Salı, Ocak 26, 2010

“Feminist” manifestom

Yazının orijinali burada: http://taraf.com.tr/makale/9653.htm
Ben sadece bazı alıntılar yapacağım.

“Kadınlar sanat, siyaset ve ticaret alanlarında, akademik dünyada, medya sektöründe daha etkin rollerde var olmak isteyince benzediler erkeklere...”

“Sanmıştık ki kadınlar ‘erkeklere ait’ ortamlara girince, onlar da daha nazik, daha kontrollü, daha anlayışlı olmaya dikkat edecekler, en azından öyle görünmeye özen gösterecekler.”

“Ortaya çıkan sonuç, beklenenden farklı oldu. Kadınlar erkekleri ‘dönüştüremedi’ ama galiba kendileri değişti.”

“Maçları stadyumda izleyen kadınlar çoğalırsa, erkeklerin daha az küfredeceği öngörülüyordu, tribünlerdeki kadınların ağzı bozuldu.”

“Kadınlar içkili mekânlara gittikçe, erkeklerin aşırı içip sarhoş olmamaya itina edeceği varsayılıyordu, kadınlar ölçüyü şaşmaya, alkol duvarını aşmaya başladı.”

“Yönetim kademelerindeki erkeklerin, kadın meslektaşlarından, ılımlı, sakin ve olgun olmayı öğrenecekleri tahmin ediliyordu, kadınlar öfkeyi, acımasızlığı ve yırtıcılığı öğrendi.”

“Yoksa, bana kalsa, kadınlar erkeklerin özelliklerini taşıyacağına, erkeklerin bir parça kadınları taklit etmesini yeğlerim.”


******

“O zaman, insan davranışlarını belirleyen ve yönlendiren asıl saikin kadın veya erkek olmak değil, içinde bulunulan ortam ile şartlar olduğunu düşünmüştüm.”

Doğru bir yaklaşım ama ne yazık ki tüm metne yansıyamamış, taraf tutmuş sayın yazar, bariz kadınların tarafını tutmuş ve bu yüzden erkeksileşmiş…

Bence kadın manifestosu yazılacaksa şöyle bir yaklaşım gerekiyor:

“Sadece kendimiz de aynılarını çektiğimizde erkeklerin yüzlerce yıldır ne çektiklerini anladık!

Tüm bunlardan sonra hani o doğuştan getirdiğimize inanılan empati yeteneğimizi, o kadar da geliştirememiş olduğumuzu düşünmeye başlamalıyız…

Biz kadınlar, yakın bir gelecekte bu erkeksileştiren dünyayı gerçek kadınsı özelliklerimizle dönüştürmeyi öğrenmeli ve erkeklere de bunu öğretmeliyiz...

Çünkü kadınlar gibi olmamakla suçladığımız erkek milletinin yurdunda biz kadın olarak erkeksileşmekten kurtulamazsak, hiçbir erkeği erkeksi olmakla suçlamaya da hakkımız olmayacak. (Bu dünyada kendimizi kaybetmekten bahsetmeyelim bile, erkekler bu dünyada kendileri olamıyorlar bile!)

“Bizim kalemimiz çift cinsiyetli olmalı.” demiş Virginia Woolf… Sadece kadın bir yazar olmak istememiş; erkekleri de anlayan-anlatan bir yazar olmak istemiş; biz neden sadece kadını hisseden bir kadın-insan olmak istiyoruz? (Bu, erkeksi bir bakış.)

Neden sadece feministiz? (Bu, erkeksi bir duruş.)”