Pazar, Ekim 04, 2009

Bütün erkekler sapık mı?

http://www.medyatava.com/haber.asp?id=57999

Neden kadının yaptığı bir şey hep kadının dışındaki bir etkenden, hep kadına yapılanlardan kaynaklanıyor da, erkeğin yaptığı hep erkeğin içinden, doğasından, türünün özelliğinden geliyor!!!

Kadınlar hep toplumsal sorunlardan muzdarip, erkekse hep kendinden, kendi kişiselliğinden!


Hayır böyle olmasa, erkeğe yapılanların sorumluğu için de dışarıda birileri aranacak; ve bu sorumlular diğer erkekler kadar kadınlardan da çıkacak…

Ama bir kadın nasıl suçlanabilir!!!!

Siz hayatınızda annelik durumunu-kurumunu suçlayan bir kadın gördünüz mü…

Erkeklere verip veriştiren, “erkek milleti işte” diyen bir kadının neden babası o erkek milletinden değildir…

Söyleyeyim: Sapıklıktan: Ensest…

Tüm suçlular erkektir; babaları hariç…



Tecavüz eden ve çocukları iğfal eden bir erkeği iğrenç buluyorum; tecavüz fantezisi olan bir kadını ise çok seksi…

Cinselliğini sağlıklı yaşayan kadınların tecavüz fantezisi yoktur, diyebiliyor musunuz…

Bunları da araştırmak gerekmiyor mu…

“Acıt canımı” diyen her kadın illa geçmişindeki bir acıtılmışlığın etkisiyle mi böyle davranıyordur…

Öyleyse, erkekler hiç mi acıtılmıyor…

“Engellenen cinsellik” demiyor aslında yazarımız farkındaysanız, “engellenen kadın cinselliği” diyor…

Erkekler ama çok özgür, kendilerini müthiş gerçekleştirebiliyorlar: Tecavüz eden 3. dünya ülkesi ameleleri, ya da genç kız iğfal etmeye giden gelişmiş ülke sapıkları olarak ikiye ayrılıyorlar: Irkları böyle!

“Hırt tipi aile yapısı”nın sorumlusu oluyorlar böylece, erkekler!

“Cinsellik ise ayıp bir şey... Hal böyle olunca, kadınlar sevişmek istemekten, bir şeyleri arzu etmekten, bunları dile getirmekten utanır hale geliyorlar. Hatta içlerinde var olan bu “dürtü” yüzünden suçluluk hissedip kendilerini cezalandırmak istiyorlar. Tecavüzü arzulamanın, fantezilerde fahişeleşmenin açıklaması ancak bu olabilir.”

Ancak bu olamaz; bunu söyleyebilmek için daha fazla kadın tanımış olmak gerekir, ama sokakta değil yatakta…

Bu suçluluk duygusu da acaba erkeklerden (yine dışarıdan) gelmiyor olabilir mi; acaba kadınlar erkekleri bu devamlı suçlama alışkanlıkları nedeniyle suçluluk duygusuyla büyüyor olamazlar mı; kendilerini güçsüz ve korunmaya muhtaç hissetmekten haz almak da bir yandan, işte tam kafa karışıklığı; muayyen günlere gerek yok…

Bir kadın yatakta, Dostoyevski, Kafka ya da bir Cioran’ın yazarken olduğundan daha acısever olabilir…

Diğer 3 sapığı boş verin, ben o kadını alayım…

2 yorum:

Murat Sohtorik dedi ki...

BÜTÜN KADINLAR SAPIK MI?


Bugün hangi gazeteyi açsam karşıma Türk kadınının cinselliği sorunsalı çıktı.
Vatan Pazar’da Buket Aşçı “Düş Sandığım” adlı kitabın editörü Yasemin Candemir’le görüşmüş. Kitap, Türkiye’nin dört bir yanından kadınların –gazete ilanı vasıtasıyla derlenmiş- cinsel fantezilerinden oluşuyor.


Bu röportajda okuduğum bir cümle beni kara düşüncelere sevk etti.
Buket Aşçı’nın sorduğu “Kadınlar cinsellikte ne arıyor sorusunun yanıtını buldunuz mu?” sorusuna kitabın editörü Yasemin Candemir şöyle cevap veriyor:
Sorunun yanıtı: “Hepimiz sapığız. Ama mahalle, koca, baba baskısı nedeniyle engelleniyoruz.”


Haydi bakalım! Bir çuval incir ancak böyle berbat edilirdi herhalde. Böyle bir kitabın editörlüğüne kalkışan birinden böyle sığ bir yaklaşım beklemezdim doğrusu.


Neden “Hepimiz sapığız” diyor Candemir? Çünkü gönderilen fanteziler içinde en yaygın olanı “tecavüze uğrama” fantezisi imiş. Bir de “izlenme” fantezisi.


Gelin şu işi doğru yorumlayalım, doğru okuyalım.
Tamam, tecavüz olayına bu ülkede kadın-erkek ne kadar meraklı olunduğu bilinen bir gerçek... Gazetelerin internet sayfalarında tecavüz haberleri tık rekoru kırıyor. Dizilerde tecavüz-şiddet sahnelerinden geçilmiyor.
Çünkü rating alıyor bunlar… Seyircisi bol yani.


Peki ama… Kadınlar fantezilerinde tecavüze uğramaya bu kadar meraklılarsa ve dizilerde bu sahneleri ilgiyle izliyorlarsa, bu onların sapık olduğunu mu gösterir? Yasemin Candemir’in iddia ettiği gibi…
Hayır.
Sadece ruhsal olarak sakatlanmış olduklarını gösterir. Cinsellikte “tecavüze uğramak” dışında bir deneyimleri olmadığını gösterir. Hiçbir zaman sağlıklı seks yaşamadıklarını gösterir.
Ve “Stockholm sendromu” çeşitlemesi bir tür sendromdan muzdarip olduklarını gösterir.
Yani, kaçırılan birinin kendisini kaçırana aşık olması ya da eziyet görenin eziyetçisine bağlanması sendromu.
“Hırt tipi aile yapısı” içinde, tecavüzden başka niyetle yanlarına yaklaşılmayan kadınların artık sadece “tecavüzden” zevk alır hale gelmeleri.
Buna –böyle kestirme yoldan- sapıklık denip çıkılabilir mi işin içinden?


Aslında ne kadınlar sapık, ne de erkekler bu ülkede. “Sapıklık” aşamasına geçmek için daha çok fırın ekmek yemek gerekiyor.
Her türlü cinselliğin serbest olduğu, özgürce yaşanabildiği bir Kuzey Avrupa ülkesinde, koca adamların çocuk iğfal etmek için Uzakdoğu turistik turlarına çıkması sapıklıktır mesela.
Ama geri kalmış bir ülkenin tüm kadınlarının tecavüz hayalleri kurması sapıklık değildir.

devame decek

Murat Sohtorik dedi ki...

Engellenen cinsellik” yüzünden ortaya çıkan arızalar var sadece.
Bütün sorun, yemek içmek uyumak kadar doğal olan cinselliğin “engellenmesi”. Cehalet, baskılar, korkular, bilinçsizlik… Hepsi bir arada “sağlıklı cinselliğe” rahmet okumuş durumdalar.
Cinsellik “pis, kötü” bir şey olarak algılandığı için “sevgi ve/ ya da aşk” ile yapılamıyor.
“Aşk” farklı bir boyutta ele alınıyor, (aslında varolmayan) aşka tapınılıyor.
Cinsellik ise ayıp bir şey... Hal böyle olunca, kadınlar sevişmek istemekten, bir şeyleri arzu etmekten, bunları dile getirmekten utanır hale geliyorlar. Hatta içlerinde var olan bu “dürtü” yüzünden suçluluk hissedip kendilerini cezalandırmak istiyorlar. Tecavüzü arzulamanın, fantezilerde fahişeleşmenin açıklaması ancak bu olabilir.
Çünkü erkeklerin bu konudaki ikiyüzlülükleri ortada... Cinselliğini rahat yaşayan her kadına fahişe gözüyle bakıyorlar. Evlenmek, aile kurmak için böyle bir kadını asla düşünmüyorlar.


Bugün Sabah Pazar ekinde Yeni Şafak yazarı Dücane Cündioğlu’nun şu sözleri çok ilgimi çekti: “Ertelenmiş cinsellik, başörtüsü meselesinden daha vahim. Çevremde otuz yaşına kadar cinselliklerini erteleyen binlerce insan var.”
Bu tespit bence çok mühim.
Çare sorulduğunda, “Cinsel serbestlikle üstesinden gelinemez” diyor. Çözümü bilmediğini ama “bir şeyler yanlış gidiyor” demek istediğini belirtiyor.


Ben elbette ki çözümün “sağlıklı ve serbest bir cinsellikte” olduğunu savunuyorum.
Bu tabii ki öyle şak diye olacak bir iş değil.
Ama eğitimle, aileleri bilinçlendirerek, cinsel eğitimi ilkokullardan başlatarak ufak ufak yol alınabilir.
Peki kim yapacak bu işleri? Bu projeleri kim hazırlayacak? Kafayı dizi şifrelemeye ve sansüre takmış aile bakanlığı mı?


NESLİHAN ACU