Pazartesi, Temmuz 18, 2022

SOTORİ SAKİNLİĞİ

Ne alaka dedim!

Bir internet grubu kurmuşlar. Bir şekilde birbirlerini bulmuşlar, üç beş şekilde. Sen beni aradın, hayır sen beni aradın diye nedense başarıyı değil sorumluluğu birbirine atmaya çalışan 3 kişiden sonra diğerleri de haberdar olup katılmış. Ordan burdan. Bir süredir yazışıyorlarmış. Sonra buluşma fikri çıkmış. Sosyalleşme amaçlı olarak da kabul görmüş. Ama hep bir yerde tıkanıyorlarmış. Kadınların da olduğu bir erkek grubu. Kadınlar bir kere yüz vermemişler erkeklere, neden burda olduklarını hatırlatan hep kadınlarmış. Erkekler olayı iş konuşmaya, maç izlemeye falan indirgediklerinde, niye toplandıklarını hatırlatan hep kadınlarmış. Erkekleri yola getiren…

Böylece, adını vermeyeceğim, casusun bana ulaşmasıyla haberdar oldum bu durumdan. Herkeste bir seni davet etme hissi, durumu, olgunluğu, özverisi, artık ne denirse, oluştu dedi. İlginçtir, erkekti. Kadınlar bu konuları beceremezler, zaten cinsel amaçlı olduğunu düşünürdüm, erkek iyidir. Mata Hari’ye de yüz vermemiştim zamanında.

Gidecektim. Bir çatı katında Beyoğlu’nda. Üç yol ağzı manzaralı. Haliç, Boğaz girişi ve arkalarda Marmara’da Adalar.

8 kişi kadar olacaklar. Önce tanışmalar, yeniden tanışmalar, hoş sohbetler. Neler yaptınlar, üstü kapalı övünmeler, altı açık alçak gönüllülükler… Biraz içkinin ardından yükselmeler, sen bana neler yaptınlar… Uyarılmalar, gecenin amacının hatırlatılması, bir arbedeye sebebiyet verilmemesi…

İtiraflar, günah çıkartmalar. (Burayı doldur. Uzatma, 8 kişiyle sınırla. En fazla 12.)

Ben yükseliyorum, aralarından göğe doğru, süperman gibi, ya da iron man, ama yavaş yavaş, olay tersine döndüğünde. Kimin ön ayak olacağını da biliyorum, ona katılacak olan ikinciyi de. Azılı iki kişi. Onlar gider tersine biz gidelim mErsin’e. Her şeyin tersini düşünerek kendini göstermeye çalışan, bunun doğru yapılmadığında ancak bir çocukluk hastalığı olarak kalması gerektiğini anlamamış iki kişi. Kızamık ya da suçiçeği. Bendeniz yükseliyor hiçbir laf etmeden. Kınalı, Burgaz, Heybeli… Diğerlerinin onları bazen sesli, bazen dürtlü, bazen fısıltılarla uyarmasıyla aralarına iniyorum. Yükseliyorum, iniyorum. Yükselmemi anlıyorlar, inmelerimi anlamıyorlar. Kibarım, sakinim, bak başlık bile yaptım. Ve sonuç hep tatlıya bağlanacak.

Ama sonuç hep tatlıya bağlanacak.

Casus anlattı, ben de bu olacakları anlattım. Böyle sık sık buluşalım demeler.

Gözlerimin dışına baktı. Bu bir tuzak mı dedim. Kesinlikle değil dedi. Zaman gerek tabii, diye de ekledi. Tuzaksa gömeceğimi bilmiyor olamazlar dedim. Dedi.

Benim zamanım bol dedim. Daha var. Ama onların o kadar olacağını sanmıyorum.

Gitmedim.

Bence birisi ölsün, öyle geleyim dedim. Onun yerine. Nasılsa yükseleceğim ya…

Hiç yorum yok: