Çarşamba, Ocak 31, 2024

Pazartesi, Ocak 29, 2024

ŞUNU BİR BİTİREBİLİR MİSİNİN YA BEN İLGİLENEMEDİM

İÇİMDEKİ FIRTINA & FIRTINADAKİ İÇİM

-Bir düğmeye basıp hastalığın yok etmek ister miydin?

-On düğme varken!

-Düşüşlerin peki? Henüz görmedik ama felaket oluyordur?

-Dehşet! Dehşet verici oluyor. Başkalarına dehşet veriyor...

-Neler mesela?

-İyi bilirsin!

-Alışveriş çılgınlığı.

-Pılı pırtı işte... Son gelinliğimi alalı kaç yıl oldu acaba...

-Gelinlik mi!

-Yırtılana kadar çıkarmam. Solana kadar.

-Saçma kahramanlıklar... Hedonist eylemler...

-No pasaran.

-Kendine zarar veriyorsun bir yerden sonra! Dairesel delilik derler buna.

-Dairesel dediğim dediklik.




-Keskin ayrıntılar, gizli şifreler... Kaç dil konuşabiliyorsun?

-Bir buçuk.

-Her şeyi yalayıp yutmak istiyorsun;partiler, insanlar, kitaplar, müzik, filmler... Dünyanın kralısın. Nefes almak için kusman gerekiyor, kelimeleri.

Ne kadar fazla bahşiş bıraktın. Herkesle sohbet. Rastgele seks.

Devasa bir noktaları birleştirin bilmecesi. Çözmüşsün. Kimsenin fark etmediği bir şekil çıkmış.




-Fildişi kuleler yıkılacak, tüm sözler kutsallaşacak ve sonunda kendi gerçeğiyle uzlaşan insan, olağanüstünün kapılarını gözleri kapalı açabilecek.

-Olağanüstünün “kapıları”...

-Gülünç mü!

-Olağanüstüne kapılanmak. Olağanüstüne kapılmak. Olağanüstünün kaporası.

-Beni taklit etme.

-Sustum.

-Aklımdan neler geçiyordu.

-Kelimeler orda öylece duruyorlar.

-Hangi kelimeler?

-Alakasız. Dans ediyorlar.

-kendi kendine dans ediyorsun sen. Bunu yapamazsın. Dinleyen olmalı. Bak bizi okuyorlar mesela.

....

İlgilenmiyorsun. Bu bağlantıyla, bu suç ortaklığıyla. Tek başına işleyeceksin suçu!




neden cevap vermiyorsun?

Terk edilmek istemezsin.

Ayakkabıların güzelmiş. Şu kızdan hoşlandın mı? Rrastgele manik seks gerçekten bir birleşme değil bir söylemdir. Kelimeler yerine tenimle konuşurdum.

-biraz yürüyelim mi.

-Sürekli bir sallanma, dürtme ve kıpırdanma hali içindesin di mi.




Konuşursan taşı ge­diğe koyarsın di mi. Ben de koydum! Binlerce insanı kendimle birlikte taşıdığımı ve bu insanların benim sesimin gelgitlerinde adeta sörf yaptığını bilmenin heyecanına bayılıyordum.




Ama sonra partnerlerle sürtüşmeler, parasını geri isteyen iş ortakları ve bankalar, narsistik davranışlardan sıkılan arkadaşlar. Küçük engeller devleşir öfke patlamalarını tetikler. Paranoid düşünceler artar. Yük trenin dümenine geçemiyordum. Roket Muhteşem ama durdurulamaz bir şekilde kalkar ve patlayarak parçalara bölünür.




Yüz adet gelecek tasarısı. Sonra tek bir büyük geleceksiz gelecek.

bü­yüklenmecilikle adanmışlık arasındaki sınır? aşırı güvenimin hünerlerimden değil, maniden geldiğini fark edememiştim." Tru­man Show.

.ikinci sınıf

Sentelektüellik yasaklanmalı. Hissetmeden duramayan hissetsin.

İNCİ TANELERİ


 

KOLAY GELSİN


 

SAPANCA


 

5000 KM


 

ÇIRAĞIN DAVASI


 

Pazar, Ocak 28, 2024

LIAISON



Sürpriz bozan var, gönül rahatlığıyla okuyabilirsiniz: Vincent Eva’ya hâlâ âşık, gençken gruptaki kız arkadaşını sokak gösterisinde sinirle ama yanlışlıkla yaktığı halde. Yıllar sonra gruptakiler Eva’nın üzerine benzin döküyor ve yakmakla tehdit ediyorlar. Vincent onu şöyle kurtarıyor: Ben de provokatördüm.

HAKLI ÇIKTIM DİYE SEVİNSİN GARİBİM

-Bakişlarinda biraz sert ve kimseyi beğenmeyen tavrin var. Bende artik kimseyi beğenemiyorum, aptallara kurnazlara tahammülüm yok ama empati yapan humanist birisiyimdir.

-Fotolarla mı empati yapıyorsun.

-Ama bakişlarin tavrin sert ve biraz kibirli. Yalanmi söyleseydim.

-Bu tavrın komplekslerinden kaynaklanıyor bence... Kızma, yalan mı söyleseydim.

-Önce hemen sevişip sahte yuzler sonra kavga edenlere alişmişsin anladigim.

-Tamam kavga etmeyelim. Bi .ok anladığın yok .rospu hadi şimdi .iktir git.

İNTİHAL

İlk intihalimi John Cheever’ın Yüzücü adlı eserinden yapmıştım. Kimse fark etmeyince devam etmedim... Bilerek yapmamıştım; çünkü Cheever’ı tekrar okurken fark etmiştim. Esinlenme idi tabii, ama üzülmüştüm yine de; konu mu kalmamıştı (yazım tarzı mıydı çaldığım; tam hatırlamıyorum.) Sonra Raymond Carver’ın bir öyküsünü kendimce bitirdiğim ama Carver’ın benden intihal ettiğini anlatan, suçlayıcı ama affedici -yüce gönüllü- bir öykü yazmıştım; olur böyle şeyler falan diyordum, kendi öykümü de ne hikmetse bulamıyordum öykümün çekmecelerinde... Benim Bitirişim idi adı.

Diyeceğim: İntihal suçlamalarına öncelikle inanmamalısınız. Çünkü bunlar genelde üçüncü sınıf okurlardan çıkar. İki eseri de okudum, intihal var, diyenlerin de zaten %95’i üçüncü sınıf okurdur.

Zaten buna gerek bile yok; toplasan kaç tane konu var ki vs... postmodernizmde bu artık bir tarzdır vs... ama: Dünyada intihal yapmalarına, kendilerinden yapılmasına gerek olmayacak kadar bolca üçüncü sınıf yazar var zaten...

Perşembe, Ocak 25, 2024

INXS

Felsefi olarak katıldığım bir düşünce değildir... Michael Hutchence, intiharına tek üzüldüğüm müzisyen olabilir.

Çarşamba, Ocak 24, 2024

YANLIŞ ŞERİT GENİ



Bu sıralama nedir mesela, niyedir! Bir numaralıya neden ihtiyaç duyulmuştur! Üç numaralıya, bunların arasında! 

Yanlış şeritttttte olduğunu sergilemek, haklı çıkartmak için; ooo ok!

YAPAY GENERAL ZEKA


 

İÇİMDEKİ FIRTINA & FIRTINADAKİ İÇİM (Öngösterim)



“On dokuzuncu yüzyıl psikiyat­ristleri manik öznenin sanki fikirler arasındaki köprüleri bilinçli bir çaba ile kurmadığını, daha ziyade dilin kendisinden geliyormuş gibi içeriğe çok takılmadan nasıl bir kelimeden diğerine geçtiğini göz­lemlemiştir. Bir hasta "ne güzel bir kravat (tie), keşke saf olan, güzel gözleri olan birine bağlansaydım (tie), güzel gözleri (eyes) çok severim, yalanları sevmek gibi (lies)" diyebilir. Konuşma, boyuna takılan kravattan, bağlanmaya, oradan gözlere, oradan da yalana doğru ilerlemiştir. "Çocuk doğurmak (bearing) gayet iyi, eğer çok çabalamak (bear down) acı (pain) vermiyorsa, pence­rede çok fazla cam (pane) var.". Pencereler ile çocuk doğumu arasında az da olsa bir ortaklık olsa da, kişi doğurmanın "acılarından" hemen pencerenin "camlarına" geçmiştir.”

“Manik konuşmaya dair bu örneklerin aksine, kişi depresif olduğunda konuşacak çok bir şey bulamaz ve temelde aynı anlama gelen kelimeleri tekrar eder: Değersizlerdir, ruhsal olarak boşlardır, korkunç ve temizlenemez bir günah nedeniyle suçlulardır. Bu nedenle manik durumda olan kişi, kelimeler arasındaki sessel/ akustik ve biçimsel bağlantıların insafına kalmıştır, buna karşın depresif durumlarda kişi anlam veya anlamlandırma tarafından yönetilmek­tedir. Erken dönem araştırmacılar depresif durumlarda kelimeler arasındaki yankılanmanın – örneğin gözden" "yalana" veya "acıdan" cama" geçiş gibi- neredeyse tamamen yok olduğunu gözlemlemiştir. Sanki dil tüm akustik canlılığını yitirir.”
.....
“Delilik kadınların aklıdır.” Kadınlar kendileri için söylemişler, benim suçum yok. Erkekler de dahil olabilir tabii bu deliliğe (delik varsa, memnuniyetle). En uygunu ise bence şairler...
.....
“Manik özneler keli­meleri öylesine özgürce takip etmezler. Haritada aynı noktaya döner gibi benzer fikirlere, kelimelere veya anlamlandırmalara varırlar. Fikir yelpazesi çok kısıt­lı olabilir ve hatta sıklıkla olanın bir "fikir uçuşması" değil de, bir "kelime uçuşması" olduğu iddia edilebilir. Konuşma hiçbir şekilde kesintiye uğratılamasa da, aslında oldukça küçük bir meseleler grubu etrafın­ da döner durur. Erken dönem araştırmacılar, aslında kelime uçuşmasının kendi içinde gizli bir mantık silsilesini takip ettiğini göstermişlerdir. Ancak bu gizli mantık, sıradan gözlemciye kendini göstermez. Mani hiçbir zaman sadece rastgele gelen kelimelerin akışı değildir; gerçek bir tutarlılığı ve yapısı vardır. Ancak bu, çok dikkatli dinlenmediği sürece açık değildir.”
......
Burda beni yalanlıyor. olabilir. Şairler ve kadınlar yalanlamıyor ama... Çoğu, diyeyim burda, “ağu” ile de kafiyeli olmuş olur.
......
“Bir örneği ele alalım mesela. Norma Farnes, kişi­sel asistanı olarak iş başvurusunda bulunmak için manik-depresif komedyen Spike Milligan'ı ilk defa ziyaret ettiğinde, odanın buz gibi olduğunu fark etmiştir. Milligan buna "evet, Amerikalılardan nefret
ediyorum" diye cevap vermiştir. Bu açıkça anlamsız cevap, manik dağılmanın, bir diyaloğa girememenin veya düşünceleri takip edememenin bir işareti olarak görülebilirdi. Ancak sonradan Farnes, bunun tama­men tutarlı olacağını öğrenecekti. Odanın sıcaklığına dair bir yorumda bulunmuştu ve Milligan merkezi ısıtmanın Amerikalılarca keşfedildiğine inanıyordu. Örtük olan zincir şöyle idi: Oda buz gibi – merkezi ısıtma yetersiz - Amerikalılar merkezi ısıtmayı keş­fetti - Amerikalılardan nefret ediyorum. Muhtemelen sağduyusundan ötürü Farnes, merkezi ısıtmanın keşfinden Amerikalıların değil, aslında Romalıların sorumlu olduğunu Milligan'a söyleyerek bu uslamlamayı sorgulamamıştır.”
........
Şu başlıkla hemen planladığım kahramanımı da (ne manik, ne depresif) yarın sabah rüyamda (hem manik, hem depresif pozisyonda) yazacağımı -muhtemelen- müjdeleyeyim: İÇİMDEKİ FIRTINA & FIRTINADAKİ İÇİM

Salı, Ocak 23, 2024

AU-RA

Tanrı olmamı teklif ettiler. Kabul etmedim. Nedenini anlatıyorum...

Bedenim bir aura ile kaplandı. Böylece dokunulmaz oldum. Kimse bana zarar veremiyor. Ben ise onlara... Demiri bile bükebiliyorum, çeliği, düşünün. Auramı kullanmayı birkaç günde öğrenince uçmaya da başladım. Vardı öyle bir süpo, hatırlayamadım kimdi şimdi...

Ama bir sorun vardı, tanrı olmak kolaj değil; her şeyi yapamıyorsunuz: Sıçamıyorum. Yalnızca ağızlarına sıçıyorum kötülerin... İşeyemiyorum, çünkü gerek yok, auram bana enerjiyi zaten sağladığından yemek yemem gerekmiyor, acıkmıyorum. Su da var ama -çok severim- içki içemiyorum, zaten kafam hep iyi; zen enerjisi vs. Ama işte boşalamıyorum da... Kadınlara zevk veriyorum, hem de istediğim kadar, sonuçta demir-çeliği büküyorum, ama ben hissedemiyorum dokunduğumu. Auromsa zevkten dört köşe! Ve böylece fiziksel olarak da boşalamıyorum, sadece kafada...

Reddettim. Çıkardım attım auramı. Astım portmantoya. Artık anılarda.

Şunun da katkısı var: Yaşlanmayacaktım. O da ayrı bir sıkıntı. Hep genç kalmak iyi de, geri zekalılar ister ölümsüzlüğü.

EFORİ METAFORİ


-Doğada sevişeceğiz... Ben bir etrafı kolaçan edeyim diye uzaklaştım. Sevgilimi böyle bıraktım. Bitki örtüsü daha yüksek, ağız yapısı benziyor, memeleri bu kadar büyük değil. Geldim, çırılçıplak. Oturmuş, bekliyor gülerek. Tekin erkek adıysa, tekinsiz kadın adı olabilir, ama burda değiştik adları. İkircik ya da İkircim de benim adım oldu. Bacaklarının arasına kaydığımı hatırlıyorum. Sırtımda bir kürek. Ayıldım. Kaygılarım geçmişti. Devam ettim kazmaya...

-Yakalandınız mı?!

-Küreği metaforik al...

Pazartesi, Ocak 22, 2024

BOĞAZİÇİ SOSİSYOLOCİ


GEZİ -20



Gezi 20 tane daha olsa sonrasında yanımda staja başlayabilirdiniz diyorum ya... Onu şöyle ifade edeyim diyorum: Gezi eksi 20. Gezi eksi 19 biçareleri, Gezi eksi 18 borazanları (atıyorum, size gerzek ad bir de ben mi bulucam!) diyerek bir süre sonra çapulculuktan da kurtularak artık Gezi sıfır’a...

Çünkü siz Gezi’deyken ben şunu yazıyordum. Bahisler açıldı:)))

İKTİDAR İNTİHARLARI

Güç, zehirler. Böyle denir; ama isteği tutkuya, tutkuyu hırsa dönüştürüp daha fazla güç peşinde, mutlak güç peşinde koşmayı ifade eden zehirlenmeyi anlatır böylece... Artık değil! Güç, zehirler: Güç zehrinin etkisi altında artık kendilerini öldürüyorlar.

Herkesin genetiğinde en baştan -ve kendi doğumundan- beri taşıdığı bir iyilik geni bulunur. (Nütopya’da bu konu irdelenmiştir.) Yüzyılımızda kötülük artık sıradanlaştığından, iyilik geni için intikam zamanı gelmiştir. Gerçek iktidarın intikamı. Yalancı iktidardakilerin intiharı.

Kimse bu iktidar intiharlarına sevinemeyecektir. Bilirler çünkü. Sıra kendilerine de gelmiş gelecek. Sıradanın, küçük adamın, çük kadının, sözde iktidarının da intiharı.

(Herkes kendi intiharından sorumludur! Kimisi bir şiirle de yapmıştır bunu geçmişte... Sadece yaşayanlar intihar edecek diye bir şey yok. İntikam, tarihe de uzanır.)

İyilik; o yüce gen... Düğmeye basar. İntiharsayar başlatılır.

AMACI UMACI

-Sen kötü adamsın, beni öldürürsen bitersin. Amacın kalmaz.

-Sen beni öldürürsen?

-Benim amacım bu.

-GÖRÜCEZ...

-Sadece birimiz. Ben zaten görüyorum.

YAPINIZ BIRAKSINLAR

-Bırakınız yapsınlar!

-Bırakan kim?

-Yapsınlar işte!

-Bıraktıran kim?

Perşembe, Ocak 18, 2024

O

-Sen iyi bir dinleyici değilsin.

-O?

-O ebesine kadar dinler...

Çarşamba, Ocak 17, 2024

TU KAKA ZEKA

-Ben, başkasıdır.

-Embesil olan hangisi, idiot olan hangisi...

BİLİM BUNU BİLMİYOR

Bir kadın geçen senelerde çocuk zekasını anneden alıyormuş diye hem de övüne övüne yazmıştı. Ben de keşke biraz da babadan alsaymış demiştim. Son tespitim: Hayatına erkek girince kadın aptallaşıyor. Sonra da çocuk yapıyor. Erkekten çocuk yapmıyor, o aptallığının çocuğunu yapıyor. Çocuğun muhtaç doğması, sonra da o ilk aptallıktan hiçbir zaman tam olarak kurtulamaması bundan, kadının o erkek yanı aptallığından. Başka şeyden değil.

Salı, Ocak 16, 2024

KÖLELİK BÖYLE DOĞDU

Küsür yıl sonra seni üzmüş kadını buluyorsun.

Ne yapabilir ki sana karşılığında...

MÜZELİKLER



Mülksüzler’de de aynı şey vardı. İki taraf. İkisi de yetersiz.

Sen niye yazıyorsun o zaman!

Gifts’de de yetenekler kullanılmıyor, heder ediliyordu.

Nedeni, gücün her zaman daha fazlasını istemesi! Daha fazlasını istemeyen bir güce aklı yetmiyor... Aklının fazlasını isteyemiyor...

Rüya’da da aynı. Yetenekli adam güdük (doğu bilgeliğine bağlamaya çalışıyor), yaratıcı adam hırslı (o da batı; batı’da herkes kötü!).

Yetenekli insanın bunu kullanmamasındaki sözde olgunluktan bahsediyor! Niye?

“Değişim madalyonun bir yüzü, diğer yüzü ise durgunluk.” diyor Rüya’daki adam. Doğu’yu da tam kavrayamamış demek düşüyor bana. (Ben çekmedim, bana düştü:)


Distopya nedir? Ütopya beceriksizliğidir.

Tek bir şeyde haklılar: Cennette sıkılacaksınız: Nütopya’yı yazınca sıkılıyorsunuz cidden; bunların güdüklüğünden...

Pazar, Ocak 14, 2024

EDEBİYATI ETKİSİ, KELEBEK ETKİSİ

Nütopya okunmadan anlaşılmayabilir, en azında tam olarak, bu yüzden benden özür dileyeceksiniz.

KURGU BİLİNÇ AİLESİ

Kubilay da bir aile kursun ama artık di mi... Aile dediysek görüntüde. İnsanlara daha sempatik gelsin. Bunlar üst bilinç ya, insanları kendi yetersizliklerine hazırlarken daha yumuşak bir geçiş olsun. Bilinçli ama kansız, depresyonsuz bir geçiş. Bir kadın olsun yanında Kubilay’ın: Kubra... Seksi olsun, herkesin ilgisini çeker böylece. Mesela otoriter, faşizme eğilimli bir adama, adım Kubra, ama sen ne dersen o olur, desin; tabii ki dalga geçerek, onu becermeden önce... Seksi, ve bunu bir güç olarak kullanmaya çalışan kadına da tabii; onu da becermeden önce... İki de çocuk diye düşündüm. Biri kız biri oğlan. Oğlan: Bili the Kid... Kız: Bilinda... Hatta kız 15 yaşlarında falan olabilir. Orda da cinselliği kullanmış oluruz, ne yapalım dünya hali! Halka iniyoruz gördüğünüz gibi. Kurgu Bilinç ailesi. Üst bilinçsel yetenek olarak pek bir farkları yok ailemizin; ama hepsinin kullanmayı daha çok sevdiğinden öne çıkan bazı özellikleri var... Kurgu bilinç kardeşliği. Teki de dünyayı ele geçirebilir, ama yavaş yavaş, tatildeymiş gibi yapacaklar bunu. Normal, aile işleri arasında. Okula gider gelirken, yemek yapar ve sindire sindire yerken. Trafikte kavga ederken. İnsanların bilinçlerine üfleye üfleye...

Cumartesi, Ocak 13, 2024

SİVRİ

-Peki murat için bir kadın çağıralım mı? Belki sizin sorunlarınızdan sıkılmıştır. Şu anda senin sevgilini sikmek yerine keşke bir kadınla olsam diye düşünüyordur.

-Sevişiyorlar mıdır sence?

-Sanmam. Benim dediğime odaklan.

-Bir kadın götüreyim!

-Evet.

-Sevgilimin ona hayranlığını yok etmez, tam tersi törpüler!

-Törpüler? Rock grubu adı mı bu!

-Sivriltir yani. Sivriltir... Silivri’deki yazlığım geldi aklıma...

-Ne kadınlar götürdün, kim sivriltir...

-Hiç... Sivriltirdim her bir.

-Sevgilinle konuşurken içeri girin işte...

-Ya sevişiyorlarsa!

-Sevişsinler diye bırakmadın mı zaten! Sevişmiyorlardır.

-Nerden biliyorsun!

-Murat’ı tanıyorum

-Sevgilimin çocukluk arkadaşı olarak!

-O belli olmaz.

-Murat hoşlanmazsa peki?

-Pezevengin goy goyu! Götür işte...

-Beğenmezse ya!

-Her şekilde beğenir. Kurtulur.

-Aralarını yapalım. Kurtulsun. Biz ayrılamayız.

-Ayrılacaksınız. Hepiniz...

ÖTEKİLEŞTİRİN

Benden bahsediyor ve demek istiyor ki muhafazakarı ötekileştirin, beceremiyorsanız siz muhafazakarsınız, o, yaratıcı.

“Entelektüel hayat karşıtlıklar üzerinden yapılandığı için, önde gelen yenilikçiler genellikle muhafazakarlardır. Kendi açılarından, dönemin entelektüel ve kurumsal değişikliklerine karşı çıkarlar. Bu tür entelektüel hareketler, daha geniş olan kuvvetler alanındaki düğümlerdir. Yükselmiş soyutlama ve düşünümsellik koşul­ları altında muhafazakar karşıtlık, sözde-muhafazakarlığın kisvesi altında yeniliklerle sonuçlanır.”

Çarşamba, Ocak 10, 2024

BAŞKAN VE BAŞKA

Kitap 1998’de basıldığından henüz interneti görememiş olduğunu söyleyebiliriz. Hoş 2024’e girdik ama ben günümüzde interneti hâlâ, gözümün önünde, göremeyen yazarları hemen görebiliyorum... Sadece facebook’ta yazdıklarından bir insanda insan kumaşı olup olmadığını anlayabilirim. İnsan kumaşı olmayanın yazar kumaşının kolay yırtıldığını nasıl kanıtladığımı edebi eserlerimi bırak internetimden bile kolayca görebilirsiniz... (Yazışarak nasıl aşağılık olabildiklerini kanıtlamaktan uzak duruyorum artık. Yeter! Mesela akşamdan hazırlayıp sabah son kontrolünü yapıp yayınladığım (yazın sabah 6:00) bir metnime biri şöyle yazmıştı: “Sabahın köründe kalkıp laf yetiştirmişsiniz!”:))))




Randall Collins - Felsefelerin Sosyolojisi

....

Fikirler, başka insanların ilgisini çektiği için yaratıcıdır. Yaratıcılık kavramı, bir kuşağın başka bir kuşak hakkındaki yargısını ima eder. Peki yaratıcılığı değil şöhreti incelediğimizi mi söylememiz gerekir? Ayrım, bağlamdan ayrı olarak bireyi somutlaştırma, kahramanlaştırma eğilimimizden doğar. (....) Bir anlamda şöhretin, aslında yaratıcılıktan ayrı olmadığını; entelek­tüel büyüklük olarak nitelendirdiğimiz şeyin daha sonraki kuşakları etkileyen fikirler üretmekten ve daha sonraki kuşakların ya onları tekrar etmesinden ve geliştirmesinden ya da onlara reaksiyon göstermesinden geçtiğini savunuyorum. (....) Konfüçyüs Okulu'nun çok daha sonraki başarıları olmaksızın, Konfüçyüs'ün kendisinin Mo Ti'den veya hatta Yang Chu ya da Shang Yang'tan daha büyük bir öneme sahip olmayacağı nettir

......

Daha genç kuşaktan saygın figürler, aldıkları kültürel sermayeyi tekrarlamayıp yeni yönlerde geliştirerek şöhrete kavuşur. Ama bu entelektüel kaynakların önemi göz önünde bulundurulduğunda, bunlar neden kitaplardan değil de çoğunlukla kişisel temaslar aracılığıyla edinilmektedir? (...) Elbette ki yazılı yayın kanallarının hantal ve ağır olduğu dönemlerde kişisel yakınlık bir avantaj sağlamıştır. Ama bilinen tarihin geneline baktığımızda, kişisel bağlantıların motifinin Antik dönemlerden günümüze önemli ölçüde değişmemesi dikkat çekicidir. (...) Peki, bu kişisel zincirler aracılığıyla aktarılan nedir? Elbette ki ente­lektüel sermaye. Kitapların kişisel temas kadar kıymetli olmamasının nedeni, zamanın fikirlerine genel olarak açık olmak, birinci sınıf entelektüel performans için yeterli olmamasıdır. Öncü bir uygulayıcıyla kişisel temas, daha geniş olan fikirler kütlesinin analitik bıçak ağzını teşkil eden yönlerine odaklanabilmeyi sağlar.

.....

(Bu paragrafı yukarıdaki eleştirilerimden -konusu gereği- hariç tutuyorum):

Yaratıcılığın temel özelliği, çözümlenmemiş bir problemi tanımlamak ve diğer kişileri de bu problemi çözmenin önemine ikna etmektir. Entelektüeller genellikle problemleri çözdükleri anda o problemleri yaratırlar. Hindistan'da, karmanın bağlarından kurtulma problemi, Budistler bir kaçış yolu önerene dek mevcut değildi. Epikür, tanrılardan duyulan korkuyu, bu korkulara bir çözüm önerirken ortaya koymuştu. Kant, Kopernik devriminin tehdide son vereceğini ilan ederken bilimin tehdit altında olduğunu keşfetmişti.

BİT

Dünyalı değiliz. Nerden geldiğimizin bir önemi yok. Belki henüz. Geçen bir pazartesi günü öğlen 12’yi 12 geçe olanlar oldu. Dünyanın 100 kentindeki 100’er kişi “attığımız” uyku bombasıyla uykuya daldılar. Akşam internetten yaptığımız yayında maskeli temsilcimiz bu kişilerin bir bombayla öldüğünü gösteren simülasyonu seyrettirdi ve dileklerimizi söyledi: Dünya barışı. Haklar eşitliği. Gelir dağılımı dengesi... Bunların bizim uygarlığımız için bir anlamı yok ve dünyada nasıl gerçekleştirileceğini de bilmiyoruz... Siz biliyorsunuzdur. Gerçekleştirmek için biraz zorlanmanız gerektiğini düşündük. Adımızı da öylesine koyduk ki biraz algılayın: Barış İçin Terör. Kişiler her zaman uyandırılabilir ama simülasyondaki gibi öldürülebilirler de. Bombayla gösterildiği gibi ya da uykularında. İkinci hafta pazartesi 12:12’de yine 100 dünya kentindeki toplam 1000 kişi uykuya yatırıldı. Artık bizi ciddiye almıştınız ama ne yazık ki sadece protestolar başladı; haksız değildiniz gerçi: Dünya yöneticilerinden barış ve saire istiyormuşuz ama halktan insanları öldürüyormuşuz! Simülasyonlar etkili olmuşa benziyor... Böylece bir sonraki pazartesi 12:12’de dünya devletlerinden 1000 politikacı uykuya yatırıldı. İnternetteki yayınımızda teker teker nasıl öldürüldükleri bir simülasyon olarak gösterildi. Rahatladınız her halde! Uygarlığımızda ölümün bir anlamı yok... 4. hafta pazartesi 12:12’de 1000 politikacı daha uyutuldu ama bundan sonra artık öldürebiliriz de, isterseniz aynen simülasyonlardaki gibi, ya da 1001 farklı çeşitte... Halktan kişileri de; sayıyı da artırabiliriz; 100 bin, 1 milyon, tek seferde... Bugün sanıyoruz perşembe. Pazartesi 12:12’de görüşmemek dileğiyle.

NÜTOPYA. KÖRLENMEK GÜZELDİR.

Filmler filmlerden öğreniyor; geriye çekilelim, edebiyat edebiyattan öğreniyor, siz bunları nerden öğreniyorsunuz:

2030’LARI BEKLİYORUM GÖZLERİM KAPALI

“Entelektüel tarihi, her yüzyılda yaklaşık 3 aktif nesil üzerinden açıklamak teorik olarak daha aydınlatıcı olacaktır. 33 yıllık bir periyot, bir entelektüelin yaratıcı çalışmasının yaklaşık uzunluğudur. Bu sürenin sonunda, bir düşünürler grubunu fiilen yeni bir yetişkin nesil alacaktır. Çin entelektüel zincirlerinin Konfüçyüs'ten Mencius ve Chuang Tzu'ya 6 nesilde geliştiğini düşünmek faydalıdır; Thales'ten Sokrates ve Demokritos' a da aynı sayıda nesil geçmiştir. Bizler de erken dönem bir dünya tarihçisi olan Hegel'den sonraki beşinci ve Descartes'ten sonraki onuncu nesiliz.”

KANEPE NE DEMEK?


 

Cumartesi, Ocak 06, 2024

KAP LAN KAP KUZUYU


 

BU DA SENİ

-Maktulü en son ne zaman gördün?

-Dün gece.

-Bu da seni, onu son gören kişi yapıyor!

-Yazarın dışında.

ANLAYAN ADİL DİYORLAR



SON OKUR BÜKÜCÜ


 

Cuma, Ocak 05, 2024

NÜTOPİK RUH


Tek bir gen vardır, o da ruh genidir (ruhun fiziksellik dışı kalacağını düşünmek aptalcadır), diğer genler ruh geninin çeşitlemeleridir. Ruh geni her şartta aktarılır. Baskın ya da çekinik kalmasına insan karar verecektir. Çekinik kalmasına neden olan en önemli etken edebiyattır -örneğin Baudelaire; sonra felsefe- örneğin çoğu filozof.

Örneğin şu ayyaş:




Perşembe, Ocak 04, 2024

KIYAMET YOKLAMASI

Sonuna kadar beklenmesin, sonra herkes yediğini içtiğini gördüğünü görmediğini çaldığını çırptığını unutup hesaba itiraz eder diye arada hesapları hatırlatıldı müşterilere. Ziyafetin ortasında eleman değişimi yaşanmak durumunda kalındı. Melekler çıkıp girdi şeytanlar. Ye, iç, haydi, şimdi.

SEPET SEPET YUMURTA

-Sizi ukala bulanlara diyorsunuz ki, ben hatırlanmayacaksam zaten ukalalığım da hatırlanmayacak, ama hatırlanacaksam ukalalık denenelerin sağlam tespitler olmasından kaynaklanacak bu.

-Ben böyle bir şey demedim.

-Ama demek isterdiniz.

-Bu sizin ukalalığınız...

-Ben her şekilde çıkarım, başka tarz söyleşilerim de var.

-Sağlam tespitlerin çeşitliliğe ihtiyacı yoktur.

-Ya ukalalık!

-Hatırlanmayacaksam, zaten... Hatırlanacaksam, zaten..

Çarşamba, Ocak 03, 2024

RUS & RULET

-Rus ruleti ne ya?

-6 kadın var, biri dolu sadece.

KADINLAR GEZEGENİ

Özgürlüklerin, eşitliklerin ve kız kardeşliklerin tanındığı bir gezegen. Kadınlardan oluşuyor. Kadınlar erkeksiz doğurabiliyorlar. Çok dikkatli seçimlerle komşu erkekler gezegeninden erkek gelebiliyor ve “normal” yolla da doğurabiliyorlar. Doğan erkek çocuklar kadınsı kanunlara uyarsa gezegende kalabiliyor ve yükselebiliyor...

Komşu erkekler gezegeniyle soğuk savaş halindeler. Savunmaları çok güçlü olduğundan birçok kez denemelerine rağmen erkekler ele geçiremediler kadınlar gezegenini. (İki gezegenin de kendince adları var ama bizi ilgilendirmiyor; çünkü değişecek.) Kadınlar da erkekler gezegenini ele geçiremedi, çünkü erkekler kadar iyi saldıramıyorlar. Taktik başka! İçten çökertmek.

Erkekler gezegenini 2000’lerin Dünya’sı gibi düşünebilirsiniz. Erkekler ve kadınlar sayıca eşit, ama erkekler egemen. Güçlenebiliyor kadınlar ama yine de hep erkeklerin gerisindeler temel anlamda. Erkekler gezegenine sızıyor ve çok büyük bir kadın nüfusunu kaçırıyorlar kadınlar. İkincil, üçüncül, tutsak ya da köle denen kadınlar bunlar. Erkekler gezegeninin “güçlü” kadınlarına, yanaşmayacakları -hatta ispiyonlayacakları- düşünüldüğünden çaktırılmıyor bile bu plan...

Erkekler gezegeninde, kadın nüfusunun aşırı azalaması nedeniyle bir iç savaş çıkıyor... Kadınlar gezegenine misilleme amaçlı saldırıldı ama başarısız olundu. Kaçırılan kadınların intikamcı hırsları da eklendiğinde savunma güçlünün de güçlüsüydü ve geçen seferkilerden daha çok erkek telef edildi... Üstüne bir de iç savaşı fırsat bilen kadınlar, son bir büyük saldırıyla çaresiz, umutsuz erkekler gezegenini bu sefer ele geçirdiler.

Şimdi barış zamanı. Kadınların sağduyusu ortaya çıkıyor. İntikamcı kadınların biraz geriye ekilmesi, kontrol edilmesi, saygı duymaları gerekiyor... Çünkü erkekler gezegeninde tutsak olsa da olmasa da ikinci, üçüncü sınıf pozisyonlarda değerli, sağduyulu, bilge erkekler var. Bunlar önce erkekler gezegeninde deneniyor ve kadınlar gezegenindekinden bile başarılı oldukları görüldüğünden kadınlar gezegeninde de yönetimde ağırlıklı bir grup oluşturuyorlar. Kadınlar, daha çok denetim görevindeki grubun içinde çoğunluğu oluşturabiliyor. Bu sonuca başka birçok denemeler ve yanılmalar sonucunda ulaşılıyor ve bu yolda kadınlar gezegeninin erkeksi zeki kadınlarının bertaraf edilmesi gibi sıra dışı yöntemler de uygulanabiliyor.

Kadınlar gezegeni gerçekten iyi yönetiliyordu. Bunu erkekler gezegeniyle birleşmede de gösterdiler. Bu, kadınların başarısı: Hayata yer vermek.

Pazartesi, Ocak 01, 2024

K

Karanlık barda ekranın altında

Kadını öpemezsin dendiğinde

Kış olimpiyatlarından nefret ettim

CANLI YAYIN MAYMUNLUĞU

Bişi yayınladığında bunu sonra da seyrederim ben. Neden o anda orda o kadar kişinin seni izlemesini baz alıyorsun ki.
Youtube diyorum ve sen salak mısın.
Popçu falan mısın.
Yarın izlerim haftaya izler. Toplam ne kadar izlendiği önemlidir ve bu da bir hafta içinde ortaya çıkar.
İşte bunların zekası, en karşı olanların bile, çok satar zekası!
Yazarock. Bak. Üç saniyesine erişebildin mi fırlatılmış...