Pazar, Temmuz 31, 2022

FAKAT SADECE CEBİN ISLAK

“Gerçek, insanın cebine sokabildiği bir kristal değil, fakat içine düştüğü sonsuz bir sıvıdır.” Musil / Niteliksiz A.

DEN

Bekliyorum öyle

bir vakitte gel ki

yerin dibine geçti ayıp

olur artık eleştirmek

den.



(Den güzel güldü öyle bitirdim.)

FAZLA

Hata yapmışım

Başkasını buldun olmadı dönüyorsun.

Başkası yok. Seni bırakmak hataymış.

Nasıl anladın.

Başkasıyla değil.

İnandım. İnandırman gerek.

Nasıl inandırabilirim.

Zamanla. Hem tanışın, hoşlandığım kadın.

Sevgili misiniz?

Yok canım, sevgilisi var. İlk şimdi belli ediyorum, sağ ol.

Sevgilim yok.

Benden hoşlanmayabilir.

Hoşlanıyorum.

Ondan fazla olmamı sorun ediyordur.

Etmiyorum. Bana bak.

Ben de etmiyorum.

Neyi.

Ondan hoşlanmanı. Bana bak.

Fazla oldum.

BASAMUCK

Yolda bir basamak görüyorsun. Merdivensiz bir basamak.

Geçiyorsun kalıyor. Aklın. Bir basamak. Büyük aklın bir basamağı olarak.

Daha önce hiç bir basamak daha görmedin mi başka.

2

-Aynı şeyi yapıp farklı sonuçlar bekliyorsun!

-Yoo hep aynı şeyi bekliyorum: Farklı sonuçlar…



(Farklı şeyler yapıp aynı sonucu bekleyen bir ikizim var.)

Cumartesi, Temmuz 30, 2022

BİR

Aşağıdakilerden hangisidir?

2+2… 3+3… 9+7… 8+1… E…

İNSANLAR


 

ARTHÜR



Var olmadığı yerden nasıl da karavana atlıyordur tanrının terkisine: Sadece şu lafımı düzeltmek için olsa bile, tanrım ne olur, gidebilsem tekrar hayatın kendisine.

Cuma, Temmuz 29, 2022

ÖLÜNÜN ARKASINDAN ÇALMAK!

Geçmiş olsun Trük duyarlı halkı! Seneye haftasını düzenlersiniz. Ölmeden yapsaydınız ya. Adam da görseydi. Nasıl bir sipürütüel halksınız, ölsün de övelim, hayaletini sevelim! Siz ruh fakirisiniz inşallah ekmek bulamaz ölürsünüz! Tarihte örneğini görmediniz ya siz devrim yapsanız ayıp olur tarihe! PR şirketleri bu işe el atsın para da kazanırlar; ucuz kapitalist kafanız ancak bunu anlar, sonra da oturur belki bir düzgün gelenek.

SONRADAN GÖRME

Fikri değil dayanıklılığını test ettiğine göre akıllı olmaktan çok uzun yaşamak istiyorsun.

Salı, Temmuz 26, 2022

DEMİR

-Emirlerime neden uymuyorsun!

-Emirleriniz benim için duadır.

PİANO

Aynı şeyi yapıp farklı sonuçlar bekliyorsan aynı şeyi yapmıyorsundur.

AVA ÜÇ GİDİLMEZ, İKİ DÖNER!


Dört gittik biz, tek döndük. Böyle diyorum çünkü onları da içeriyordum. Ayrılan parçanın bütünün kendisi de olduğunu biraz geç anladılar. Size de olabilir olmamışsa ya da fark etmemişseniz: Ormanda debeleniyorsunuz… Bakın bakalım daha; hayat nelere debe.

Pazartesi, Temmuz 25, 2022

MENEMEN VE MEVLANA

-Menemen yapmayı öğren bak…

-Ben aşçıyım!

(Mevlana oku demişti de biri.)


.........

“Gönder de okuyalım.”

Diyelim lokantanız var, ve arkadaşınızın çok kötü ya da sıradan yemekler yediğini düşünüyorsunuz, internet paylaşımlarından. Dostça belirtiyorsunuz bunu ve benim iyi bir lokantam var diyorsunuz, haberin olsun. Arkadaşınız da size diyor ki, gönder de tadalım…

FİLOZOF HİLELERİ

dedektifinkinden daha kötü temellerden doğar (kompleksler, delilik) ve daha kötü bir yere yönelir (bencillik, tek adamlık).


“-Evet. Ve yine de bana öyle geliyor ki, benim sizin yaptığınız işle karşılaştırıldığında bir iki önemli avantajım var profesör. Teorilerim için çoğunlukla kanıttan yoksun olabilirim. Fakat her zaman bir şüpheliyi itiraf etmesi için kandırmam mümkün. Ve bazen, bundan da kötüsü.

-Filozofların da entelektüel hileleri vardır. Fakat yine de görüşünüze katılıyorum.”

Philip Kerr / Felsefi Bir Soruşturma

YAZMASAM

deli olacaktım.

Yazdım akıllı oldum.

Size de dilerdim sait bey ama. Ve dilerim okurlarınıza.

Benim okurlarım okudum aptal oldum diyorlar anca.

10 YAZAR AJANI, 10 YAZAR KAŞARI

Dürüst insanlarla çalışsam insanların en fazla yüzde 20’sine hitap ederim. Dürüst olmayan inşanlarla da çalışmam gerekiyor! Ama onları –ırklarını- zaten yazdığım için beni reddediyorlar, korktuklarından! (Üstten bakış süsü vererek:)

Cumartesi, Temmuz 23, 2022

YIRTMAÇ

Soldansa normal kadın, sağdansa lezbiyen.

KADİR MEHMET ŞİNAS

Kitabınızla ilgili yazı yazmış biri için:

Dostum, arkadaşım, çok sevgili vs demek uygun kaçmaz.

Değerli eleştirmen vs demek uygun kaçmaz.

Derinlikli bir eleştiri yapmış vs demek uygun kaçmaz.

Daha yeni, yaşıtım çok bilinen bir türk (kadın) yazarın söyleşi kitabını okumuştum, Can Yayınlarından. Bir yazar onu aramış ve yazısı için teşekkür etmiş. Anlayamadım neden teşekkür etti diyor… Sonra neden bazı yazarların ona küstüğünü anlamış; kitabıyla ilgili yazıları çıktında onları aramamış…

Uygun olan budur.

AV BÜYÜRKEN UYUYAMAM

-Kötü görüküyorsun… Yo, iyi gözüküyorsun ama suratın kötü. Asık.

-Asamadım metni, sallandıramadım…

Bugün sallandıracağımın ibareleri (izleri) belirdi. Mesela şöyle başlayabilir:

AVA ÜÇ KİŞİ GİDİLMEZ, İKİ KİŞİ DÖNER.

Biz dört gittik, kaç döndük, bilin bakalım.

Diğerleri avda kaldı.

Sağmıştım diğerlerini. Başımdan sağmıştım yani. Savmak, pardon, savmak.

Ayrılan parça bütünün kendisi de olduğundan aynı zamanda... (tamamla) (Üçgen içinde üçgenler.)

Ava giden avlanır. (Aş, geç.)

Not: Sizi kıskanıyorum yaaa

Cuma, Temmuz 22, 2022

OMELAS’A DÖNENLER

(Ursula K(adın) Le Guin’in öyküsü: Omelas’ı Bırakıp Gidenler. Mutlu toplum huzurlu değildir. Tüm mutluluk bir çocuğun hapis tutulmasıyla sağlanır, bedel budur. Herkes bilir, uyar. Bazılarının ise içlerine sindiremediği anlaşılır yavaş yavaş, teker teker kenti terk edip gitmeleriyle biter öykü.)

-İş işten geçmiştir. Çocuk ölmüş ya da iğdiş olmuştur. Bilgelik falan kalmamıştır. Evet, çocuk bilgedir. İyi toplumu daha iyi yapacaktır. Ama ne denir, bilinir: Daha iyi, iyinin düşmanıdır. (Ruh zincirinde güçsüz halka olmaz diyecek güçlü adam büyüyememiş, bu lafı halka diyememiştir.)

Seçkin, palavradır. Seçilmiş, gerçektir. Her zaman önceden seçilmiştir, öyle doğar. Seçmezsen, ne seçkin olabilirsin, ne de seçiciyim diyebilirsin. Eleyicisin sadece. Eleyemeyenleri yönetirsin.

-Daha iyi ifade edilemezdi! Anlamazdım çünkü…

-Üstten bakış demeyecek misin…

-Üstten barış. İçinden çıkabilirsem. Üstüme gelme.

(Bir de şu var: Çocuk Hitler’dir.)



Şöyle bir seçicilik-eleyicilik öyküsü de var:

Sotori Tavlasında rakip müttefiktir. Kendini feda eder senin için. Siyah Beyaz için. Birlikte kazanırsınız. (Sotori Tavlası diye girerseniz anlatımını ve youtube gösterimini bulabilirsiniz, 2023’de paylaşmıştım.)

Bir çocuğunu feda edip diğerini (ikizler) ve annesini kurtaran baba. (Anne hepimizin ölmesini tercih eder diyor Kurt Vonnegut.)

Çocuk Hitler varsa neden ordan devam etmeyelim. Ölen ikiz kötüymüş. Yaşayan ikizi kurtarmak doğru hamle olmuş. Anne buna ne der? Bu, erkeğin vereceği karar mıdır?

Yin Jang için İğreti Öğreti’de demiştim: Her iyinin içinde bir kötü, her kötünün içinde biri iyi varsa, tüm bu akıl yürütme neyin içinde peki; o iyi mi, kötü mü… Bence kötü. İğreti Öğreti Nütopya’nın biriciğidir. 5 bölümden hangisinden bahsediyorsam o biriciktir. www.nutopya1.blogspot.com

Nütopya’ya geri dönenler. Mi olmalı bu yazının adı… (Geri demek istiyor insan, vurgu oluyor.) Omelas’tan Nütopya’ya dönenler olsun bari. Rica ederim.

Sotori Tavlası’nı da unutmadan: Sanat Sotori içindir. (Sotori, Sotori tarzı aydınlanma demektir. Mağaradan çıkamamışlar için.)

Perşembe, Temmuz 21, 2022

HEPİMİZ


 

DEDİKODU


 

SİNEM

Sinemayı severim, hem boş vakit geçirtir, hem de beceriksiz edebiyatçıları işimden uzak tutar.

Çarşamba, Temmuz 20, 2022

365 HAVVA

Hamilesin. Hamile kaldın dün gece. Giderek akıllandığını hissediyorsun. İyi bir insan oluyorsun. Olabileceğin kadar olacaksın. Olabileceğin kadar mutlu… Çocuğun doğunca o da. 24 saat bitince ayrılacağız ve içinde gelen yere git. Kötülük sana dokunamaz. Hasta hiç olmayacaksın. Kaza geçirmen mümkün değil hissedeceksin. Para sorunun olmayacak. Herkes sana yardım edecek. İstediğin evi iste alacaklar sana. Para iste verecekler, öyle al istersen istediklerini. Marketteki kasiyer kendi hesabından ödeyecek. Zaten o da, kasiyer ya da sana ev alan, para veren zengin de olabileceği en iyi, en zeki insan olacak senden sona. Yayılacak bu bulunduğun çevreye. Tüm dünyaya yayılacak. Bir yıl boyunca her gün seviştiğim kadınlarla. Dünyanın ne güzel kadınları.

Evet başkaları da var. Her biriniz kendi alanınızı belirleyip orada yaşayacaksınız, bir süre sonra zaten tüm dünya sizin alanınız olacak. 365 Havva’nın. Ve çocuklarınızın.

Böylece olan şu: Kötülük köşeye sıkışıyor. Seyreliyor. Bir nokta haline geliyor. Ama yok olmuyor. (Bana mı öyle geliyor?) Kötü bir şey olacağını hissediyorum. Hepimiz hissediyoruz. (Siz de hissedecek misiniz?) Ve oluyor. Ne olduğunu bilmiyorum. Ve başka bir dünyada uyanıyorum. Bu kaçıncı bilmiyorum. Her yeni dünyada geçen seferlerde de bunu araştırdım mı bilmiyorum, ama burada araştıracağım, diye düşünüyorum…

Belki de o, kötülük değildir. Zirvedir. Herkes nasıl en iyi haline gelince orada duruyorsa, dünya da en iyi haline gelince duruyordur orada. Sadece durmaktır. Bir nokta dediğim belki de cümlenin, metnin son noktasıdır. Patlayıp yayılmasından, her şeyi bozmasından korkuyorum ama belki de sadece yok oluyordur. Yok. Belki de kötü hissetmemeliyim. Belki de kötülük budur.

Sevişmek mi istiyorsun ayrılmadan, çapkın.

ANAYIM BEN ANA!

CV’sini getir çocuğunun. Ne eğitimsiz tecrübesiz kadınsın! Uzaydan mı getiriyorlar faşistleri, senin gibi anaları.

SEV DANDİĞİ

Gençler yaşlı. Nasıl olsunlar ki, ana-babaları yazdığım gibiydi Nütopya’da. 

Sinağrit baba amma atıp tutar di mi kendini avlayacak balıkçılarla ilgili. Sonu monu, felsefesi melsefesi de olmamıştır hikayenin. Türkiye’ye yakışır aslında o yüzden. Ama bu yüzden, bilinçle, sevmez Türkiye onu. Sev dendiği için sever.

Salı, Temmuz 19, 2022

GÜDÜK

-Ben senden iyiyim…

-Sen benim gençliğimsin, güdük kalmak mı istiyorsun!

HAFİFİ

Silerken size sileyim istedim. Öldükten sonra her şeyin yok olacağını söylüyor, bir açıdan doğru. Ama yıldız ve gece kalmayacak dedikten sonra diğerleri biraz hafifi kalıyor. Sonlarda olsaymış olurmuş:

“Tek bir yıldız kalmayacak gecede. Gece kalmayacak. Ben öleceğim ve benimle birlikte dayanılmaz evrenin ağırlığı da. Piramitleri sileceğim, madalyonları, kıtaları ve yüzleri. Geçmişin birikimlerini sileceğim. Toz edeceğim tarihi, tozun tozu. Son kuşu işitiyorum. Hiç kimseye hiçliği bırakıyorum.” BORGES

DÜSTUR

Dünya düzdür deyip gerçekten inanıyorsan herkes dinler savunmanı. Dünya yuvarlaktır deyip savunacağına tribünlere oynuyorsan engizisyona kadar gider işin sonu.

CİHAZ

İnsan ruhu kusursuz bir cihazdır, en küçük adaletsizliği bile en küçük dokunuşla algılayabilir.

EJDERİYA

-Ejderiyayı öldürdüğüne göre kızımla evlenebilirsin evladım.

-Ben görevimi yaptım sadece…

-Evlilik de bir görev!

ENFLASYON

Ruhunu satsana bana ama porsiyonu küçült.

BORGES

“Borges başlangıçta metaforları sıklıkla kullandığını ama daha sonra ise dilin sadeleşmesi gerektiğine inandığını söyler. Deniz diyeceğine balinanın yolu; gemi diyeceğine denizin kısrağı demek ne anlamsız. Daha sonra dile âşık oldum; metaforları kullanmaktan vaz geçtim, der.”

Ölümünden sonra verdiği röportajlarında da Tanrıya inanıyorum demiş.

KARA ROMAN

Dert anlatmak isteyen arkadaşlarıma dediklerime benziyor (suçlunun kendileri çıktığı da çok oldu):

“’Kara roman’ın dedektifleri, cinayetin karşısına; onu kapalı bir mekânda çözümlenmesi gereken bir mantık sorunu olarak değil; denetlenemez, ne olduğu ve olacağı saptanamaz bir şiddetin kendini ortaya koyuşu sayarak çıkarlar. Bu dedektifler her şeyin para gücüne bağımlı olduğu bir ortamda ahlaki olarak savunulabilir bir tutum sürdürmeye çalışırlar ve çoğu zaman da gerçeği ortaya çıkardıklarında müşterileri mutluluktan havalara uçmaz.”

Pazartesi, Temmuz 18, 2022

SOTORİ SAKİNLİĞİ

Ne alaka dedim!

Bir internet grubu kurmuşlar. Bir şekilde birbirlerini bulmuşlar, üç beş şekilde. Sen beni aradın, hayır sen beni aradın diye nedense başarıyı değil sorumluluğu birbirine atmaya çalışan 3 kişiden sonra diğerleri de haberdar olup katılmış. Ordan burdan. Bir süredir yazışıyorlarmış. Sonra buluşma fikri çıkmış. Sosyalleşme amaçlı olarak da kabul görmüş. Ama hep bir yerde tıkanıyorlarmış. Kadınların da olduğu bir erkek grubu. Kadınlar bir kere yüz vermemişler erkeklere, neden burda olduklarını hatırlatan hep kadınlarmış. Erkekler olayı iş konuşmaya, maç izlemeye falan indirgediklerinde, niye toplandıklarını hatırlatan hep kadınlarmış. Erkekleri yola getiren…

Böylece, adını vermeyeceğim, casusun bana ulaşmasıyla haberdar oldum bu durumdan. Herkeste bir seni davet etme hissi, durumu, olgunluğu, özverisi, artık ne denirse, oluştu dedi. İlginçtir, erkekti. Kadınlar bu konuları beceremezler, zaten cinsel amaçlı olduğunu düşünürdüm, erkek iyidir. Mata Hari’ye de yüz vermemiştim zamanında.

Gidecektim. Bir çatı katında Beyoğlu’nda. Üç yol ağzı manzaralı. Haliç, Boğaz girişi ve arkalarda Marmara’da Adalar.

8 kişi kadar olacaklar. Önce tanışmalar, yeniden tanışmalar, hoş sohbetler. Neler yaptınlar, üstü kapalı övünmeler, altı açık alçak gönüllülükler… Biraz içkinin ardından yükselmeler, sen bana neler yaptınlar… Uyarılmalar, gecenin amacının hatırlatılması, bir arbedeye sebebiyet verilmemesi…

İtiraflar, günah çıkartmalar. (Burayı doldur. Uzatma, 8 kişiyle sınırla. En fazla 12.)

Ben yükseliyorum, aralarından göğe doğru, süperman gibi, ya da iron man, ama yavaş yavaş, olay tersine döndüğünde. Kimin ön ayak olacağını da biliyorum, ona katılacak olan ikinciyi de. Azılı iki kişi. Onlar gider tersine biz gidelim mErsin’e. Her şeyin tersini düşünerek kendini göstermeye çalışan, bunun doğru yapılmadığında ancak bir çocukluk hastalığı olarak kalması gerektiğini anlamamış iki kişi. Kızamık ya da suçiçeği. Bendeniz yükseliyor hiçbir laf etmeden. Kınalı, Burgaz, Heybeli… Diğerlerinin onları bazen sesli, bazen dürtlü, bazen fısıltılarla uyarmasıyla aralarına iniyorum. Yükseliyorum, iniyorum. Yükselmemi anlıyorlar, inmelerimi anlamıyorlar. Kibarım, sakinim, bak başlık bile yaptım. Ve sonuç hep tatlıya bağlanacak.

Ama sonuç hep tatlıya bağlanacak.

Casus anlattı, ben de bu olacakları anlattım. Böyle sık sık buluşalım demeler.

Gözlerimin dışına baktı. Bu bir tuzak mı dedim. Kesinlikle değil dedi. Zaman gerek tabii, diye de ekledi. Tuzaksa gömeceğimi bilmiyor olamazlar dedim. Dedi.

Benim zamanım bol dedim. Daha var. Ama onların o kadar olacağını sanmıyorum.

Gitmedim.

Bence birisi ölsün, öyle geleyim dedim. Onun yerine. Nasılsa yükseleceğim ya…

PEŞİN

Geçmişteki en kötü günlerini hatırla. Şimdi bana kötülük yaptığın için çektin o acıları.

YA-ZAR

Hepsi insan olarak başlar, beceremeyince yazar olurlar.

BİLİMSEL BİLGİ


Zavallı adam ya, nasıl korkak yazmış. Yayınlatabildiğine şükretmiştir.

Bilimsel bilgi: Yeryüzünün dörtte üçü kitap bataklığıdır.

AA

Akıl, kendinden akıllıyı kavramaktır. O zaman çünkü, ahlakı da kavramıştır.

PİST

Yazar post modern olamaz, okur olabilir diye düşünüyorum. Tabii hang okur! (Hang: sallandırmak, kaba tabiriyle asmak.) Ortadan başlıyorum her kitabı okumaya. Ortasında araştırıp bulduğum bir yerden. Sonra biraz başa gidiyorum ve sona. Sayfa sıralamamı not alıp okuduğum kitap diye yayınlıyorum. Başını okumamış bile olabilirim. Sonunu da hani sanki bitirmiş olmak için. Veee post modern okurum işte. Yazar düşsün peşime…

Cumartesi, Temmuz 16, 2022

FALCI

-Neden ölmeden önce hep size geliyorlar?

-Bir çekiciliğim var demek ki, o sokağa değil de bu sokağa giriyorlar. Falcı levhasını görünce de giriyorlar.

-Neden falcı yazıyor?

-Ne yazsın, Azrail mi!

-Öleceklerini görüyorsunuz.

-Herkes bilir bunu.

-Ama zamanlama manidar.

-Bence kendi kendilerine yapıyorlar.

-İntihar yani.

-Nasıl öleceklerini görmüyorum… Soldan yürü demiştim birine. Piyano düşmüş kafasına. Yukarı bak dedim diğerine, çukurda bulmuşlar. Yukardan bak dediğim, evet, o intihar olabilir. Eğlence olsun diye haberlerden takip ediyorum.

-Eğlence mi! Sizi tutuklayabilirim. Bunlar itiraf.

-Burda tutukluyum zaten. Dışarı çıkarsam daha çok kişi ölür. Hem daha önce de yaptım bu itirafları, ilk gelen dedektif sen misin sanmıştın…

-Burayı kapatmalıyız o zaman.

-Bunu başkasına söyle o zaman, ölmeden.

-Seni vurabilirim.

-Beni vur dersem nasıl öleceğini görmüş olursun…

-Burda ölürsem daha kolay bulurlar seni.

-Ve daha çok ölürler. Köşeyi dönünce yap.

KOMPLEKS

-Aşağılık kompleksi olana bastım… Kaybedeceği yok.

-Unut o parayı! Üstünlük kompleksi olanın kaybedeceği çok…

-Beni dinleseydin, ben yanılmam.

-Dinle dostum: Ben yanılabilirim, ama yenilmem…

Cuma, Temmuz 15, 2022

YARATICI YAZARLIK DERSLERİ: Bir öykü kurmak istiyorsanız, bir öykü kurmalısınız!

Yapboz ile ilgili bir şey yazmak istiyordum çok kolaymış aslında. Diğer parçalar yerli yerinde ve tek parça eksikken o parça gelecek ama uyumsuz. Yine de boş yere geçecek ve diğerleri ona göre şekil değiştirecek.

Bu parça erkek olsun dediğim anda çözüldü. Adem ile Havva hikayesine bağlanacak. Bir parça daha eksik olacak, o da kadın.

Adem’i kabul etmiyor diğer erkekler, kadınlara kendileri sahip kalmak için. Ama Adem geliyor ve uyumsuz da olsa yerleşiyor. Eğreti duruyor biraz ama karizmatik. Bir şey yapamıyorlar, güçlü. Kadınlar zaten baştan çekici buldukları Adem‘e göre şekil değiştirince erkeklerin de şekli değişiyor.

Bariz olmalı artık: Kadın hareketi olsun; olmasın demiyoruz ama lidersiz olmaz. Lider de her zaman erkektir. Ancak toy ve aptal bir çocuk geleneği reddeder. Bazı şeyler, en önemliler, öyle gelmiş öyle gider. Siz ayrıntıları değiştirirsiniz ancak. Gördüğünüz gibi kadınlar da değişince erkekleri değiştiriyorlar. İkinci, üçüncü sınıf her insan birinci sınıf birini bulmalı. Bu alan içinde yap sen yine bencilliğini, senden mükemmel olmanı bekleyen yok. Her şeyin en iyisine layık falan değilsin Kezban...

Adem yerine kurulup sonra iyice yerleştiğinde, artık erkekler bunla arkadaş oluyor, kadınlarla da aşna fişna… Hayat, yanlış düzenlenmiş hayat, Adem’e göre doğru düzenleniyor. Havva da sağlaması. O geldiğinde son yanlışlar da düzeliyor ve mükemmellik sağlanıyor.

Ya da şöyle olsun: Adem’i kabul edemesin gerzek erkekler ve içleri gitse de sarsak kadınlar. Adem çıksın tek başına dursun. Havva gelip ona bitişsin. Bu birliktelik boşlukta da olsa yapbozdan daha uyumlu, daha mükemmel. Böylece yapbozu terk edip onlara yanaşsınlar diğerleri, erkekler ve kadınlar, yavaş yavaş.

Ebeveyn bencilliği ve otoritesi olmadan, çocukların ve torunların temelsiz ve cahil isyankarlıkları olmadan doğruya uyumu… Yenilik olsun diye yenilik yok. (Düz Devrimciler demiştim). Çocuklara da devrim adını vermeyin artık, kimse buna mecbur değil. Sevgi verin.

Yapbozun, artık eski yapbozun, zemini ve çerçevesi bomboş kalsın öyle. Artık ilginç olmayan bir oyun gibi satılmayacak, dükkanda. Ancak, işte o vintage yapboz diye, kırtıpil hamdi diye, müzede.

Satranç tahtasını yenik diye terk eden ilk şahın peşinden gelen diğer taşlar. İlk gelen de rakip Kraliçe (Vezir) olsun.

ÜTOPİK

-Twitter’da frend topik olayım diyorum

-Kaç arkadaşın var ki senin

-Üç… baba oğul ruh ül kudüs

-Beş etti.

-Harflere de ayırabilirim. On sekiz eder.

-Eden bulur.

-b a b a o ğ u l r u h ü l k u d ü s v e e d e n.

-V e sayılmaz…

CEĞENNEM



Abazan ötesi, eline kadın eli değmemiş adamların kadın tacizi ile bunun gibi etrafı kadın kaynayan adamların tacizi eş değer değildir. Cehennemde yazarlar nasıl politikacıların ayağını yıkayacaksa (mesela) Cihagirdekiler de Fatihtekilerin ayağını yıkayacak.

KAFA

Gazeteci kafası ile edebiyatçı kafasının alt-üst ilişkisi kurması gerektiğini algılayamayan gazeteci ile edebiyatçı ukala-güdük ilişkisi kurabilir.

YIRT DIŞI


Sen hiç yurt dışına çıkmadın mı ne tuhaf diyen mutsuz birkaç kaltağı hatırlatıyor bu klip bana. Burdaki kadın en azından daha dürüst. Şarkıdaki en şaşırtıcı yan olan (sözsüz devam edecek sanırken yarısından sonra giren vokal) kadar şaşırmamışlardır o kaltaklar dünyayı gezip de. Şaşırmak için illa büyük şeyler.

(Nütopya sonrası metinlerde dilin değişiyor-bozuluyor olmasına dikkat eden çıktı mı acaba; bilerek; çünkü dünyadan uzaklaşıyorum giderek…)

(I Will Possess Your Heart / Death Cab for Cutie

ÜSTÜN IRK

Adam üstün ırk olduğunu savunuyor. Dikkat ediyorum: Babasıyla sorunlu. Kötülüyor onu. O zaman diyorum, sizin ırk notunuz yüzde elli. Baban kötü, sen iyiysen. Ortalama bir ırksınız en fazla. Evlatlık mısın yoksa?

EVE-REST

Ben yaptım siz de yapın diyemediğim için özel (ü40254s7bgst89*1ügxcdssd7n) görüyorum yazarlığımı.

Çarşamba, Temmuz 13, 2022

KILL YOUR İLKEL

-Usta bak suyun üzerinde yürümeyi becerebiliyorum.

-Peki bundan vazgeçmeyi becerebilecek misin…


Öğrenci bir yıl sonra peşinde 1000 müridi ile gelmiş yine dere kenarında taş sektiren ustasının yanına.

Ona şöyle muzipçe bir göz kırptıktan sonra yürümüş yine gölün üzerinde. Müritleri de peşinden.

Gölün ortasına geldiklerinde (çünkü 1000 müridin de göle tam olarak sığmaları gerekiyormuş) müritlerine ve son sektirdiği taş ayaklarının dibine kadar gelmiş ustasına dönerek seslenmiş.

Ne dediğini duymadım ama müritler hep birlikte hareket etmişler, batmışlar suya.

Müritler hâlâ yürüdüklerini sandıklarından doğal olarak yüzmeye çalışmamışlar, hepsi boğulmuş, usta su kabarcıklarının üzerinden 4 ya da 5 taş sektirene kadar. Son taşlar öğrenciye kadar ulaşmamış, ustanın dikkatini dağıtmayı başarmış demek.

1000 mürit de öldükten sonra hayaletleri belirmiş suyun yüzeyinde. Bu görüntü daha bir olağan gelmiş ustaya. Hayalet taşlamaya devam etmiş.

Dünyanın her yerine dağılmaları emrini vermiş öğrenci, artık ona usta 2 diyelim. Ya da usta 1000, ustanın daha önce elinden ne kadar öğrenci geçtiğini tahmin edebiliriz ama sayamayız.

Hayalet müritler insanların ölmelerine yardım edeceklermiş artık.

Debelenenleri öldürün demiş usta 1000. Çabalayanlarda kararı size bırakıyorum. Debelenenleri öldürün.

Niye tekrarlamış bilinmiyor, heyecanlanmış olabilir ya da işi bittiğinde bir boşluğa düşmüş. Ustanın son sektirdiği taş ile birlikte müritler havaya karışmış, hava bundan rahatsız olmamış.

Koşarak ustasının yanına gidecek olmuş usta 1000, ama suya düşmüş, yüzerek devam etmek durumunda kalmış böylece (suda koşmak daha ileri bir eğitim gerektirir ya da anlamsızdır).

Aralarında şöyle bir konuşma geçmiş:

-Evrimle konuşacak mısın yine. Yerine geçmemi isteyecektir yine.

-İstediği kadar istesin. İnsan türünü devam ettirmek için bu kadar debelenmeye gerek var mı… Bırak yok olsun. Ya da kurtulsun. Uyum nedir yahu… Bir hayat sadece uyum sağladı diye devam eder mi hiç. Hiç tanrısal değil…

-İşte böyle mürit mürit idare edeceğiz ustam.

-Memur olduk şu hayatta. Taş sektirmek istemiştim oysa ben sadece.

Biraz da olsa sinirlenmiş ustanın son siktirdiği taş gölün uzak karşı kıyısında karaya çıkmış. Ama yerinden kımıldamamış. Bir evrim daha çekemeyeceğiz.

ERKEKLER



30 yaşım öncesini erkekler üzerinden anlatayım diyorum. Nütopya sonrasını yazıyorum ya, bu da öncesi olabilir, arada. İki ad önerim var, kendime:

ÖZEL BİRLİK (Bu beni ifade edecek.)

GÖT KENARLI ÜÇGEN (Bu da dünyadaki tüm .r.sp. çocuklarını.)

SELİN




İlk seyrettiğim türk dizisidir Avrupa Yakası, tekrarlarını tabii, yıllar sonra. Nütopya’nın kim bilir hangi bölümünü yazarken şarap içerek izlerdim anneciğim peynir ve salata getirirdi. Céline ile başlayıp sabah (Louis-Ferdinand olan), Avrupa Yakası ile bitirirdim günü. Nütopya sadece bu gözle de okunacaktır ilerde, afra tafra edebiyatı sona erdiğinde ya da sona erdirmek için özellikle…

HAK

Kesinlikle bir tanrı vardı. Kendi halinde, mütevazı ve söyleneni yapan. Dualar birbirini tutmuyorsa bu onun suçu değildi. Nasrettin’di adı ama sadece karısı haklıydı.

DOĞRU

-Tek bildiğim her şeyi bildiğimdir.

-Oh be Sokrat. Sonunda doğruyu buldun bak.

ÖYLEYSE VARIM

Ne öyleyse

Ne fark eder

Salı, Temmuz 12, 2022

YAPBOZ

Evrim uyum sağlayanın zor oyun alanıdır. Biz temelde ciddi işleri halledip neşeyle seyrederiz.

SEÇİLMİŞ

Bir dolu insan onu seçtiği için seçilmiş biri olduğunu düşünüyordu.

Ben de.

Biraraya geldiğimizde onun denklemi yürümedi.

O beni seçti, ben onu elemedim.

Bunu kabul edemedi.

Biz birbirimize göre değiliz dedi.

Demedim: Ben bu yalanı yemedim, senin de yemediğine eminim.

Hatırladım; kendisi için şunu yazmıştı bir kadın, kendini bilen biri: İdare ederim…

Karşısındakinden beklentisi de şuydu: İdare etsin.

Her yeni insan araştırmalara yeni bir yön verir diye bir metin okumuştum; her insan mı; ne saçma…

Kim o kadar özeldi. O kadar, neye göreydi… Kim, kime göreydi.



Seçilmiş, her zaman önceden seçilmiştir.

HAYAT

Çok entelektüel bir sınavı atlatıp, ahlaki olarak da sert sorgulandıktan sonra girdiğin okulda gayet sade bir hayatla karşılaşman.

GERÇEK

Ben eleştirmem, dinlediğim şeyler bunlar. Sen ve vicdanının söylediler.

Pazar, Temmuz 10, 2022

ŞİMŞEKLER UYANDIRSIN SİZİ YA DA KOMŞU

Sanat (zaten kendisi de kaypak insanlardan oluştuğundan) diktatörlere gerçekten saldıracak kadar ahlaklı olamaz; böylece diktatörleri de kendine gerçekten saldırtacak kadar akıllı yapamaz. Yapsa, gerçekten yıkılacak ve yerine gerçek sanat (gerçek yaşam) filizlendiğinde diktatör falan da zaten bir daha oluşamayacaktır.

Sanat ve diktatörlük (tüm günlük hayat diktatörlüklerini içererek), gerçek karşıt ilişkisi kuramadıklarından kötü düşmanlardır; rakip değil yandaşlardır.

Ne sanattan, ne diktatörlükten bahsetmek anlamlıdır: Diktatörya adlı ülkeden bahsetmek yeterlidir.

Perşembe, Temmuz 07, 2022

LABİRENTİN HERKESİ

Labirente girmeye cesaret edemeyenler dışarıda ayakta bekliyordu. Çıkamayanlar dolanıp duruyorlardı içerde. Yolda rastladım girdiğimde.

Labirentin merkezine ulaştığımda. Biraz bekledim. Bir yıl kadar. Beş on kişi geldi aralıklarla ve hepsi de biraz dinlendikten sonra mutlulukla geri dönmeye yöneldi, arkalarına küçümseyerek baktılar. Soyunma odası gibi bir şey oldu labirentin merkezi. Dışarı sahaya çıkacaklardı sanki mücadelenin ikinci yarısı için.

Vakit yoktu çıkardım nasılsa. Ne yaptığımı bilmiyorum, Meditasyon falan olabilir. Acıkmadığımı anlamışsınızdır.

Bir gün meditasyondan uyandığımda soyunma odası gayet konforlu bir daireye dönüşmüştü, yükselmişti de. Labirentin çepeçevre 180 ya da 360 belki 680 derece tüm koridorları altımdaydı, üstten daha rahat görüyordum çıkış yolunu, karmaşık yollarda dolanan insanları…

Labirent meğer bir mitmiş, piramit.

Çıkmak ve çıkmak farklı anlamdaymışlar.

Zamanla başka çıkanlar oldu. Dışarı çıkabilenler beni anlatmışlar, labirentin sokaklarında sarhoş dolaşanlara da yayılmış. İleri Giden’miş adım. İlk Çıkan diye biri olduğundan bu adı koymuşlar.

Piramidin zirvesinde on kişi falan olduk. Ne yapacağımızı düşünüyor pek konuşmuyorduk. Ben çok girmiyordum düşüncelerine. Sadece biri doğrudan bana bakıyordu. Düşüncelerime de girdi.

Zirvenin burası olduğunu nereden biliyoruz dedi bir zaman sonra.

Demet idi adı, lafı önemli değil. Ve hop yalnızdık yatakta. Dışarı baktığımda biraz daha yükselmiştik. Geride bıraktığımız sekiz kişinin ne yaptığını merak etmiyordu. Aralarından sıyrılsın diye mi gelmişlerdi. “Kimseye mahkum olmanı istemiyorum aralarından seç beni.“ Birkaç günü sevişerek geçirdik. Daha yükselmedik. Fark etmedik.

Bir gün yatağımızda başka bir kadınla uyandık. Onlar birbirine sarılmış gibiydiler ve acaba bu bizi aşağı indirir mi diye kıskandığımı hatırlıyorum. Oysa uyanınca birbirlerini birden fark edip uzaklaştılar. Yeni kadın dışarda ayakta bekleyen insanlardan olduğunu, içeri girmeyi labirentinin ucundan bile geçirmediğini söyledi. Ayakta uyurken kendini burada bulmuş.

Yapı senin etrafına oluşuyor, diye iç geçirdi Demet.

Neden iç geçirdin, dedim.

Ondan değil dedi. Bu kadın da senin marifetin olabilir. Sıkıldın mı benden?

Neva olsun senin adın diyordum tam, rüyamda görmüştüm, Neva diye bir ad görmüştüm rüyamda. Neva adı zaten, dedi Demet. Neva da onayladı. Nerden biliyorsun dedim Demet’e, rüyamda görmüş.

Sevişirseniz geçer dedi Demet ve öyle de oldu. Böyle bir yükseklikte sorun çıkartacak değildi.

Diğerlerini de getirebilir miydim bu yolla, hangi yolsa o. Ama neden yapacaktım ki böyle bir şey.

Gerçek zirvede olmadığımızı düşünmekten vaz geçmemelisin bence dedim. Yükseleceksek öyle yükseleceğiz…

Belki de, dedi, bu hırsım yüzünden Neva’mız oldu bir.

Aşağı ineyim dedim bir gün. Epey bir kat indim sanırım. Yükselince ne kadar yükseldiğini anlamıyor insan. Sıkılmayınca ne kadar sıkılmadığını. Demet’e bunu söyleyecektim dönüşte. Alta, merkeze indiğimde bir bar oluşmuştu orada. Adı bile vardı: Merkez Bar. Herkes içiyor neşeli gözüküyordu, barmenin dediğine göre sarhoş çıkıp dolanıyorlarmış labirentin koridorlarında. O sarhoşluk bu sarhoşluk olmuş artık. Şans eseri çıkanlar haber veriyorlardı içerde olanlardan. Dışarıdan da haber getiriyorlardı.

İçkiler nerden geliyordu? E işte fıçılardan akıyor dedi, bunu doğal buluyordu.

Sorgulayan Demet ile bendim, ve belki artık Neva, çünkü yapacak işlerimiz vardı, yani belki de.

Sonra ben de sarhoş olup koridorlara, dehlizlere daldım bakalım bulamayabilecek miydim çıkışı. Üstten bakıyordum sadece. Mümkün değildi kolayca buldum, hatta daha kolayca, sallana sallana. Çıktığımda herkes ayaktaydı yine ve beni tanıdılar. Kaç yıl geçmişti, bize gün gelen onlar için yıl mıydı an mıydı bilmiyorum. Ben aralarına girince etraf ağaçlarla banklarla havuzlarla doldu, bir park oluştu. Oturduk sohbete başladık güzel bir bahar havasında. Bazıları saygısızlık olmasın diye ayakta duruyordu.

Her şey senle ilgili dedi genç bir çocuk yanında ak sakallı bilge dururken. Dedim ya zaman kavramı başka işliyordu.

Cep telefonum çaldı gibi geldi. Ama bulamadım ceplerimde. Demet ve Neva arıyorlardı. Bu arada ilk defa yüzleri belirdi gözümde. Uzaktalar diye her halde. Naomi Watts idi biri. Eva Green diğeri. Ya da tersi. Durumu anlattım. Görüyoruz dedi uzaktan koca bir yeşillik. Bir şey ister misiniz dışardan gecikmem dedim. Ne kadar gecikmem bilmiyordum. Her şey seninle güzel dedi Demet. Laflıyoruz konuşmadan.

Sohbet etmekle geçti bütün gün ya da günler, belki bir saatçik.

Kalkayım artık dediğimde, bir şey olacağını anlamıştım. Olmadı. Yüreğinin götürdüğü yere git dedi gençlerden biri. Parkın kaybolmadığını görene kadar yürüyüp girdim labirentin kapısından. Barmen uyuyordu. Uyandırmadım. Çıktığımda oradaydı. Demet ve Eva ile kahvaltıda. Yattınız mı dedim. İki kadın da koşup sarıldılar bana: ne yatması. Barmenim şaşkındı. O yüzden şaşırmadı. Bar ne oldu acaba dedi sadece. Bazılarını eğlence olsun diye getirmiş olabilirdim. Herkesin bir payı olması gerekmiyordu mükemmellikte. Bazıları sadece taşıyıcı olabilirdi. Direksiyon.

Bundan sonrasını görünce anlatırım. Biraz sevişeyim.

Sanıyorum sevişmek nefes almak gibiydi. Hoş, parktakiler ya da dehlizlerdekiler sevişmiyor gibiydi. Sanırım benim sevişmem nefes almamız gibiydi.

Bardaki olayı anlatmadım: Boğazıma sarılıp nefessiz bıraktığında dev gibi bir adam, etraftaki herkes yere serilmişti boğazlarını tutarak. Bıraktığında ben öksürerek nefes almaya çalışırken herkes de beni taklit ediyordu sanki. Baba ne oldu diye aynı irilikte yaşlı adamın yanına gitti. Sen beni öldürmek mi istiyorsun diye tokadı yedi babasından. Keşke biraz da akıllı olsaydı. Aptal değilmiş ama, akıllıysan bu olayı çöz nasıl oluyor dedi. Ne bileyim. Hem bana ne. Başıma gelen binbir mucizeden biri olarak açıklayabiliyorum sadece. Standart olmuştu artık. Nefes almak gibi.

Bu arada: İlk çıkan bardaydı. Nasıl geldiğini bilmiyordu o da. İlk çıkanım ben dedi. girmiş miydin dedim, ama duymazlıktan geldi. Tahtımdan indirdin beni, dedi. Parkta mıydı tahtın dedim. Sonra kayboldu. Labirentten de çıkmamış.

-Kadınlar size hizmet etmek için gelebilir. Yolu tarif edin alamıyorsanız.

-Hizmet mi dedim. Hizmet mi dedi Kate ve Hilda, yukarıdan.

-Erkek arkadaşa da ihtiyacınız varsa.

-Buraya gelmelerini neden istemiyorsunuz, görsünler.

-Buraya nasıl getirdiğini bilmiyor ki dedi Havuz. Hep ıslaktı bu adı takmıştık.

-Benim için gelmiyor gibiler. Burda, barda buluşalım işte. Merkeze yolu bulabiliyor musunuz?

Otoyol olmuş koridorlar, dehlizler. Turistik gezi düzenlenecekmiş yakında.



Daha fazla yukarı çıkacağımızı düşünmüyorum dedim bir gün. Sotori Tavlasından kalktığımda manzaraya bakarak. Evet dediler, aşağısı gözükmüyor. Hayır dedim, yukarısı gözüküyor.




CIORNA

“Var olmak, hakikate karşı bir protestodur.” Ciorna

Adını böyle yazmam da bir protesto, artık sen böyle varsın huysuz ve tatlı adam.

MAL

Arabanın önüne eşek, daktilonun önüne kabzımal.

Çarşamba, Temmuz 06, 2022

DEKART PREMIUM

“Akıl bizlere en adil dağıtılmış olandır. çünkü herkes kendinde bolca akıl olduğundan emindir, tüm diğer meselelerde asla memnun olmayanlar bile zaten sahip olduklarından daha fazla akla sahip olmayı pek arzu etmez.” Descartes

Bu, daha çok ahlak için geçerli bende. (Etik kelimesi benim için anlamsız.) Çok duymuşumdur, ben o kadar da akıllı biri değilim diyeni (Siz duymadınız mı? Üzüldüm). Ama hiç duymadım, ben o kadar da ahlaklı biri değilim diyeni.

YAYINLAMAK

Bir metnimde yayınlamak demişim. Hep yayımlamak kullanırım ama orda kaçmış. Kural yayımlamak olduğundan öyle derim ama ben! İçimden hep yayınlamak demek gelir. Ama ne: Yayımlamak ne yayım ne yayın değil midir o yayınlamaktır yahu. Ne saçma, abartılı bir dil sorunu yayınlamak dediğinde anlaşılıyor mu tamamdır. Bundan sonra yayınlamak diyorum. (5 Temmuz 2022 Salı. Akşam. 10.07. Beyoğlu. Yaş: 53. Doğumum: Mart 1969. İstanbul. Cihangir Kıral Dairesi.)

Not: Geçmiştekileri düzeltmeyeceğim benim de hata yapabildiğim yayınlanmış olsun.

BACI

-Acı ekiyorum, öyleyse haklıyım.

-Mutluyum, öyleyse haklısın.

NARSİST

Hep kendimden bahsettim hadi biraz da senden konuşalım, söyle bakalım son yaratımım insanı nasıl buldun.

Salı, Temmuz 05, 2022

İP YOK

Adam hem uçuyor hem de biletli gösteri yapıyor. Senin ipsiz sapsızlığından bu.

SİSİFOS

Kayanın aşağıdaki eve yuvarlanmasına izin verdim. Evimi sevmezdim, dırdırcı karımdan ise nefret ederdim.

Pazartesi, Temmuz 04, 2022

BİLANÇO

ÇİYANGİR diye bir metne başladım Melisa temelinde anlatayım diyorum.

LABİRENTİN HERKESİ’ne (toparlayamadım) içerden bakabilmem için.

Bir de şu paralel evrenler saçmalığını geçirip gönderirsem evrenine ohh tam içerden bakabilicem sanırım.

Martrix 4 harika filmdi diye bir metin de tasarlıyorum ama seyredemiyorum, kapanıyor. Hoş seyretmeme de gerek yok; değerli yazar BİLMEM KİM kitabımla ilgi şunu yazmış saçmalıklarının arasında yüzyılımızdan hatırlanacak ender paralel evren (dürüst ve yavşak evren) yazıları benimkiler olacak.

Bugün de insanlık için bunu yapmış olayım.

(Ohh Gezinti’ye mi çıksaydım ya.)

ÖLÜM CAN DÜŞMANIM / ELIAS CANETTI

Gelecek tıfıl gençlerin geleceği değil adam gibi yaşlıların mirasıdır. Bunları öldürmeden bilge yaşlı elde edemeyeceksiniz. Gençleri kandırmış olacaksınız.

KİKİ

-BNCLLGTBİ sevmiyorum.

-BNCL ne ola ki?

-Oku. Türkçe.