Perşembe, Ekim 19, 2023

DUR BİRAZ ÇOK MÜKEMMELSİN (Love and Hate Gate)

Size biraz iyi biraz kötü haberlerim var.

Bir de mükemmel.

Hangisinden başlasam bilemiyorum. Bu kötü haber.

Gerisi iyi. Aklınız alır mı bilmem. Bu da kötü.

Dünyada tek bir kişi kaldı. Bildiğiniz dünyada.

Bu ama iyi haber, çünkü bu son kalan, kötü insan.

Tüm iyiler ise başka bir dünyada, iyileşenler, bir çeşit paralelinde.

Ben de ordayım, yani burdayım.

Dünyadaki tüm insanları buraya gönderdikten sonra ben de geldim.

Nasıl gönderdim; tabii ki ışınlayarak.

Bu iyi bir haber; yani ışınlayabiliyorum. Tüm insanlar değilse de ben.

Işınlayabiliyormuşum... Bilmiyordum, haber verdiler. Telepatiyle.

Bu da iyi haber, insanlar telepatiye çok yakın, bazıları becerebiliyor.

Böylece bana ulaştılar dünyadayken. Sen dediler, dedi eski sevgilim, 30 yıl önce ayrıldığımız, sonra ortadan kaybolan.

Hiç rastlamadığım için ortadan kayboldu diye düşünüyordum, meğer gerçekten kaybolmuş; benim kaybedişimle.

Sonra da bu dünyada yani paralelinde, tekrar ortaya çıkmış; ışınlamışım işte.

Bilmeden.

Tüm eski sevgililerimi, arkadaşlarımı, tanıdıklarımı; onlara kızınca; defol hayatımdan deyince.

Defolmuşlar.

Atomlarımıza, moleküllerimize -neyleriyse onlara- ayrıldık ve burada birleştik, dedi sevgilim, Zeta.

Bu dünyada yok olmuşlar, ki ışınlanmada bunun nispeten kolay olduğunu okumuştum; ama başka bir yerde tekrar vücut bulmanın zor olduğunu, okumuştum.

Bulmuşlar, vücut; tek bir eksikle; beni kızdıran o kötü şey; onsuz.

Senden ayrılmak hücrelerinden ayrılmak demek zaten, dedi Zeta. Birleşmek de arınmak demek. Kötülükten.

Şeytan çıkarma gibi.

Işınlaman, aydınlatman demek. Bir çeşit iyi kopyalarımız burada.

Böylece burada, yani ikinci evrende, kötülük olmayınca, geliştirmişler bazı yetenekler.

Zeta da telapati yeteneğini geliştirmiş. Senin yüzünden dedi. Senin sayende diye düzeltti. Hala eror verebiliyoruz dedi. Bana böyle ulaştı. Bizi ışınladın dedi. Her şeyi anlattı. Kafamın içinde belirerek.


Düşündüğün gibi, dedi; doğal değil kötülük... Bütün değil, parça parça, sonradan olma. Atomlarına ayrılamaz. Ama atomlarımızdan ayrılabilir. (Hoş, ruh da -dediğin gibi- zincir olamaz. O da bir büyük halka.)

Bu işte mükemmel haber.


Şimdi dünyadaki diğerlerine yap; kişiye odaklanma, o kötücül şeye, temel kavrama odaklan.

Nedir; bencillik.

Böylece toplu olarak insanları ışınlayıp diğer tarafa gönderebildim.

Gönderdikçe, aydınlattım, ışıldadılar ışınlamamla. Bu da ışınlanmanın mükemmeli; iyisi gibi bir yerden bir yere gitmek değil sadece...

Kalan kötülük -bir virüs gibi düşünebiliriz- kalanlarda toplandı.

Kalan azaldıkça, daha da azaldıkça, tek bir kişide toplandı.

Planlamıştım. Rastgele. Bir adam. Tek. Yaşlı.

Onla ben kaldık. Koca dünyada. Fark ediyordum. Tek bir yönden geliyordu kötülük hissi. Her yerden geleceğine.

Ölmesini bekliyordum. Yalnız. Ama buldu beni. Aslında bekliyordum.

Düello.

Sana geçirmeye çalışacak virüsü, dedi Zeta. Can havliyle.

Bırak. Geçirsin. Ele geçirsin seni. Ruhuna sinsin. Onu aşman daha kolay olacak böylece. Nefret etmen.


Işınladıklarıma bir kızgınlık, bir nefret duyduğumu hatırlıyorum. Tanımadıklarıma karşı kendimi dolduruyordum, onlardan nefret edeyim diye, böylece gönderebilmiştim. Şimdi ne olacaktı, kendimden nefret mi edecektim? Kendimi her insandan çok severdim. Nefret etmezken nasıl ışınlayabilecektim kendimi? Şeytan virüsün başka becerileri de var mıydı peki? Kendime yabancılaşınca onun etkisine girer miydim?



Herkesi geri ışınlıyormuşum...



Zeta girdi araya: Sana inanmam için senden bir tane daha olmalı demiştim sana anlıyor musun?

Hatırlıyor musun diyecektin sanırım!

Hayır, anlıyor musun! İşten senden bir tane daha: Karşıtın. Onu aş, geç.

Ellerimi öpebiliyorum, ellerimden de öpmek isterdim.

Seni anlıyorum.



Kötülük büyüdür, yapılması gerekir; büyücü de kötüdür bu yüzden...

İyilikse büyüleyici.



Hisset. Dünyadaki tüm kötülüğü. Neden ondan bu kadar iğrendiğini. Anla. Yeteneğini nasıl kazandığını.

Nefret, kutsaldır; kutsala.

Böylece kötülük yapabilirsin. Bu dünyadaki son kötülüğü. Bir son günah yeterli. Yok oluş her şeyden önce gelir. Ama yapmayacaksın.



Nasıl yapabildin bunu?

Neyi?

Işınlamayı!

Ben nerden bileyim...

Nerden bileceksen oraya ışınla beni.

Üzgünüm. Sen buna uygun değilsin. Sen özürlüsün.

Neden hepsinin suçunu ben çekiyorum Neden ben çarmıha geriliyorum!

Ben ne kadınlara gerildim...

Hata sende. Kusursuzsun. Hatasız kul olmaz.

Hatalı, kul olur.

O zaman: Özür dilerim. Tüm insanlıktan.

İletirim.



Yaşlı adam kaldı. Yanında bir köpek. Devamlı hırlıyor ona. Hayvanlar ışınlanamıyor. İçlerinde kötülük yok.



Gel.

Herkes burada.

Adı: Olası... Dünyaların en iyisi.

Henüz şaşkınsın.

Herkes seviyor seni, arınmış olarak. Özür diliyor ve teşekkür ediyorlar. Ediyoruz.

Hepimiz bencil. Herkese yarıyor.

Hepimiz narsist. Herkes herkesi seviyor.

Onu görünce tam olarak inanacaksın. Hüzünlü suratını görünce -başkasının suratı gibi.

Kim o?


....

Hayat Olası’da başlamış. Kötülüğe tahammülü olmayan bir dünya. Gezegenin kendisinin tahammüllü yok! Böylece ilk günah işlendiğinde dünyaya ışınlamış yapan yaratığı. Efsanesi de çıkmış: Dünyaya fırlatılmış olmak... Olası’dakiler böyle bir cennette yaşarken geliştirdikleri yetenekleriyle dünyadan haberdar olmuşlar. Kendilerine Olası dendiğinden mesela. Bu adı ve sloganı benimsemişler: Olası: Dünyaların en iyisi. Ya da mesela: Dünya, başka bir dünyanın (Olası’nın) cehennemidir... (Yapmacık; dünya kasabasının Olası’daki adı.) Bu arada dünyada sen doğdun, dedi Zeta; gezegenin ikizi, azılı kötülük nefretçisi. Nefretin yok edebiliyordu, kötülüğü barındıran bedeni. Böylece artık dünyada yaşamın var olmasına gerek kalmadı. Sen dünyada yok olmasını sağlıyordun, Olası’da kopyası oluşuyordu. Mükemmel klonlar.

Hiç yorum yok: