Çarşamba, Mart 02, 2022

BENİ TUZAKLARDA ARAMA

“Ama kitapların en içtenleri bile yalan söyler. Yaşamı çepe¬çevre kavrayacak sözcük ve deyimlerinin kısırlığı yüzünden, yaşamdan acemi olan kitaplarda, gerçeğin zayıf ve düz bir benzeri bulunur. Lucan gibiler, yaşama, yapısında bulunmayan ciddiyet, ağırbaşlılık ve meziyetler yüklerler; Petronius benzeri ötekiler, tam karşıtı, yaşamı olduğundan da hafife alarak, ağırlığı olmayan bir evrende, oradan buraya kolayca zıplatılan içi boş bir topa benzetirler. Ozanlar bizi çok fazla hırsı ve hoşluğu olan güzel, geniş bir evrene sürüklerler ama, bu evren bizimkisinden öylesine farklıdır ki yerleşmemiz olanak dışıdır. Gerçeği arı olarak inceleme yanlısı düşünürler ise, yaşamı bir yangının ya da havanın maddeyi dönüştürdüğü biçime dönüştürürler; indirgendikleri küller ya da kristaller arasında bildik bir kişi ya da gerçeğin bir nebzesine rastlayamayız. Geçmişi anlatmak için tarihçilerin önümüze sürdükleri kusursuz düzende, neden ve sonuçlar dizisi öylesine kesin, öylesine açıktır ki bir gerçeği tümüyle yansıtamazlar; maddenin direnci yokmuşcasına ölüyü yeniden biçimlerler. Plutarkhos'un bile İskender'in niteliklerini kapabileceğine inanmıyorum. Masalcılar ve erotik öykü uyduranlar, ancak sinekler için çekiciliği olan et parçalarını satan kasaplardır. Kitapsız bir dünyada mutlu olamam ama, tümünü kapsamadığı için, gerçek, kitaplarda bulunamaz.” Adorno / Minima Moralia

10’larca yıl sonra tekrar okuyup, sevmişken neden şimdi bir dolusu gibi sıkıcı bulduğumu düşünürken anladım: Geveze… Aforizma yazmayı beceremiyor… Ki harika aforizmasını da hatırlıyorum; bir dolu laftan sonra söylenmiş: “Bir insanı olduğu gibi kabul etmek, olabileceği insandan nefret etmektendir.”
(O burjuvanın bunu yaptığını söylüyor, sanki burjuva olmayan çok farklı: Daralt dediğim görüş açısı değil, paragraf!)

Onu suçlayamam, aforizma yazmanın en büyük edebiyat-düşünce becerisi olduğu henüz kabul edilmemişti o zamanlar.

Aynen bu zamanlar gibi…

Yazılması zor çünkü, şiirin amaçladığı şeyi saçmalığa düşmeden başarmak lazım…

Güzel bir örnek vereyim yine de kitaptan, aforizmasını yazmaya belki de gerek olmayan (denemek lazım ama yine de):

“Hakikat için geçerli olan mutluluk için de geçerlidir: Kişi ona sahip olmaz, onun içinde olur. Aslında sarmalanmış olma duygusundan başka bir şey değildir mutluluk: Annenin içindeki o ilk sığınağın sonraya kalmış imgesi. Ama işte bu yüzden, mutlu kişi hiçbir zaman mutluluğunun farkında olamaz. Mutluluğu görebilmek için dışına çıkması, demek yeni doğmuş gibi olması gerekir. Mutluyum diyen yalan söylüyor ve mutluluğa başvurmakla ona karşı suç işliyordur. Ancak mutluydum diyen kişi sadıktır mutluluğa. Bilincin mutlulukla tek ilişkisi şükrandır: Hiçbir şeyle kıyaslanamayacak haysiyeti de oradan gelir.”

Hiç yorum yok: