Perşembe, Kasım 30, 2023

EMİNE ELİMİNE

Dedektifimizin adı bu. Ben Elimine, diyor kendini tanıtırken; Emine Elimine...

-Yasaklanmış kitaplar kütüphanesini buldunuz. Ama açıklamıyorsunuz!

-Evet. Elimine.

İkizinizin adı da Mine di mi?

-Konumuzla ne alakası var! Evet... Yasaklanmış kitaplar diyorduk.

-Artık demiyoruz. Yoklar çünkü. Yerleri de belli değil.

-Neden ama?

Ama Elimine: Annenizin adı. Ama mı adı gerekten?

-Emma mı olsaydı!

-Kızlık soyadı neydi?

Konumuzla...

-Babam annemin soyadını aldı. Babamınki Kaleydesktap’tı.

Ne demek?

-Ne demek efendim; söyleşiye devam edebilir miyiz!

-Arkadaşınıza söyleyin...

-Arkadaşım değil; şoförüm.

Ama araba benim!

-Neden böyle bir şey yaptınız? Neden sakladınız!

-Saklamadım! Saklayacağım... Zararlı kitaplardı. Kitaplar değil; kitaplar-dı.

-İnsanoğlunun şeyi... Dağarcığı...

-Darağacı... İdam ediliyordu, adam edildi insanlık...

-Uygarlığı... Kültürü...

-Son yapıt kendi öncüllerini yaratır; yani siler. Gerçekten eleştirelse eğer. Edebiyatları farklı, ama hepsi aynının tekrarı.

-İkiziniz Mine hanımın böyle düşünmediğini duyduk!

-O emin değil. Ve Emine. Konu kapanmıştır!

Kütüphane?

-Kütüphane de... Burada her şey. Beyninizi gösterin bakın benim gibi... Siz değil. Siz.

GÜSEL KAHRAMAN

Herkes süper yeteneklere sahipti o sene. Bir sene süreceğini tahmin etmiştim yanılmışım, ya da yanılmamışım... 19 ay 23 gün sürdü. Tabii şimdi bunlar süper olunca zamanı da değiştirmişlerdi; işte o değiştirme dedikleri de bu: 365 gün olmasın 1 yıl... Aman efendim... Neyse, hemen tersine döndü tabii, eski usul. Bunlar bana özenmeye başladılar. Siktir çekiyorum falan, normal olarak... 3 gün sürdü; eski özelliklerine geri dönmeleri... Oh demeyen yoktu; eve dönmek ne güzel... Güsel, dedim... Tarihi, bu saçma tarihinizi hatırlayın diye hep, bundan sonra kelime budur: Güsel... Devrimdi.

ÖNCE SÖZ VARDI

Bunu diyen ruh. Önce ruh var. Sonra ruh yarattı, kelimeleri. Kim kullanacak bunları; kedi mi; işte insan... Kelimelerin ruhu vardır derken bunu diyemezler... Bilmezler. Kelimelerin insanı vardır.

SAYGIN SOYGUN

Yedi yaşındayken, arkadaşımla birlikte mahalledeki bankayı soymuştuk. Elimizde sahici gibi görünen tabancalarımızla girip, kıpırdamayın, bu bir soy­gundur! dedik.

Dediğin dedik dedi içerdeki soygunculardan biri!

Siz de mi dedi, elleri havadaki güvenlik görevlisi.

Bu ikinci bir soygundur, dedim tabancamı indirerek...

Sonra çıktık. Bize engel olmaya kalkmadılar, engel olana engel olurdum, çok kafam bozulmuştu.

İlk, arkadaşımın babası bizi sorguya çektiğinden, ben yapmadım o yaptı, diye satmıştı beni yumurcak...

Sevindim. Yapmış kadar olmuştum.


Büyüyüp yazar olunca hapishanede, soygunu yapamayanlarla görüşmeye gittim.

Üzülme, dedim elebaşına...

Ne deseydim, bari bize engel olmasaydınız mı! Acısı kendine yeterdi adamın: Ömür boyu yemişlerdi. Güvenlik görevlisini vurmuşlar; biz çıktıktan sonra silah çekince soygunculara; ne düşündüyse artık; fazla rahat davranmamak lazım. Her an soyunabilirsin, ölümle.

Soyguna engel olmuş olabiliriz; ama bir kayıpla... Arkadaşımla görüşmüyorum...

BAKKAL

Bakkala gidecek birini buldum allahtan, sırılsıklam döndü, teşekkür ettiğim an bana geçti ıslaklığı çünkü hak ettim.

KURYE. TANRININ.

Haiku'ları akşamdan yatır ölmeye.

SEVİNCE OLUYOR

Sevmediğimdi, aldattım. Senle aldattığımı sanıyordum. Sana dönünce olmaz sanmıştım. Ama seni de aldattım. Senden öyle görmüştüm çünkü. Ona dönünce şimdi, daha rahatım. Sevince oluyor aldatma.

Salı, Kasım 28, 2023

KOBAY ZEKA

Saygın bir Zen ustası ölüm döşeğinde yatıyormuş; pencere­sinin hemen dışında ansızın taka tuka diye çene çalmaya başlayan sincabı duyunca doğrulup şunu beyan etmiş: "İşte, hepsi bundan ibaret!"

Sen dün de başka bir hayvan için -kedi miydi- aynını dedin demiş dayısı.

“Ondan ibaretti...” demiş yaygın Zen ustası.

İkisinden de nasıl ibaret yahu, deyince öte berideki karısı, son nefesini vermiş kaygın Zen ustası: “Zen de haklısın...”

MEM SAYIMI

Yaşlanınca okuyacaklarım müthiş çoğalmış, çünkü aklım alt seviyeye düşmüştü... Kendi yazdıklarımın anlaşılmaz gelmesi ise içten içe hoşuma gidi...

TEKİLLİK


 

BEYLERBEYİ

-Her insana cennetin kapılarını açan bir anahtar verilir. Aynı anahtar cehennemin kapılarını da açar.

-Beylerbeyi ne tarafta bilmiyorum desene şuna!

DÖVÜŞMEYEN TEK ŞEY DEĞİŞİM

O kadar değişmezsin ki, eşi benzeri olmayan bir şeye dönüşürler.

Cumartesi, Kasım 25, 2023

ISSIZ ADA 2

Film: İstanbul için son çağrı


“Ne saçma, kadın cüzdanını ve cep telefonunu neden uçağın alt bagajına versin ki...”

İnternette bu paylaşımı okuyup da haberim oldu filmden. Seyretmeye başladım; evet, haklı, çok saçma. Adam ile böyle tanışıyorlar ama başka bir yol da bulunabilirdi.

Filmin sonunda kadın yine bagajla ilgili benzer bir hata yapıyor, ama mutlu son olduğundan buna gülüyorlar, gülüyoruz artık...

Kadının bu tarz düşüncesizlikleri filmde yok; tam tersi her şeye gayet hakim; ama ilişkiler ve aşk dışında!

Çünkü internet paylaşımındaki şu cümle de ilgimi çekmişti daha seyretmeden: “Filmin sonu çok seksist; kadın adam için kariyerini bırakıyor.”

Evet, doğru; ama: Yıllar önce kendi kariyerini hem de kadının babasının aşağılamalarıyla bırakan adam için bırakıyor kariyerini...

Böylece de artık bu internet paylaşımını yapan kişinin bir kadın olduğunu belirtmem gerekli oluyor, tahmin edilmeyecek gibi değilse de aslında...

Filmin sorunu, kadını kariyerinden vazgeçen biri olarak değil, aptal ve bencil olarak göstermesi; bavul ötesi bir aptallık ve zengin baba sonrası bir bencillik, şımarıklık -büyümüş çünkü artık.

Salı, Kasım 21, 2023

GODOT’YU BEKLETİRKEN

-Eee? Gidiyor muyuz?

-Evet, hadi gidelim.

Kımıldamazlar...

DEĞİŞ YERİNDEYSE

Değişmeyen tek şey değişimin kendisi; ama ancak öyle olmasaydı, değişen tek şey değişimin kendisi olsaydı gerçekten farklı bir şeye dönüşebilirdiniz.

BUMELAS’IN KUTLU İNSANLARI

Bunlar kutlu insanlardır çünkü mutluluktan vazgeçmişlerdir. Umutsuzluklarından değil ama kendilerini bilmiş olmalarından. Hatalarını bilirler, kusurlarını, günahlarını bilenler vardır; birbirlerine hatırlatır, gerekmezse uyarırlar. Hepsi bilir böylece ve inanır: Başkanlarına. Başkanları mutludur, çünkü hatasızdır... Başkan dünyalarının merkezinde yaşar ve tüm gözetleme cihazlarını kurduran kişidir. Her şey, herkes apaçık ortadadır. Kimse bundan gocunmaz, utanmaz, gocunan ya da sözde utanandan şüphelenilir çünkü. Demek bir kusurunu saklamak istiyordur böyle bir kişi...

Geçmişin kandırıkçı öykülerini aşağılamayı da bırakmışlardır, sadece gülerler. İşte her yerde gözü olan Big Brother hikayesi; halbuki kendi uygarlıklarının ana kuralı budur, saklayacak bir şeyinin olmaması; yalan söylenmesine gerek olmayan bir düzen kuramıyorsan, yalanının hemen ortaya çıkacağı bir düzen kurarsın; değil mi...

Ya da İsa hikayesi ve onun da kötüsü olan -üstelik akıllı bir kadının yazdığı- Omelas hikayesi...

Neymiş efendim; peygamber(!) insanların tüm günahları için çarmıha gerilir ve acı çekermiş! Omelas’da bu acı küçük bir çocuğa çektirilirmiş... Bazıları da buna dayanamayıp çeker gidermiş, üstelik bu hareketleri de gururlu bir hareket olarak gösterilmiş; halbuki düpedüz korkaklık değil mi bu... O çocuğun yerine, ya da İsa’nın yerine kendilerini önerenler nerde!

İşte Bumelas’da... Herkes kendin önerir acı çeken yerine ve hepsi de günahkar olduklarından zaten, hepsi çeker acıyı. Bir kişi hariç...

Onun mutluluğuyla da mutlu olur Bumelas halkı... Olması gerektikleri kadar; olması gerektiği gibi.

Pazartesi, Kasım 20, 2023

FUCK LONDON


 

DENİZ VE TAŞLAR

Bir deniz olsa da şu taşları sektirsem. (Deniz bir kadın adı. Taşlar eski sevgililer. Sektirmek, karşılaştırmak.)

Cumartesi, Kasım 18, 2023

SOYSAL MEDYA

İnsanların sosyal medyayı ikincil görmesi yüz yüze iletişimi daha çok önemsemesi belki anlaşılabilir; ama bir yazarın böyle düşünmesi geri kafalılıktır. Soysal medya bağımlısı olmayın, biraz kafa değiştirin; gerekirse, soy...

DOĞUMUM SİZE BİLDİRİLMİŞ OLMALI

-Öz, yetenek gerektirmez.

-Özel yetenekler gerektirmesin.

-Yeteneklerle donandıkça ruhsal doygunluğun yiter.

-Kendinde ikinci bir çocuksuluk icat etmelisin, dememiş miydin; burdan devam etsek...

-Nurdan mı dedin?

-Adem Geri Çağrıldı, adlı metnimi okumadın tabii. Neden? Öldün çünkü.

-Ölsem okumam! Ben bir başkası...

-Ve başkası diyalektikçinin uydurması.

-Doğumum bile bana bir şey ifade etmiyor... Sen kalkmış...

TANRI

Olamam senin gibi, olduğumdan fazla gösteremem o zaman kendimi.

ŞEYTAN ÖLDÜ

Tanrıya acımasından öldü Şeytan.

AÇI İLAÇ

Niye öldürdün.

Sırrımı açıklayacaktı.

Neden verdin sırrını!

Öldürmek için.

Beni de mi?

Kış uykusu gibi düşün.

Ama değil!

İşte şimdi verdim...

RÜYA

-Rüya görmüyor olamazsın.

-Boş rol oynamayı sevmiyorum.

GÖZLERİNİN LUCİFERİ SÖNMÜŞ SENİN

-Adım K, Süper K... Super Kahramanım işte.

-Ben de Kırpan.

-Tırpan mı!

-Hayır Kırpan, Göz Kırpan’daki gibi. Göz kırpan birini sakın underestimate!

-Andırestımeyt ne yahu?

-Super neyse o...

YAKIN

38 ile 50’yi daha yakın sanırız, 38 ile 49’dan.

Perşembe, Kasım 16, 2023

TUTANAMAYANLAR

Alaveremeyen ile Dalaveremeyen’in barışma partisine davetliymişler. Beni de çağırdılar; sen de gel, ne olacak ki...

Güçsüzlüklerimizi birleştirebiliriz diye karar almışlar çevrelerindeki Kararalamayanlar ve Arkadaşolamayanlar; neden bir Birleşemeyen olalım ki, demişler.

Partide Unutamayanlar, Utanamayanlar, Kotaramayanlar, Katamaranamayanlar, Atanamayanlar, Titanamayanlar, Çapulamayanlar ve Sotoramayanlar ile birlikte Evlenemeyenler, Paralanamayanlar, Paralayamayanlar gibi isimlere rastladım; bir Varolamayanlar yoktu sanki... Beni davet eden Çakozlayamayanlar ile birlikte onları izledik; Zevkalamayanlardan biri olmak istemesem de erken kaçtım.

HAVALE

-Benim gibi olmak istemediğinden kızgınım sana; o yüzden oynaştırdığım kadar dalaştırdım da insanlarla.
-O yüzden sadece insanı küçümsedim Tanrım; seni Allaha havale ediyorum.

GÜVENSİ

Belki de düşündüğüm gibi biri değilim; belki iyi biriyim.

Pazartesi, Kasım 13, 2023

KEŞFETTİN KEŞFETTİN EFENDİ

“İnsan, hayatının yüzde 99’unu kentte, yüzde 1’ini doğada yaşıyor. O yüzde 1’i yüzde 100 kaliteli yaşa.”

Cip reklamının başlığı. Yüzde 99’u su olan beyinlerin yazdığı, onayladığı, yayınladığı bir ilan...

Ama bloglar için kullanabilirim bu başlığı: Geleceğin yazarının yüzde 99’u bloglardan, yüzde 1’i dergilerden çıkacak... O yüzde 1’i yüzde 100 kaliteli yaşa.

Pazar, Kasım 12, 2023

7/24


 

69


 

ALFA, BETA, AMMA

3 tip uzaylı keşfetmiştim o dönem.

Benle ilk iletişim kuranlar çıkarcıydı. İnsanlık için bir şey yapıyor gözüküyorlardı sadece. Onlardan ayrıldıktan kısa süre sonra uygarlıkları büyük oranda çöktü. Zaten oturmamıştı. İkinci tür uzaylıların bundan yardımı da oldu. Gerçekten insanlığa bir şey verdik onlarla birlikte; ve ilk türün etkisiz kalmasını da sağladık böylece. İnsanın en dalavereci türleriyle iletişim kurarak yakınlaştılar bu hep bana hep banacılar ve onları gözümüzün önünde tuttuk böylece. Bir de üçüncü tür uzaylılar vardı; hizmetçi uzaylı; dalaverecilerle aramızdaki mesafeyi iyi koruyorlar ve bizim üçüncü sınıf işlerimizi yapıyorlardı. En kalabalık insan grubu üçüncü sınıf uzaylılarla birlikteydi. Üçüncü dünya ülkesi oluşturmuşlardı bir çeşit. Ama tabii uzaylıların olgunluğunda, haddini ve üçüncü sınıf isteklerini bilen... Birinci sınıf dalavereciler bizden fazlaydı ama kontrol altında olmaları haricinde eski dünyada olduğu gibi ukalalık yapmalarına izin verilmiyordu. Üçüncü dünya uzaylılarının düzeyinden de aşağı düşmeleri çok kolaydı bunu yaparlarsa.

Alfa’larla (diğerlerine Beta ve Amma’lar diyebiliriz, hep amma amma dediklerini hayal edebilirsiniz dalaverecilerin.) evet Alfa’larla dünyayı kurtardık. Nasıl olduğunu anlatmıyorum; bunu hizmetçi hatta dalavereci bile olsa her insan bilir.

İyi günler.

Cumartesi, Kasım 11, 2023

S

Daha saçma haikular da okudum

Daha saçma haikularda

Sanırın ki o da ayrı kulvarda

RORO

“Zenginden alıp fakire, fakirden alıp daha fakire.” Ro-ro-bin Hood

KİP



Kırkının da kırpı kürek kip.

DEĞİRMEN

Yazma yöntemin bir silme yöntemi. Koca metinlerden birkaç sayfa, paragraf, en sonunda birkaç cümle kalıyor, ondan da aforizma yapıyorsun... İnsanlara da böyle davranacağız.

ÖN

Ben önden gideyim; sen önden gidersen senin arabayı da ben kullanmak zorunda kalırım.

ZAR

Zar tutuyorsun, salladığın halde...

GELİŞMEMİŞ TÜRLERE KARIŞILMAZ; KARİKATÜRLER HARİÇ.



Öncelikle uzaylılar asla köylü, aptal tiplere gelmez; enteller, entelektüeller olmalı geldikleri-göründükleri... Buradaki espri: Yani... Sopayla uzaylı, enteli dürter ve onun şaşırması üzerine, insanca iletişim kuruyoruz işte, ne var, der...

TAKMA PELERİN

Çıkmaz sokakta yolumu kesmelerine izin verdim. Yoksa bırakmayacaklardı peşimi; yani pelerinimi. Çıkarmalarına izin verdim. Gücümü ondan aldığımı biliyorlarmış; neden kolayca teslim olduğumu anlamasalar da heyecanla teker teker takıp denedi hepsi... Sonuncusunun da hayal kırıklığını seyrettikten sonra hepsini bir güzel patakladım... Pelerini kuru temizlemeciden önce giymek zorundaydım eve dönüş yolunda; kendime hakim olabilmemin tek yolu buydu. Power is nothing without pelerin...

ET

Tanınmış yazar şöyle dedi: Kalemim avuç dolusu para getiriyor, buyruklarım dinleniyor, karım bana sadık, dostlarımın her biri bir deha, evimdeki sanat yapıtları ise gerçek yapıtlar.

Ben de şöyle dedim: Ete kemiğe büründürülmüş bir sanat eleştirisisin sen! Gerçek eleştiri de zaten yapılmaz, işte böyle olunur.

ADOĞRU

-Eşittir, sanatta eşit değildir.

-Doğru...

-...Sanatta, doğru değildir.

ALLAHIM YİNE MAĞDUR

Fotoların kolay paylaşımı kadınlara çok zarar verdi. Artık eskortlarla aynı ortamdalar, üstelik azınlıklar. Bunu yine anlayamayacaklar tabii; erkekleri suçlamak kanlarına karışmış, ruhlarına işlemiş.

GÖRÜLMÜŞTÜR

Televizyon çıkmak içindir, seyredilmek için değil.

Sanat da -özellikle şiir- buna çok benzer...

O yüzden rüyalar: Görülmüştür...

OLACAK

"Kendisiyle ilgilenmeyen kişi, kendisiyle ilgilenecek birini bulur. O bir uşak ya da bir efendidir.”

O bir uşak ya da karşıtı bir uşaktır.

JİGOLO

(Kitabını) Bastırıp üstüne para alan.

UMUT

Umutsuzluk etki bırakır ama iz bırakmaz. O yüzden sevilir.

NEDEN SAVUNUYORSUN BENİ:

Kendim de ahlaklı olmadığımdan ahlaksızlığı yarattım. Senin başına da bela olsun diye insanı yarattım, ben yapsam ağır ahlaksızlık olacaktı.

DİNLE BÜYÜK ADAM

-Ülkeyi bir baskı rejiminde yönetiyorsunuz.

-Biz kim?

-Kibarlıktan siz diyorum!

-Sen kimsin?

-Tanıyamadınız mı! Ben direnişçilerin lideriyim...

-Dilenişçilerin...

-İroni yaptığınızı sanıyorsunuz!

-Doğrudan dalga geçiyorum. Kibarım derken sen ironi yapıyordun asıl! Kabalık mı yapıyorsun, kaba biri misin... Ben de senin efendinim.

-Buna siz karar veremezsiniz!

-Öyle bir karar verdim ki... Beni nasıl yeneceksin!

-Özel yetenekleriniz olduğunun farkındayım. Hipnotize ediyorsunuz. Bir çeşit.

-Özel yeteneklerim yok; özel biriyim.

-Herkes özeldir.

-Sen git başkası gelsin o zaman...

-Beni lider olarak seçtiler.

-Ben seçmedim.

-Ben de sizi seçmedim.

-Neden? Senden iyiyim.

-İyilik yetmez.

-Kötülük de artık yeter...

-Beni tanımıyorsunuz!

-Herkesten iyi biriyim.

-Megalomansınız!

-Beni tanımıyorsun...

-Yaptıklarınızı gördüm.

-Yapmadıklarımı görmediniz; bundan korkuyorsunuz; sen ve diğerleri. Peşinden gelmeyecekler; gelenler de peşinden gidecekler... İyiden korkulması: Mükemmellik...

-Bana da öğret! Büyüye ihtiyacım var...

-Olur! Buna varım...

-Sizi şaşırtmak için söylemiştim! Neden böyle bir şey yapasınız ki.

-Öğrenemeyeceğini göstereceğim.

-Öğrencinizdim zaten. Kovmuştunuz.

-Her düzeyde kovulmayı öğrenmen gerek... Büyüden yoksun beceriksizliğine rağmen lider olabildiysen...

-Bereciksiz değildim. Otoriterdiniz.

-Çapulcusun.

-Siz zorladınız.

-Çapulcuydun. Baskı bahane.

-İnsan özgür doğar; her yerde zincire vurulmuştur!

-O laf öyle... Ezberle geç...

-O laf öyle değil, diyeceksiniz sandım!

-Ona laf demem yeterli küçümseme... İnsan otoriterdir, iyi ki, her yerde, iyi ki, zincire vurulmuştur, iyi ki. Sence nereye koyalım?

-Mükemmeliyetçiydiniz!

-O laf öyle değil... Büyü adam, diyeceksin...

ÖRTÜLÜ

Mutlak Doğru'nun reddi; Mutlak İlkesizliktir... İkinci bir doğru iddiasıyla gelmez, Mutlak Doğru'yu inkar eder. İlkesizlik, büyüklük taslamaktan (kibirden) kaynaklandığı için örtülü bir "ben" iddiasıdır. "Ben" tek başına bir ilke olamaz. Bir ilke olması için başkalarına ait olan malzemeleri kullanmadan bir sanatın yaratıcısı olması gerekir.

KENDİNE

“Hayran olmak, çirkin olmayı reddetmektir." Jean Lacroix

Hayran olmamak peki; güzelken.

RÜYANDAN UYANIYORUM VE SENİ GÖRÜYORUM

-Rüyadan uyanıyorum ve gördüğüm şeyi tutuyorum. Gerçekte, evimde, yatağımda. Dün yazığım notu tahtada görüyorum. Rüya zamanından ve mekanından şimdiye ışınlıyorum rüyamı. Bir şey mi oldu canım diyor rüyada seviştiğim kadın nota bakışımı fark edip; ve rüyaya geri dönüyoruz. Rüya kaldığı yerden biraz daha sürebiliyor ve normal uyanmayla uyanıyorum, yalnız. Tahtadaki notu görüyorum. Ya da dün gece bitiremediğim rakı kadehini, aldığım giysiyi masanın üzerinde.

-Not neydi mesela?

-Ne önemi var. Sabah kalkınca yapacağım iş.

-Tamam, önemi yoksa!

-O kızı bul, yazmışım...

-O zaman akşamdan ne rüya göreceğini....

-Rakı kadehini gördüğümde de rakı ortamındaydık rüyada.

-O normal. Giysi üzerinde miydi?

-Evet. Bu herkese olmuyor mu?

-Akşam yaşadığını rüyaya taşıyanlar rüyalarını sabaha taşımıyorlar. Notu o yüzden sordum...

-Bir keresinde de, buna inanma yazıyordu tahtada.

-Başka da oldu demek?

-İşte, inanmadım ama!


Her zaman akşamdan planladığımızı sabah uyanınca yapmayız di mi...

O kızı eve getirmen gerekiyordur!

Kızı tanımıyorum ki. Yüzü yok.

Evini değiştirebilirsin.

Ne alaka!

Rüyalardan bahsediyoruz.

O yüzden diyorum; evimi niye değiştireyim!

E, kızı değiştir. Tanıdığın birisi olsun ki bul.

Ya da bugün rastlayacağım belki. Demedin mi, tuhaf olan kısmı...

Tahtada inanma yazıyordu ama.

O başka gece değil miydi!

Evet, aslında...

Karıştırıyorsun.

Başa dönelim.

Bunu yaz.

Başa dön!

Böylece rüyanı tekrar görebilirsin. Kabus değilse.

Sevişme.

Daha ne...

...ve başkaları.

Cumartesi, Kasım 04, 2023

ADORE NO

"Adorno, çok da kahince olmayan bir metinde, "Auschwitz'in asla tekrarlanmamasını......"

Alıntılar bile yerlerde sürünüyor: Alıntıların Auschwitz'i...

BARBAR BİRİCİK

A: Eksik olan amaç­tır, eksik olan “Neden?” sorusunun cevabıdır; nihilizm ne anla­ma gelir? En yüksek değerlerin değer yitirdiği anlamına.

M: Abartttttın yine! Nihilizm onlara değemez bile.

K: Böyle barbarları boş ver Murat, onlar biricikten habersizdir.

BODYGAARD

-Tarih, felsefeye günah çıkaran bir tövbekar gibidir.

-Niye günah çıkarıyor, her şeyi mi yanlış yapmış?

-Hayır... Tövbekar başından geçenleri en ince ayrıntısına kadar, hatta eğlenerek anlatır, ama bunların içine kendini yerleştirmez.

-Nasıl bir itiraf bu, ne biçim bir günah çıkarma! Böylece yine yapacak! Felsefe anlamsız işine haybeye devam etsin diye...

-Amaç, felsefenin kendi üstünlüğüyle tarihi bunaltmaması, yıldırmaması.

-Üstünlük itirafı oldu bu!

-Çünkü tarihin çekiciliğine kanabilir ve onun bolluğundan ötürü amacından sapabilir.

-O zaman felsefe de günah çıkaracak birini bulmalı.

Perşembe, Kasım 02, 2023

ŞALTERİ İNDİRMEK

Tavlayı bilgisayarda oynuyorum. Yapay zeka adını bu yetersiz çeviriyle kullanırsak tam yapay zeka gibi oynuyor bilgisayar. Her seferinde mars yapıyorum, bazen kurtuluyor. Ama zarlar onun kontrolünde. Yine de kazanıyorum ama bazen marsı kesebiliyor, oyunu çok az da olsa alabiliyor. Hiç gele atmıyor, bu sorun olmayabilir ama bana alakasız geleler attırıyor. Bunun gibi başka birkaç durumda da sinirlenip oyunu kapatıyorum.

Seyirciler var. (Burada benim oyunuma-öyküme girdik.) Seyirciler zar haksızlıklarını görse de oyunun kapanmasını sevmiyorlar. Bana karşılar. Ama başlarda. Ben de onlara karşı bazı konuşmalar yapıyorum. Onları kendi tarafıma çekiyorum. (Hayatta asla yapamam, yapmam, denemem bile. Kendileri oynasa sinirlenecekleri durum benim başıma geldiğimde benim hakkımı korumayanlara karşı ne yapacağım, Gezi’ye falan çıkmam:)

Sonuçta Kasa’ya karşı birleşiyoruz. Oyunun kapanmasının oyuna dahil olduğunu geç de olsa algılıyorlar. (Halk denen nesne.)

Yapay Zeka (Kasa) da oyun kapandığında yeterli hasılat elde edemediğinden, hata gösterdiğinden vs ceza alıyor.

Bilmem bunu hayatta nerenize sokarsınız, artık.

Çarşamba, Kasım 01, 2023

MÜTHİŞ HİÇ

Son yazdıklarımdaki farkı kaç kişi anlayacak acaba. Dur, başlık geldi aklıma, koyayım.

YASAN

Yazar, insanla ilgilenmez, kendiyle igilidir. İlgilenir demiyorum, çünkü böyle bir becerisi yoktur; o yüzden yazar olur. Sorun; bunun doğuştan başlaması, sonradan başlaması, ve sonuçta başlaması... aralarındaki farktır.

Sonuçta başlaması, tek yazar gerçekliğidir, ki, çoğu bunu savunur; bu da yalanlarıdır.

Yazar diye bir şey yoktur.

Kadın diye bir şey olmaması gibi.

Ne olduğunu söylemeyeceğim.

Anlamadıysanız.

OTOBİYOGRAFUCK

Yapay zekayı çözersek insanı bağlarız.

OYUNLAR VE KURAL

Oyun her an değişir.

Kurallar aynıdır.

OYUN

Oyun zevki için oynayana: Centilmen. Oyun zevki için yazana: Entelmen.

BÖLÜNMÜŞ TANRI SENDROMU

İçimde çatışmayan iki kişilik vardı.

ÖLÜMDEN KORKMAK

Ne güzel insandan korkmaktan.

SESLER DUYUYORUM

Bana dinleme diyor. Duyma diyor. Duymazlıktan gel demiyor. Gel diyor.

Yoksa ben de güzel konuşurum­.

DEZENFEKTE

Aslında deforme diyecektim, ama ben yapınca zaten aynı şey.

FADİME

Beni kullan dedi. Benle oyna, oyun yap benle. Önümde eğilmediğin için seviyorum seni, kullandırıyorum kendimi... Ama ben bu yandakiyle aynı ortamda bulunmam, bulunamam. Aynı cümlede. Cart diye ayırırım!

Olamazsınız zaten dedim. Sen Kelime, o Fadime.

Fadimeleri küçümseme, diye uyardı... Sığ kelime olmaz, nerde kullandığına bakar, nerden kullandığına. Hadi hadi, çabuk oyna benle, senin kafan öyle çalışıyor.

MROUCHA GARX

"Benim gibi birinin kutlayabileceği bayramı neden kutlayayım ki.”

NİHİL

-Tepeden inme değil mi bu?

-Tepeden inme bir yorum olmadı mı bu!

SHERLOCKED HOLES

-Raskolnikov'u ele alalım: Sırf edebi nedenlerle o kadını baltayla öldürdü.

-Baltayı sorguya çeksen suç ortaklığını itiraf ederdi, Madam Bovary benim, derdi...

DÜĞME BAŞTAN YANLIŞ İLİKLENMİŞ

-Metin kendini bana yazdırdı.

-Öldürmez de o zaman seni. Bitmeyecek mi bu bela!

AMAAAAAAAAN

Gelen kölem giden işçim.

DÖRT DÖRTLÜK

Bir zar yoktur.

ÖYLE İDİ

“Goet­he'nin Faust'u yazması için gereken süre Faust'a bitmez tü­kenmez gibi gelmiş, Faust bütün bu süre boyunca biçimsiz, sakat, eksik ve çoğunlukla itilmiş durumda yaşamıştı.”

Nütopya okuyunca rahatlamıştır.

İNCİK CINCIK

-İnsan her şeyi anladığında mutlaka ağır bir sinir krizi geçirir. Bilinçlilik bunu gerektirir. Bilinç fazlalığı...

-Bi linç fazla, bi linç az, fark etmez.

BURASI

Bir yerin karikatürü...

İNSAN SENDROMU

İnsan olduğunu, kaldığını düşünmek. Herkesi hayvanlıkla, maymundan henüz gelememişlikle, virüs, pil, yapay, çürümüş olmakla ve saire olmakla suçlarken.

Burda anlatacağım kişi Tanrıdır; evet, kendisi. O da insan olduğunu düşünmektedir. Onun için tabii ki bu bir aşağılık kompleksidir. Metinde yavaş yavaş anlaşılır ki ama (pardon bir önceki cümleyi unuttum, şöyle olacak: “Yani öyle sanılır.”) evet, ama: bu insanı ne mükemmel gördüğüyle ilgilidir. Kendi içinde tabii. Tanrı olmaya özenmediği zamanlar; ama daha çok ezik olduğunu düşünmediği, sorumluluktan kaçmadığı zamanlar. Hayatını eline alabildiği zamanlar. Kendi, gerçek, abartısız, becerikli eline. İnsani eline.

Gördüğünüz ya da göreceğiniz gibi yine Nütopya’ya bağlanıyor; zaten anlattım: En iyisi beni daha fazla yormayın.