“On dokuzuncu yüzyıl psikiyatristleri manik öznenin sanki fikirler arasındaki köprüleri bilinçli bir çaba ile kurmadığını, daha ziyade dilin kendisinden geliyormuş gibi içeriğe çok takılmadan nasıl bir kelimeden diğerine geçtiğini gözlemlemiştir. Bir hasta "ne güzel bir kravat (tie), keşke saf olan, güzel gözleri olan birine bağlansaydım (tie), güzel gözleri (eyes) çok severim, yalanları sevmek gibi (lies)" diyebilir. Konuşma, boyuna takılan kravattan, bağlanmaya, oradan gözlere, oradan da yalana doğru ilerlemiştir. "Çocuk doğurmak (bearing) gayet iyi, eğer çok çabalamak (bear down) acı (pain) vermiyorsa, pencerede çok fazla cam (pane) var.". Pencereler ile çocuk doğumu arasında az da olsa bir ortaklık olsa da, kişi doğurmanın "acılarından" hemen pencerenin "camlarına" geçmiştir.”
“Manik konuşmaya dair bu örneklerin aksine, kişi depresif olduğunda konuşacak çok bir şey bulamaz ve temelde aynı anlama gelen kelimeleri tekrar eder: Değersizlerdir, ruhsal olarak boşlardır, korkunç ve temizlenemez bir günah nedeniyle suçlulardır. Bu nedenle manik durumda olan kişi, kelimeler arasındaki sessel/ akustik ve biçimsel bağlantıların insafına kalmıştır, buna karşın depresif durumlarda kişi anlam veya anlamlandırma tarafından yönetilmektedir. Erken dönem araştırmacılar depresif durumlarda kelimeler arasındaki yankılanmanın – örneğin gözden" "yalana" veya "acıdan" cama" geçiş gibi- neredeyse tamamen yok olduğunu gözlemlemiştir. Sanki dil tüm akustik canlılığını yitirir.”
.....
“Delilik kadınların aklıdır.” Kadınlar kendileri için söylemişler, benim suçum yok. Erkekler de dahil olabilir tabii bu deliliğe (delik varsa, memnuniyetle). En uygunu ise bence şairler...
.....
“Manik özneler kelimeleri öylesine özgürce takip etmezler. Haritada aynı noktaya döner gibi benzer fikirlere, kelimelere veya anlamlandırmalara varırlar. Fikir yelpazesi çok kısıtlı olabilir ve hatta sıklıkla olanın bir "fikir uçuşması" değil de, bir "kelime uçuşması" olduğu iddia edilebilir. Konuşma hiçbir şekilde kesintiye uğratılamasa da, aslında oldukça küçük bir meseleler grubu etrafın da döner durur. Erken dönem araştırmacılar, aslında kelime uçuşmasının kendi içinde gizli bir mantık silsilesini takip ettiğini göstermişlerdir. Ancak bu gizli mantık, sıradan gözlemciye kendini göstermez. Mani hiçbir zaman sadece rastgele gelen kelimelerin akışı değildir; gerçek bir tutarlılığı ve yapısı vardır. Ancak bu, çok dikkatli dinlenmediği sürece açık değildir.”
......
Burda beni yalanlıyor. olabilir. Şairler ve kadınlar yalanlamıyor ama... Çoğu, diyeyim burda, “ağu” ile de kafiyeli olmuş olur.
......
“Bir örneği ele alalım mesela. Norma Farnes, kişisel asistanı olarak iş başvurusunda bulunmak için manik-depresif komedyen Spike Milligan'ı ilk defa ziyaret ettiğinde, odanın buz gibi olduğunu fark etmiştir. Milligan buna "evet, Amerikalılardan nefret
ediyorum" diye cevap vermiştir. Bu açıkça anlamsız cevap, manik dağılmanın, bir diyaloğa girememenin veya düşünceleri takip edememenin bir işareti olarak görülebilirdi. Ancak sonradan Farnes, bunun tamamen tutarlı olacağını öğrenecekti. Odanın sıcaklığına dair bir yorumda bulunmuştu ve Milligan merkezi ısıtmanın Amerikalılarca keşfedildiğine inanıyordu. Örtük olan zincir şöyle idi: Oda buz gibi – merkezi ısıtma yetersiz - Amerikalılar merkezi ısıtmayı keşfetti - Amerikalılardan nefret ediyorum. Muhtemelen sağduyusundan ötürü Farnes, merkezi ısıtmanın keşfinden Amerikalıların değil, aslında Romalıların sorumlu olduğunu Milligan'a söyleyerek bu uslamlamayı sorgulamamıştır.”
........
Şu başlıkla hemen planladığım kahramanımı da (ne manik, ne depresif) yarın sabah rüyamda (hem manik, hem depresif pozisyonda) yazacağımı -muhtemelen- müjdeleyeyim: İÇİMDEKİ FIRTINA & FIRTINADAKİ İÇİM
.....
“Delilik kadınların aklıdır.” Kadınlar kendileri için söylemişler, benim suçum yok. Erkekler de dahil olabilir tabii bu deliliğe (delik varsa, memnuniyetle). En uygunu ise bence şairler...
.....
“Manik özneler kelimeleri öylesine özgürce takip etmezler. Haritada aynı noktaya döner gibi benzer fikirlere, kelimelere veya anlamlandırmalara varırlar. Fikir yelpazesi çok kısıtlı olabilir ve hatta sıklıkla olanın bir "fikir uçuşması" değil de, bir "kelime uçuşması" olduğu iddia edilebilir. Konuşma hiçbir şekilde kesintiye uğratılamasa da, aslında oldukça küçük bir meseleler grubu etrafın da döner durur. Erken dönem araştırmacılar, aslında kelime uçuşmasının kendi içinde gizli bir mantık silsilesini takip ettiğini göstermişlerdir. Ancak bu gizli mantık, sıradan gözlemciye kendini göstermez. Mani hiçbir zaman sadece rastgele gelen kelimelerin akışı değildir; gerçek bir tutarlılığı ve yapısı vardır. Ancak bu, çok dikkatli dinlenmediği sürece açık değildir.”
......
Burda beni yalanlıyor. olabilir. Şairler ve kadınlar yalanlamıyor ama... Çoğu, diyeyim burda, “ağu” ile de kafiyeli olmuş olur.
......
“Bir örneği ele alalım mesela. Norma Farnes, kişisel asistanı olarak iş başvurusunda bulunmak için manik-depresif komedyen Spike Milligan'ı ilk defa ziyaret ettiğinde, odanın buz gibi olduğunu fark etmiştir. Milligan buna "evet, Amerikalılardan nefret
ediyorum" diye cevap vermiştir. Bu açıkça anlamsız cevap, manik dağılmanın, bir diyaloğa girememenin veya düşünceleri takip edememenin bir işareti olarak görülebilirdi. Ancak sonradan Farnes, bunun tamamen tutarlı olacağını öğrenecekti. Odanın sıcaklığına dair bir yorumda bulunmuştu ve Milligan merkezi ısıtmanın Amerikalılarca keşfedildiğine inanıyordu. Örtük olan zincir şöyle idi: Oda buz gibi – merkezi ısıtma yetersiz - Amerikalılar merkezi ısıtmayı keşfetti - Amerikalılardan nefret ediyorum. Muhtemelen sağduyusundan ötürü Farnes, merkezi ısıtmanın keşfinden Amerikalıların değil, aslında Romalıların sorumlu olduğunu Milligan'a söyleyerek bu uslamlamayı sorgulamamıştır.”
........
Şu başlıkla hemen planladığım kahramanımı da (ne manik, ne depresif) yarın sabah rüyamda (hem manik, hem depresif pozisyonda) yazacağımı -muhtemelen- müjdeleyeyim: İÇİMDEKİ FIRTINA & FIRTINADAKİ İÇİM
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder