Pazar, Temmuz 28, 2013

MARJİNAL

Çocuk, kişiliğinin geçmiş oyunlardan kavrayabildiği kadarını, bir zaman sonra yetişkinler dünyasında, kendisinden önce “yetişmiş” insanların oyunlarında denemeye başlar. Önce birkaç sonra birçok kez kazanır. Çocukken oynadıklarının aksine sonraki ya da başka oyunlara sıfırdan değil birikimleriyle başlar. Bu birikimler yeteneğindeki gelişme değildir sadece, geçmiş oyunlarda karşı tarafı yenmesi sonucu kazandığı para, kredi, bağlantılar, şöhret gibi şeylerdir aynı zamanda. Öyle bir yere gelir ki katıldığı oyunda artık oyuncu değildir, oyunun sahibidir. Kasadır. Oyunu kurandır, oynatandır. Kaybetmesi neredeyse olanaksızlaşırken, her elde ne kadar kazanacağını bile hesaplayabilir. Gelecekte oyunu ne yönlere doğru geliştirebileceği ve hangi başka oyunlara da el atabileceğiyle ilgili planlar yapmaya başlar. Bir süre sonra bulunduğu durumda yaptığı şey, bugünü yaşamak değil geleceği planlamaktır. Her şeyi kontrol edebilen bu kişi zaten artık oyuncu değildir ya, kaybetme riski olmadan oynanan, şimdiki anın zevkine ve heyecanına varılmadan yaşanan oyun da artık oyun olmaktan çıkar. (Onun için olduğu kadar onun yönetiminde oynayanlar için de... artık oyundan bahsedilemez bile.) Bu, olması istenen, planlanan bir durum değildir tabii ki, ama artık öyle bir bilinçsizlik durumuna gelinmiştir ki tam da bunun olması planlanır, olması planlanacak şeyin bu olduğu sanılır (oyunu yok edecek bir durumun oyuna dahil olamayacağı gerçeği yadsınır, amacın oynamak olduğu düşünülmediğinden oyunun varlığını koruyucu bir kural koymaya da baştan gerek görülmemiştir zaten). Kazanmanın daha riskli hâle gelmesi -isterik bir tutkuya dönüşmedikçe- oyunu daha heyecanlı kılar ya (gerçekten “oyun” olan bir sistemde kaybetmek bir zarar değil, kazanmak kadar doğal bir sonuçtur) oynatanın yapmaya çalıştığı ise riski azaltıp kârı sabitlemektir -ya da kâr artırma hamlelerindeki riski azaltmaktır. Başardığında, artık oyunculuktan çıkmış olan bu insan zaten belli bir yaşa gelmiştir ve ne kadar farklı oyunlar oynamış olsa da, (oyundan) tat alma duyusunu kaybettiğinden, aslında hiçbirinden çocukken aldığı zevki alamamıştır. Ama o güne kadar yaptıkları da genel, soyut anlamıyla bir oyun olduğundan, her oyunda olduğu gibi kazanç tümüyle bırakılmadıkça başa, o ilk, saf heyecana dönmek olanaksızdır.

Hiç yorum yok: