Tevazu konusundaki bu alıntıları yapmamı -benim yapmamı- absürt bulanlar olacaktır, beni tanımaya korkacak kadar kendilerini beğenmiş olduklarından (hah işte bu cümle doğru bir absürtlükte, harika oldu):
Le guin:
“Ve Hıristiyanlık orta
ya çıktığında, Hıristiyan ahlakçıların kibre başat günah
gözüyle bakmasına rağmen; kibrin zıddı, tevazu değil,
uysallık ve boyun eğme oldu. İnsanın kendini aşağı koy-
ması, kibirden uzak durmasından çok farklı bir şeydir.
Uysallık ve boyun eğme zorlayıcıdır ve sıklıkla fazlasıy
la görünürdür. Tevazu ise boyun eğme ve uysallık kadar
seksi değildir.
(...)
Kadınlar, cinsiyet hiyerarşisine başkaldırmaya başla
yınca, yerleştirilmiş kadınsal erdemler -sessizlik, riayet
etme, itaat etme, edilgenlik, çekingenlik, tevazu- elbette
sorgulanmaya başlandı ve kadınlar bu erdemleri öfkeyle
terke giriştiler. Süreç, on dokuzuncu yüzyılın sonların
da başlamıştı; bütün yirminci yüzyılı kapsadı ve bugün
hala devam ediyor. Bir kez daha bir cinsiyetçi yorum
genel özellik sıfatıyla tevazu fikrini ezmiştir. Hayranlık
duyulacak bir nitelik, bir insani erdem olarak tevazu bu
gün ölüdür. Yazık.
(...)
Ama tevazu; çekingenlik, kendi kendini
silmek yerine had bilme, yapılan işin gerçekçi değerlen
dirmesi ve bu değerlendirmeyi yapabilme yetisi olarak
yorumlanırsa, kusursuz sanatçıların baş erdemlerinin
tevazu olduğu söylenebilir. Bu türdeki sanatçılar, kendi
güçlerini bilerek başka kimsenin cüret edemediği şeyleri
yaptıklarından, tevazuları bize küstahlık, kendini beğen
me gibi görünebilir. Ama insanın sınırlarını bilmesi ve
sınırlarına dayanması küstahlık değil, ruhsal büyüklük
tür.”
Cuma, Ağustos 30, 2024
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder