O gün, dalgın dalgın uzaklarda göz gezdirirken, gözleri gezinti rotamın ara istasyonunda bulunuyormuş, fark etmemiştim. Ona baktığımı, daha da ötesi onu süzdüğümü, artık biraz abartarak da olsa, ondan etkilendiğimi sezmiş. Biraz sonra tanıştığımızda, deminki bakışlarımın herhangi bir nesneye yönelik olmadığını, ona rastlamasının bir rastlantıdan ileriye gidemeyeceğini anlatmaya çalıştım. Tabii bunları anlatırkenki tutumumun onu dikizlerken suç üstünde yakalanmışlığımdan kurtulma çabasıymış gibi bir yanlış tahmin batağına saplanarak başarısız kalacağını da düşünmedim değil. Bu ikinci düşüncemi de hiç çekinmeden ona söylediğimde, şu üçüncüyü de eklemem şart olmuştu: “Doğallıktan uzak bir insan değilimdir, eğer beğendiysem duygularımı saklamam.” Yanlış tahminine ve bu tahmin üzerinde yükselttiği baştaki yargısına bağlı kalmaya devam ediyorsa eğer, bu üçüncü açıklamamın da ikinci açıklamamı haklı çıkartmak için yapıldığını düşüneceğini üzülerek tahmin ettiğimi de açıkça belirttim.
İlişkimizin sonraki dönemlerinde, tabii ki birçok başka konudan konuştuk, birçok başka olayla karşılaştık, ama duygularını belli etmeyen bir insanmışım gibi anlaşılmış olma durumlarımı, her defasında -tıpkı ilki gibi- ona gösterme gereğini sık sık duydum. Açıkçası onun bu konudaki tepkisi tamamen tepkisizlikti: Beni, ilk günden beri çok sevdiğim ve zamanla içindeki dozu çok iyi ayarlanmış sinsiliği fark ettikten sonra kelimenin tam anlamıyla âşık olduğum gülümsemesiyle cevaplandırmış, açıkçası cevapsız bırakmıştı. Çoğu kez benim kanıtlar üstüne kanıtlar koyarak ona anlatmaya çalıştığım yanlış anlaşılma korkumu yanlış anlamasından korkmamın, ona alay edilecek bir şeymiş gibi gelmesinden korkmuşumdur. Her defasında ona daha iyi açıklamalar sunma çabalarımın, “Yarası olan gocunur...” tarzı umursamaz bir yoruma kurban gittiği endişesini aralıksız taşıdım. Birbirimizi çok daha iyi tanımaya başladığımız günlerin, ayların sonunda bile, ilk günkü o belirsizlikten doğan ve giderek gelişen endişemi derinden hissetmeme engel olamadım. Onun ne düşündüğünü tam olarak bilemememden doğan bu belirsizliği her defasında kendi yararıma yorup bana kalpten inandığını umarak kendimi rahatlatmaya çalıştım. Ama yine de, artık yıllar öncesinin bir anısı olarak kalmış o olayın, ilk tanıştığımız günkü göz gezdirmelerimin ona rastlamış olmasının, aslında hiç de plansız olmadığını açıkladığım şu son birkaç günkü kadar kendimi rahat hissetmiş değildim.
Cuma, Eylül 22, 2006
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
1 yorum:
bu hikayeyi adam öyküde basmıştınız. ben bayılmıştım. burda gördüm, bayıltım geçmemiş. ne güzel.
Yorum Gönder