Pazar, Ocak 21, 2007

Loğusa

-Efendim şimdi elimdeki dava karısını loğusayken terk eden bir adamla ilgili.

-Bunun davası mı olur Avukat Bey, suçla aynı türden bir ceza yazıverin işte.

-Ama şu var efendim: Kadının sicili temiz değil. Daha önceki hayatında bir adama lanet etmiş.

-Ne diye?

-Karısını loğusayken terk etti diye.

-Bak sen. Tam İlahi Adalet Mahkemesi’nin konusu. Peki adam masum muymuş?

-Evet efendim, hem de melek kadar! Karısını, önceki hayatındaki bir günahından dolayı cezalandırmak üzere dünyaya gönderilmiş bir melekmiş adam.

-Ve bu kadın bir meleğe lanet etmiş! Büyük suç.

-Kadının suçunun cezasını çekmesini ve adamı hiçbir kötülükle cezalandırmamayı teklif ediyorum. Zaten adam insanlar tarafından epeyce suçlandı, tüm yaşamı boyunca da suçlanacak.

-Karısını terk etme nedeni neydi?

-Evliliğe zorlamak için hamile kalması.

-Adam güçlü birisi mi, yaptığından emin mi?

-Pek değil. Bazen vicdanı sızlıyor. Kendinden emin ama insanların hareketlerinden emin değil.

-Vah zavallı. Onu daha da yalnız bırakabilirler. Biz yalnız bırakmayalım. Ondaki özbilinci ve kendine güveni daha da güçlü ortaya çıkaralım, bir olayla.

-Ben de bunu önereceğim ama çekiniyorum. Sonuçta diğer insanlara kötü örnek olmaz mı? Onların gözünde büyük bir günahkar; ama toplum dışına itilmişliği haricinde hiçbir ceza çekmiyor.

-İnsanlar için bu en büyük ceza değil mi, yani yalnızlık?

-Evet ama sanatçı falan da olabilir adam. O zaman sevilir ve tüm yaptığına rağmen sayılır da.

-Biraz fazla insan gibi düşünmüyor muyuz ne dersin Avukat Bey? Sonuçta ilahi adalet için çalışmamız yeterli. Bunun insanlar tarafından anlaşılamıyor olması insanların sorunu.

-Doğru buyurdunuz efendim.

-Adama sanatçılık vermek iyi fikir. Kötülükle boğuşarak, üstelik bizzat insanlar tarafından kötülük olarak nitelendirilen bir şey yapmış biri olarak belki hayatın adaletine biraz yaklaşabilir. En azından diğer taraftan bakar da olaylara, kötülüğü bilmeden etmeden aşağılayan insanlara bir ders olur bu.

Hiç yorum yok: