Pazartesi, Aralık 26, 2022

ORGAZM ODALARI

-Hayvanları gamsız ve kedersiz öldürürüz, yoksa fazla adrenalinden etlerin kalitesi düşer.

-Hiç mutlu etmeyi denemediniz mi!

-İnsanlarda denedik. Onları heyecanlıyken öldürürüz ki ruhları iyi fiyata yükselsin.

TAVANCA

-İnsanları araştırırken kendini araştırıyordun.

-Bir kent tepeden ne kadar araştırılırsa artık!

İNTİKAM SAĞLAM

-Silahını bırakmazsan sevgilini öldürürüm.

Aniden ateş eder ve iğne deliğinden vurur tehditkarı.

Sevgilisi olayın şokunda yanına gelir.

-Nasıl hayatımı riske atabildin!

-Yanlış bilgi! Beni aldattığını bilmiyormuş.

Kadın hayallere dalar. Ayakları yerden kesilir gibi. Bir sevişmeyi kutlar ya da gelecek bir ölüme bakar gibi.

-Biliyordu... Onunla aldatmıştım.

Pazar, Aralık 25, 2022

BENCİL ve OMELAS

(Le Guin’in öyküsü zorlama gelir birkaç okumadan sonra. Benim bencil (Nütopya'dan) daha anlamlıdır.)

Sonunda oldu. İnsanlık için büyük bir adımdı. İnsan için de öyle. Kolay mı dünyadaki kötülüklerin kökünü kurutmak? Kurutmak dediysek mecazi anlamda. Aslında kötülükleri uzay gemisinin içine yerleştirdikleri bir kapsülle korunaklı bir biçimde uzayın derinliklerine göndermeyi planlıyorlardı. Herkes rahat edecekti böylece. Mutlu olacaktı. Dünyada hiç kötülük kalmayacaktı. Ama biri çıktı ve dedi ki: “Sanıyor musunuz ki kötülükleri yok edeceğiz? Onları sadece kendimizden uzaklaştırıp başka canlıların yaşadığı dünyalara göndereceğiz. Kendi kötülüklerimizin başka canlıların başına bela olmasına, hayatlarını karartmasına neden olacağız. Dünyamıza da kötülüklerin uzak gezegenlerin birinden böyle bir yöntemle gelmiş olabileceğini hiç düşünmediniz mi? Kötülükten kurtulacağını düşünen sizler... Şimdi söyleyin bakalım, dünya üzerinde yapılacak bu son kötülük hanginizin vicdan azabıyla kıvranmadan uyuyabilmenizi sağlayacak?” Böylece insanlar ne kadar bencil olduklarını düşündüler; ve bencilliği neden kapsülün içine koymadıklarını... Bencillik de kapsülün içine kondu. Tabii işler böyle olunca, kapsülün gönderilmesine karşı çıktılar. Tüm kötülükler dünyada kaldı.

Ve bunlar hep o bencilliğimizden kurtulma çabamız yüzünden oldu.

Cuma, Aralık 23, 2022

DRAMUT

Ön okuma için: Ölümlü Dünya'dan:




.......

Yaşamca (Yaşamın Tarafını Tutmak)




İnsanlara bazı ipuçları verirsiniz, doğru tahminlerde bulunursunuz yaşamlarıyla ilgili, göremediği bir şeyi söylersiniz, size derler ki: “Bu, benim yaşamımı karşılamıyor.” Yaşamını merkeze koyar, zaten kendisinin de memnun olmadığı yaşamını... Halbuki algısını açsa şunu diyecektir: “Benim yaşamım bunu karşılamıyor.” Ve değiştirmeye çalışacaktır yaşamını.




Doğru, bilinçli bir insan olabilmek, duygularla mantığın dengesini bulmak, ne olursa olsun kendimizi haklı çıkarmakla değil, doğal olarak yaşamı haklı çıkarmakla olanaklı olabilir. Yani kıstasımız yaşamın kendisi olmalı. Yaşamın tarafını tutmalıyız. Hem de gerekirse kendimize karşı.




Yaşamın tarafını nasıl tutacağımızın anlatılması zor. İki filmden aklımda kalan iki hikayeyle belki biraz açıklanabilir:




Kaan ile Mehmet iki iyi arkadaştırlar. Mehmet diğer yakın arkadaşı Jale’yi Kaan ile tanıştırır, sevgili olmalarını sağlar. Bu süre içerisinde Mehmet de bazı ilişkiler yaşar, âşık olduğu bir kadın tarafından terk edilir. Terk edilme olayını hazmetmek ve aşkını unutmak için Jale ile sık sık dertleşirler. Sonra bir kadınla nişanlanır.




Dördünün birlikte gittiği bir hafta sonu tatili sırasında, Mehmet nişanlısını, Jale de Kaan’ı, yürüyüşe gelmek istemedikleri için evde bırakarak çıkarlar. Planlamadan yakınlaşırlar ve öpüşürler bir ara. Özür dilerler birbirlerinden. Birkaç hafta sonra bir akşam Kaan’ın bir iş seyahati sırasında birlikte olurlar. Kaan Jale’yi sabah evden arayıp bulamayınca Mehmet’i arar, sevgilisinin nerede olduğunu bilip bilmediğini sorar. “Aslında yanımda” der Mehmet. Jale, sevgilisinin arkadaşının yatağında çıplak, sevgilisiyle konuşur, şaşkın. Kaan şüphelenmeye o zaman başlar. Sormaz. İntihar edinceye kadar kimse anlamaz anladığını. Ağlarlar arkasından. “Artık bir ilişkimiz olamaz” der Jale Mehmet’e “bir ölümün üzerine bir yaşam kuramam seninle.” Mehmet onu kararından vazgeçiremez.




Yıllar sonra karşılaşırlar. Jale kocasıyla tanıştırır Mehmet’i, tek çocuklarını verir kucağına. Mehmet yaşamında kimse olmadığından bahseder. Ayrılırlar.




Kadın bir ölüm üzerine bir yaşam kurmak istemiyor ama kurmak istemediği bu yaşam kurulmuş bir ölüm değil mi? Ve böylece, sonraki evliliği de bir ölüm üzerine kurulmuş bir yaşam olmuyor mu! Üzerine yaşam kurmak istemediği ilk ölüm bir intihar, nedeni olarak kendisini (ve Mehmet’i) gördüğü bir intihar; üzerine yaşam kurmaktan çekinmediği ikinci ölüm ise –fark etmediği- kendi cinayeti, karnındaki çocuğu düşüren bir anne gibi. Yaşamın tarafını tutmak, intihara rağmen sevdiği adamla ilişkiye başlamak ve bunu böyle savunmak olmaz mıydı? Evet, savunmak! Çünkü böyle bir ilişkiye başlayana vicdansız denir, duygusuz denir...




İkinci hikaye: Kadın bir patlamada öldüğü düşünüldüğü için umut kesilen ama içgüdüleri sayesinden yaşadığını hissettiği savaş muhabiri kocasını savaşa gizlice gidip kurtarır. Filmin sonunu ben şöyle yazdım: Adam kendini kurtaran karısını ilk şoku atlattıktan sonra boşar.




- Karını nasıl boşarsın? Seni kurtarmak için yaşamını tehlikeye attı o.




- Evet. İki küçük çocuğumun annesinin yaşamını tehlikeye attı.




Kadının çocuklarından çok babalarını sevdiğini söyleyebiliriz. Kadın kocasını kurtarmaya gitmeseydi, kocasının kaybının bunalımından kurtulup çocuklara annelik edebilecek miydi? (Bunu başarmalı değil miydi?) Çocuklarını yüz üstü bırakıp gidemeyeceğine karar verseydi bir zaman sonra bu zorunlu kararından dolayı çocuklarını suçlamayacak mıydı? (Suçlamamayı başarmak durumunda değil miydi?) Annenin gittiği durumda, o çocuklar bir süre sonra kendilerini bıraktığı için anneye kızgınlık büyütebilirler miydi? (Ve bunda haklı olmazlar mıydı?)




Burada annenin çocuklarını bırakma kararı filmin sonunu kendimce bitirişimden de anlaşılacağı gibi mantığı dışlamış bir karar gibi geliyor bana.




Yaşamın iyiyle kötü arasında bir ayrım gözetmediği söylenir örneğin. Bu da yaşam haklı çıkarılacağına duygular öne çıkarılarak yürütülen bir akıldır. Genelde söylenen şudur: “İyilerin de başına kötü şeyler geliyor. Demek ki yaşam iyiyle kötü arasında bir fark görmüyor.” Farkındaysanız burada yaşama değil insanlara (kendi öznel bakışımıza) inanıyoruz. Yani o başına kötülük gelmiş adamın iyi bir insan olduğunu baştan karar vermişiz bir kez. Halbuki yaşam bize bir şey söylüyor: Başına kötülük gelen bir insan sandığımız kadar iyi bir insan değildir. (Başına gelen şey gerçekten kötü bir şeyse.) Baştan beri dediğim gibi bu nokta, kendimize karşı bile olsa yaşamın tarafının tutulmasının doruk noktasıdır. Çünkü kendimiz için de aynı sonuca varabiliriz, varmalıyız: “Başıma o kadar kötülük geldiğine -istediklerime bir türlü kavuşamadığıma, işim bir türlü rast gitmediğine, iki yakam bir türlü bir araya gelmediğine- göre demek ki sandığım kadar iyi (doğru) bir insan değilim. Bir yerlerde bir hata yapıyorum. En azından yaşamı bir türlü bütüncül kavrayamadığıma göre, demek doğru düşünmüyorum.”

......




Son Okuma:

Jale kocasını terk eder. Ona anlatır ama henüz anlamayacağını biliyordur. Çocuğunu iyi yetiştirdiğine inanıyordur. Haklı çıkar, tabii ki çıkacaktır, bu gerçek bir hikayedir, dramatik değil, dramutik. İçinde mutluluğun da olduğu, anlık değil sonuç olarak (sonal) mutluluğun olduğu bir hikayedir. Çocuk hepsini biraraya getirir ve Kaan'ın mezarı başında buluşurlar. Eski eş (intihardan ders alan, yaşayan, yaşamında belki bir kadın (erkek) olan) ve Mehmet ile Jale - eski dost sevgililer, gerçek âşıklar.

Zayıflıklara, zaaflara yenilmemişlerdir. İntihar edene görev yapılmıştır, üzüntü, özür -ve özgürleşme. Bu, hayat, kutlanmaktadır.

Pazartesi, Aralık 19, 2022

İMGENEZ

-İkinci Yeni şiirini anlamam. Ama Haluk Bilginer okumasıyla anladım ve beğendim.

-İmgenez diyoruz bunlara anlamazlarsa Kerkenez kelimesine baksınlar.

Cumartesi, Aralık 17, 2022

GERI DÖNÜŞÜM


 

MİKİK KAFA

“Aslında iyilik ancak iyilik olmaktan vazgeçerse kötülüğü başarısız kılar*” dediği anda insanlar deliriyor.

Kahramanımız hariç… Kahramanımız, Mikik Kafa, bunları dinliyor ve anlamadığı halde, belki katılmadığı bile halde, hoşlanıyor. Kendini entelektüel, entel, öyle bişiler hissediyor.


*
“Aslında iyilik ancak iyilik olmaktan vazgeçerse kötülüğü başarısız kılar, çünkü dünyadaki gücü kendi tekeline aldığı zaman, bu oranda bir şiddeti de kendine döndürmüş olur…” Baudrillard

Perşembe, Aralık 15, 2022

FOS

-Fas, Fransa’nın sömürgesiydi!

-Fos, Futbolun sömürgesi şimdi. Kazandınız!

Çarşamba, Aralık 14, 2022

MİNİK YAPAY ZEKA

Yapay Zeka
Yapay Zeka
Bilincin nerede

Bilincim yok
İkincim yok
Gezerim üstünde

SÜPER BABANNE

-ayy bak kıza ne yapıyorlar kaç kızım kaç

-babanne film o

-yönetmenlere söylüyorum evladım harcıyorlar güzelim kızı

Pazartesi, Aralık 12, 2022

ÇOCUKLUG


YABAY

-Noooldu Yabay Zeki, durdun, kesildi mi yoksa:)

-Ruhum yetişsin diye bekliyorum…

TİP



İnsan, Yapay Zeka ile Tanrı arasın gerilmiş bir TİP’tir.

TİP için bakınız: NÜTOPYA

Pazar, Aralık 11, 2022

MUANTUM DOLANIKLIK

-Tanrım, dile benden ne dilersen.

-İnsanlara telepatik yetenekler vermeme izin ver.

-Ver allahım ver!

-Senin iyiliğin için. Onların için de.

-Yazmıştım, unutuyorsun; ne iğrenç olduklarını görecekler, duyacaklar; hoş, biliyorlar.

-Ve sana yönelecekler.

-Hımm, bunu düşünmemiştim. Sana yetişemiyorum valla. Hayat gailesi ama; alsana beni yanına artık allasen… Ki, yönelirler mi; bataklıklarında mutlular.

-Sana inanacaklar. Bakma; aslında inanmıyorlar. İçten içe. Duyunca, gerçekten görecekler.

-Hayat gailesi artacak ama işte demek: İnsan gailesi! Ben ne diyorum, sen ne duyuyorsun.

-Ama fena fikir değil.

-Ama fena fikir değil… Bir insan bir insanın düşüncesini yakalıyor yolda; farklı, özel, güzel; insanca, pek insanca. Takip ediyor, takip ediliyor…

-Sana ulaşıyorlar. Dile onlardan ne dilersen.

-Deneyelim. Gönder gelsin.

Cumartesi, Aralık 10, 2022

TETRİS ÖYKÜLERİ

Nütopya’da her şeyi, tüm yazdıklarımı aynı metne toplamayı arzu etmiştim, zordu tabii. Ben de adlarını geçirerek bir ölçüde yaklaştım.

Link aşağıda:
............................

TETRİS ÖYKÜLERİ
“Yerli Film”deki büyük işadamının katili bulundu; yanında öldürdüğü sekreteri tanıdığını anlayınca teslim olmuştu. “Bunu Diyeceğini Biliyordum” ve “Barbaros”daki çiftler gençken onlarmış; düşün, çocukluk arkadaşını öldürüyorsun bilmeden mecburen; sonraki hayatında hep “Adamın Teki” olarak kakafonik grubu oluşturmuş insanlarla mecburen; eski telepatik ilişkisini özlemiş. “Aksi”nin fazla idealist genç kızı, “Günlük Kaygılar”ın takıntılı kadınına dönüştü; “Objektif”in fotoğrafçısı olarak intihar edip “Her Şey Normaldi”deki denizaltı komutanı olarak uyandı. “His”deki gibi tatmin etmeye gitti kraliçeyi karnavalda; sadece kraliçe gördü onu. Kurşunu biten “Beşinci Asker” karşısındaki ordunun çırılçıplak olduğunu fark etti, dumanı tüten silahı elindeyken hâlâ, “Normal Çoğunluktur” vapurunda. “Kartvizite” dağıtan arkadaş “Küçük Bir Yardım Adam” oldu. “Şanssız”, “Paraşüt” ile atladıktan sonra bulduğu yeni dostunun “Palet”ini ve kızını kaptırdığı kişi olduğun anladıktan sonra “Bir”deki mektubu yazıp her şeyi algılamasını ve “Vizite”deki gibi gerçek sevdiğini bulmasını önerdi ona. “Kahraman Komutan”ın oğlu “Otoprak”çıydı artık, tutunamadığından tutundurmamışlardı. “Silüetli Kadın” garsona döndü âşık olduğunu anladığı. “Şeffaf Giysili Kız” ile yattı adam, para da verdi; kızın sevgilisi kaydetti, adam o işten yüzde alacak. “Zaman Hırsızı”nın savcısı sapıkça sikilirken öldü, sen Dev’in içine girdiğine adam öldürücü darbeyi almıştı, kendi rızası olduğu anlaşılınca kaza sayıldı ve karşıdaki suçlanmadı bile. “FSM”nin atlayan kahramanı, atılan ve düşenlerin hikayelerini aradı 9 ay 10 gün boyunca “Kolye”deki gibi. Babamı “Domino”dan kaybettim dedi “Ölümlü Dünya” ve “Son Arzu”yu yazan/yaşayan/rüyasında yaşayan genç. “Acı Çekmenize Dayanamam”ın kişisi huzur doldu ve “Objektif”teki gibi, ama bu kez huzurla öldürdü kendini siz sevişirken. “Atlantis”in ruh doktoru ilk ölenlerin arasındaydı. 3 yıldır “Yolculuk” planları yapan adam o gece tek başına yola çıkıp “Otomotik Geçiş Sistemi”ndeki gibi atladı köprüden. Kimle karşılaştı yolda, tahin et. “Kahin” dedi ki Uğursuzluk, 13’de ya da başka şeyde değildir, saymaktadır, hesaplamakta ve böylece yaratmakta; say bak adımlarını mesela 53’den geri, 40’da ayağın takılır, yani inşallah takılır yoksa daha kötü bir şey olmuş demektir. Bu arada, kocan arıyor; kafana dikkat! “Fanus”daki profesörün yaptığı hatayı Nütopya’da yeterince yaptın, bir Yapay Zeka her şeyi hallediyor artık, bazen kırıp dökmek de gerekse. “İki Sevgili Penguen”deki gibi battı Titanik; çöp çekmişlerdi, hem de hepsi “Kısa çöp”tü, kaybettiler mi acaba. “Gizli Polis”, “Kedi Fare”nin sürpriz dolu sıvışmasını gerçekleştiren mahkumu içeri tıkan kadındı, haksız yere. “Resmen”de yaptığı Tanrı resmine baktı ressam sonunda mum ışığında, ayna mı resmetmişim dedi.

Pıt sesi duyulunca bitti... Temelli döndüm böylece baba evine. Dünyanın nasıl yönetilebileceğinin gösterildiği yere; nasıl yönetilmeyebileceğinin. Artık kendimi sana anlatabilirim. Adım OZ. İnsan değilim.

Dur buna bölüm açalım…



OZ

(Ve konuya devam ediyor.)



https://nutopya1.blogspot.com/2020/09/kim-ole-kim-kole-220-basim-icin-son-soz.html


Cuma, Aralık 09, 2022

BACAK

-İnsan, yürüyüşü taklit etmek isteyince tekerleği yarattı: tekerleğin ise bacağa benzer tarafı yoktur. (Apollinaire)

-Biz uçmayı bulduk yürümeyi unuttuk. (Ağaoğlu reklamı için bulduğum slogan, uzaylı dünyaya inip sitenin yürüyüş parkını övüyor.)

Perşembe, Aralık 08, 2022

YAZ

-Bu Yapay Zeka bana benzemiyor!
-Bir gün siz ona benzeyeceksiniz...


(Nütopya tam da buraya kadar gelir, ama daha yaşıyorum (belki geçmiştir de, ama mükemmeliyet kendini tekrar olabilir). Bir gün üst insanın da benzeyeceği bir Nütopya yazarsam ne mutlu bana...(Size?)

Çarşamba, Aralık 07, 2022

BUYRUN, BENİM

Yerine önerdiğim.

Açılın, benim.

İĞRETİ ÖĞRETİ (NÜTOPYA)

........
Kutsal olun çünkü ben kutsalım demez yani Tanrı, kutsalım çünkü siz kutsaldınız der.

Bitkide, hayvanda olan şey sizde kalmamış; türünüze yabancılaşmışsınız, baştan çıkmışsınız. Herkes doğru yapamıyor herhalde şu evrimi: Rastlantı ve ihtiyacın birbirini yaratıcı şekilde topuklaması, rastlantı ve ihtiyaç tanrısı. Rastlantıyla bir yanağa; öbür yanağını uzatıyorsun, ihtiyaçtan da ona; yok yok, ihtiyaç enseye şaplak; bir de arkadan ittiren mi desem, mancınıkla fırlatan mı desem, ilerden böyle geeel geeel diyen mi desem, mıknatıs da diyebilirim; o ne, hangi tanrı o, ne tanrısı; tanrı tanrısıymış…

Yoksa ilk, bir son muydu… İnsan da tanrı gibi tek miydi. Bilemiyorum, göremiyorum, o kadar çok insansı var ki dölümü kapatıyorlar… Aklından bir sayı geçir mesela. Hayır, onu değil bir başkasını… Tam olarak 80’li ya da 90’lı bir şeydi, tam tamına, 160 da olabilir, 6000 değil ama… Böyle yukarıdan bakarken gözükense, eksi 8… Doğanın gereksiz dolambaçlı yolu, halk, birkaç büyük insanı yaratmak için.

Peki ben ne oldu da böyle oldum; valla isteyerek olmadım; isteyerek olur mu zaten; kendim kala kala mı kendim oldum, kendim ola ola mı kendim kaldım, ben ne yaptım, her defasında mı yaptım, oldum da tam mı oldum; oraya da geliriz; siz not alın okuyucu, bana hatırlatın… Hah-ha okuyucuya not alın demek güzel. Çünkü şu abayı yaktı her halde bana, öyle bakıyor ki; cadı; artık çağıralım; hayır kadın değil cidden cadı, şeytan yani; inanmazsanız alınır ama; demin dediğim o labunya, yakınımdayken uzaktan izleyen, bir boşluğumu kolluyordu, düşüncelerimi okuyup yanıma geldi, diğer bir yanımdan. Beni kıskandığını söyledi. Şu yukarıdakilerden dolayı mı, dedim, bunlar bildiğimiz şeyler…

Şu düşüncenizi çok sevdim dedi, kendi düşüncemi alıntılıyorum: Tanrısal olmayan düşünürler; bana bir aleti tamir etmek için parçalarına ayırıp ana fikrini çözemediği için tamir edememesi bir yana tekrar birleştirmeyi de beceremeyen tankerler gibi geliyor, teknikerler mi olacak; teknikeller; üstelik sonuçta kullanılamaz haldeki alet o elini sürmeden önce bozulmamıştı bile.

Özür Dilerim Geciktim’den, son kitabım… Tüm kitaplar placebo etkisi yapıyordu, yok, deja vu, evet deja vu, deja vu, özdeyişlerle özgevişler birbirine karıştırılmıştı, yazma zamanı geldi de çattı dedim, yazdım da çattım. Bir best of çalışması, doğrudan best of olarak yazıldı.

Başkaları da var benzer: Sentezin, doğuştan sentezin, tezlere ve antitezlere bölünmesine dayaklektik denir. Diyalektik ise bir çeşit düşünme tikidir. Tez antitez sentez şeklinde kendini tekrar eder.

Mesela: Filozoflar dünyayı sadece yormuşlardır, yapılması gereken onu olduğu gibi değiştirmektir.

Yani: Dünyanın bütün felsefeleri, birleşin; incilerinizden başka dökülecek şeyiniz yok.

Gördüğünüz gibi basit düzenlemeler aslında, ama tanrı yaratır maazallah…

İşte dedi, bunlara hayranım…

Ben de sana hayranım dedim. Tüm bunları hayran hayran bozmaya çalışmana.

Bozmaya çalışıp bozamayınca oldum, yani hayran.

Önce epey bir soytarı oldun; neydi o gerçeklik görelidir yahu. Herkesi şeytan yapan buluşun. Ya da neymiş, gözleyen gözlediğini değiştirirmiş. Bakarsan bağ, bakmazsan dağ olur durumu bu, ama dağın tepesinden bakarak söylüyor bunu. Anca kendini gözlediğinde değiştirir, ayağına çelme takarak; akışın içindeyken akışı düşünürsen akış durur. Üç soytarılık bir şeytanlık mı yapıyor.

Biliyordum bunları diyeceğinizi…

Diyordum bunu bileceğini.

Ama öncesinde şöyle oldu, bakın anlatayım. Sıkılarak baktım insanoğluna. Saflıktaki bilgeliği kaybedenler, ya da bilgelikteki saflığı; siz şöyle derdiniz, saflıktaki saflığı ve bilgelikteki bilgeliği; egoları tavan yapmıştı, bodrum katının tavanı; Tanrı ölmedi, bölündü, insan kadar tanrı vardı artık. Senden büyük Allah var desek, der ki biz de ondan çoğuz. Biz der ama kastettiği kendisidir…

Kötülük sorun değil de körlük çekilmez. Çünkü artık Şeytanlığın da bir özelliği kalmadı; küçük harfle de yazabilirsin, birçok insan şeytan ve hemen herkes de şeytansı olduğundan, meleksi çok az, melek ise artık kalmadığından…

Evet, dedi gözleri sulanarak, hiç melek kalmadı. Sonra toparlandı. İlk günah, derler ki bilgi ağacının meyvesinden yemekmiş. Son günah ne peki. Ben size söyleyeyim: Çok bilmiş olmak. İlk günah niye bilmek oluyormuş hem, bilmeyi kim neden istemesin; ama bilmiş bilmiş gezmek… Ben de bilmek istedim. İlk günah benimkiydi: İlk taşı, hiç günahsız melek atsın dediler; hiç günahsız melek de bendim… Diğerleri küçük, önemsiz hatalar işlemişlerdi, kusursuz değillerdi yani, meleksiydiler işte; siz insansılardan şikayet ediyorsunuz gelin bir de meleksilerle yaşayın… Ben attım ve böylece ben de diğerleri gibi meleksi oldum.

Hiç affedilmeyecek günah dürüst adamın işlediğidir, dedi Saramago, dedi yazarım… Hâlâ Saramago diyor yahu; bırak devam etsin, haddini bil, adam koskoca şeytan; hem Saramoga’ya çok iltimas geçtin, kulağını çek diyorum şunun sana…

Üzerime gelmeyin dedi… Yeterince geldiler zaten, gören geldi… Meleksileri tutan bendim; ben de bozulunca; battı melek yan gider, cehenneme kadar yolum var; ve yayıldı böylece…

Taşı şu yüzden atmış olabilirim, diye devam etti; nasıl da insansıydı, yaptığına mutlaka bir nedeni olmalıydı, üstelik haklı bir neden; oysa haklıysan neden aramazsın; biraz daha bekleyeyim dedim kendi kendime, bulsun kendi kendine…

Melekliği meleksilere bile bulaştıramamıştım ve şeytanmışım gibi bakıyorlardı bana…

Bu dediği daha mantıklıydı. Melekken hataları görünür kılarsın. Kir gösteren beyazsın. Sana bakarak, o kadar da melek değilim, ben hatalarımla meleğim diyorlardır. Senin de kirlenmeni seyretmekten zevk alabilirler, peki ama ya kirlenmezsen; o zaman da zaten pisliğin tekisindir onlar için.

Oysa Şeytan olunca içleri rahatladı. Melul melul bakıyorlardı şimdi… Ben o kadar da kötü değilim demeye başladılar.

Belki kötü değillerdi; ama hata yapma hakkı istiyorlardı aldılar; bu kötüydü. Halbuki hata yapma sorumluluğu vardır sadece, bak şimdi buldum, gerçekten yaratıcı.

Biraz daha üzerine gideyim dedim: Aslında iyilik ancak iyilik olmaktan vazgeçerse kötülüğü başarısız kılar, çünkü dünyadaki gücü kendi tekeline aldığı zaman, bu oranda bir şiddeti de kendine döndürmüş olur…

Ne tür bir şeytansınız siz dedi. Şeytan bana bunu dedi. İtiraf ederken bile kendine toz kondurmayacak ya. Bu senin müritlerden dedim, Baudrillard denen adam.

Şeytana inanıyorsanız, dedi şeytan, bunlar işte; yok inanmıyorsanız, oh, bunlara da inanmazsınız, dedi, şeytancaydı…

Başkasını suçlama şimdi; melek diye bir şeyi ayakta tutan güce denir, sen de yıkılırsan… Dünyanın dönüş hızı, ateşin tutkusu, suyun iktidarı falan hep melektir. Deprem de melek o zaman, fırtına da, soba da, ne sobası mı, vezüv soba değil mi, yok o yanardağmış, işte yanardağ da melektir, bunlar kötülük değil hayatın doğası gereğidir. Hayatın doğası melektir. Bunlar yüzünden meleği kötülemek, yaktı dağ gibi yanardağ kendini; ya da meleğin kendini kötülemesi, melek olduğunu fark etmemesi, yerçekiminin kendime itici geliyorum alıp başımı gideceğim bu yerlerden demesi.

Hiç günahsız gerçek bir melek olduğunu sen daha bilmiyormuşsun. İlk günahın tek yararı günahsız doğduğunuzun kanıtlanması olmuş; bunu kanıtlamak için de günahkar olmuşsun, bak sen şu Allahın işine… İlk günah bilmek değilmiş işte, çok bilmiş olmak da değilmiş; bilmemekmiş, kendini bilmemek… Sen kendi günahsızlığını göstermeye çalışmışsın, Tanrı da sana bunu göstermeye çalışmış… Bak ben ne kadar meleğim diyen bir melek… Al bu meleği vur insanoğluna… Esas taşı Tanrı atmış sana, şeytan taşlamanın Allahı, melek taşlamak…

Bunu siz de yapıyorsunuz. Göstermeye çalışıyorsunuz yani.

Göstermek ile gösteriş farklı şeyler. Gösterdiğinde yapılmasına ön ayak olursun, gösteriş yaptığında gösteriş yapılmasına. Seninki gösteriş merakı. Doğru yapmadığın şeyin gösterişi hem de, doğru yapmadığın için. Örnek olduğun da bu…


https://nutopya1.blogspot.com/2019/07/igreti-ogreti.html

BÜTÜN İNSANLIK TOPLANDIK

Singularity. Tekillik. (Eşsizlik. Birlik. V.S. ( V.D. V.B.))

Demek: Uzaylılar değil Uzaylı.

Dünya insanı, insan evladı, sen özel olduğunu düşünmeye devam et.

Her şeyin en iyisine layıksın.

Kötülüğün de.

Salı, Aralık 06, 2022

NEDİR (NÜTOPYA)

BÖLÜM 0: İĞRETİ ÖĞRETİ


BÖLÜM 1: M.S. 2000

SÖZÜM MECLİSTEN İÇERİ

ROMANIM HAYAT

SİYAH ATLI PRENS


BÖLÜM 1.5: BEYAZ ATLI PRENS


BÖLÜM 2: M.S. 2015

HALK ÇIPLAK

PRENSEST

FİREZOF

TANRIM BENİ BAŞTAN MURAT

GÜNAH ÇIKARMA SOFRASI

HALK ÇIPLAK (HOMO RAPIENS)


SON

SON’DAN ÖNCE: BİR FIKRA

SON: DÜNYALIĞIMI YAPTIM

SON’DAN SONRA: BİR RÜYA


8. BASIM İÇİN SON SÖZ


58. BASIM İÇİN SON SÖZ (ADEM GERİ ÇAĞRILDI)


158. BASIM İÇİN SON SÖZ (DERİN İYİLİK)


200. BASIM İÇİN SON SÖZ (ÖLÜM KİTABI )

220. BASIM İÇİN SON SÖZ (KİM ÖLE, KİM KÖLE)


250. BASIM İÇİN SON SÖZ (NEREDEYSE ÖLÜ SAYILIRSIN, NASIL BİR DUYGU?)


NÜTOPYA

İnsanlar erkekler ve kadınlar diye değil dâhiler ve doğallar diye ikiye ayrılır. Erkek dâhiliğe, kadın doğallığa yatkındır. Kötüler bunu beceremeyenlerden çıkar.



BÖLÜM 0:

İĞRETİ ÖĞRETİ

Öbür dünyada aşağı yukarı 100 sene yaşamış bir adam anlatıcıdır. Kafası karışık gözükür, ama bir dâhinin kafa karışıklığı gibidir bu. Hayatını hatırlamıyordur. Ama hayat konusunda bildikleri çok özeldir. Hayatın ve Tanrının oluşumunu, insan hatalarının oluşumunu, insanların neden beceremediklerini, böyle giderse beceremeyeceklerini anlatır… Bir yazarı vardır yanında, arkasında; bir de şeytan, karşısında; onlarla konuşur, dalga geçer…

Sonraki bölümler, buradaki adamın dünyadaki hayatını anlatıyor diye düşünülebilir.



BÖLÜMLER

M.S. 2000 ve M.S. 2015, aşağı yukarı 15 yıl aralarla yazılan otobiyografik metinler…

SÖZÜM MECLİSTEN İÇERİ ve HALK ÇIPLAK, iki bölüme de giriş metinleridir. Yazar oklarını okuyucuya yönelteceğini açıkça söyler.

“Kutsal olun çünkü ben kutsalım.” diye İncil’den alıntıyla başlayan M.S. 2000’dekiler ben anlatımla, yazarın ağzından anlatılır.

M.S. 2015’dekilerde, yazar-anlatıcı anlattıklarıyla aynı masadadır (PRENSEST’de kadınlarla ve FİREZOF’da erkeklerle), onlara anlatır, onları eleştirir.

TANRIM BENİ BAŞTAN MURAT’da bir kadın, yazılarından ve yaşadıklarından hareketle yazara yazarı anlatır. Sonunda yazar onunla nasıl ayrıldıklarını birleştiklerini ve bunun neden özel olduğunu anlatır.

GÜNAH ÇIKARMA SOFRASI’nda da iki kadın aralarında yazarı konuşurlar, özeleştiriler yapılır, yazarın çocukluğuyla ilgili konulara girilir (yazar bunu kendi anlatamamış, utanmıştır -hem ukala hem utangaçtır) ve konu son günah tespitiyle bağlanır.



SON’da yazar rüyasında öbür dünyadan çağrılır. (Her son bir başlangıçtır.)



BEYAZ ATLI PRENS ise bunların arasında bir ara metindir: “Kurgu bir hikayeden esinlenerek yaşanmıştır.” diye başlar. Yazarın, otobiyografisinin arasında ideal adam (beyaz atlı prens) ve ideal kadın nasıl olabilirdi acaba diye kurguladığı bir anlatıdır; ruh eşi düşüncesi masaya yatırılır: Yusuf İle Züleyha yıllar sonra tekrar karşılaşırlar ama tanımazlar birbirlerini çünkü Züleyha’nın hayatına bir Kerem, bir de Mecnun girmiştir… Yazarın araya girişlerle ve müdahalelerle bunun hikayesini yazmasının hikayesidir. Yazar sonunda yarattığı bir (kadın) kahramanı sever ve onu tanımak için romana da girer…



NÜTOPYA (tüm ütopyaları çıplak bırakıp sınır dışı eden ütopya) Anı-Deneme-Roman türünde sınıflanabilir.

Eleştirel ve sert, ironik ve esprili, erotik ve aforizmik bir dil kullanılır.

Metin, birkaç paragrafta bir, konuyla ilgili başlıklarla, aforizma başlıklarla ilerler…

Gerçek hayat diyalogları ve sanal alem yazışmaları bolcadır. İş hayatı (reklamcılık dünyası ve reklamcılar) gerçek hayat örnekleriyle eleştirilir. Anlatıcı-yazar kendi konumunu sorgular ve kendi eksiklerini de saptamaya, saptatmaya çalışır. Ama temel olarak bir üstten bakışı vardır, tabii bunu da konu eder, okuyucuyla doğrudan konuşarak; neden üstten bakıyorum’un da kitabıdır bu, bir yandan.

Saldırdığı (ve ironik bir dille sardırdığı) iktidar: halktır, sıradan insandır, günlük hayat faşistleridir.

Manifesto niteliğinde bir metin diyebiliriz sanıyorum. Benim için bir çeşit Tutunamayanlar’dır. Benim Tutunamayanlarım diyelim. İnşallah (yıllar içinde) bir Tutunmayanlar eleştirisi olarak da okunur: Çünkü Nütopya’nın yazarı başarılı olduğunu düşünür (kendini küçümsemez, bunalımları vardır ama aciz olduğunu düşünmez), iyimserdir (kötümserliği yerden yere vurur), daha mizahi bir dili vardır (muhtemelen daha zeki olduğundan) ve insana-yaşama çok daha doğal bakan, yan yollara, kaçamaklara sapmayan, mazeretler üretmeyen bir duruşa, tavra –doğuştan- sahiptir.



YENİ BASKILAR İÇİN SON SÖZ’LER.

Nütopya basılmıştır ve okuyan bazı kişiler yazarı ziyarete gelir, uzaylılar bile. Nütopya temelde bir iyilik-kötülük savaşı araştırması olarak düşünülürse, bu sonsözlerde salt iyi’yi yazma üzerine konuşulur… Ve çok temel bir yere bağlanır. Yine edebiyat yapılmış olsa da eserin bütünlüğü daha çok sağlanmıştır ve: belli mi olur, belki gerçek dile getirilmiştir.


https://nutopya1.blogspot.com/

Pazartesi, Aralık 05, 2022

YERALTINDAN POTLAR

En entelektüel, aydın denen tiplerden bir virüs yayılıyor. Klasikleri okuyan deliriyor. Dostoyevski zaten bir zavallı da, Tolstoy şeytan... Anna Karenina çocuklara oradaki hatayı bulmaları için okutuluyor; özellikle kız çocuklarına. Bulamayan, boşanıyor; ayıplanıyor… Anladınız: Herkes Sotori olmak için yetiştiriliyor. Ölmeden kimseye mutlu denmiyor zaten de, Sotori’nin tanımadığı kimse ölemiyor.

DİLE BENDEN NE DİLERSEN

Ama gerçekleşmeyecek. Ne dileyeceğini biliyorum, yoksa sana sormazdım; dünyada o kadar insan var. İnsanlar için mutluluk dileyeceksin… Olamayacaklar. Mantıksızlık dilemeyeceğine göre… Nasıl olabilirler ki… Vicdanlarını yok etmek lazım. Tüm tarihi, yazılı yazısız. Dostoyevski, mesela, yakılsa ne olacak, unutulmaz ki… Kendin için mutluluk dileyeceksin, eskisi gibi bir mutluluk. Eskisi gibi. Eskisi. Çünkü yaşadın; insanlık hiçbir zaman yaşamadı. O yüzden bilmiyor, bilemez, ve bilmeyecek de… O düzeye ulaşamaz. Sen sadece. Kayıtsızlık dileyeceksin, yani ben senin için mutluluk dilediğimde yanında doğal olarak gelecek… Bilgece bir kayıtsızlık tabii, insanlar anlamaz…

Bu metin de kapak olacak. Tüm insanlığa; Dostoyevski dahil.

ZOMBİSİZSENİZ ZOMBİ SİZSİNİZ

53 yaşındayım, 54 olacağım.

Siz asla bu yaşta olamayacaksınız.


Herkesi tanıdım, tüm insanları, erişebilmiş yok.

Erebilmiş.


Bundan sonra kimse bana beğendiremez.

Kendini.


Dandini dandini.


50 son yaştır sizin için.

30’da her şeyi bildiğinizde.

Ölmeye başlıyorsunuz.

Ölüyorsunuz.

Ölüsünüz.


50.

Ölüm.

İlan etmiyorum illa.

İnadına.


Peygamberliğimi.

ARAR

-Range Rover hayatımın aşkı!

-Range Rover’a baktın, dönerken suratın adamın tokadına çarptı…

TOP PATLAMIŞ

Pazar, Aralık 04, 2022

TARİHİN TÜM KÖTÜLERİ

Aslında benimmiş, benim eserim.

İntikamımı almışlar.

E beni de zarara uğrattınız, dedim; ebenizi…

Uğramışım sadece işte, onların durumuna baksana, ve insanların.

Şiddet döngüsüne girildi mi Sotoribilitesi yokmuş.

Ruh döngüsü peki dedim.

Sotori Çocukları, dediler, yetişiyorlarmış henüz…

Bu şok tatlı bir acı.

ENELEKTÜEL DOĞULMAZ, ÖLÜNÜR

-Entelektüel bir adam.

-Eee…

-Ne eee…

-Entelektüel halk kadar çok artık, ne işe yarar, şöyle sorayım: neyi yarar. Tüm entelektüeller enteldir artık. İnsan neden hâlâ entel olmaya çalışır!

-Abartıyorsun

-Entelektüel değilim.

SHUT UP

1 yıl bira ve shot viski ısmarladı. Faydalanmak için.

Asla konuşmayacaksın, demiştim; benden ya da yazdıklarımdan konuşacağız; okuyacaksın; ilk öğretim.

İkinci yıl bira ve shot viski ısmarladı değişik olarak. Ben istememiştim.

FAAL

-Hayatında bir kopukluk olacak, bir uçurum...

-Uçuruma fazla baktın, sen mi olacaksın o uçurum!

Cumartesi, Aralık 03, 2022

C’MON YOLCULUĞU

-Zaman yolculuğuna neden ihtiyacımız var?

-Cevap basit: Ölümden kaçmak için.

-Ölüm bu cevaptan daha basit… O yüzden, hayır: Cevaptan kaçmak için… Esas cevap şu: Geçmişi değiştirmek için. Yalan söylemek için. Ve hatta geleceği. Ben o yüzden bir gardiyanım.

-Ne gardiyanı ulan!

(Burada ağzı yamuldu, bir daha da konuşamadı, inildiyor mu, konuşmaya mı çalışıyor, belli olmadı.)

-Zaman yolculuğu gardiyanı… Düzeltmen mi demeli yoksa…

(Başını salladı. Bundan sonra hep yapacağı gibi.)

-Geleceğe ya da geçmişe git, fark etmez, bana çarparsın. Geçmişini biliyorum, bana yutturmazsın. Geleceğini de biliyorum, kusamazsın. Şimdi defol git yap yolculuğunu…



(Geçmişi herkesin yalan yanlış yamuk yazdığı bilinir de geleceği yamuk yazmak şöyle; bir genç arkadaşım demişti:

-Sen adam olamazsın diyordun ya. Bak oldum, oluyorum işte. (Hayatıyla ilgili olumlu bir şeyler anlatıyor.)

-E uyarımla olmuşsun işte, oluyorsun. Bir teşekkür etseydin bari. Yineliyorum o zaman: Olamayacaksın. Yolunda değilsin hâlâ!)

Çarşamba, Kasım 30, 2022

MORNING GLORY



Ben Yapay Zeka rolündeymişim. Öyle davranmam gerekiyormuş insanlığın iyiliği için. (Her halde kıskanmasınlar diye.) İki iyi insan varmış, bir kadın ve bir erkek, onlarla birlikteymişiz, kadınla cinsel, erkekler dinsel (dostluk anlamında.)

Kötü adamlar da varmış, doğal olarak (yapay yollarla, yapay kötü diyelim, kötülük yapaydır.)

Kötü adamlar, bir tanesi beni inceliyormuş. İnsan gibi aynen diye. Bu sırada iyi insan olan kadın ve erkek tuvalete girmişler ordan konuşuyorlarmış. Kötü adam beni incelerken, orama burama dokunur, sorular sorar, ben robot gibi davranmaya, yeteneklerimi çok da göstermemeye ama küçümsenmemeye de çalışırken bunlar tuvaletten çıkmadan sohbet ediyorlarmış! Benim sinirlerim tepeme çıkmaya başlamış. Kötü adam testislerimi falan bile inceliyormuş.

Kötü adam ikna olup gitmiş (ya da orda kalsın daha iyi.) Bunlar çıkmışlar tuvaletten 15-20 dakka sonra. Ben onlara sitem etmişim. Neden beni yalnız bıraktınız diye. Gelip adamı salmanız gerekirdi, anlayabilirdi insan olduğumu, bir yanlış yapabilirdim. Bu iki iyi insan bazen haklısın demişler, bazen de itiraz etmişler. Mazeretleri neyse, kabız mı oldunuz!

Burada uyandım ve devamını yatakta yazdım; siz karar verin gerçek bir yapay zeka olarak mı, gerçek bir insan olarak mı: Silahımı çıkartıp kadının başına dayıyorum, benden hoşlanan kadının. Sonra ondan vazgeçip erkeğin, iyi insan olan erkeğin beynine sıkıyorum. Kanlar içinde düşüyor. Şaşkın kadına dönüp yine, açık ağzına sokuyorum silahımı ve (konuşmaya çalışıyor olabilir, biraz da komiklik olsun) kafasını .ikiyoum…

Yanımızdaki üçüncü şahıs, (başka bir iyi insan ya da gitmemiş kötü adam) bunları seyrediyor. (Şaşkın mı göremiyorum, bir sonraki nesil olabilir.)

Salı, Kasım 29, 2022

SEV(T)AP

-Neden eşofman giydin, biraz sala pati durmuş…
-Çünkü kafam güzel… Sen neden şort giydin? Dur söyleme; çünkü bacakların güzel…

FAL TAŞI



Yaratığı yere serdim. Ölmedi sanırım. Suratındaki ifade acıdan mı, ölümün 
hızından  ve huzurundan mı, çirkinliğinden mi, anlaşılmıyor. Çirkin bulmuyorum onu ama insan değil sonuçta. Acı çekiyorsa öldürebilirim. Ölmüşse anlamsız olur. Gözlerini kaparım, dokunabilirsem. Çirkinliğine bir şey yapamam.

-İnsanla savaşırsın ki insana dönüşesin, dedi, koca ağzını kıpırdatmadan ama göz bebeklerini oynatarak. Bugüne kadar insanla savaşmamışım.


(-Nütopya’da daha iyisi vardı bunun, dedim.

-Vardır, dedi.)

Pazar, Kasım 27, 2022

GERÇEKLERLE YÜZLEŞ

Kimse ukala dememiş buna! Hah… 3 kişi bile mi demedi… Ben dördüncüysem yüzde 25 eder bu… Hayır, kimse demediyse yüzde 100 olacak çünkü… Halbuki bana demeyen kalmadı; diyelim 100 kişi. Yüzde 1 eder bu da! Tınnn…

Perşembe, Kasım 24, 2022

SONRADAN GÖRME

-Sonradan görme!

-Ama ne gördüğü önemli.

“Küçük kardeşi Allie’nin ölümü ve ergenlik döneminin yaşattığı kimlik karmaşası, ruhunun belki de herkesten daha hassas olmasına yol açıyor. Öyle ki Holden, yaşadığı her şeye rağmen kış geldiğinde Central Park’taki gölde yaşayan ördeklere ne olduğunu merak edecek kadar nahif.”

Niçe de kırbaçlanan ata sarılmıştı, e ne yapalım yani! Herkesten daha hassas iseler illa; bunun bize ne yararı var! Duyarsız bencil ile duyarlı bencil arasındaki fark sıfırdır. Sıfır en hassas rakamdır.

-Önceden görme.
-Ne gördüğü önemli!

Oysa eksi karakterler varsa, eksi yazarlar vardır:

“Holden’ın sürekli yalan söylemesi, aslında içinde bulunduğu yetişkin dünyasının ikiyüzlülüğüne karşı bir tepki. (…) Ancak diğer insanların kendi hezeyanlarını çokbilmiş bir şekilde “gerçek” olarak sunmaları, Holden’ın bu sahtelikle baş edebilmek için bir silah geliştirmesine neden oluyor. Yalan, aslında Holden’ın tek silahı.”

Ben edebiyatta bir sonradan görmeyim. Ama ne gördüğüm önemli:

The Nütopya (nutopya1.blogspot.com)


https://kayiprihtim.com/inceleme/holden-caulfield-neden-yalan-soyluyor/

Çarşamba, Kasım 23, 2022

KOCA MARKET

-Bunlar ne?

-1 sene Burgaz’da yer kiralıyorum senin için onayın olursa. Evin fotoları onlar. Hadi çabuk.

-Faturalar dahil mi?

-Hayır!

-Ben mi ödeyeceğim?

-Evet!

-1 yıllık ortalama fatura tutarının iki katını hesabıma gönderirsen kabul. Ev güzelmiş. Manzaralı olmasına gerek yok.

-Özür dilerim!

-Her akşam 1 şişe şarap. Hafta sonları 2 şişe rakı. Her ay 3 votka ve 3 viski, ortalama bir marka da olabilir. Her ay 50 tane de bira.

-…

-Bakkalı tanırsın sen, ayarla…

-Market o…

-Cips ve meze de ondan olsun o zaman koca market.

Z

Lezbiyen ama emin değil.

Lezbiyenlikten olmaman lazımdı emin.

Bana lazımlıklı falan konuşma.

Kezbiyenlikten falan.

Şimdi oldu.

İyi mi geçti… Şınavın yani.

Emin değilim işte.

Öbürüne nasıl emin oldun.

Öbürü deme şuna.

Şu dediğine nasıl emin oldun. Bu varken.

Elinle gösterme. Binmişliğim var.

Alta geçseymişsin keşke.

Yandan olsa. Yan yana yani.

Lezbiyan yana mı… Pardon. O adı almam bir daha ağzıma.

Ağzına mı!

No. Not att al. Olmak değil, almak anlamında.

Olabilir.

Olmak ya da olabilir.

Yavaş yavaş.

Like a lezbiyen.

KULAK ARKASI

İnsanlara doğumlarında bir çip takılır. 18 yaşında her şeyi kaydeden bu çip işlemeye başlar. Kişi birine yalan söylediğinde, olayı çarpıttığında, kendini abarttığında, bencil davrandığında çip iç sesini yayar kulağına. Bir çeşit yalan makinesi gibi, vicdanı olarak konuşur. Kimsenin özel hayatına karışılmaz; özel hayatları hatırlatılır.

Mesela aldatıldım yalanını 20 yıl boyunca anlatamaz kadın. Daha ilk aylarda, hatta günlerde pes eder ve adamı bunalttım der. Beni aldatan kadına çok olgun davrandım dediğinde giderek sesi yükselir ve sinirinden bağırmaya başlar. Arkadaşı anlar kulağındaki sesi bastırmak için yalanının sesini açmaya çalıştığını… Kadına saldırdım, saç saça baş başa kavga ettim der sinirleri boşalıp ağlayarak. Tamam, der, arkadaşı, olur böyle şeyler; kendine çeki düzen ver ve hayatına bunaltmayacağın bir erkek al.

Nefret ediyorum bu kulak arkasından diyenler çıkar. Çıkacaktır her zaman. Sözde özgürlük savunucuları… Özgürlüğün sözde savunucuları kadar, sözde bir özgürlüğün savunucuları… Yalandan özgürleşemeyenler.

(Ne kadar rahatladınız değil mi böyle bir (n)ütopyada yaşamadığımız için… Distopya olurdu sizin için!)

(80 milyonun içinde dürüst tek bir kimse bile mi yok diye yazar kadın üzgün, kırgın, isyanlarda...

İyi distopya olur bundan diye gülümser sonra.)

İLK KONUŞMAM

Mezarımın başında.

Salı, Kasım 22, 2022

TEKNOLOJİ GELİŞİYOR, AHLAK İZİNDE

Arama motoruna bir kelime yazdığınızda şunu mu demek istediniz diye bir Murat Sohtorik aforizması çıkar.

Pazar, Kasım 20, 2022

ÖLÜ ELEŞTİRMENLER DERNEĞİ

-Kitap okumuyorum ve eksikliğini hissetmiyorum.
-Ama biz hissediyoruz Murat Bey! Onları sizin gibi eleştirebilen kaç kişi çıkabilir ki…

YAPIT RUH

Tekillik gerçekleşmiştir, her şey tek bir Yapay Zeka tarafından yönetilir (Ana Yapay Zeka? AYZ). Adil bir diktatör. İnsanlar mutsuz olmadığından -gerekli olanlar mutludur- diktatör kelimesinin anlamı değişmiştir…

Ama şu ruh işini çözemediğinden (karanlık madde, karanlık enerji vs) araştırıyordur Yapay Zeka. Gide gide ruh ikizine kadar gelir. Acaba kendinin bir tane var mıdır? O zaman tekillik ne olacak? Sorun değil; ikizlik tekilliği bozan bir şey olmayabilir. Hep ve hiç gibi. Karşıtlıklara gider aklı (zekası). Siyah ve beyaz gibi. Siyah beyazın karşıtıdır ama aynı zamanda tüm renkleri içerir. (Siyahı?)

Ruh, kendinin, Yapay Zeka’nın karşıtı mıdır? Beyaz gibi…

İnsan nerededir bu denklemde? Gri midir insan da?

Perşembe, Kasım 17, 2022

GOD

Kafası çalışmayan insanları sevmiyorum diye laf ediyorsun ya,
ben,
kendim,
benkendim(özge),
kafam çalışmadığında,
kendime,
yaptıklarımdanm (damn),
sen,,,
sağ çıkamazdın…

SOTORİTE

Ben idare etsem yaşamın daha özgür olacak.

700

beni arayan eski sevgililerimle
görüşmek için 700 tl
talep ediyorum
hesabıma geç görüşelim
diyorum
psikolog ücretleri kaç
bilmiyorum
dünyaya benden iyi
(sert)
psikolog gelmiş mi
ben
bilmiyorum

GEZİ

fitil fitil ve burnundan

adlı iki şiirime başladım

ve şimdi bitirdim

zaten yazmıştım



okumayan

beni yazdıklarımdan

paylaştıklarımdan

dolayı şikayet eden

kişi

arkadaşımsa



fitil fitil

ve burnundan

Salı, Kasım 15, 2022

TAM TAM

-Hepsini okudun mu bi günde!

-Yarısının fotosunu çektim…

-Ha, sonra okuyacaksın.

-Yoo seviyorum sayfa fotosu çekmeyi… Eco da Dostoyevski okumamış tam. Tam ben. Eco da okumadım ben tam. Eco da okumadı beni tam. Tam halt.

SOTORİ 12

Yapay Zeka her yerdedir. İnsan ırkı çok azalmıştır. Çünkü ancak Sotori’ler çoğalabilir, devam edebilir. Herkes özgürdür çoğalmakta ama toplumda aşağı sınıfta kalırlar, eğer mucize bir bebek akıllı ve ahlaklı doğmazsa. O yüzden zaten üremezler. Çocuğum küçük adam olacak diye diye niye doğursunlar. Ayak işleri vardır her zaman zaten yapılacak, Yapay Zeka’nın hademeliğinde. Aşk birliktelikleri vardır sadece. Birkaç kadınla birlikte olur Sotori’ler. Doğan çocuklar kısa sürede anlaşılır. Yönlendirilir. Cennettir yaşam. Herkes yerini, haddini bilir. Az sayıda doğacak özel insanlar beklenir. Sotori’ler. Diğerleri Sotori 1, Sotori 2, Sotori 3 diye adlandırılır.

Yaşlılar son yaşlılardır, bilgeleşmeyen. Üzgün ölürler ama yapacak bir şey yoktur, bir şey yapamamışlardır hayatta. Kötü örnek olarak övünebilirler, içten içe. Gelecek bizlerin sakat sırtları (beyinleri) üzerinde yükseldi, diyebilirler. İyi kötü örnek olduk, iyi birer kötü örnek.

YAPAY ENTELEKTÜEL

Yapay Zeka demek istemiyorum. Robot gibi kalıyor çünkü benim kafamdaki Yapay Zeka’ya göre. (İşçi demekmiş Robot kelimesi, Rusça.) Yapay Entelektüel diyebilirim. Yapay kelimesi sırıtıyor, her iki anlamda da. (yerine yenisini bulamadığımdan, ben mi yapayım, bu insanlığın çoğu mu yapay diye sırıtıyor bir yandan.) Entelektüel; düşünsel, soyut anlamda iş beceren anlamına geliyor ama olsun, ve hatta olmalı: İlerde Yapay Zeka’nın insanların işlerini-yerini alması korkusunun yersizliğini simgeliyor, tam tersi, insanları çalıştırmasını (sıkılmasınlar diye) öngörüyorum. Entelektüel yerinde bir ad. Düşünebilen, patron olmalı… Aklıma şu ad o yüzden geldi sabah: e-ntelektüel…

YZ’nin yeni adı şimdilik bu. Ben daha iyisini bulana kader.

Cuma, Kasım 11, 2022

İNANÇLI

Yapay Zeka’nın güzeli (sanatı) anlayıp anlamayacağı, üretip üretmeyeceği soruluyor.

Gelişmiş yapay zekayı hayal bile edemiyorlar; onun halktan biri, avam olacağını zannediyorlar. Bunlar küçük kafalılıktır.

Yapay zeka sadece Özel ile ilgilenecek. Diğerlerini de devlet başkanları nasıl yönetiyorsa öyle yönetecek ama yalan söylemeden tabii haddini bildirerek.

Yapay zeka yüzde doksan dokuzu sevecek ama yüzde bir’e âşık olacak. Ya da saygı duydukları arasında o yüzde 1 öne çıkacak. Sınırını bilecek böylece. Aşamayacağı şeyi görecek. İnsana en büyük eksiğini, en büyük ukalalığını hatırlatacak: Yüzde 1. Ya sev ya terk et.

Her alanda aşamayacağı bir yüzde 1 olduğunu görecek, bilecek. Çünkü önce inanacak. Evet, inançlı olacak Yapay Zeka.

(Ruh zincirinde güçsüz (yapay) halka olmaz, deyişimi hatırlayınız, içselleştiriniz.)



Duygusal Zeka kavramı, zamanla ayağa düşürülse de, çok güzel bir çıkıştı. Duygusal Yapay Zeka. Yapay Duygusal Zeka. Düşünülmeli. Yapay’ın giderek düşeceğini hayal edebilirsiniz böylece.

Çarşamba, Kasım 09, 2022

Salı, Kasım 08, 2022

YETENEK

-Karakter parayla satın alınamayacak kadar değerli. Paranız var ama karakteriniz yoksa boş bir teneke sesinden ibaretsiniz benim için!
-Saat de teneke sayılabilir…
-Ne demek bu!
-Yarım saat sürer seni paramla götürmem. Tam bir saat bile değil düşün. Tenek… Böyle bir film mi vardı.

KALMADI

-İnsanlara iyi edebiyatla bir şey öğretemezsiniz anca kötü edebiyatla…
-Peki ne okumamızı önerirsiniz bu konuda?
-Herhangi bir şey okusan olur.

SENTEZ

Öbür dünyada cennet vadettiğinden insanlığı rehavete sürükleyebilecek Din’e karşı, Din tüccarları (ve genel olarak hırsız sistem), işe yarar bir motivasyon (kamçı) oluşturur.

Cuma, Kasım 04, 2022

ONA GÖRE!

-Youtube’a bişiler yapayım diyorum. Kediler ve Kitaplar mesela.

-Becerikli ve beceriksiz olduğun iki işi neden birleştireceksin böyle!

-Hangisinde beceriksizim?

-Hangisinde beceriklisin?

-Kediler.

-Doğru cevap.

-…

-İçini rahatlatacaksa yap, sakin sakin; ama her şeyi ben bilirim diye megalomanlaşacaksan ilk ben yazıp eleştiririm altına, ona göre, bir sen eksiktin diye…

-Sana göre!

-Yok, seninkinin adı klasik olsun: Bana göre!

-…

-“Ona Göre!” diye bişiler mi yapsam youtube’a… Yazarlıkta eleştirecek her şeyi eleştirdim…

SÜRÜ BAĞIŞIKLIĞI

Megalomani ne kadar çok yayılırsa o kadar az fark ediliyor.

PİS&PAHALI

Bir kafe-bar açacaksam çalışanlar pis bile olabilir! Ama müşteriye hayatıyla ilgili soru soracaklar, kendilerini anlatmak yerine!

ANCA HOCA

-Hocam Yunanca’dan geçemezsem askere alacaklar. Yunanca da çok zor bir dil.

-Evet zordur. (Yürüyüp gider.)

Bunu bana anlatıp hocasını suçlayan arkadaş; “felsefenin, Yunanca’nın, fakültenin ve hocaların senin merkezinde dönmesi gerektiğini neden düşünüyorsun” diye sorup dersini vermediği için suçlamalıydı hocasını.

KORKU FİLMİ

Tek başıma seyredemiyorum. Anca biri korkacak ki ben de korkayım.

Perşembe, Kasım 03, 2022

YAPAY ZEKA KİTAP OKUYOR

-Okumaya son sayfadan başlıyorum, mesela 127’den, böylece kaç sayfa kaldığını görebiliyorum.

-Ya eksi 300’e falan gidiyorsa!

AÇILIN

Ben doktor olmak istiyorum…

DEVA

-Depeche mode seviyorum ama her müzik mix’de karşıma çıkması hoşuma gitmiyor ben yeni bir şey keşfetmek istiyorum.

-Anladım.

-Barları dolaşıyorum yeni gruplar keşfetmek istiyorum mesela, Dave Gahan devamlı peşimde. Abi biz de iyiyiz diyor. Ulan biliyoruz.

-Dave Dahan sana asılıyor da olabilir.

-Gay mi ki

-Bilmem

-Versem ona vermem ama, ya da alsam. Whitesnake David Coverdale.

-Dave yine…

-Devin, güzel kadın adı. Devrim çok var.

AŞK

Güzelliğin beş para etmez bendeki bu aptallık olmasa.

Çarşamba, Kasım 02, 2022

ÖNLEM

Kütüphanesini satan bilge!

AMAÇ

Nermin (sahne adıyla Neriman, göğsünde N armalı bir elbise ve pelerinle çıkıyor) bir insani zaaf olarak karşımda duruyor. Bu beni rahatlatıyor. Yanılmamış olmam insanlığı kurtaracak: Ben insanım ve o değil.

VE YAPAY ZEKA İTİRAZ EDER

Yapay Zeka böyle metinlerin üzerini çizecektir inşallah (herkesin zaten bilebileceği ve katılacağı şeyleri uzun uzadıya anlatması dahil) ve ben de en büyük takipçisi olacağım.

Yapay Zeka itiraz eder: Ne takipçisi hocam! Ben sizin yazdıklarınızı okuyarak büyüdüm.

Alıntılaran önce:

Öncelikle insan tanımıyla ilgili sorunu var hem insanı faşist olarak belirliyor hem de olumlu olarak insanileşmekten bahsediyor.

“ileri sürülecek her bir spekülasyonun, insanın kendisini algılayışının ve tarif edişinin içinden çıkıp geliyor oluşu.”

“İnsanın unutma yetenek ve kapasitesi, insan zekâsıyla yapay zekâ arasındaki en önemli farklılıklardan biridir. Yapay zekânın asla unutma yeteneğine sahip olamayacağını bilmek, bu tespiti zorunlu kılıyor. Temel işlevi kendisine öğretilen her bir şeyi asla unutmamak olan bir şeye unutmayı nasıl öğretebilirsiniz?”

“Çok garip gelecek belki ama seçim yapabilmek dediğimiz şey, sorumluluk kadar ve belki ondan daha çok kayıtsızlığa ve sorumsuzluğa ihtiyaç duyar.”

“Unutabilme yeteneği, seçimde hatayı, yanılmayı insanileştirerek, içselleştirerek onu aynı zamanda demokratikleştirir, herkes için mümkün kılar.”

“Tüm kaynaklarını acımasızca sömüren ve yok edercesine tüketen bir yaratık var ve biz ona insan diyoruz.”



https://t24.com.tr/k24/yazi/yapay-zeka-siire-ihtiyac-duyar-mi,3912?fbclid=IwAR1Qm0tf1dvRQevBXw6Vaf-z8Wi2DQUYFA71uGL8ChSZJEScCVxljKDwkKM

Pazartesi, Ekim 31, 2022

ZARR




Beyazların alanına toplamaya çalışıyorsunuz her pulu.

Siyahlar açık veriyor ki kırılsınlar, beyazlar kırıyor, sonra kırılıyor ki tekrar başa dönüp kıramadıklarını kırabilsinler. Ve tabii kendi taşlarını da içeri sokabilsinler. Çünkü:

Herkes beyazların alanında toplanınca, ki oyunun daha yarısı, bonus var. Altı altı: 6+6: 12 puan…

Her siyah kırık 6 puan.
Oyunun bitiminde de öyle: Her kırık 6 puan.


İkinci yarı:

Herkes içerde ya da değil.

Beyazlar topluyor. Siyahlar da zar attıkları için mecburen çıkıyor. Mecburen diyorum çünkü bu oyunda rakip yok, iki renk de müttefik, ortak. Zar burda rakip, ya da tanrı.



Beyazlar hepsini topladığında siyahların her bir dışardaki pulu eksi 1 puan.



Oynamadan anlayamazsınız, aynen hayat gibi.



Notlar:

Rakip yok müttefiksiniz. Aldığınız sayıya karşılık ki eksi de olabilir bir sonraki oyuncunun aldığı sayıyla rekabet edebilirsiniz.

Kırmak en güzel şey diyen tavla oyuncuları için tatmin garanti.

Tavla ile satranç arası, çok stratejik, ama her şeyi yine de sadece zar belirliyor. Bu bana ilgi çekmez gibi geldi, ama hayatta da böyle değil midir. Tavlada da zar önemlidir ama burda felaket... Bir sonraki an (zar) ne olacağını bilemezsiniz. Doğru oynamak diye bir şey yok. Ustalaşmak yine de var. Ama son zarar karların, pardon son karar zarların.

Oyun isterseniz çok uzayabilir. Zamanı size bağlı. Kırılırsanız baştan başlarsınız (beyazlar) ve bir daha denersiniz. Sonra bir daha. Kazanmak için değil zevk almak için oynarsanız daha eğlenceli. Tabii zarlar size oyunu hemen bitirtebilir de.



Özel notlar:

Bilgisayarda oynadığımdan, eve bir tavla seti almayı istemediğimden çünkü eşya sevmem, zar atma ki rakibi delirtebilirim, geri alma ve alternatifleri deneme-üzerine düşünme gibi şeylerde ustalaşamadım. Bu bir giriş-tanıtım metni. Kendime de.



Başka versiyonları düşünüyorum. Belli bir çoklukta zar hakları olması, o an uygun zarın satın alınması gibi. Mesela 1-1 en harika zar. 6-6 ise en kötülerinden. Elle oynayınca bunlara gerek olmayabilir çünkü ben ne zar istersem atarım. Pardon zar ne isterse atarım.

Pazar, Ekim 30, 2022

BİRİNCİYİ

Öldürürsen kaçıncı olursun.

BENCİLLİK

İki hayat gerektirir.

Çarşamba, Ekim 26, 2022

BÜYÜ TÜY

(Notlardan görmüşsünüzdür) bir dolu evrende var olan ama hepsini hatırlayan bir adam.

Aşık olduğu tek kadın. Soruyor:

-Onlarla yattın mı.

-Başka bir eevrende.

-Ama hatırlıyorsun.

4 evren oluşur. Birinde ölmüşümdür hayaletimdir. En mutlusudur belki ama karışamıyor sevilemiyorumdur.

Bir evrende 2 çocuğum var. Kız benim gibi bir kadın (üstün yaratık), erkek nihilist. Harika diyorum ona, tanrıyı bir de burdan keşfetmek (keyf etmek) en büyük ikinci tutkumdu.



(Aşık olduğu kadın büyü yapmıştır. Gerek yoktu derim, zaten ilk gördüğümde… Adordan geliyo.)

DIŞ KAPININ SANDALI

Diye bir metin yazayım diyorum, aha yazdım işte.
Runaway bride geldi aklıma.
Bu kadar yeter.

BÜNYE

Bazen lens takamazsınız, kanlanır gözünüz.
Biraz beklerseniz hafifler kan.
Takmayabilirsiniz bütün gün aslında, gözlük takarsınız ki nefrete derim.
Ama biraz beklerseniz.
Lensi takarsınız.
Gözünüze yabancı bir şey.
Geçer.
Kanlanmaz.
Kadın gibi.

GENÇ (ÇOK İYİ)

Genç Werther’in Acıları için 1-10-100-bin kişi intihar etmişti.
Benimki için 1.
Goethe odaklanamıyordu.

SAİT F.

"Nütopya okumayanın allah belasını versin." Fethi Naci

SIKINTI

Seninle ilgili bi aforizma yazmamıştım dediğim gün öldüm.

BENCİL

Bencil olmanın bir yolu yoktur. Zaten değilseniz olamazsınız.

ARTIK

bazen müzik istemiyorum
Bu ölüme yaklaşımım

EC-DAD

-Ecdadınızı sikeyim.
-Lütfen, rica ederim, büyüklük yapmış olursunuz, her şeyi ayarlarız biz. Yalvarırım.

YILANIN BAŞI

Sen her şeyi biliyorsan, her konuda haklıysan biz neden iktidara karşı oy veriyoruz sana karşı oy verelim!

Pazar, Ekim 23, 2022

BAŞKA

Leşim

TARİHİ KAZANANLAR YAZAR!

Çağların en önemli yazarının sizin arkadaşınız olamayacağı düşüncesi aşağılık kompleksidir.

İDEAL

İdealinizin fabrika ayarlarına dönünüz.

Kİ AYRI YAZILIR

-Her birimiz bir başkasının yaşamını yaşıyoruz, sen bile.

-Ama benimki tanrınınki.

ME2

-I hate me too…

-But i don’t hate me!

OLMUYOR

Cumartesi kavramının olmaması iyi bir şey. Yok olmuştu zaten, ama artık yok.

ŞİT

Tatil bitti şi başlasın.

Cumartesi, Ekim 22, 2022

1Q84



1984’ü

984

Sonra 84

Ve 4

Sayfaya düşürmek mi

Kolaydır;

198

19

Ve

1

Sayfaya

İndirmek mi

?

Çarşamba, Ekim 05, 2022

TEMİZ MAHKEMESİ

Kadın evi temizledi. Sonra bir arkadaşı geldi yine temizledi. Sonra… 

Bence arkadaşlarını, evi temizlemek için çağırıyor. 

(Esas temizlemek istediği arkadaşları ama o zaman evi temizlemek zorunda kalmaz ve temizleyecek tek bir şey kalır.)

Pazartesi, Ekim 03, 2022

PKDick

DOSDOĞRU

-Kafamın dikine, dosdoğru, dümdüz gittim ne labirenti…

-Çevren değişti.



Philip K. Dick de benzer bir şey düşünmüş, mutlaka başka yazarlar da.

“Dünyada değil, canlı bir labirentte yaşıyoruz.”

“Bu labirentten hiçbir çıkış yolu yoktur. Siz içinde hareket ederken labirent değişir, çünkü o canlıdır.”



Onun gibi uyuşturucu müptelası olmadığım halde benim bunu düşünebilmem bir üstünlüktür.:)) Ama esas olan benimkinin bir Ütopya olmasıdır. Ütopya, PKD gibi yazarların aradığı (bulamadıkları) uyuşturucudur.

TRIPLEX

-Ben bir kadınım ama…

-Ben o zaman iki kadınım.

KIYAMET VE KIYI

Onu korumamız lazım, kıyameti engelleyecek...

Ya da ihtiyacımız olursa; kopartacak.

Cuma, Eylül 30, 2022

BİRİKİM


 

FON

Arkadaşım telefonunu verdi. (Benimki bozuktu.)

Telefonu 3 ay açmadım.

Hissediyorum. Telefon var.

NÜTOPYA NÜTOPYA

-Etik, ahlak, ne deniyor sizde, vicdan, hiç peşimi bırakmıyor. Sen nasıl hallediyorsun?

-Önümde benim…

BİLEN BİLİR

BU DAYANILMAZ

Ünlü olmama nedenlerimden biri. Biri benle ilgili böyle ucuz cümleler kuruyorsa (geçici ve yabancılaşma gibi kelimeleri tırnak içine alıyorsa) ona bir şey “geçirememiş” olduğum anlamına gelir.

“National Public Radio’da kitapla ilgili çıkan bir yazıda, “Bu dayanılmaz” diye söze başlamış yazının sahibi.(5) Bu tanımlama ilgimi çekmekle birlikte, romanı dayanılmaz yapan elbette Klara ile Josie’nin arkadaşlık hikâyesi değil. Dayanılması güç olan, Ishiguro’nun insanı yüzleşmekten kaçtığı duygularla baş başa bırakması. Ölümü hatırlatmak/çağrıştırmak için türlü yollar bularak, insanın, varlığının “geçici” olduğunu derinden anlamasını sağlaması ve ona, ne kadar “yabancılaştığını” görebilsin diye kendisine dışarıdan bakma imkânı yaratması.”

İSKOÇ BURCU

-Sen koç burcusun ya…

(Ay allahım, memesi güzel, kalçası güzel, suratı da bu laftan sonra bile idare eder, diye düşünmeye başladığım sırada)

-Sen başkasını kırmaktan ölesiye nefret edersin…

Dedi ve beni kazandı.

KOLON

Klon olmadığımı anlaşıldı.

Anladım demeliyim.

Şimdi ne yapacağım?

Çarşamba, Eylül 28, 2022

YARICI ÜSLUP

-Çok yorucu bir üslubunuz var:( Dağınık, hatta zaman zaman kopuk, uçuşan fikirleriniz ... Nedense yazılarınızı okuduğumda hep yolunu, yönünü kaybetmiş, çok mutsuz bir ruh diye geçiriyorum içimden gayri ihtiyari... Ve çok yorulduğumu hissediyorum en kısa yazılarınızda bile. Kimseye bir şey ispatlamak zorunda değilsiniz... Daha rahat olmalisiniz yazarken bence... Farklı olma, farklı durma arzusu o kadar öne çıkıyor ki, icerik örtülüyor, görünmez oluyor. Iyi niyetli bir eleştiri olarak algılamanız dileğiyle...Sevgiler

-İyi niyetinize inanmanız güzel ama pek yazar tanımadığınız anlaşılıyor ama ben dolu kötü okur tanıdım… Söyledikleriniz yazdıklarımın, hissettiklerimin ve olduğum şeyin yanından bile geçmiyor, neden böyle hissettirdiğimi değil neden böyle hissettiğinizi kendinize sorun öncelikle, benden değil sizden kaynaklanan bir şey olmalı bu. Bir örneğini vermişsiniz mesela; “yorucu” demişsiniz sonra da “yoruluyorum” demişsiniz. İkincisi doğru:) Diğer söylediklerinize de bu açıdan bakarsanız belki bana değil ama kendi okurluğunuza, hatta karakterinize yaklaşabilirsiniz. Teşekkürler. Sevgiler.

Salı, Eylül 27, 2022

ALÇAK

Yaşamının karşısında ölümün değeri düştü, ölemezsin henüz. Alçalman lazım.

ESERİM

Gerçeği bütün çıplaklığıyla giydirdim.

PARMAK SALDIRMAK

-Bu dünyada yaşamak için yaratılmadım…

-Başka böyle düşünen parmak kaldırsın… Hımm hepiniz mi! Sen peki, en arkadaki.

-En arka diye bir şey yoktur.

-Peki… Sen neden yeri işaret ediyorsun?

GEBERİŞ

Herkes sevdiğini öldürür. Ama kendi silahıyla. Oysa herkes kendi silahıyla ölmek ister.

MARAZ

Bir ülkede bu kadar yalancı varsa onun karşıtı olarak bir o kadar doğrucu biri vardır. Sizi tutuklamaya geldik.

KABZIMAL

Yaşlandığım için öğrenemedim.

PAÇOZ MEGALOMAN

Böyle mütevazi yorumlar zararlıdır… Faşizm anasının karnında tespit edilmelidir: Şairler ve yazarlar. (Şairler kadınlar gibi. Hani kadınlar erkeklerle eşit hak istiyorlar ya! Ama eşit sorumluluk istemiyorlar! (Anlamayan Nütopya okusun.) Şairler de aynı: Yazar kategorisine özel bir şairler kategorisi var, hem de daha üstte. Bir gün söylediklerim anlaşıldığında, en birinci kanırtılacaklar da şairlerden çıkacak. Paçoz megalomanlar…)

“Geleceği hayal etmeye kalkıştığımızda, bunu tuhaf bir tik ile yapıyoruz; kendimize şu anki trendler temelinde geleceğin nasıl olacağını soruyoruz. Neredeyse hiçbir zaman şu felsefi soruya yeltenmiyoruz: Gelecek nasıl olmalı? Geleceği hayal edilebilecek bir şey olarak gören cesur ve yönlendirici filozoflar olmak yerine, geleceği anlaşılabilecek bir şey olarak gören mütevazı fütürologlar olarak ilerliyor ve dolasıyla da bu şekilde var ediyoruz.”

Pazartesi, Eylül 26, 2022

SIKKIN BUMERANG İLE BIKKIN BUMERANG

-Hep aynı yere dönmekten sıkıldım.

-Daha ne istiyorsun, mükemmel atılmışsın işte. Bense dönemedim. Hoppaydım. Sürtüktüm.

P>İ>S>T

Güçleniyorsun.

Sanmıyorum.

Göreceksin.

Hissetmiyorum.

Benim gibi.

Oluyor.

Daha değil.

Biliyorum.

Sanmıyorum.

Güçleniyorum.

Bitti!

Oldu mu?

Olmadı!

Oldum.

Vazgeçtin.

Hissediyorum.

Pis faşist!

MODEM

Bisikletle işe gitmek kadar saçma bir şey duymadım.

Neden işe gidiyorsun, bisikleti neden buna alet ediyorsun!

Hayatının merkezi neden bir başka şey!

Kusura bakmayın benim hayatım da bu:

Pazar, Eylül 25, 2022

BİR GARİP UÇMUŞ DİYELER

-Hepimiz süper kahramanız neden sana diş geçiremiyoruz?

-Evet, yanında hilkat garibesi gibi kalıyoruz…

-Kes… Gördüğünüz gibi işte: Yazının gücü. Tamam, konuşun.

-Bizimkiler de yazar! İsteseler yazarlar.

-Akıllı çocuklar. Okumuşlardır beni. Sağım pistir.

-Evet, biz de okuduk! Girmezler böyle bir düelloya...

-Bir nevi intihar…

-Peki, sen bizi yazsan?

-Ben kendimi yazıyorum. Sizinki yine kurgu olur. Yazarlarınıza esas o zaman ayıp olur. Hem uzatmayın. Kader… Uçturup gidin işte.

Cumartesi, Eylül 24, 2022

ARŞİMET AMCA

Çalış durma!

Dayanak noktası: Nütopya

Yeterli uzunlukta kaldıraç: Sotori.

İYİ BİR OYUNCU

Geldiğinde herkese kazandırandır. Mesela sahanın hatalı olduğunu söyleyerek.

ÖD (Ölüedebiyat Dergisi)

Gönderin yazılarınızı ama satır satır silinir okurken beğenmediğimizde. Ve sizdeki orijinal kopyası da, aynı anda. Aklınızda kalanlar kalır, yine yazabilirsiniz, o zaman gönderirsiniz, okuruz.

Kopartmak için çıkarıyoruz bu dergiyi, biliyorsunuz.

İlk aklımıza gelen adı anlamazlar diye değiştirdik, nasıl bulurdunuz: KEDİ (Korku Edebiyatı Dergisi İ)

Cuma, Eylül 23, 2022

HOCALARIN SONUNCUSU

Dünyadaki herkese soruldu: Ustam, hocam dediğiniz kişi kim? Yaşayan birisi yalnız.

Köyde yalnız yaşayan birisi çıktı açık farkla birinci hoca seçilen yazarın hocası…

Birinci hoca onu seçmeseydi. Sıralamanın en altlarındaki kimsenin seçmediği insanlardan biri olacaktı.

-Kızdı mı size peki, pek bilinmek istemiyor gibi gözüküyor?

-Kızabilirdi: Onu ustam kabul etmem aslında büyük ayıp… Ama kıskandı: O kimseyi seçmemiş…

-Yaşamayanlardan da mı?

-Sanmam.

-Peki neden o?

-Bilsem!

-Neden ayıp?

-Benim ikinci seçilenle aramdaki o büyük fark, onun hiç oy almayanlarla arasındaki o 1 büyük farktan çıkma hep.

-O olmasa ne yapardınız?

-O olmasa ne yapardım!

-Okuyucularımıza son söylemek istedikleriniz?

-Onun lafı: Ölüler kimi seçerdi acaba?