1.
Kırmızı koltukta oturuyorduk. TV yoktu. Müzik seti TV yerindeydi.
Çalarken ona bakılırdı.
-Ne
güzel sözler di mi?
-Benim
İngilizcem pek yeterli değil.
-Sana
çevireyim.
Böylece
o güzel sözler sarkıcının bize söylediği değil, benim ona söylediğim sözler
oldu.
-Doğru
çevirmedin ama güzel çevirdin.
2.
Olimpos. Bikinili.
Eli çenesinde. Dirseği masada. Yazmamı izliyor. Sıcak. Bir an dirseği kayıyor
masadan, düşe yazıyor:
-Ay noolur bunu
yazmayın, valla bi daha yapmam, boşluğuma geldi…
4.
-Öğlen ne
yiyeceksin?
-Bilmem, sen?
-Bilmem.
-Anlaştık.
5.
Merhaba birbirimizi
tanıyormuş gibi yapalım mı, dediğinde yanıma oturmuştu bile.
6.
-Güzel
bir bayanla tanışmak için mazeret bulma tatlısından sizde var mı?
-Maalesef.
Yok.
-Boş
gününüzde çıkalım var mı?
-Hayır.
-Gece?
-Üzgünüm.
-Herhalde
bir sevgiliniz vardır?
-Yeni
bitti.
-Peki
ne kaldı?
-Sadece
menüdekiler.
-Bir
şarap rica edeyim o zaman, kan kırmızı!
7.
-Ben başka birine
aşık olmuşum onun elinden tutmuşum sonra seni görüyorum yanına geliyorum aşık
olduğum kişi buna izin vermiyor. Ben de ona kızıyorum o sevdiğim adamdı şu an
bana ihtiyacı var yanına gidicem diyorum. Ama o kötü hissediyor, sımsıkı
sarılıyorum ona gelecem korkma diyorum sonra senin yanına geliyorum. Gerçek
gibiydi rüya değildi sanki.
-Sen beni aldatmış oluyor musun şimdi?
9.
Göz doktorunun odasından çıktı, bana bir an dikkatli dikkatli baktı,
çantasına bir şeyler koyup dönüp tekrar dikkatli dikkatli baktı. Yerine oturdu.
Sekretere nasıl olmuş diye sordu. Sonra kalktı sekreterin yanına gitti. Döndü
yanıma geldi, bana doğru eğilerek, nasıl sizce dedi. İki ayrı renkte lens
takmış, onları gösteriyor. Eğilmeyin ben kalkayım dedim. Ayakta yüzlerimiz
birbirine yaklaştı. Uzunca bir süre öyle dikkatlice birbirimize baktık. Bilmem
ki, dedim. Karar veremedim. Sonra bir tanesini beğenir gibi oldu. Sekreter kız
sizin seçtiğiniz çok göze batacak bir renk değil, ne renk seçenler var, dedi.
Ben de destekledim, evet sizinkiler göze batmıyor. Sizinkiler çok batıyor,
dedi. Sonra alalacele toparlanıp çıktı.