Bir zamanlar birbirleri için çarpan yürekler vardı ama hiçbiri diğeriyle aynı hızda çarpmazdı.
O zamanlar rasgele dolaşan iki insan -biri erkek biri kadındı- bu yüreklerden ikisine rastladı.
İkisi de rasgele birisini aldı.
Artık yürekliydiler, o yüzden aşka cesaret edebildiler.
Bir süre mutlu yaşadılar.
Sonra biri, yüreğinin daha hızlı çarptığını fark etti ve daha fazla âşık olduğunu anladı.
O günden sonra da elinde bile olmadan, tamamen yüreğinin dikine, her şeyi diğerinden daha fazla yapmaya başladı:
Tüm fedakarlıkları, tüm ince düşünceli hareketleri, tüm iyilik ve güzellikleri...
Diğeri durumdan hoşnuttu.
Keyfine baktı.
O günden sonra herkes bu keyfi yaşamaya çalıştı.
İnsanlar hep az sayıda üretilen, o daha hızlı çarpan yüreklerin sahiplerini aradılar.
Yeri geldiğinde yüreklerini daha az hızlı çarpan bir başkasıyla değiştirmeye çalıştılar.
Seninkinden daha hızlı çarpan bir yüreğin sahibini bulmak aşktı, sana olunan aşk.
Yüreğini daha az hızlı çarpan bir başkasıyla değiştirmek ise olgunlaşma…
O günlerden bugüne hiç aptal âşık kalmadı.
Herkes âşık, kimse aptal değil…
(Devam edebilir...)
Pazar, Mayıs 06, 2007
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
1 yorum:
bence de bu yazı devam etsin bu mevzuu burda bitmez...aşk sana bir kere tam anlamıyla çarpabilir..sonra sen intikamını alırsın daha doğrusu aldığını sanırsın..daha az çarpan bir kalp tanımlamasını sevdim.
Yorum Gönder