Tanrı olmamı teklif ettiler. Kabul etmedim. Nedenini anlatıyorum...
Bedenim bir aura ile kaplandı. Böylece dokunulmaz oldum. Kimse bana zarar veremiyor. Ben ise onlara... Demiri bile bükebiliyorum, çeliği, düşünün. Auramı kullanmayı birkaç günde öğrenince uçmaya da başladım. Vardı öyle bir süpo, hatırlayamadım kimdi şimdi...
Ama bir sorun vardı, tanrı olmak kolaj değil; her şeyi yapamıyorsunuz: Sıçamıyorum. Yalnızca ağızlarına sıçıyorum kötülerin... İşeyemiyorum, çünkü gerek yok, auram bana enerjiyi zaten sağladığından yemek yemem gerekmiyor, acıkmıyorum. Su da var ama -çok severim- içki içemiyorum, zaten kafam hep iyi; zen enerjisi vs. Ama işte boşalamıyorum da... Kadınlara zevk veriyorum, hem de istediğim kadar, sonuçta demir-çeliği büküyorum, ama ben hissedemiyorum dokunduğumu. Auromsa zevkten dört köşe! Ve böylece fiziksel olarak da boşalamıyorum, sadece kafada...
Reddettim. Çıkardım attım auramı. Astım portmantoya. Artık anılarda.
Şunun da katkısı var: Yaşlanmayacaktım. O da ayrı bir sıkıntı. Hep genç kalmak iyi de, geri zekalılar ister ölümsüzlüğü.
Salı, Ocak 23, 2024
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder