Kiraya felaket zam, tam da MÜŞTEMİLAT, benim için bir milat, diye bir öykü yazarken.
Sevgilimin müştemilatına taşınıyorum, kocaman evi yerine bende kalıyor. Sana gidelim dediğimde gideriz diye geçiştiriyor… Aylar sonra gittiğimizde, benim küçürek minimal muratosk sotoresk döşediğim müştemilatın aynısı. Dolu eşya atmış. Ev nasıl küçülmüş.
Devrim bu ne diyorum, çok güzel olmuş.
Devrim dedin bana diyor.
Aylarca Dev diyordum ona; kocaman evde Dev gibiydi. Devriş diyordum, müştemilatıma geldiğinde, Derviş olacaksın diye. Deva diyordum ve Devalüasyon; Sefa ve Sefalet gibi.
Eskisinin bir fotoğrafını çekseydin gülerdik diyorum; atlatıp götürüyor beni, karşı yakada, başka bir ev, eskisinin aynısı!
Eskisinin aynı!
Bana çok farklı geliyor.
Evet, şu ayna beni gösteriyor artık!
Saatler de…
Yenisinin de aynısı var mı diye espri yaptığım an uyandım. Böyle bir öykü yazmıştım, Antalya-Kemer’deki yörük çadırıyla ilgili; çadırın ayrıntılarını ayran içip gözleme yerken incelerken. Birileri gelip yıkıyor çadırı ve ustası oralı değil. Kalfa anlam veremiyor; verdiğinde ustası onu tepelerde başka bir yörük çadırına çıkarmış bakıyor; tıpkısının aynası.
Ayrıntılardaki benzersiz tektipliği incelerken soruyor kalfa:
Usta, neden farklı bir şey denemedim?
Farklı bir şey istemiyorum ki…
Peki diyor, kalfa, ya burayı da yıkarlarsa…
Çok konuşma diyor usta yukarlarda.
Bir üçüncüsü daha mı var yoksa.
Üst kattan görünüyor usta (çadır dublex); yanında genç bir adamla.
Kalfa anlıyor sınıfta kaldığını.
Salı, Ocak 18, 2022
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder