(Romandan)
Benim insanım kendi kendine yetebilen, güçlü bir insanken, insanlarınki kendilerini güçlü hissettiren bir insandı.
Ben kendi tahtını bulmuş ya da onu yaratmış bir kraliçe ararken, insanlar hizmetkar arıyordu.
Kendine güveni tam, güçlü bir hizmetkar.
Ben bana ihtiyacı olmayacak birinin beni sevmesini aşk olarak tanımlıyordum,
kadın ise kendisine tapacak birisini,
kendini el üstünde tutacak birisini,
zaaflarına hatta karşıdakine karşı işlediği günahlara rağmen onun dizinin dibinden ayrılmayacak birisini sevmeyi aşk olarak niteliyordu.
Kadın kendi değerini görecek ama bu arada kusurlarını görmeyecek kişiyi âşık olarak tanımlar,
yanılgılarına rağmen onu sevmesini isterken aşığından,
ben ancak en büyük yanılgımı ortaya çıkaran kişiye âşık olabilirdim.
İnsanın ilişkileri birbirini kayıran dostlar,
düşmana karşı birleşen müttefikler arasında geçerken
benimki düşmana âşık olmayı asla dışlamıyordu.
Tolstoy’un Anna Karenina’sındaki Arkadyeviç’in
“Bütün insanlar, hepimiz günahkarız, ne diye kızalım birbirimize, ne diye kavga edelim?”
mantığına sahip insanların arasında ben Milan Kundera’nın Şaka’daki mantığına sahiptim:
“Her biri kendi alçaklığını bir ötekinde gördüğü için,
birbiriyle kardeşçe geçinen insanlar kadar beni tiksindiren hiçbir şey olamaz.”
Cumartesi, Mayıs 24, 2008
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder