BÖLÜM 1: M.S. 2000
SÖZÜM MECLİSTEN İÇERİ
ROMANIM HAYAT
SİYAH ATLI PRENS
SÖZÜM MECLİSTEN İÇERİ
ROMANIM HAYAT
SİYAH ATLI PRENS
BÖLÜM 1.5: BEYAZ ATLI PRENS
BÖLÜM 2: M.S. 2015
HALK ÇIPLAK
PRENSEST
FİREZOF
TANRIM BENİ BAŞTAN MURAT
GÜNAH ÇIKARMA SOFRASI
HALK ÇIPLAK (HOMO RAPIENS)
HALK ÇIPLAK
PRENSEST
FİREZOF
TANRIM BENİ BAŞTAN MURAT
GÜNAH ÇIKARMA SOFRASI
HALK ÇIPLAK (HOMO RAPIENS)
SON
SON’DAN ÖNCE: BİR FIKRA
SON: DÜNYALIĞIMI YAPTIM
SON’DAN SONRA: BİR RÜYA
SON’DAN ÖNCE: BİR FIKRA
SON: DÜNYALIĞIMI YAPTIM
SON’DAN SONRA: BİR RÜYA
8. BASIM İÇİN SON SÖZ
58. BASIM İÇİN SON SÖZ (ADEM GERİ ÇAĞRILDI)
158. BASIM İÇİN SON SÖZ (DERİN İYİLİK)
200. BASIM İÇİN SON SÖZ (ÖLÜM KİTABI )
220. BASIM İÇİN SON SÖZ (KİM ÖLE, KİM KÖLE)
220. BASIM İÇİN SON SÖZ (KİM ÖLE, KİM KÖLE)
250. BASIM İÇİN SON SÖZ (NEREDEYSE ÖLÜ SAYILIRSIN, NASIL BİR DUYGU?)
NÜTOPYA
İnsanlar erkekler ve kadınlar diye değil dâhiler ve doğallar diye ikiye ayrılır. Erkek dâhiliğe, kadın doğallığa yatkındır. Kötüler bunu beceremeyenlerden çıkar.
BÖLÜM 0:
İĞRETİ ÖĞRETİ
Öbür dünyada aşağı yukarı 100 sene yaşamış bir adam anlatıcıdır. Kafası karışık gözükür, ama bir dâhinin kafa karışıklığı gibidir bu. Hayatını hatırlamıyordur. Ama hayat konusunda bildikleri çok özeldir. Hayatın ve Tanrının oluşumunu, insan hatalarının oluşumunu, insanların neden beceremediklerini, böyle giderse beceremeyeceklerini anlatır… Bir yazarı vardır yanında, arkasında; bir de şeytan, karşısında; onlarla konuşur, dalga geçer…
Sonraki bölümler, buradaki adamın dünyadaki hayatını anlatıyor diye düşünülebilir.
BÖLÜMLER
M.S. 2000 ve M.S. 2015, aşağı yukarı 15 yıl aralarla yazılan otobiyografik metinler…
SÖZÜM MECLİSTEN İÇERİ ve HALK ÇIPLAK, iki bölüme de giriş metinleridir. Yazar oklarını okuyucuya yönelteceğini açıkça söyler.
“Kutsal olun çünkü ben kutsalım.” diye İncil’den alıntıyla başlayan M.S. 2000’dekiler ben anlatımla, yazarın ağzından anlatılır.
M.S. 2015’dekilerde, yazar-anlatıcı anlattıklarıyla aynı masadadır (PRENSEST’de kadınlarla ve FİREZOF’da erkeklerle), onlara anlatır, onları eleştirir.
TANRIM BENİ BAŞTAN MURAT’da bir kadın, yazılarından ve yaşadıklarından hareketle yazara yazarı anlatır. Sonunda yazar onunla nasıl ayrıldıklarını birleştiklerini ve bunun neden özel olduğunu anlatır.
GÜNAH ÇIKARMA SOFRASI’nda da iki kadın aralarında yazarı konuşurlar, özeleştiriler yapılır, yazarın çocukluğuyla ilgili konulara girilir (yazar bunu kendi anlatamamış, utanmıştır -hem ukala hem utangaçtır) ve konu son günah tespitiyle bağlanır.
SON’da yazar rüyasında öbür dünyadan çağrılır. (Her son bir başlangıçtır.)
BEYAZ ATLI PRENS ise bunların arasında bir ara metindir: “Kurgu bir hikayeden esinlenerek yaşanmıştır.” diye başlar. Yazarın, otobiyografisinin arasında ideal adam (beyaz atlı prens) ve ideal kadın nasıl olabilirdi acaba diye kurguladığı bir anlatıdır; ruh eşi düşüncesi masaya yatırılır: Yusuf İle Züleyha yıllar sonra tekrar karşılaşırlar ama tanımazlar birbirlerini çünkü Züleyha’nın hayatına bir Kerem, bir de Mecnun girmiştir… Yazarın araya girişlerle ve müdahalelerle bunun hikayesini yazmasının hikayesidir. Yazar sonunda yarattığı bir (kadın) kahramanı sever ve onu tanımak için romana da girer…
NÜTOPYA (tüm ütopyaları çıplak bırakıp sınır dışı eden ütopya) Anı-Deneme-Roman türünde sınıflanabilir.
Eleştirel ve sert, ironik ve esprili, erotik ve aforizmik bir dil kullanılır.
Metin, birkaç paragrafta bir, konuyla ilgili başlıklarla, aforizma başlıklarla ilerler…
Gerçek hayat diyalogları ve sanal alem yazışmaları bolcadır. İş hayatı (reklamcılık dünyası ve reklamcılar) gerçek hayat örnekleriyle eleştirilir. Anlatıcı-yazar kendi konumunu sorgular ve kendi eksiklerini de saptamaya, saptatmaya çalışır. Ama temel olarak bir üstten bakışı vardır, tabii bunu da konu eder, okuyucuyla doğrudan konuşarak; neden üstten bakıyorum’un da kitabıdır bu, bir yandan.
Saldırdığı (ve ironik bir dille sardırdığı) iktidar: halktır, sıradan insandır, günlük hayat faşistleridir.
Manifesto niteliğinde bir metin diyebiliriz sanıyorum. Benim için bir çeşit Tutunamayanlar’dır. Benim Tutunamayanlarım diyelim. İnşallah (yıllar içinde) bir Tutunmayanlar eleştirisi olarak da okunur: Çünkü Nütopya’nın yazarı başarılı olduğunu düşünür (kendini küçümsemez, bunalımları vardır ama aciz olduğunu düşünmez), iyimserdir (kötümserliği yerden yere vurur), daha mizahi bir dili vardır (muhtemelen daha zeki olduğundan) ve insana-yaşama çok daha doğal bakan, yan yollara, kaçamaklara sapmayan, mazeretler üretmeyen bir duruşa, tavra –doğuştan- sahiptir.
YENİ BASKILAR İÇİN SON SÖZ’LER.
Nütopya basılmıştır ve okuyan bazı kişiler yazarı ziyarete gelir, uzaylılar bile. Nütopya temelde bir iyilik-kötülük savaşı araştırması olarak düşünülürse, bu sonsözlerde salt iyi’yi yazma üzerine konuşulur… Ve çok temel bir yere bağlanır. Yine edebiyat yapılmış olsa da eserin bütünlüğü daha çok sağlanmıştır ve: belli mi olur, belki gerçek dile getirilmiştir.
https://nutopya1.blogspot.com/
İnsanlar erkekler ve kadınlar diye değil dâhiler ve doğallar diye ikiye ayrılır. Erkek dâhiliğe, kadın doğallığa yatkındır. Kötüler bunu beceremeyenlerden çıkar.
BÖLÜM 0:
İĞRETİ ÖĞRETİ
Öbür dünyada aşağı yukarı 100 sene yaşamış bir adam anlatıcıdır. Kafası karışık gözükür, ama bir dâhinin kafa karışıklığı gibidir bu. Hayatını hatırlamıyordur. Ama hayat konusunda bildikleri çok özeldir. Hayatın ve Tanrının oluşumunu, insan hatalarının oluşumunu, insanların neden beceremediklerini, böyle giderse beceremeyeceklerini anlatır… Bir yazarı vardır yanında, arkasında; bir de şeytan, karşısında; onlarla konuşur, dalga geçer…
Sonraki bölümler, buradaki adamın dünyadaki hayatını anlatıyor diye düşünülebilir.
BÖLÜMLER
M.S. 2000 ve M.S. 2015, aşağı yukarı 15 yıl aralarla yazılan otobiyografik metinler…
SÖZÜM MECLİSTEN İÇERİ ve HALK ÇIPLAK, iki bölüme de giriş metinleridir. Yazar oklarını okuyucuya yönelteceğini açıkça söyler.
“Kutsal olun çünkü ben kutsalım.” diye İncil’den alıntıyla başlayan M.S. 2000’dekiler ben anlatımla, yazarın ağzından anlatılır.
M.S. 2015’dekilerde, yazar-anlatıcı anlattıklarıyla aynı masadadır (PRENSEST’de kadınlarla ve FİREZOF’da erkeklerle), onlara anlatır, onları eleştirir.
TANRIM BENİ BAŞTAN MURAT’da bir kadın, yazılarından ve yaşadıklarından hareketle yazara yazarı anlatır. Sonunda yazar onunla nasıl ayrıldıklarını birleştiklerini ve bunun neden özel olduğunu anlatır.
GÜNAH ÇIKARMA SOFRASI’nda da iki kadın aralarında yazarı konuşurlar, özeleştiriler yapılır, yazarın çocukluğuyla ilgili konulara girilir (yazar bunu kendi anlatamamış, utanmıştır -hem ukala hem utangaçtır) ve konu son günah tespitiyle bağlanır.
SON’da yazar rüyasında öbür dünyadan çağrılır. (Her son bir başlangıçtır.)
BEYAZ ATLI PRENS ise bunların arasında bir ara metindir: “Kurgu bir hikayeden esinlenerek yaşanmıştır.” diye başlar. Yazarın, otobiyografisinin arasında ideal adam (beyaz atlı prens) ve ideal kadın nasıl olabilirdi acaba diye kurguladığı bir anlatıdır; ruh eşi düşüncesi masaya yatırılır: Yusuf İle Züleyha yıllar sonra tekrar karşılaşırlar ama tanımazlar birbirlerini çünkü Züleyha’nın hayatına bir Kerem, bir de Mecnun girmiştir… Yazarın araya girişlerle ve müdahalelerle bunun hikayesini yazmasının hikayesidir. Yazar sonunda yarattığı bir (kadın) kahramanı sever ve onu tanımak için romana da girer…
NÜTOPYA (tüm ütopyaları çıplak bırakıp sınır dışı eden ütopya) Anı-Deneme-Roman türünde sınıflanabilir.
Eleştirel ve sert, ironik ve esprili, erotik ve aforizmik bir dil kullanılır.
Metin, birkaç paragrafta bir, konuyla ilgili başlıklarla, aforizma başlıklarla ilerler…
Gerçek hayat diyalogları ve sanal alem yazışmaları bolcadır. İş hayatı (reklamcılık dünyası ve reklamcılar) gerçek hayat örnekleriyle eleştirilir. Anlatıcı-yazar kendi konumunu sorgular ve kendi eksiklerini de saptamaya, saptatmaya çalışır. Ama temel olarak bir üstten bakışı vardır, tabii bunu da konu eder, okuyucuyla doğrudan konuşarak; neden üstten bakıyorum’un da kitabıdır bu, bir yandan.
Saldırdığı (ve ironik bir dille sardırdığı) iktidar: halktır, sıradan insandır, günlük hayat faşistleridir.
Manifesto niteliğinde bir metin diyebiliriz sanıyorum. Benim için bir çeşit Tutunamayanlar’dır. Benim Tutunamayanlarım diyelim. İnşallah (yıllar içinde) bir Tutunmayanlar eleştirisi olarak da okunur: Çünkü Nütopya’nın yazarı başarılı olduğunu düşünür (kendini küçümsemez, bunalımları vardır ama aciz olduğunu düşünmez), iyimserdir (kötümserliği yerden yere vurur), daha mizahi bir dili vardır (muhtemelen daha zeki olduğundan) ve insana-yaşama çok daha doğal bakan, yan yollara, kaçamaklara sapmayan, mazeretler üretmeyen bir duruşa, tavra –doğuştan- sahiptir.
YENİ BASKILAR İÇİN SON SÖZ’LER.
Nütopya basılmıştır ve okuyan bazı kişiler yazarı ziyarete gelir, uzaylılar bile. Nütopya temelde bir iyilik-kötülük savaşı araştırması olarak düşünülürse, bu sonsözlerde salt iyi’yi yazma üzerine konuşulur… Ve çok temel bir yere bağlanır. Yine edebiyat yapılmış olsa da eserin bütünlüğü daha çok sağlanmıştır ve: belli mi olur, belki gerçek dile getirilmiştir.
https://nutopya1.blogspot.com/
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder