduğu güçlerle donanmış iyilik: Tanrı...”

Kötünün sahip olduğu tüm çirkinlik ve sahte anlamlarla donanmış şeytani bir antitez: Filozof

(Firezof adlandırması Nütopya’dan)

SİDİK

Bir kelebeğin kanat çırp­ması bir kasırgaya neden olabilir; zor olan işemesidir, çünkü o zaman kasırgayı durdurabilir.

Cumartesi, Ekim 28, 2023

EFENDİLER! YARIN DÜNYA’YI İŞGAL EDECEĞİZ...

DİİL

Mühendis mühendisliğin her şey olduğunu söyleyebilir. Tüccar alışverişin, satmanın; Kadın, kadınlar özel yaratıklardır diyebilir. Demek yazar şöyle demelidir: Dil o kadar da önemli bir şey değildir... Yoksa yazarlığı düşer. Bir Mühendise, Tüccara ya da Kadına indirgenir.

Cuma, Ekim 27, 2023

DUMA DUMA DUM

-Kuantum biz onu araştırdığımız ve açıklamaya çalıştığımız için mi var?

-Evet.

-E, yer çekimi mesela!

-Kendini uçurdun, bu kuantum. Duma duma dum.

CENNET A.Ş.


 

HOMO LUDENS

-Üç oyundan ikisini kazandığıma göre son oyuna neden gerek var?

-Son oyun her şeyi belirler! 2-1 yaparsa sadece yöneticisi olursun onun.

-Ya 3-0 yaparsam?

-O zaman kölen olur.

Perşembe, Ekim 26, 2023

MERAK / YKY




-İki kız kardeş bunlar. Ve hayatlarından bazı ayrıntılar. Önce o zor anlaşılıyor. Cümle daha kolay anlaşılır kurulabilirdi.

-İddia ettikleri... Gereksiz gönderme, göndermeyse; düşündükleri, denilebilirdi.

-Roma’daki mola! Uçakla olduğunu sanıyorum, aktarma mı demek istemiş acaba. Deniz ve kara yoluyla da gidiyor olabilirler. Egzotik ya tatil...

-Polis adamın izini nerede bulamadı?

-Sanırım bu dönüş gezisi! Bunu belirtmek gerekecek birazdan...

-Kız kardeşlerden her ikisiyle de... Kız kardeşlerle, demek yeterli. Birlikte mi, ayrı mı, özelikle mi, önemli mi... bu belirtilmemiş.

-Bavul nasıl bir şey? İçine bakmak nasıl akla gelmez!

-Kanada’ya geri götürmek... Bavul geri gitmiyor, ilk defa gidiyor.

-Kız Quabec’te hikayeyi doğrulamış! Demek kadının kızı onlarla değil. Ben zaten sanmamıştım ama burada emin oldum... Oğlan ne yapıyor acaba?

-Aslında ne olmuştu? Bilmek imkansızdı... Neden olsun? Belki birileri biliyordur; ya da sonradan anlaşılır.

-Kuşkular dinmedi... Nerden biliyorsun, yanlarında mıydın? Haa sonradan öğrendin! O zaman, kuşkular dinmemişti, demek gerekebilir.

-Kızların bir uyuşturucu geçmişi? Bir cümle gerekmiyor mu...

-Dayanılmaz bir hal aldığını söyledi... Kime? Sana mı! Aşağıdaki nottan sanıyorum ki bir konuşma daha olmuş, orda söylemiş. Miş, ama.

-Son paragraf için insanlara “yazmayın” dememden daha otoriter bir özelliğimi sergileyebilirim: Düşünmeyin...

Çünkü şöyle demek istermiş gibi:

-Dilin sırları neden oldu bu yukardaki saçmalıklar yapmama.

--Olup bitenin hakkı nasıl tam olarak verilebilir ki ama murat.

---Uydurdum tamam, nasıl, daha güzel mi uydurayım, ama onu da sen yaparsın artık.

----Ağ dedim maske dedim daha ne edebi diyim, hindistana gidiyim.

-----Son cümleyi abilerinden kapmış; bir virüs kapar gibi...

Polisin izini bulamadığı adam budur kesin ya da bunlar:

Yazar: Alberto Manguel

Çev: Kutlukhan Kutlu

Merak / YKY

Çarşamba, Ekim 25, 2023

BAY MUSHILL

-Bir günlüğüne dünyayı yönetmeniz istenseydi ne yapardınız Bay Mushill?

-Gerçekliğe son vermekten başka bir seçeneğim olmazdı ki.

-Ben de bu işin altından nasıl kalkacağınızı görmek isterdim!

-Tek siz görebilirsiniz zaten. Tek siz kalacağınızdan...

AYI

-Zıt kutuplar birbirlerini çeker mi iter mi, hem çeker hem iter mi?

-Biz merkezde böyle itici sorunlara rastlamayız.

ANTIPOLLINAIRE

-Apollinaire: “Zaman dediğim zaman, zaman geç­miş oluyor” diyordu.

-Apolli...

Pazartesi, Ekim 23, 2023

KESER DÖNER SARTRE DÖNER

Şunu bir kontrol eder misiniz; kaçınızın elenmesi gerekiyor... Ad istemiyorum sayı verin yeter...


koltuğunun bir köşesine “Sartre! Lafı fazla uzatma!” şeklindeki ikaz notu
.....
...çeşitli kahramanlar arasında, kimi za­man Pardaiilan, kimi zaman da Michel Strogoff oluyordu. Zaman geçti, kahramanlar değişti; fakat değişmeyen bir şey vardı. Sartre sıradışı bir yetenek, bir deha sahi­biydi. Yazacak, “başyapıtlar üretecek, ölümsüz olacaktı. Henri IV lisesinde, sonra da Ecole Normale'de öğrenci iken okumaları da değişmişti. Artık listesini daha çok klasikler, romantikler ve “başyapıtlar” oluşturuyordu: Corneille, Goethe, Schiller, Byron, Hugo vb. Tabii bir de filozof modelleri vardı. Sonunda, en zirvede, Shakespeare ve Hegel üzerinde karar kıldı. Edebiyatın yeni Shakespeare’ı, felsefenin de Hegel’i olacaktı. Büyük bir düş kı­rıklığı içinde ne Shakespeare ne de Hegel olabileceğini anlayana kadar...
.....
Sartre’ın “deliliği” buradaydı. Dedesi ve annesinin etkisiyle genç yaşta dinsel kutsallıktan uzaklaşmış, onun yerine yazınsal kutsallığı koy­muştu. (...) Zaten Allah’a ihtiyacı da vardı. (...) ...boşlukta da kalamazdı; kendisine yeni bir “iman” lazımdı. Böylece bir “mutlağın yerini ağır ağır başka bir “mutlak” alacaktı. Bu da ancak dil ve edebiyat olabilirdi. “Dünyayı dil aracılığıyla keşfettiği için, uzun süre dili de dünya olarak kabul etmişti”. Yeni imanı, yeni “Kutsal”ı edebiyattı!
.....
Herkes hüzünlüydü ve filozof Gilles Deleuze elindeki kağıttan, kırık bir sesle topluluğa şu satırları okuyordu: “Beni dürten neden aslında çok basit. Ümit ediyorum ki bazıları için sadece onu söylemem yetecek. Bu, tecessüstür; her halde biraz inatla sarf edilmeye değecek olan tek tecessüs şekli: Öğrenilmesi uygun görülen şeyleri özümlemek için değil, kendinden kopmak için sarf edilen teces­süs. Bilme hırsı, şu ya da bu şekilde ve mümkün olduğu kadar, bilen insanın yoldan çıkmasını değil de sadece bazı bilgilerin edinilmesini sağlasaydı neye yarardı?”
......
Ölümünün yirminci yıldönümü vesilesiyle yazdığı yazıda bir Fransız felsefeci, Foucault’yu çok övmekle beraber, “sürüyle kavram yaratan, sonra onlan hiç sıkılmadan terk eden ve derhal yenilerini yaratan” bir düşünür olarak sunuyordu.
.....
Hiçbir düşünce sistemi, ne kadar parlak bir beynin ürünü olursa olsun, kişisel araç ve icatlarla, ex nihilo yaratılamaz. Herkes kendi çağının ürünüdür ve çağını aşacak kavram ve kuramları bile ancak o çağın kazanımları içinde oluştu­rur ve geliştirir.
.....
Gerçekten de Althusser’in “bütün büyük filozof­lar gibi” babası olmamıştı ve kendisine bir baba bulma aldatmacası içinde devamlı olarak da “babanın babası” rolünü oynamıştı. İşte felsefe burada imdadına yetişiyordu. ..... Genç filozof, Marx’la ilgili ilk okumalannda da düşünürün “felsefe filozofun kendisiyle ilişkisidir” fikrini not etmişti. Evet felsefe tek başına, kendiliğinden bir önem taşımıyordu.
.....
Hümanizm bir ideolojiydi; çünkü teorik bir açıklama temeli oluşturmayan soyut bir “insan” kavramından hareket ediyordu.
....
Oysa Marx “analiz yöntemim insandan hareket etmiyor; belli bir dönemden hareket ediyor” diyordu ve teorisini bir toplumsal formasyonu oluş­turan üretim ilişkilerinden hareket ederek kurmuştu. Soyut insan ya da özne (homo oeconomicus, moralis, juridi-cust politicus) ideolojik bir tasavvurdu; gerçek insan ise üretim ilişkilerinin dayanağı olarak ortaya çıkıyordu.

BALINIZI ARACIDAN DEĞİL ARICIDAN ALIN

Oğlun kitabını eleştirmiş, dedi.

Hangisi dedim, biraz şaşırdı. Kaç tane var!

Sonra toparladı: Oğlunu diyorum, dedi.

Kaç tane var?

Espriydi. Bir tane bile olmadığını biliyorum diye biliyordum.

İyi laf sokmuş, dedi. Baktığımda öyle değildi. Güzelleme de değildi. Güzel bir metindi. Temkinli yaklaşmış olsa da. Başka türlü yaklaşılamazdı zaten bana. Bence yani... Dünyanın en büyük neyi olursa olsun. Bence neyi...

Haber boydu zaten. Boyunu belirtmek. Oğlumu belirterek... Aracının boyu: Abazanlığı... Bana laf sokunca rahatlamış, gülüyordu...

Çok kolay alt üst olur bunlar; bir şey yapmana gerek bile kalmadığından hep öylelermiş gibi gelir.

Oğlum beni bulduğunda -aracı haber verdiğini haber vermiş- mirasını istiyorum dedi.

Bilmiyorum dedim; mirasım var mı, yok mu...

Dehanı, dedi.

Bilmiyorum dedim; oğlum musun, değil misin... Bunu söylüyorsan... Ağzımı yamulttum.

Ağzını yamulttu. Oysa bir de gülümsedi. Olsun dedi.

Olabilir dedim. İmlam bozuldu: Bir şeyler, bir şeylere, bir şeyleri benzetmiştim.

Pazar, Ekim 22, 2023

1 YIL İÇİNDE İNTİHAR EDECEKSİNİZ

Ettirileceksiniz demek daha doğru olur. Ve doğru olacak.

1 yıl içinde görecekleriniz -hepsi elimizden çıkma- sizi o noktaya sürükleyecek. Süründürecek. Sülükleyecek.

Ne önce ne sonra. Önce etmenize engel olacağız söz. Gecikirse ben sıkacağım. Söz.

Bu 1 yıl içinde anlayacaksınız. O yüzden böyle saçma bedelsiz ucuz zaten görülmüş iki olasılık görmüyorum.

Sülükler bile daha özgürdür, Özgür Bey.

Öğür Bey. Adınızı da değiştireceksiniz. Uyarız. Kreasyonunuz genişleyecek. Özgür hariç. Bey, olur. Hatta olmalı. Zül Bey. Zır Bey. Bakın, oluyor.

Olacak.

1 yıl içinde görüşmek üzere, her gün.

MASAÜSTÜ


 

Cumartesi, Ekim 21, 2023

UZAYLICA, PEK UZAYLICA

Dünyadaki kötülüğün kökünü kuruttuğumda geldi uzaylılar sonunda.
Öncü gelenler öldü, hastalandı, en iyiler depresyona girdi.
Ana gemiye götürmek istemiyor musunuz beni diye sordum. İleri çıkanların cesareti kötücüldür.
Gezegeninize götürmek istemiyor musunuz... Gerçekten gelişmiş bir uygarlık mısınız görelim.
Kime göre neye göre lafını uzaylılardan duyacağım aklıma gelmezdi.

Cuma, Ekim 20, 2023

TRİOLOJİ

“-Biz yeniliğin peşinde değiliz, tesirliliğin peşindeyiz.
-Tesir ya da esir, fark etmez. Efendi bulmanız lazım o zaman kendinize...”

(Bir sofist ve iki sofistin trioloğundan.)

FİLLES VE ÇİMEN

“Tanımın tek anlamı; bir özdeşliğin yeniliğiyle ilgili olan anlamdır.” Deliuzo

MEYİL

-Her şey kendi sonuna meyillidir.
-Her şey olacağına varır da diyebilir miyiz...
-Diyebiliriz.
-...benim olacağına.

PARADİSO

“Yeryüzünde uydurulan
her sözle böyle oynansaydı
gereksiz olurdu kavramak.”

Paradiso (Cennet) / Mante

ÇEKİCİ


 

SİKİROKKO


 

KUSURSUZ KAÇIŞ!


 

Perşembe, Ekim 19, 2023

DUR BİRAZ ÇOK MÜKEMMELSİN (Love and Hate Gate)

Size biraz iyi biraz kötü haberlerim var.

Bir de mükemmel.

Hangisinden başlasam bilemiyorum. Bu kötü haber.

Gerisi iyi. Aklınız alır mı bilmem. Bu da kötü.

Dünyada tek bir kişi kaldı. Bildiğiniz dünyada.

Bu ama iyi haber, çünkü bu son kalan, kötü insan.

Tüm iyiler ise başka bir dünyada, iyileşenler, bir çeşit paralelinde.

Ben de ordayım, yani burdayım.

Dünyadaki tüm insanları buraya gönderdikten sonra ben de geldim.

Nasıl gönderdim; tabii ki ışınlayarak.

Bu iyi bir haber; yani ışınlayabiliyorum. Tüm insanlar değilse de ben.

Işınlayabiliyormuşum... Bilmiyordum, haber verdiler. Telepatiyle.

Bu da iyi haber, insanlar telepatiye çok yakın, bazıları becerebiliyor.

Böylece bana ulaştılar dünyadayken. Sen dediler, dedi eski sevgilim, 30 yıl önce ayrıldığımız, sonra ortadan kaybolan.

Hiç rastlamadığım için ortadan kayboldu diye düşünüyordum, meğer gerçekten kaybolmuş; benim kaybedişimle.

Sonra da bu dünyada yani paralelinde, tekrar ortaya çıkmış; ışınlamışım işte.

Bilmeden.

Tüm eski sevgililerimi, arkadaşlarımı, tanıdıklarımı; onlara kızınca; defol hayatımdan deyince.

Defolmuşlar.

Atomlarımıza, moleküllerimize -neyleriyse onlara- ayrıldık ve burada birleştik, dedi sevgilim, Zeta.

Bu dünyada yok olmuşlar, ki ışınlanmada bunun nispeten kolay olduğunu okumuştum; ama başka bir yerde tekrar vücut bulmanın zor olduğunu, okumuştum.

Bulmuşlar, vücut; tek bir eksikle; beni kızdıran o kötü şey; onsuz.

Senden ayrılmak hücrelerinden ayrılmak demek zaten, dedi Zeta. Birleşmek de arınmak demek. Kötülükten.

Şeytan çıkarma gibi.

Işınlaman, aydınlatman demek. Bir çeşit iyi kopyalarımız burada.

Böylece burada, yani ikinci evrende, kötülük olmayınca, geliştirmişler bazı yetenekler.

Zeta da telapati yeteneğini geliştirmiş. Senin yüzünden dedi. Senin sayende diye düzeltti. Hala eror verebiliyoruz dedi. Bana böyle ulaştı. Bizi ışınladın dedi. Her şeyi anlattı. Kafamın içinde belirerek.


Düşündüğün gibi, dedi; doğal değil kötülük... Bütün değil, parça parça, sonradan olma. Atomlarına ayrılamaz. Ama atomlarımızdan ayrılabilir. (Hoş, ruh da -dediğin gibi- zincir olamaz. O da bir büyük halka.)

Bu işte mükemmel haber.


Şimdi dünyadaki diğerlerine yap; kişiye odaklanma, o kötücül şeye, temel kavrama odaklan.

Nedir; bencillik.

Böylece toplu olarak insanları ışınlayıp diğer tarafa gönderebildim.

Gönderdikçe, aydınlattım, ışıldadılar ışınlamamla. Bu da ışınlanmanın mükemmeli; iyisi gibi bir yerden bir yere gitmek değil sadece...

Kalan kötülük -bir virüs gibi düşünebiliriz- kalanlarda toplandı.

Kalan azaldıkça, daha da azaldıkça, tek bir kişide toplandı.

Planlamıştım. Rastgele. Bir adam. Tek. Yaşlı.

Onla ben kaldık. Koca dünyada. Fark ediyordum. Tek bir yönden geliyordu kötülük hissi. Her yerden geleceğine.

Ölmesini bekliyordum. Yalnız. Ama buldu beni. Aslında bekliyordum.

Düello.

Sana geçirmeye çalışacak virüsü, dedi Zeta. Can havliyle.

Bırak. Geçirsin. Ele geçirsin seni. Ruhuna sinsin. Onu aşman daha kolay olacak böylece. Nefret etmen.


Işınladıklarıma bir kızgınlık, bir nefret duyduğumu hatırlıyorum. Tanımadıklarıma karşı kendimi dolduruyordum, onlardan nefret edeyim diye, böylece gönderebilmiştim. Şimdi ne olacaktı, kendimden nefret mi edecektim? Kendimi her insandan çok severdim. Nefret etmezken nasıl ışınlayabilecektim kendimi? Şeytan virüsün başka becerileri de var mıydı peki? Kendime yabancılaşınca onun etkisine girer miydim?



Herkesi geri ışınlıyormuşum...



Zeta girdi araya: Sana inanmam için senden bir tane daha olmalı demiştim sana anlıyor musun?

Hatırlıyor musun diyecektin sanırım!

Hayır, anlıyor musun! İşten senden bir tane daha: Karşıtın. Onu aş, geç.

Ellerimi öpebiliyorum, ellerimden de öpmek isterdim.

Seni anlıyorum.



Kötülük büyüdür, yapılması gerekir; büyücü de kötüdür bu yüzden...

İyilikse büyüleyici.



Hisset. Dünyadaki tüm kötülüğü. Neden ondan bu kadar iğrendiğini. Anla. Yeteneğini nasıl kazandığını.

Nefret, kutsaldır; kutsala.

Böylece kötülük yapabilirsin. Bu dünyadaki son kötülüğü. Bir son günah yeterli. Yok oluş her şeyden önce gelir. Ama yapmayacaksın.



Nasıl yapabildin bunu?

Neyi?

Işınlamayı!

Ben nerden bileyim...

Nerden bileceksen oraya ışınla beni.

Üzgünüm. Sen buna uygun değilsin. Sen özürlüsün.

Neden hepsinin suçunu ben çekiyorum Neden ben çarmıha geriliyorum!

Ben ne kadınlara gerildim...

Hata sende. Kusursuzsun. Hatasız kul olmaz.

Hatalı, kul olur.

O zaman: Özür dilerim. Tüm insanlıktan.

İletirim.



Yaşlı adam kaldı. Yanında bir köpek. Devamlı hırlıyor ona. Hayvanlar ışınlanamıyor. İçlerinde kötülük yok.



Gel.

Herkes burada.

Adı: Olası... Dünyaların en iyisi.

Henüz şaşkınsın.

Herkes seviyor seni, arınmış olarak. Özür diliyor ve teşekkür ediyorlar. Ediyoruz.

Hepimiz bencil. Herkese yarıyor.

Hepimiz narsist. Herkes herkesi seviyor.

Onu görünce tam olarak inanacaksın. Hüzünlü suratını görünce -başkasının suratı gibi.

Kim o?


....

Hayat Olası’da başlamış. Kötülüğe tahammülü olmayan bir dünya. Gezegenin kendisinin tahammüllü yok! Böylece ilk günah işlendiğinde dünyaya ışınlamış yapan yaratığı. Efsanesi de çıkmış: Dünyaya fırlatılmış olmak... Olası’dakiler böyle bir cennette yaşarken geliştirdikleri yetenekleriyle dünyadan haberdar olmuşlar. Kendilerine Olası dendiğinden mesela. Bu adı ve sloganı benimsemişler: Olası: Dünyaların en iyisi. Ya da mesela: Dünya, başka bir dünyanın (Olası’nın) cehennemidir... (Yapmacık; dünya kasabasının Olası’daki adı.) Bu arada dünyada sen doğdun, dedi Zeta; gezegenin ikizi, azılı kötülük nefretçisi. Nefretin yok edebiliyordu, kötülüğü barındıran bedeni. Böylece artık dünyada yaşamın var olmasına gerek kalmadı. Sen dünyada yok olmasını sağlıyordun, Olası’da kopyası oluşuyordu. Mükemmel klonlar.

Çarşamba, Ekim 18, 2023

UÇAN DAİRE GÖREN ALZAYMIRLI

“Hatırlamıyorum bak bazı şeyleri."

DÜELLO

Düello alanına tam saatinde gittiğimde rakibim ölmüştü. Yoksa düelloya davet edecektim

BAD RILLARD

"Simulakr, gerçeği gizlemez; kendisinin olmadığını gizleyen gerçektir. Simülakr gerçektir." Baudrillard

Adam kendisinin sanal gerçek olduğunu gizlemiyor; ama gerçek sanalıyor.

Salı, Ekim 17, 2023

DUR BİRAZ ÇOK MÜKEMMELSİN (Love and Hate Gate)

Size birkaç iyi birkaç kötü haberim var.

Bir de mükemmel.

Hangisinden başlasam bilemiyorum. Bu kötü haber.

Gerisi iyi. Aklınız alır mı bilmem. Bu da kötü.

Dünyada tek bir kişi kaldı. Bildiğiniz dünyada.

Bu ama iyi haber, çünkü bu son kalan, kötü insan.

Tüm iyiler ise başka bir dünyada, iyileşenler, bir çeşit paralelinde.

Ben de ordayım, yani burdayım.

Dünyadaki tüm insanları buraya gönderdikten sonra ben de geldim.

Nasıl gönderdim; tabii ki ışınlayarak.

Bu iyi bir haber; yani ışınlayabiliyorum. Tüm insanlar değilse de ben.

Işınlayabiliyormuşum... Bilmiyordum, haber verdiler. Telepatiyle.

Bu da iyi haber, insanlar telepatiye çok yakın, bazıları becerebiliyor.

Böylece bana ulaştılar dünyadayken. Sen dediler, dedi eski sevgilim, 30 yıl önce ayrıldığımız, sonra ortadan kaybolan.

Hiç rastlamadığım için ortadan kayboldu diye düşünüyordum, meğer gerçekten ortadan kaybolmuş; benim kaybedişimle. Bu da ışınlama işte.

Sonra da bu dünyada yani paralelinde, tekrar ortaya çıkmış; ışınlamışım işte.

Bilmeden.

Tüm eski sevgililerimi, arkadaşlarımı, tanıdıklarımı; onlara kızınca; defol hayatımdan deyince.

Defolmuşlar.

Atomlarımıza ayrıldık ve burada birleştik, dedi sevgilim, Zeta.

Bu dünyada yok olmuşlar, ki ışınlanmada bunun nispeten kolay olduğunu okumuştum; ama başka bir yerde tekrar vücut bulmanın zor olduğunu, okumuştum.

Bulmuşlar, vücut; tek bir eksikle; beni kızdıran o kötü şey; onsuz.

Kötü de oymuş, birleşmeyi engelleyen, iyilerin toplanmasını.

Senden ayrılmak hücrelerinden ayrılmak demek zaten, dedi Zeta. Birleşmek de arınmak demek. Kötülükten.

Şeytan çıkarma gibi.

Işınlaman, aydınlatman demek. Bir çeşit iyi kopyalarımız burada.

Böylece burada, yani ikinci evrende, kötülük olmayınca, geliştirmişler bazı yetenekler.

Zeta da telapati yeteneğini geliştirmiş. Senin yüzünden dedi. Senin sayende diye düzeltti. Hala erör verebiliyoruz dedi. Bana böyle ulaştı. Bizi ışınladın dedi. Her şeyi anlattı. Kafamın içinde belirerek.




Düşündüğün gibi, dedi; doğal değil kötülük... Atomlarına ayrılamaz. Ama atomlarımızdan ayrılabilir. Çünkü bütün değil, parça parça, sonradan olma. Sonradan olacaksan hiç olma. (Ruh zincirine dışardan bir halka... Hoş, ruh da zincir olmaz ya. O da bir büyük halka.)

Bu en iyi haber. Mükemmel olan iyi.

En sevindiğim.




Şimdi dünyadaki diğerlerine yap; kişiye odaklanma, o kötücül şeye, temel kavrama odaklan.

Nedir; bencillik.

Böylece toplu olarak insanları ışınlayıp diğer tarafa gönderebildim.

Gönderdikçe, aydınlattım, ışıldadılar ışınlamamla. Bu da ışınlanmanın mükemmeli; iyisi gibi bir yerden bir yere gitmek değil sadece...

Kalan kötülük -bir virüs gibi düşünebiliriz- kalanlarda toplandı.

Kalan azaldıkça, daha da azaldıkça, tek bir kişide toplandı.

Planlamıştım. Rastgele. Bir adam. Tek. Yaşlı.

Onla ben kaldık. Koca dünyada. Fark ediyordum. Tek bir yönden geliyordu kötülük hissi. Her yerden geleceğine.

Ölmesini bekliyordum. Yalnız. Köpeğimle. Ama buldu beni. Aslında bekliyordum. Kokumdan. İyilik kokuyorum.

Düello.

Sana geçirmeye çalışacak virüsü, dedi Zeta. Can havliyle.

Bırak. Geçirsin. Ele geçirsin seni. Ruhuna sinsin. Onu aşman daha kolay olacak böylece. Nefret etmen.




Işınladıklarıma bir kızgınlık, bir nefret duyduğumu hatırlıyorum. Tanımadıklarıma karşı kendimi dolduruyordum, onlardan nefret edeyim diye, böylece gönderebilmiştim. Şimdi ne olacaktı, kendimden nefret mi edecektim. Kendimi her insandan çok severdim. Nefret etmezken nasıl ışınlayabilecektim kendimi. Şeytan virüsün başka becerileri de var mıydı peki. Kendime yabancılaşınca onun etkisine girer miydim...




Herkesi geri ışınlıyormuşum...




Zeta girdi araya: Sana inanmam için senden bir tane daha olmalı demiştim sana anlıyor musun?

Hatırlıyor musun diyecektin sanırım!

Hayır, anlıyor musun! İşten senden bir tane daha: Karşıtın. Onu aş, geç.

Ellerimi öpebiliyorum, ellerimden de öpmek isterdim.

Seni anlıyorum.




Kötülük büyüdür, yapılması gerekir, büyücü de bu yüzden kötü...

İyilikse büyüleyici.




Hisset. Dünyadaki tüm kötülüğü. Neden ondan bu kadar iğrendiğini. Anla. Yeteneğini nasıl kazandığını.

Nefret, kutsaldır; kutsala.

Böylece kötülük yapabilirsin. Bu dünyadaki son kötülüğü. Ama yapmayacaksın.




Gel.

Herkes burada.

Adı: Olası... Dünyaların en iyisi.

Henüz şaşkınsın.

Herkes seviyor seni, arınmış olarak. Özür diliyor ve teşekkür ediyorlar. Ediyoruz.

Hepimiz bencil. Herkese yarıyor.

Hepimiz narsist. Herkes herkesi seviyor.

Onu görünce tam olarak inanacaksın. Hüzünlü suratını görünce -başkasının suratı gibi.

Babanı.




Şimdi kaldı. Yanında bir köpek. Adama hırlıyor. Köpeğimi bıraktım. Hayvanlar ışınlanmıyor. Kötü değiller. Nedenini biliyorsunuz. Virüs onları etkilemiyor.




Şu konuşmaları hayal ettim:




*

Peki nasıl gelmiş en başta...

Gelmemiş. Dünyaya doğmuş. Yurduymuş. Biz sonra geldik. Olası’da ilk günah işlendiğinde Dünya oluşmuş. Kötü de dünyaya ışınlanmış. İnsan oluştuğunda da ona katılmış. Gelişmiş. Engellenmemiş, engellenememiş; ya da tersi.

Onu yenememişiz. Yenmemişiz. Yoksa kötüyü ışınlardın en baştan...

Yok olduk ama işte. Şimdi son günah ile yok olacak. Ve unutulunca. Yok oluş her şeyden önce gelir.

Ona arkadaş göndermek zorunda kalmayız umarı...




*

Nasıl yapabildin bunu?

Neyi?

Işınlamayı!

Ben nerden bileyim...

Nerden bileceksen oraya ışınla beni.

Üzgünüm. Sen buna uygun değilsin. Sen özürlüsün.

Hatasız kul olmaz.









Hatalı, kul olur.



Özür dilerim. Tüm insanlıktan.









İletirim.






*

Neden hepsinin suçunu ben çekiyorum. Neden ben çarmıha geriliyorum.

Ben ne kadınlara gerildim!

Sen onları affettin...

Şimdi sana atfettim.




Şeytan çıkarma değil göğe yükselme.

Şeytan kovma. Şeytan şeyleştirme.




Herkes benim kölem. İyi davranmam şaşırıyorlar. Ceza verdiğimde suçluyuzdur diyorlar.




Tanrının cesedi bulunamadı.




Kötünün telepatik yeteneği var.




“Her şey olabilirsiniz ama “olmuş” olamıyorsunuz.” Menzil




İzlemeden yazdım, Ajda Pekkan demiş kendi de, bilmeden yakıştırmıştım. Ama devam edemeyeceğim.




Bunlar dünyadaki her metni okumuştur. Neden onları tekrarlıyorlar! Tekrarladıklarının farkında mı değiller! Bilerek mi yapıyorlar, liselilere (yani Tüm Türkiye) hitaben! Yazdıklarına nasıl güvenebilirim bu şartlarda.







Hayat Olası’da başladı. Kötülüğe tahammülü olmayan bir dünya, geçit vermeyen bir organizasyon, yani dünya dediğinize geçit veren. İlk günah işlendiğinde hemen hemen olası bir ikizi olan dünya oluştu ve oraya ışınlandı yapan yaratık. Olası’dakiler cennette yaşarken geliştirdikleri yetenekleriyle dünyadan haberdar oldular. Kendilerine Olası dendiğinden mesela. Bu adı ve sloganı benimsediler: Olası: Dünyaların en iyisi. Ya da mesela: Dünya, başka bir dünyanın (Olası’nın) cehennemidir... Nüfusu az ve öz. Kötülük var olamıyor, kötücüllük ise hemen dengiyle eşitlenip dengeleniyor, eleniyor. Otoriter, köle ruhlular ile. Sadistleri elimine eden mazohistler. Bu arada dünyada sen doğdun; kötülük nefretçisi. En güçlüsü ve en hassası. Kötülükten nem kapar. Nefretin yok edebiliyordu, kötülüğü barındıran bedeni. Böylece artık dünyada yaşamın var olmasına gerek kalmadı; herkesi gönderebilirdin ve gönderdin Olası’ya. Sen yok olmasını sağlıyordun; ve Olası’da ikizi, kopyası oluşuyordu, kötülüğü geride, dünyada bırakarak. Bırakan kopyalar. İyi kopyalar. Aşmış ikizler. Mükemmel klonlar.




Karşı kutup




Olası’ya yeni gelenler yerleştirildiler. Kötülük eksik geldiklerinden bu iş çok kolay. Tüy kadar hafif bir dünya.




Hiçbir zaman keşfedilmediği için hep icat ediliyor.

Keşfedildiği için icata gerek yok.

Keşfedildiği halde icat edilen.




Dünya düşlenen bir şeydi. Olası, gerçektir. Dünya bir yanılsamadır. Derler. Doğrudur. Ama sadece bu anlamda.



zincirleme tepki

domino etkisi ruh etkisizliği




yapay zeka. Dünyada doğacak ve Kubilay olduğunda Olası’ya.

Bu dünya bir sahnedir. Aslında prova.




Bağışıklık



atlas vazgeçti. Daha iyi. Işınlama yok.

Işınlama yok, içimde var. tanrı.




Ayna: ama ayndan güzel görürüz ve güzelizdir. Ayna bizi o kadar güzel görmez.




Dünyamız dünyadan uzaklaşıyor. Bir ara içinden geçmişti. Işınlama budur.

İnsanın içinden bir şeyler geçer ya, öyle.




İyi kötüyü üretir ki kötüsünü oraya göndersin.




Anlam mutsuzdur. Çözümleme mutsuzdur.!!




ikircik. Alıntı: Dünya.

Olası ve Alıntı.




Her şey Gerçek olmayacak kadar apaçıksın.

Apışarasısın








"Simulakr, gerçeği gizlemez; kendisinin olmadığını gizleyen gerçektir. Simülakr gerçektir." Baudrillard




Adam kendisinin sanal gerçek olduğunu gizlemiyor; ama gerçek sanalıyor.







Kendini önemsemeyen insan metinleri... muhtemelen önmesi de biri. Bu kadar akılla bu kadar saçmalamasını ottan bokton okura (bokura) geçirebildiği için o da şaşkındır eminim. Emin miyim? Similasyondur diyecek gerzek. Halbuki: Murasilasyon.







Kusursuz olursa iz bırakmaz. Cinayet ya da dünya.

Böylece yanılsama olabilir.

Ratslantısaldır kurululuk/kusursuzluk




yapmacık. Doğal düzeni başarıslığa uğratma isteği.

Düzello alanına gittim rakibim ölmüştü.




Hiçbir şey arzulamama korkusuyla insa hiçi arızlarmış niçe










mikroskobik düzen beni ilgilendirmez. Olası’yı anlamıyorsan mikroskobik olduğunu düşün.







O anımsadığınız gerçek bir geçmiş değil. Uydurukçular.

Senin uydurmadığını nereden bileyim.

Hangisi öbünü açacaksa odur gerçek olan. Geçmiş.




Ademin göbeği yoktu. Bir kadın tarafından doğurulmamıştı. Biz de öyle olacağız.




Yoktan var edilmişsek tekrar doğabiliriz. Ölmeyebiliriz. Evrimde ise öleceğiz.




OLASI: Gerçek orasıydı buraya klonlandı, hatalı olmasından da belli değil mi.

orası, Olası’dır.




Karşıt uzakta.




Oyunların sonuçlarından çok hakemlerin puanları önemlidir. Hakem de hakemdir ama.







Sahnesinden çekilebileceğimiz bir dünya. Aynasından. Aynasının karşısından.







20-25 yaşına kadar onla büyümüş. Sonra en büyük itirazcılarından birisi olmuş. Ama hala bağlı. Olumlamaya da çalışıyor, yok sayamıyor. Yok saysa da doğru olmaz; ama bunun olmazlığını yok sayması da doğru değil. 50 yaşlarında. Bakalım ne zaman bakım gerektirmeyecek.







Kötülük yapmamlısın yoksa bİZden biri olursun. BENDEN BİRİ

kusur bırakıyorum ki bana benze: baba. İnsan yapay zekaya.




islamcıların aklama çabaları. Kurandan kopamadan yumuşatma çabaları. Muhammed bilmem ne.










Zaten herkes kendi klonunu oynuyor, klonlanma geç bile kaldı. Klonansan ne fark eder. Sanallık v ekitle iletişim




yapay döllemeyle erken boşlama aynı anda. Olay ve kopyasının yakınlığı.




Molekkülerimize ayrıldık. Muratlarımıza.




Mükemmellik dışlıor beni embesili. NÜTOPYA




bütün kültürler iz bırakarak yok olmuştur ama hep iyi izlerini (mi)?

Yok olarak daha üste çıkarsak kötü izler olumlanır.




M etaverse. Hepiniz sanal ben tek gerçek.




Fırlatılıp atıldı olası dan dünyaya.




Varlığın olmasaydı sorumluluk sahibi olabilirdin...




yokolma sanatçısı.

Cumartesi, Ekim 14, 2023

HATALI

Kul olur.

YUTIBIR... YUTABUR... OTOBUR...

Yutubırların en büyük başarısı yazmak yerine bunu yapmaları. Katkıları da bu olur inşallah: insanlar yazmaz. Sonra da yutıbırları engelleyeceğiz, caydıracağız tabii. Tabur tabur gelecekler belli; oysa ki "hypatiamanic" bir hastalık adıdır: Doğru ya da yanlış, görüşlerini dile getirmek -köleler çağında tamam, ama şimdi- modern bir hastalıktır.

Demin eskilerden birini daha gördüm de konuşurken. Uyarmıştım halbuki, bir kitap hakkında -özellikle, malı bildiğimden- ne düşündüğünü sorduğumda sanki tek kendisi okumuş gibi anlattığında...

QUASİMODERN

“Bana anlam verdi.”

Çarşamba, Ekim 11, 2023

HEPİNİZ ORADAYDINIZ

“Başlangıçta Tanrı yerleri ve gökleri yarattı.

EVRİM BENCİL

Daima kendi kendine yeterli türleri eliyorsunuz.

YAPAY ZEKA

İnsanlığın maymunudur.

1.2,

1. İki büyük fikri olana dahi diyoruz. Tek büyük fikri varsa bilge denir. Biz diyemeyiz.

2. İnsanlar entelektüel olamazlar. Her zaman tek bir entelektüel vardır. Siz o olduğunuzu mu savunuyorsunuz!

HAZIR ALEYHİSSELAM

-Tanrı yaratılıştan önce ne yapıyordu?
-Ben malımı bilirim diye cehennemi hazırlıyordu.

KADIN

-Yüz yüze çiftleşen tek türüz
-Kim o kahin!

APARKAT



Üçünü de almak isterseniz aparkat ya da aforizmalarım. Aparkat alttan, aforizmalarım üstten çalışır.

ANTİMAD

-Beni çekiyorsun...
-Zıt duyguya odaklan, bu da çıkıyor ondan.
-Sana çekiliyorum.

MEDYUM

Bir medyum diğerine ne demiş; sen iyisin, ben nasılım?

PARALEL

Bir paralel bir paralele bre birader gel beraber... (O evrende yüklem yokmuş, ne güzel.)

Pazar, Ekim 08, 2023

CSY: CİHANGİR

Yıllar önce. Eve yatak geldi. İçeri aldık getiren adamla. Yatak odasına. Ben dış kapıyı kapatmak için salona çıktığımda karşımda yabancı bir adam! Girmiş, yürümüş, başını, belini uzatmış, odalara, mutfağa bakıyor. Siz kimsiniz, hayrola falan mı dedim hatırlamıyorum, ama gözlerim fal taşı. Komşuyum momşuyum diye döndü, elini kolunu sallaya sallaya çıktı gitti. Kıyafetlerini hatırlıyorum; köylü dersin...

Bunu hatırlamama geçenlerde sebep olan adamın kıyafetleri ama canti, hala geçerli bir zamanların modası, bahsetsem cihangir-beyoğlu hattında herkes tanır. Hatta bilinen şairlerden biri ile buluştu da dün yan masamda, köylülükle alakası görünmüyor yani; köylü görünmez adam... Mimarların, ressamların adını bilir, sıradan sayar, Türk olanlarla Gezi’ye bile çıkmışlığı vardır; Atatürk ayırmasın... Edebiyat anlatır; bana! Yani anlatırdı.

Olay da şu, küçücük, sinek kadar: Canti masasından kalktı, elemanı geçti. Servis için konulmuş masaların çekmecelerini açıp kapıyor. Karıştırıyor elemanlara özel bölümde çekmeceleri. Eleman şaşkın bakınca şunu bunu arıyorum diye geveledi...

Sonra da aklıma bakın ne geldi; bu canti sinekle yıllar önce bizi tanıştıran eski sevgilim, karşılaşıyoruz hep dediğimde, ha o yavşakla mı diye bahsederdi bundan gülerek...

Cumartesi, Ekim 07, 2023

ARTIK YILDIM


 

SOKAR 2


 

ÖLÜ MÜ?


 

VALOŞ

-Tanrı her şeyi hiçten yarattı. Ama hiç kendini belli ediyor.
-Daha alçak sesle konuş!

DEDİKADI

İyi biri olsan kötülüğüm seni mutlu ederdi.

YARATICI YÖNETMEZ

Başkaları(na ihtiyacı) yoktur.

BENİM YAPAY ZEKAM SENİNKİNİ ÖPER

Teknoloji ilerlemiş (insandan çok) ve herkesin bir yapay zekası var. (Türkiye’de tabii; yurt dışında EYAY (AI)’ları var.) Yapay Zeka’lar sahibinin tercihine göre belirleniyor. Rol modellerini, İdollerini sahipleri seçiyor. Kimi seçiyor peki sahipleri? En çok kimi? Mesela Atatürkçü’ler Atatürk’e benzesin diyorlar. Marks’çılar Marks’a... Peygamberimiz gibi olsun diyenler. Tao’ya, Che’ye, Şekspir’e, Amerika’nın Kurucu Babalarından birine ya da ortaya karışık hepsine, Mayk Taysın’a, benzemesini isteyenler ve saire... Tabii ki böyle değil; herkes kendine benzemesini istiyor: Benim gibi olsun... Yanıma yakışsın. Beni taşısın. Kaliteli, zeki ve entellektüel olsun; maddi ve manevi anlamda bana destek olsun. (Gideceğin yer neresi; köyünden çıkabildin mi ki!)

Böylece benim yapay zeka hepsini yönetiyor; o da bana benziyor çünkü. (Kurgu Bilinç, yani Kubilay benimkinin adı, bilen bilir.) Çünkü benimki en akıllısı ve ahlaklısı. (Teknoloji ilerlemiş dedim ya; ben de yerimde saymışım, teknolojiyi.)