Salı, Aralık 30, 2008

2009'a bir-ki

1. Mutlu, huzurlu bir 2009 dileklerimle:

"Kavga ettik, o ve ben.
Bir kavga hiç önemli değildir
-birbirinizi bir daha hiç görmeseniz bile-
bu yalnızca birlikte yaşamanın farklı bir biçimidir
ve bize verilen küçük dünyada birbirimizi hiç unutmamanın.
Bu kavga beni onu düşünmekten,
bakışlarını okuduğum kitabın, gazetenin sayfalarında hissetmekten
ve şu soruyu sormaktan alıkoymadı:
Bu konuda ne düşünüyor? Şu anda bu konuda ne düşünüyor?”
(Sartre’dan Camus’ye, o öldükten sonra)


2. Öyle olmayacağını bilsem de:

Sonra bu yukarıdaki övgüye yan çiziyor Sartre…

Perşembe, Aralık 18, 2008

Ne demek istemiş sizce!

İkinci Dünya Savaşı’nın başlamasından bir hafta önce tanınmış bir yazarın söylediği şu lafı alıntılıyor Canetti:

“Her şey bitti artık. Gerçekten bir yazar olsaydım savaşı önleyebilmem gerekirdi.”
Sonra da şöyle soruyor:

“Bu cümle ile, söyledikleriyle savaşa yol açmış olanların palavraları arasında ne fark var?"

Ne demek istemiş sizce!

Ben parmak kaldırıyorum ve: Hayatı iyiye değiştirebilseydik biri de çıkıp hayatı kötüye çevirebilirdi... mi demek istemiş… Hayat akar, sana bana aldırmaz… mı demek istemiş… Gerçekten bir çıkarım yapamıyorum… Ne diyorsunuz?

Cuma, Aralık 05, 2008

Namussuz bir kitap

"Edebiyatım değil namusum umurumda…"

Yaşar Kemal'in bu cümle...

Dünyanın estetik değil doğru cümlelere ihtiyacı var; Yaşar Kemal'in deyişiyle söylersek: Namuslu cümlelere...

Edebiyatla namusu karşı karşıya getiriyor değilim, derdi başka bir yazar...

Ama ben o yazarlardan değilim!

Namustan söz ediyorsa Yaşar Kemal, namus kelimesinin ne anlama geldiğini iyice düşünmek lazım...

Edebiyatı değil namusu umursamak lazım daha fazla...

Bunu umursamayanlara karşı da "namussuz" olmak lazım...


Çağlayan İbiş'in kitabıma önsöz denemesi:

ÖNSÖZ

20 yaşına kadar eline hiç kitap almamış bir genci düşünün. Üniversitenin birinci yılındayken, ilk kez, üniversitenin kütüphanesine giriyor. Binlerce kitabın arasında hangi birisini alıp okuyacağını bilemez bir halde şaşkın şaşkın etrafına bakıyor. Fakat oradaki kitapların hepsini hayatı boyunca okuması mümkün değil. Hangisini okuması lazım... Okuması gereken kitaplar için ya bir antolojiye ihtiyacı var, yada şansı varsa ve bulabilirse ondan önce “doğru okumuş” birisine. Öyle durumda bir gençseniz eğer Ölümlü Dünya’yı bulduğunuz için çok şanslı bir gençsiniz. İşte öyle bir durumda yeni okumaya başlayan bir genç değilseniz eğer, okumak için seçeceğiniz kitaplardan sorumlusunuz. Bu yüzden böyle bir gençten daha az hata yapma şansınız vardır ve “çok okumakla” “doğru okumak” arasındaki ayrım iyi yapıyor hale gelmeniz gerekir. Yanlış kitap yanlış düşüncelere, yanlış düşünceler de sizi yanlış bir hayata sürükler. Okuduğunuz kitap bu kadar hayati bir öneme sahiptir. Okuma hakkında bu iki ayrımı iyi yapıyorsanız artık sadece bir okuyucu değil, evrenin işleyişini, toplumların değil, insanın kendisinin duygudan önce mantığa inanmadığı için ne kadar çok kötülüğe/yanlışlara sebep olduğunu; iyiliği de, kötülüğe sebep olduğunu bilemediğinden sahip olamadığını bilmeye başlayan doğru insan olma yolunda giden insansınızdır. Elbette burada “doğruları anlatan doğru kitap nedir?” ve “ bu kadar kısa zamanda bir kitabın okumadan doğru olduğu nasıl anlaşılır?” soruları aklımıza geliyor. Bu iki sorunun cevabını bulmak içinse; nasıl ki bilim adamları insanın vücudunun daha henüz keşfedilmemiş milyarlarca özelliklerini zaman içerisinde yavaş yavaş keşfediyorlarsa, bazı(!) felsefecilerin ve edebiyatçıların da insan doğasının keşfedilmemiş milyarlarca özelliğini zamanla bizler için keşfeden kaşifler olduğuna inanmanız, felsefecilere ve yazarlara, doktorlara ve bilim adamlarına ihtiyacımız olduğu kadar onlara da elzem derecede ihtiyacımız olduğunu bilmeniz gerekir. Birinci sorunun cevabını işte bu noktadaysanız bulabilirsiniz: Okuduğunuz kitabın insanlığın doğasına dair sizi en temel duygulara götürdüğünü, zamanın işleyişini, tarihin kendini tekrar etmediğini, aslında onu tekrar ettirenin insanın hırsları olduğunu ve yanlış tekrarları akıl yoluyla değiştirebileceğini; sizin hissettiğiniz halde dile getiremediğiniz, göremediğiniz duyguları, düşünceleri ve temel insani ihtiyaçlarınızı ahlaki olanlarla ahlaki olmayanlar olarak ayırt edip bunları sizin için keşfettiğini, içinizde bir anda “evet işte ben de bu düşünceye sahibim ama yeni anladım” düşüncesini size hissettiren kitap işte doğru kitaptır. İkinci sorumuzun cevabı: Kitapçıya girdiniz, kitapların sadece kapaklarına bakarak rafların arasından yürüyorsunuz, size göre bir çok seçenek var, kitapçıda geçirdiğiniz zamanı ise “zaten az zamanım var” diyerek kendinize kısıtlamaya çalışıyorsunuz. Elinize bir kitap aldınız. Sıradan bir okuyucu iseniz kitabın arka kapağına 10-15 saniye bakar sonra kitabı geri yerine koyarsınız. Ama doğru kitap gibi siz de doğru okuyucuysanız, kitabın önsözünden başlayarak ilk sayfasına kadar okursunuz ve yukarıda anlattığım doğru kitabın size hissettirdiklerini daha ilk sayfadan hissetmeye başlarsınız. Hoş geldiniz, doğru kitaptasınızdır artık. İnsan doğasının gerçeklerinin perdesini sizin için aralayan yazarın dünyasına, dolayısıyla kendi dünyanıza girmişsinizdir. Ve bir daha o dünyadan çıkmak istemezsiniz.

İşte Ölümlü Dünya da, doğanızın sizin sandığınız gerçeklerini değil, ancak sezilerek ve bilgi yoluyla bulunabilecek gerçekleri ilk önce mantık ve sonra duygu yoluyla doğanızdaki ahlaki doğruları bulacağınız ender bulunan bir kitap. Üzerinde çok çalışıp da size her şeyi sunup kendini geri çeken bir kitap değil. Her bir denemede sizi düşünmeye zorlayacak bir kitap. Steinbeck, Schopenhaur, Ayn Rand, Mayakowski, Dostoyevski, Jack London, Gertrude Stein, Jean Cocteau, Jerzy Kosinski, Aldoux Huxley, Hemingway, Stefan Zweig, Seneca, Elias Canetti, Hallac-i Mansur, Sadık Hidayet, Foucault, Kierkegaard, Sartre ve de Milan Kundera gibi gerçek ve doğru yazarların dünyasına girmiş bir yazarın kitabını elinizde tuttuğunuz hissini yaşadığınızı size kanıtlamak için, hayatımda sunduğum en güzel kanıtı size sunacağım: İlk önce yukarıda yazdığım yazarların kitaplarını okuyup sonra bir de Murat Sohtorik’in Ölümlü Dünya’sını okumanızı tavsiye ederim. John Kieran, “Siz bütün okuduklarınızın bir parçasısınızdır. “ der. Fakat Kieran bu sözü şöyle söylemeliydi: “Siz doğru okuduklarınızın parçasısınızdır.”

Çağlayan İbiş



Altını çizdiğim (altını çözdüğüm) yerlere bakalım:

"Yanlış kitap yanlış düşüncelere, yanlış düşünceler de sizi yanlış bir hayata sürükler."

Çağlayan İbiş ile Yaşar Kemal aynı noktada buluşmuşlar; dolu edebiyatçının ıskaladığı noktada...


"...tarihin kendini tekrar etmediğini, aslında onu tekrar ettirenin insanın hırsları olduğunu..."

Bunu ben yazmak isterdim...

"...gerçek ve doğru yazarların dünyasına girmiş bir yazarın kitabını elinizde tuttuğunuz hissini yaşadığınızı size kanıtlamak için, hayatımda sunduğum en güzel kanıtı size sunacağım: İlk önce yukarıda yazdığım yazarların kitaplarını okuyup sonra bir de Murat Sohtorik’in Ölümlü Dünya’sını okumanızı tavsiye ederim."

Metnin başlangıcından, Murat Sohtorik'in Ö. D.'ünü okuyun, sonra bu yazarların kitaplarını okuyun demesini beklerdim...


"John Kieran, “Siz bütün okuduklarınızın bir parçasısınızdır. “ der. Fakat Kieran bu sözü şöyle söylemeliydi: “Siz doğru okuduklarınızın parçasısınızdır.”

Hayır, doğru söylemiş yazar...

Siz bütün okuduklarınızın bir parçasısınızdır.

Parçaları doğru birleştirmedikçe de, parça olarak kalırsınız...

Güzel bir kadına, "hoş bir parça" diyen adamlar, anlamazlar aslında ne dediklerini, siz anladınız şimdi...


NOT: Kitabım, 2 kitap olarak yayımlanacak. Ölümlü Dünya (Ben ÖD demeyi seviyorum, çünkü ödünüzü patlatsın istiyorum) kitaplardan biri... Diğer kitapla (o bir roman) (bir roman ne demekse) ortada buluşuyorlar (birisi baştan diğer sondan başladıkları için) ve buluştukları yerde, şu yukarıdaki parça-bütün esprisini açımlayan bir çizim var, benim... Severim...