Pazartesi, Aralık 30, 2024
AFORİZMA AFAROZ EDER
3. LEVENT (2)
//Kendisi de bunu kabul ederdi, ya da küfrederek reddederdi, Bukowski, “büyük” ya da “iyi” edebiyatın yetkin bir örneği sayılmıyor, pulp aurasına yakın bir basitlikte yazması, dilinden çok hikâyesinin çarpıcılığına dayanması, çok tekrara düşmesi, çok erkek olması filan bunun nedenleri olabilir. Okuyanların hatırlayacağı gibi argoya, cinselliğe, içkiye ve diğer yasak hazlara yükleniyor. Amerikan taşrası, beat kuşağının yolculuk fantezisi, underground edebiyatının ters-yüz edici edep teşhiri, erotik yazının cesur ve doğrudan dili var yazıp çizdiklerinde. (HEPSİ HARİKA, YANİ HARİKA TESPİTLER, HAVALI, DOĞRUDUR DİYE DÜŞÜNÜYORUM, ENTELEKTÜEL YANİ BU ARKADAŞ...)
(AMA ŞURASI:) Bukowski hepsini andırarak ve hepsinden beslenerek, erkek - ergen bir okura hitap ediyor.
ŞİMDİ BU NASIL BİR CÜMLE BU NASIL BİR BAĞLAYIŞ! HEPSİNDEN BESLENEREK AMA HEPSİNİ ANDIRARAK DESE... CÜMLEYİ TERS KURUNCA OLMUYOR, İŞTE, VİRÜS GİRİYOR HER HALDE KAFAYA. YA DA OKUMUYOR, OKUTMUYOR, ARKADAŞI OLMAYABİLİR BELKİ:) VE NİYE ERKEK ERGEN BİR OKURA HİTAP EDİYOR DEMEK! EDEMEZ Mİ. NİYE ETMESİN. VE EROTİK VS YAZAN HERKESTEN FARKI NEDİR BU KONUDAKİ AYIBI YAZARIN? ÖNSEVİŞME BİLE YAPILMAMIŞ GEÇİLMİŞ. YAZAN, DAHA, ERGEN.
Onun için aslolan-gerçek olanlar (kendisi gibi) harbi konuşan insanlar, yoksullar, ".rospular", ayyaşlar, barmenler ve diğer yoksullar olabiliyor. (OLABİLİYOR MU? OLAMAZ MI! NİYE BÖYLE BİR FİİL? NİYE BÖYLE BİR FAUL! ) Gerisi palavradır falan filan inter milan. (ERGEN MERGEN LEVENT BİR ZARGAN!!!!)
Zenginler, entelektüeller, siyasetçiler, polisler, patronlar, kısım şefleri, anneler ve babalar, bürokratlar iki yüzlüdür vs. Siyasetle, sınıfla, yoksullukla ilişkisi diğer pek çok şey gibi yüzeysel, sempatiden öteye gitmiyordur. (KİŞİLERİ UZUN UZUN SAYIP HİÇBİR ŞEY SÖYLEMEYİNCE HAKLI MI OLUNUYOR! SENİN NE DÜŞÜNDÜĞÜNÜ DEĞİL NEDEN ÖYLE DÜŞÜNDÜĞÜNÜ MERAK EDİYORUZ 3. SINIFÇIM.)
Taklit ettiği Henry Miller ile karşılaştırnca bu fark daha açık görülebiliyor. (BU TESPİTİ BİR YERDE OKUDUN VE HEMEN ATLADIN Dİ Mİ! NE VAR, SEN SALLIYORSAN BEN DE SALLARIM...)
Rastlamış olabilirsiniz, sosyal medyada dolaşan bir epigraf var: Bukowski, ".rospuları" ve "çingeneleri" severmiş, çünkü biri namuslu numarası yapmazmış, diğeri milliyetçi ayağına yatmazmış. Sahiden söylemiş mi emin değilim, ama ona yakıştırılması bile önemli… Ergen zekasıyla sallandığı görülebiliyor. Bukowski, kimler kime oy veriyor, hayatını nasıl kodluyor, kime ve neye karşı neyin bekçisi kesiliyor bilse bu kadar rahat ve yukardan konuşmazdı. Büyük laflarla siyaset yürümüyor, içelim açılalım hasbihalinden anca alkol kardeşliği ve ortaokul solculuğu çıkıyor. (SEN SÖYLE! BİR CÜMLE EKLE YAHU KENDİNDEN DE BİZ SENİN BAKIŞINI GÖRELİM. ROSPULAR VE ÇİNGENELER VE SİYASET VE ÜSTTEN BAKIŞ ÖYLE DEĞİLDİR AMA ŞÖYLEDİR DİYEBİLİYOR MUSUN! HAYIR. NE DİYORSUN SEN YA...) Yanlış anlaşılmasın, iyi hikaye çıkmaz demiyorum, Bukowski'nin "çingeneleri" ve ".rospuları" gerçek hayatta milliyetçilere ve muhafazakarla oy verseler de, edebiyat ayrıksılıkla ilgili klişeleri seviyor. Beyefendi de bunu kullanmış, ergen muğlaklığında bu kadar net ve bağırarak konuşan birisi “iyi” ve farklı geliyor insanlara. (SENİN BOŞ ELEŞTİRİN GİBİ LAF KALABALIĞI GELMESİNDEN İYİDİR.)
(BURASI HARİKA): Yukarıda erkek-ergen okur dedim ama biraz daha açayım, (BAKIN NASIL AÇACAK) kolay anlaşılırlığı, pulp ve erotik savrulmaları, şehrin kenarını sağan ve abartan yönü kimlerin hoşuna gidiyor diye düşünelim, onu farklı ve sahici gösteren anti entelektüelist tutumu kimler sahipleniyor diye soralım…// (SORALIM? EEE? AÇTIN MI SEN ŞİMDİ... HİÇBİR ŞEY SÖYLEMEDEN AÇTIN MI SEN ŞİMDİ, BRAVO.)
SEN ARKADAŞIM OKUNMADAN ONAYLANAN 3. SINIF ENTELLERDEN BİRİSİN. BUKO SENİ İÇSİN:))
(AMA ŞURASI:) Bukowski hepsini andırarak ve hepsinden beslenerek, erkek - ergen bir okura hitap ediyor.
ŞİMDİ BU NASIL BİR CÜMLE BU NASIL BİR BAĞLAYIŞ! HEPSİNDEN BESLENEREK AMA HEPSİNİ ANDIRARAK DESE... CÜMLEYİ TERS KURUNCA OLMUYOR, İŞTE, VİRÜS GİRİYOR HER HALDE KAFAYA. YA DA OKUMUYOR, OKUTMUYOR, ARKADAŞI OLMAYABİLİR BELKİ:) VE NİYE ERKEK ERGEN BİR OKURA HİTAP EDİYOR DEMEK! EDEMEZ Mİ. NİYE ETMESİN. VE EROTİK VS YAZAN HERKESTEN FARKI NEDİR BU KONUDAKİ AYIBI YAZARIN? ÖNSEVİŞME BİLE YAPILMAMIŞ GEÇİLMİŞ. YAZAN, DAHA, ERGEN.
Onun için aslolan-gerçek olanlar (kendisi gibi) harbi konuşan insanlar, yoksullar, ".rospular", ayyaşlar, barmenler ve diğer yoksullar olabiliyor. (OLABİLİYOR MU? OLAMAZ MI! NİYE BÖYLE BİR FİİL? NİYE BÖYLE BİR FAUL! ) Gerisi palavradır falan filan inter milan. (ERGEN MERGEN LEVENT BİR ZARGAN!!!!)
Zenginler, entelektüeller, siyasetçiler, polisler, patronlar, kısım şefleri, anneler ve babalar, bürokratlar iki yüzlüdür vs. Siyasetle, sınıfla, yoksullukla ilişkisi diğer pek çok şey gibi yüzeysel, sempatiden öteye gitmiyordur. (KİŞİLERİ UZUN UZUN SAYIP HİÇBİR ŞEY SÖYLEMEYİNCE HAKLI MI OLUNUYOR! SENİN NE DÜŞÜNDÜĞÜNÜ DEĞİL NEDEN ÖYLE DÜŞÜNDÜĞÜNÜ MERAK EDİYORUZ 3. SINIFÇIM.)
Taklit ettiği Henry Miller ile karşılaştırnca bu fark daha açık görülebiliyor. (BU TESPİTİ BİR YERDE OKUDUN VE HEMEN ATLADIN Dİ Mİ! NE VAR, SEN SALLIYORSAN BEN DE SALLARIM...)
Rastlamış olabilirsiniz, sosyal medyada dolaşan bir epigraf var: Bukowski, ".rospuları" ve "çingeneleri" severmiş, çünkü biri namuslu numarası yapmazmış, diğeri milliyetçi ayağına yatmazmış. Sahiden söylemiş mi emin değilim, ama ona yakıştırılması bile önemli… Ergen zekasıyla sallandığı görülebiliyor. Bukowski, kimler kime oy veriyor, hayatını nasıl kodluyor, kime ve neye karşı neyin bekçisi kesiliyor bilse bu kadar rahat ve yukardan konuşmazdı. Büyük laflarla siyaset yürümüyor, içelim açılalım hasbihalinden anca alkol kardeşliği ve ortaokul solculuğu çıkıyor. (SEN SÖYLE! BİR CÜMLE EKLE YAHU KENDİNDEN DE BİZ SENİN BAKIŞINI GÖRELİM. ROSPULAR VE ÇİNGENELER VE SİYASET VE ÜSTTEN BAKIŞ ÖYLE DEĞİLDİR AMA ŞÖYLEDİR DİYEBİLİYOR MUSUN! HAYIR. NE DİYORSUN SEN YA...) Yanlış anlaşılmasın, iyi hikaye çıkmaz demiyorum, Bukowski'nin "çingeneleri" ve ".rospuları" gerçek hayatta milliyetçilere ve muhafazakarla oy verseler de, edebiyat ayrıksılıkla ilgili klişeleri seviyor. Beyefendi de bunu kullanmış, ergen muğlaklığında bu kadar net ve bağırarak konuşan birisi “iyi” ve farklı geliyor insanlara. (SENİN BOŞ ELEŞTİRİN GİBİ LAF KALABALIĞI GELMESİNDEN İYİDİR.)
(BURASI HARİKA): Yukarıda erkek-ergen okur dedim ama biraz daha açayım, (BAKIN NASIL AÇACAK) kolay anlaşılırlığı, pulp ve erotik savrulmaları, şehrin kenarını sağan ve abartan yönü kimlerin hoşuna gidiyor diye düşünelim, onu farklı ve sahici gösteren anti entelektüelist tutumu kimler sahipleniyor diye soralım…// (SORALIM? EEE? AÇTIN MI SEN ŞİMDİ... HİÇBİR ŞEY SÖYLEMEDEN AÇTIN MI SEN ŞİMDİ, BRAVO.)
SEN ARKADAŞIM OKUNMADAN ONAYLANAN 3. SINIF ENTELLERDEN BİRİSİN. BUKO SENİ İÇSİN:))
3. LEVENT (1)
Bir facebook sitesinde şu yayınlanıyor:
[Levent Cantek > ]
//Kendisi de bunu kabul ederdi, ya da küfrederek reddederdi, Bukowski, “büyük” ya da “iyi” edebiyatın yetkin bir örneği sayılmıyor, pulp aurasına yakın bir basitlikte yazması, dilinden çok hikâyesinin çarpıcılığına dayanması, çok tekrara düşmesi, çok erkek olması filan bunun nedenleri olabilir. Okuyanların hatırlayacağı gibi argoya, cinselliğe, içkiye ve diğer yasak hazlara yükleniyor. Amerikan taşrası, beat kuşağının yolculuk fantezisi, underground edebiyatının ters-yüz edici edep teşhiri, erotik yazının cesur ve doğrudan dili var yazıp çizdiklerinde. Bukowski hepsini andırarak ve hepsinden beslenerek, erkek - ergen bir okura hitap ediyor.
Onun için aslolan-gerçek olanlar (kendisi gibi) harbi konuşan insanlar, yoksullar, ".rospular", ayyaşlar, barmenler ve diğer yoksullar olabiliyor. Gerisi palavradır falan filan inter milan. Zenginler, entelektüeller, siyasetçiler, polisler, patronlar, kısım şefleri, anneler ve babalar, bürokratlar iki yüzlüdür vs. Siyasetle, sınıfla, yoksullukla ilişkisi diğer pek çok şey gibi yüzeysel, sempatiden öteye gitmiyordur. Taklit ettiği Henry Miller ile karşılaştırnca bu fark daha açık görülebiliyor.
Rastlamış olabilirsiniz, sosyal medyada dolaşan bir epigraf var: Bukowski, ".rospuları" ve "çingeneleri" severmiş, çünkü biri namuslu numarası yapmazmış, diğeri milliyetçi ayağına yatmazmış. Sahiden söylemiş mi emin değilim, ama ona yakıştırılması bile önemli… Ergen zekasıyla sallandığı görülebiliyor. Bukowski, kimler kime oy veriyor, hayatını nasıl kodluyor, kime ve neye karşı neyin bekçisi kesiliyor bilse bu kadar rahat ve yukardan konuşmazdı. Büyük laflarla siyaset yürümüyor, içelim açılalım hasbihalinden anca alkol kardeşliği ve ortaokul solculuğu çıkıyor. Yanlış anlaşılmasın, iyi hikaye çıkmaz demiyorum, Bukowski'nin "çingeneleri" ve ".rospuları" gerçek hayatta milliyetçilere ve muhafazakarla oy verseler de, edebiyat ayrıksılıkla ilgili klişeleri seviyor . Beyefendi de bunu kullanmış, ergen muğlaklığında bu kadar net ve bağırarak konuşan birisi “iyi” ve farklı geliyor insanlara.
Yukarıda erkek-ergen okur dedim ama biraz daha açayım, kolay anlaşılırlığı, pulp ve erotik savrulmaları, şehrin kenarını sağan ve abartan yönü kimlerin hoşuna gidiyor diye düşünelim, onu farklı ve sahici gösteren anti entelektüelist tutumu kimler sahipleniyor diye soralım…//
Murat Sohtorik
Metni ortaokul öğrencisi bile 15 dakikada yarı uzunluğuna indirebilir. İnsan eleştirdiği metinden daha kötü yazmamalı.
Bir Yorumcu(En Çok Katkıda Bulunan)
(Önceki yoruma cevaben:) Yine de anafikir doğru! İtici bulurum bu tipolojiyi
Murat Sohtorik
Tipoloji olarak bakarsak Proust, Joyce, Beckett, Dostoyevski -10 tane daha sayabilirim- gibi yazarlardan daha yerinde tipi:) İnsana daha çok benziyor yani. Ki anafikir dediklerinizdeki bir dolu yön: Basit yazması (10 tane de bunun için yazar sayarım), tekrara düşmesi (bu eleştirilecek bir yön değildir), dilinden çok hikayenin çarpıcılığına dayanması (-neden yazarsın – neden sıçarsın... diye yazabilen birine getirilmeyecek eleştiri, Proust kabız mıydı ki), çok erkek olması (bir dolu yazar erkek bile olamamışlardır, yukarda saydıklarım da dahil)... Anlayamamış demekten başka yorum yapamıyorum. Eleştiren kişiyi de bildiğimden, 3 hocası itiraz etse yazdığına, hemen yön değiştirir söyledikleri:))
Bir Yorumcu (En Çok Katkıda Bulunan)
Kavram karmaşası olmasın ben tipolojinin şöyle tanımlandığını öğrenmiştim bin yıl önce:”the study of various traits and types, or the systematic classification of the types of something according to their common characteristics.” Burada sözü edilen yazarın tipolojisi derken kaşıgözü tipi demek istemedim. (Yoksa sizi yanlış mı anladım? Tipi derken kaşgöz tip kastetmiştiniz değil mi?) Onun özellklerinin bir bütün olarak ele alındığında ve onunla ortak özellikler gösterenler (erkekliği abartılı, özgüveni abartılı, ağızdolusu konuşan vs vs gibi özellkler bütünü) anlamında tipoloji dedim. Neyse, ben o bütünü itici buluyorum , bu benim kanaatim. Uslubunu da beğenmem bu nedenle paylaşılan yazının anafikrinin benim düşünceme yakın durduğunu düşündüm Uzun uzadıya bir Bukowski irdelemesi yapmaya zamanım ve gönlüm izin vermiyor. Buyrun siz dilediğnizce analiz ediniz Murat Bey. Selamlar
Murat Sohtorik
Tip derken sadece kaş göz kastetmedim tabii ki, yoksa niye andığım yazarları örnek vereyim:)) “Sinsi bir bakış” mesela tipolojiyi gayet güzel açıklıyor, hem tipini hem ahlakını; içten pazarlıklı bir tip diyebiliyoruz. İnsana benziyor derken de ahlaksız biri bence insan değildir; bu anlamda diğer yazarlar Buko’dan daha az insana benzerler, hepsi içten pazarlıklı bir ahlaksızdırlar, içten olan (yani olmayan) pazarlıkları ise edebiyatlarıdır. Birimiz beğenir birimiz beğenmez, kimse de karışmaz; ama diğerlerinden daha ahlaklıdır Buko dediğimde, daha iyi biridir, tipolojisi ve bir dolu şeyi onlardan daha doğrudur dediğimde, Bülent miydi Levent miydi, arkadaş hiçbir şey açıklayamaz ve dedikleri düşer (zaten teknik olarak da yazdığımda düşürüyorum dediklerini, başka yazarlarda da bu negatif eleştirdiğiniz özellikler var, Buko neden yetersiz, kötü, sığ geliyor size dediğimde yeni bir şey söylemiyor). Bildiği şeylerin dışına çıkamayan biridir Levent arkadaş, ben eleştirdiğimde de sizi tanımıyorum ki ben diyerek yerlerde sürünen “tipolojisini” açık etmiştir. Buko da seni tanımıyor neden eleştiriyorsun diye dalgamı da geçmiştim:)) Konu aslında Buko değildir yani ya da başka yazarlar, yazdığımız şeyler “tipolojimizi” açık eder. Üslup da bunu saklamanın en “derin” en “edebi” yoludur:)) Sevgiler.
Murat Sohtorik
Özgüveni abartılı ve ağız dolusu konuşan demenize de takıldım. Özgüvensiz hatta ezik biridir Buko. Ama bunu saklamaz dalgasını geçer ve belli bu bilgelikle taşır. Ağızdolusu konuşmak derken, mesela Celine ya da Thomas Bernhard da öyle konuşmaz mı:) Beğenmemek başka niye edebiyat dışı olduğunu (ya da neyi eksik buluyorsanız) açıklamak gerekmez mi. Levent arkadaş için söylüyorum. Ergen denmiş bir de, 55 yaşındayım ben de o zaman ergenim:)))
Buko'yu elestirmek yeni değil ve farkli da degil, dolu yandaş bulursunuz zaten. Bahsettigim yazarlarla ilgili soylenmemis bir sey soyleniyor mu. Levent arkadaş burayı okuyorsa bir murat sohtorik incelesin. Sizi tanımıyorum ki neden okuyayım diyeceğine kalıbımı basarım:)))
[Levent Cantek > ]
//Kendisi de bunu kabul ederdi, ya da küfrederek reddederdi, Bukowski, “büyük” ya da “iyi” edebiyatın yetkin bir örneği sayılmıyor, pulp aurasına yakın bir basitlikte yazması, dilinden çok hikâyesinin çarpıcılığına dayanması, çok tekrara düşmesi, çok erkek olması filan bunun nedenleri olabilir. Okuyanların hatırlayacağı gibi argoya, cinselliğe, içkiye ve diğer yasak hazlara yükleniyor. Amerikan taşrası, beat kuşağının yolculuk fantezisi, underground edebiyatının ters-yüz edici edep teşhiri, erotik yazının cesur ve doğrudan dili var yazıp çizdiklerinde. Bukowski hepsini andırarak ve hepsinden beslenerek, erkek - ergen bir okura hitap ediyor.
Onun için aslolan-gerçek olanlar (kendisi gibi) harbi konuşan insanlar, yoksullar, ".rospular", ayyaşlar, barmenler ve diğer yoksullar olabiliyor. Gerisi palavradır falan filan inter milan. Zenginler, entelektüeller, siyasetçiler, polisler, patronlar, kısım şefleri, anneler ve babalar, bürokratlar iki yüzlüdür vs. Siyasetle, sınıfla, yoksullukla ilişkisi diğer pek çok şey gibi yüzeysel, sempatiden öteye gitmiyordur. Taklit ettiği Henry Miller ile karşılaştırnca bu fark daha açık görülebiliyor.
Rastlamış olabilirsiniz, sosyal medyada dolaşan bir epigraf var: Bukowski, ".rospuları" ve "çingeneleri" severmiş, çünkü biri namuslu numarası yapmazmış, diğeri milliyetçi ayağına yatmazmış. Sahiden söylemiş mi emin değilim, ama ona yakıştırılması bile önemli… Ergen zekasıyla sallandığı görülebiliyor. Bukowski, kimler kime oy veriyor, hayatını nasıl kodluyor, kime ve neye karşı neyin bekçisi kesiliyor bilse bu kadar rahat ve yukardan konuşmazdı. Büyük laflarla siyaset yürümüyor, içelim açılalım hasbihalinden anca alkol kardeşliği ve ortaokul solculuğu çıkıyor. Yanlış anlaşılmasın, iyi hikaye çıkmaz demiyorum, Bukowski'nin "çingeneleri" ve ".rospuları" gerçek hayatta milliyetçilere ve muhafazakarla oy verseler de, edebiyat ayrıksılıkla ilgili klişeleri seviyor . Beyefendi de bunu kullanmış, ergen muğlaklığında bu kadar net ve bağırarak konuşan birisi “iyi” ve farklı geliyor insanlara.
Yukarıda erkek-ergen okur dedim ama biraz daha açayım, kolay anlaşılırlığı, pulp ve erotik savrulmaları, şehrin kenarını sağan ve abartan yönü kimlerin hoşuna gidiyor diye düşünelim, onu farklı ve sahici gösteren anti entelektüelist tutumu kimler sahipleniyor diye soralım…//
Murat Sohtorik
Metni ortaokul öğrencisi bile 15 dakikada yarı uzunluğuna indirebilir. İnsan eleştirdiği metinden daha kötü yazmamalı.
Bir Yorumcu(En Çok Katkıda Bulunan)
(Önceki yoruma cevaben:) Yine de anafikir doğru! İtici bulurum bu tipolojiyi
Murat Sohtorik
Tipoloji olarak bakarsak Proust, Joyce, Beckett, Dostoyevski -10 tane daha sayabilirim- gibi yazarlardan daha yerinde tipi:) İnsana daha çok benziyor yani. Ki anafikir dediklerinizdeki bir dolu yön: Basit yazması (10 tane de bunun için yazar sayarım), tekrara düşmesi (bu eleştirilecek bir yön değildir), dilinden çok hikayenin çarpıcılığına dayanması (-neden yazarsın – neden sıçarsın... diye yazabilen birine getirilmeyecek eleştiri, Proust kabız mıydı ki), çok erkek olması (bir dolu yazar erkek bile olamamışlardır, yukarda saydıklarım da dahil)... Anlayamamış demekten başka yorum yapamıyorum. Eleştiren kişiyi de bildiğimden, 3 hocası itiraz etse yazdığına, hemen yön değiştirir söyledikleri:))
Bir Yorumcu (En Çok Katkıda Bulunan)
Kavram karmaşası olmasın ben tipolojinin şöyle tanımlandığını öğrenmiştim bin yıl önce:”the study of various traits and types, or the systematic classification of the types of something according to their common characteristics.” Burada sözü edilen yazarın tipolojisi derken kaşıgözü tipi demek istemedim. (Yoksa sizi yanlış mı anladım? Tipi derken kaşgöz tip kastetmiştiniz değil mi?) Onun özellklerinin bir bütün olarak ele alındığında ve onunla ortak özellikler gösterenler (erkekliği abartılı, özgüveni abartılı, ağızdolusu konuşan vs vs gibi özellkler bütünü) anlamında tipoloji dedim. Neyse, ben o bütünü itici buluyorum , bu benim kanaatim. Uslubunu da beğenmem bu nedenle paylaşılan yazının anafikrinin benim düşünceme yakın durduğunu düşündüm Uzun uzadıya bir Bukowski irdelemesi yapmaya zamanım ve gönlüm izin vermiyor. Buyrun siz dilediğnizce analiz ediniz Murat Bey. Selamlar
Murat Sohtorik
Tip derken sadece kaş göz kastetmedim tabii ki, yoksa niye andığım yazarları örnek vereyim:)) “Sinsi bir bakış” mesela tipolojiyi gayet güzel açıklıyor, hem tipini hem ahlakını; içten pazarlıklı bir tip diyebiliyoruz. İnsana benziyor derken de ahlaksız biri bence insan değildir; bu anlamda diğer yazarlar Buko’dan daha az insana benzerler, hepsi içten pazarlıklı bir ahlaksızdırlar, içten olan (yani olmayan) pazarlıkları ise edebiyatlarıdır. Birimiz beğenir birimiz beğenmez, kimse de karışmaz; ama diğerlerinden daha ahlaklıdır Buko dediğimde, daha iyi biridir, tipolojisi ve bir dolu şeyi onlardan daha doğrudur dediğimde, Bülent miydi Levent miydi, arkadaş hiçbir şey açıklayamaz ve dedikleri düşer (zaten teknik olarak da yazdığımda düşürüyorum dediklerini, başka yazarlarda da bu negatif eleştirdiğiniz özellikler var, Buko neden yetersiz, kötü, sığ geliyor size dediğimde yeni bir şey söylemiyor). Bildiği şeylerin dışına çıkamayan biridir Levent arkadaş, ben eleştirdiğimde de sizi tanımıyorum ki ben diyerek yerlerde sürünen “tipolojisini” açık etmiştir. Buko da seni tanımıyor neden eleştiriyorsun diye dalgamı da geçmiştim:)) Konu aslında Buko değildir yani ya da başka yazarlar, yazdığımız şeyler “tipolojimizi” açık eder. Üslup da bunu saklamanın en “derin” en “edebi” yoludur:)) Sevgiler.
Murat Sohtorik
Özgüveni abartılı ve ağız dolusu konuşan demenize de takıldım. Özgüvensiz hatta ezik biridir Buko. Ama bunu saklamaz dalgasını geçer ve belli bu bilgelikle taşır. Ağızdolusu konuşmak derken, mesela Celine ya da Thomas Bernhard da öyle konuşmaz mı:) Beğenmemek başka niye edebiyat dışı olduğunu (ya da neyi eksik buluyorsanız) açıklamak gerekmez mi. Levent arkadaş için söylüyorum. Ergen denmiş bir de, 55 yaşındayım ben de o zaman ergenim:)))
Buko'yu elestirmek yeni değil ve farkli da degil, dolu yandaş bulursunuz zaten. Bahsettigim yazarlarla ilgili soylenmemis bir sey soyleniyor mu. Levent arkadaş burayı okuyorsa bir murat sohtorik incelesin. Sizi tanımıyorum ki neden okuyayım diyeceğine kalıbımı basarım:)))
Pazar, Aralık 29, 2024
ALABALIKLARDAKİ YALNIZLIK
Kalabalıklardaki yalnızlık denmez, kalabalıktaki yalnızlık demek yeterlidir. Bunun tam tersi olan Kalabalık Yalnızlık ise olumlu anlamdadır. Çok iyi hissettiğim ve dünyadaki en büyük yeteneklerimden biri olduğundan iyi biliyorum:))
“Türk Dil Kurumu 2024 yılının kelimesini “kalabalık yalnızlık” olarak açıkladı. (...) “2024 yılında, insanların kalabalıklar içinde yalnız hissettiklerini gösteren araştırmaların sayısında artış olduğu görülmektedir.”
https://tdk.gov.tr/icerik/basindan/2024-yilinin-kelimesi-kavrami-kalabalik-yalnizlik/
“Türk Dil Kurumu 2024 yılının kelimesini “kalabalık yalnızlık” olarak açıkladı. (...) “2024 yılında, insanların kalabalıklar içinde yalnız hissettiklerini gösteren araştırmaların sayısında artış olduğu görülmektedir.”
https://tdk.gov.tr/icerik/basindan/2024-yilinin-kelimesi-kavrami-kalabalik-yalnizlik/
TİLKİ
Tilki sahibi olmadan bilgi sahibi olamazsın.
(Fikir sahibi olmaya daha çok patikan -pataklanman- var.)
(Fikir sahibi olmaya daha çok patikan -pataklanman- var.)
Cumartesi, Aralık 28, 2024
VİRÜS 629
"Benim duygularımdan tamamen farklı bir bakış açısı." Bu tarz bir cümleyi kullanmamanızı öneririm. Kendi duygularınızı, bakışınızı fazla merkeze alıyorsunuz. "Katılmadığım bir görüş" deseniz, mesela, tam tersi, ne güzel di mi. Oysa güya aynı şeyi söylüyor:)
....
Çünkü dedi hayatımın merkezinde kendim varım!
....
Çünkü dedi hayatımın merkezinde kendim varım!
Cuma, Aralık 27, 2024
EDEBİYATÇI
Yazdığını anladık da söyleşini kurgulama bari.
(Oturup kurgulamak da değil; konuşamıyor, gerçekleri açıklayamıyor, her şekilde merkezin, kendinin edebiyatından geçiyor.)
(Oturup kurgulamak da değil; konuşamıyor, gerçekleri açıklayamıyor, her şekilde merkezin, kendinin edebiyatından geçiyor.)
Perşembe, Aralık 26, 2024
3 IRK
Mazohistler normallere âşık ama sadece sadistlerle birlikte olabiliyorlar. Sadist yetiştiriyorlar normaller arasından, kendileri de eskiden normaldi, bazıları hariç.
Sadistler tatmin olmak için muhtaç mazohistlere; normallere sadistçe davranırlarsa cezalandırılıyorlar.
Normaller korunuyorlar -normal kelimesi bir üstünlük duygusu taşıyor-taşıtıyor, salak edebiyatınıza sarılmayın hemen! Özel olduklarını düşünmüyorlar, normaller. Zarar vermezsen ben de seni korurum anlayışındalar. Tedavi işleyecek tabii ki. Zamanla alışman engellenecek, tedaviye. Tedaviye aç! Gelişmeye istekli.
Ha, normallerde sıkılma yok, bu aşağılık anormallerin sıkıntısı, kuruntusu: Allahım ya mutlularsa, gerçekten, allahım.
Kurtulan olur mu peki? Düzelen.
Kral, Kontes ve Kaplan, masalına bakalım.
Karşınızda iki kapı var. Birinde kaplan diğerinde kontes var. Kral ayarlamış bunu, sizi kızı prensesten ayırmak için. Prenses size bilgi sızdırıyor. Siz kaplanın kapısını açıyorsunuz. Savaşıp öldürüyorsunuz (zavallı) kaplanı (masal işte). Kral düşünüyor: Demek ki kızım ona doğru kapıyı açıkladı, sevdiği adamın kontesle olmasındansa ölmesini yeğledi. Kaplanı yenmiş olabilir, ama yine de kızımı ona vermeyeceğim.
Halk buna itiraz eder, sözüne güvenilmeyen bir kral, ilerde bizi da aldatabilir. Seni kral istemiyoruz artık.
İtiraz ediyorsunuz: Kraliçe bana doğru kapıyı söyledi, ölmemdense kontesle olmamı tercih etti. Beni gerçekten seviyor. Ama ben yine de kaplanla karşılaşmak istedim.
Kral buna şaşırır ama sevinir. Peki o zaman der, kral olmayabilirim artık, ama babayım ve bu adama kızımı veriyorum.
Halkın fikir değiştireceğini tahmin edersiniz, krallıkla ilgili.
Şimdi burada kim mazohist, sadist ve normaldir. Unutmayın, normal ile ilgili okuduklarınızı unutun, iyi olandır normal. Sıkıntı sizin suçunuz. Ve kontesi de unutmayın.
Sadistler tatmin olmak için muhtaç mazohistlere; normallere sadistçe davranırlarsa cezalandırılıyorlar.
Normaller korunuyorlar -normal kelimesi bir üstünlük duygusu taşıyor-taşıtıyor, salak edebiyatınıza sarılmayın hemen! Özel olduklarını düşünmüyorlar, normaller. Zarar vermezsen ben de seni korurum anlayışındalar. Tedavi işleyecek tabii ki. Zamanla alışman engellenecek, tedaviye. Tedaviye aç! Gelişmeye istekli.
Ha, normallerde sıkılma yok, bu aşağılık anormallerin sıkıntısı, kuruntusu: Allahım ya mutlularsa, gerçekten, allahım.
Kurtulan olur mu peki? Düzelen.
Kral, Kontes ve Kaplan, masalına bakalım.
Karşınızda iki kapı var. Birinde kaplan diğerinde kontes var. Kral ayarlamış bunu, sizi kızı prensesten ayırmak için. Prenses size bilgi sızdırıyor. Siz kaplanın kapısını açıyorsunuz. Savaşıp öldürüyorsunuz (zavallı) kaplanı (masal işte). Kral düşünüyor: Demek ki kızım ona doğru kapıyı açıkladı, sevdiği adamın kontesle olmasındansa ölmesini yeğledi. Kaplanı yenmiş olabilir, ama yine de kızımı ona vermeyeceğim.
Halk buna itiraz eder, sözüne güvenilmeyen bir kral, ilerde bizi da aldatabilir. Seni kral istemiyoruz artık.
İtiraz ediyorsunuz: Kraliçe bana doğru kapıyı söyledi, ölmemdense kontesle olmamı tercih etti. Beni gerçekten seviyor. Ama ben yine de kaplanla karşılaşmak istedim.
Kral buna şaşırır ama sevinir. Peki o zaman der, kral olmayabilirim artık, ama babayım ve bu adama kızımı veriyorum.
Halkın fikir değiştireceğini tahmin edersiniz, krallıkla ilgili.
Şimdi burada kim mazohist, sadist ve normaldir. Unutmayın, normal ile ilgili okuduklarınızı unutun, iyi olandır normal. Sıkıntı sizin suçunuz. Ve kontesi de unutmayın.
Çarşamba, Aralık 25, 2024
NEFRET!
LEVİN CİHANTEK
Adam bi hocasıyla ilgili bişi yazıyor. Metinde şöyle bişi var: Hocası onun tezini ona güvendiği için okumadan onaylamış!
Yazmayayım dedim ama birisi şöyle bir şey yazdığından:
Sonra birisi yancı-herhangi bir anlamsızcı olarak şöyle bişi yazdığından:
Yazıyorum:
"Size güvenip tezinizi okumadan onaylaması dürüst bir davranış mı, bunla bir de övünüyor musunuz!'"
Tipik yavşaklıktır, istediğin cümlelere cevap verir ama esas olanları es geçersin:
Ben de üstten bakışımı koyarım:
"Tam tersi: Senin metinlerinde hep bir virüs var Levin, okunmadan onaylanmaya çok alışmış gibisin:)))"
Karetersizliğe devam. Bunlarla ben nasıl aynı şeylerden şikayet ediyor olabiliriz! Çünkü ben şikayet ettiğim şeyi yapmıyorum:
Sonra silmiş beni, yazdığımı kopyalayamadım ama mantığı şöyle bir şeydi:
Seni tanımıyorum sen beni eleştiremezsin!
Niye beni eleştiriyorsun git başkasıyla ilgilen!
Bunlara 3. sınıf entel demem bile bir iltifat!
Bunlar sülük çünkü...
Ancak bir yanaşma, hizmetçi, uşak bu cümleleri kurar
Arada şunu yazdım, eğelenerek bitirelim ve esas konuya dönerek:
"Onaylanan tezin fontu çok çekiciymiş; sarışınmış mesela:))
Salı, Aralık 24, 2024
Pazartesi, Aralık 23, 2024
MODERN KLASİKLER
Şeytan istedi ruhumu, ki bu klasiktir; ama Melek de istedi; Tanrı da:
Şeytan ruhumu satın almak istiyor. Kitabını edebiyatını felsefeni unut. Reklamcılıktan siyasetten kazan paranı, şöhret yap.
Melek ruhumu almak istiyor. Yumuşat diyor biraz kitabını, felsefeni. Herkes seni sevecektir.
Tanrı ruhumu geri almak istiyor. Öl diyor, ünlü olacaksın.
Şeytan ruhumu satın almak istiyor. Kitabını edebiyatını felsefeni unut. Reklamcılıktan siyasetten kazan paranı, şöhret yap.
Melek ruhumu almak istiyor. Yumuşat diyor biraz kitabını, felsefeni. Herkes seni sevecektir.
Tanrı ruhumu geri almak istiyor. Öl diyor, ünlü olacaksın.
Pazar, Aralık 22, 2024
EL ALEM
Siz değişik birisiniz.
Ah siz değişiksiniz. İnsan ırkı. Ama görevle geldim. Ve görevimden vazgeçmiyorum.
Ne görevi!
Kızınızı mutlu etme görevi.
Görevle olacak iş mi bu! Sert görünmüş olabilirim ama aşka inanırım beyefendi...
Bana efendi diyin... Set olmamanız yeterlidir. Daha önce 28 kadın gösterdiler. Bunu seçtim.
Bunu mu!
Bizde birisini göstermek aşk anlamına gelir. Değişeceksiniz, kızınız da değişecek. Çünkü ben sizi gösterdim. Aleme...
Ailenize mi!
Alem alem, tüm alem... Evren.
Kızımın adıdır Evren. Ben koydum. Sadece aramızda biliriz.
Siz öyle sanın. 28 kadını siz anlatayım, ilkinin adı prensesti... Ailede koymuşlar!
Ah siz değişiksiniz. İnsan ırkı. Ama görevle geldim. Ve görevimden vazgeçmiyorum.
Ne görevi!
Kızınızı mutlu etme görevi.
Görevle olacak iş mi bu! Sert görünmüş olabilirim ama aşka inanırım beyefendi...
Bana efendi diyin... Set olmamanız yeterlidir. Daha önce 28 kadın gösterdiler. Bunu seçtim.
Bunu mu!
Bizde birisini göstermek aşk anlamına gelir. Değişeceksiniz, kızınız da değişecek. Çünkü ben sizi gösterdim. Aleme...
Ailenize mi!
Alem alem, tüm alem... Evren.
Kızımın adıdır Evren. Ben koydum. Sadece aramızda biliriz.
Siz öyle sanın. 28 kadını siz anlatayım, ilkinin adı prensesti... Ailede koymuşlar!
Cumartesi, Aralık 21, 2024
MAHİR ÖZTAŞ'A SEVGİLERİMLE
Mahir Öztaş'a şöyle yazdım, öldüğü gün unutulacak, bari sayemde tarihe geçsin: "Kurtar kendini bunlardan başka insanlar var, biraz kendinden uzaklaş, rahatlatır bu seni. Nütopya okumadın bilmiyorsun, ama geç değil. Soracaklar."
3. SINIF ENTEL ÖRNEĞİ
“Bu vesileyle de hatırlatmak isterim. Beğenmediğiniz, ilginizi çekmeyen konu, kişi ve kurumlara dair yorum yapmak zorunda değilsiniz. Başınızı, ilginizi başka tarafa çevirebilirsiniz.”
1. Hatırlatılacak bir şey yok, çünkü bu dediğiniz gibi bir gerçek yok. İstediğimize yorum yaparız. Kendi otoriterliğinizi mi hatırlatmak istiyorsunuz yoksa!
2. İlgimi çeken ama beğenmediğim bir şeyi eleştiremez miyim!
3. Bu yazıyı yazmaya sizi hangi siz ya da kimler zorladı! Çıkarınız nedir?
4. Başımı, ilgimi nereye çevireceğimi size mi soracağım!
1. Hatırlatılacak bir şey yok, çünkü bu dediğiniz gibi bir gerçek yok. İstediğimize yorum yaparız. Kendi otoriterliğinizi mi hatırlatmak istiyorsunuz yoksa!
2. İlgimi çeken ama beğenmediğim bir şeyi eleştiremez miyim!
3. Bu yazıyı yazmaya sizi hangi siz ya da kimler zorladı! Çıkarınız nedir?
4. Başımı, ilgimi nereye çevireceğimi size mi soracağım!
Cuma, Aralık 20, 2024
HİÇTEN PAZARLIKLI EDEBİYAT
-Kız senden hoşlanıyor mu
-Hoşlanmaz mı yoksa niye şiir yazayım
-Hoşlanmaz mı yoksa niye şiir yazayım
Hiçten pazarlıklı edebiyat; sarmış her yerinizi.
Perşembe, Aralık 19, 2024
Çarşamba, Aralık 18, 2024
BALON FİKİR
Rüyamda iki kadın bir yerde hapis gibiler. Dışardan enjektör gibi bir şeylerle çektikleri havayı balonlara zarkediyorlar. Ben niye böyle yaptıklarını anlamıyorum... Sonra bunları gözleyen iki kişi, çok akıllıca diyor. Balonlar söndükçe içlerindeki gerçek hava mekanlarını dolduruyor ve neredeyse gerçek havayla yaşıyorlar. Bu saçma-yanlış bir fikir de olabilir belki ama ben rüyamın başında bilmediğim bir şeyi sonunda o iki gözleyen sayesinde nasıl açıklayabiliyorum?
Salı, Aralık 17, 2024
ALLAH BİRASINI VERSİN
-Ben bira istedim dedi.
Yeni garson getirdiği biraya baktı. Sarı. Acaba bira beyaz da rakı mı sarıydı diye bakar gibi.
-Abi bu bira!
-Ben BİRA istedim!
Usta garson gelip özür diledi. Dışardan Efes adlı bira alınıp konuldu önüne, o Tuborg imiş. Çünkü bu Duayen Reklamcı “bira bu kapağın altındadır” diye Efes reklamı yapmış; zavallı garsonlara da hava atmak için. Solcu ya!
Can Kozanoğlu mu demişti, insan sokaktaki kediye acıyarak solcu olur, literatür okuyarak değil...
Yeni garson getirdiği biraya baktı. Sarı. Acaba bira beyaz da rakı mı sarıydı diye bakar gibi.
-Abi bu bira!
-Ben BİRA istedim!
Usta garson gelip özür diledi. Dışardan Efes adlı bira alınıp konuldu önüne, o Tuborg imiş. Çünkü bu Duayen Reklamcı “bira bu kapağın altındadır” diye Efes reklamı yapmış; zavallı garsonlara da hava atmak için. Solcu ya!
Can Kozanoğlu mu demişti, insan sokaktaki kediye acıyarak solcu olur, literatür okuyarak değil...
M!SAF!R TERL!KLER!
Masum değiliz hiçbirimiz kaypak mantığını sevmem; illa bu açıdan yaklaşmak istiyorsan: Ben itiraf ettim sen de et, diyeceksin.
Böylece çarmıha gerilmeyen kararı vermiş olur. Olması gerektiği gibi.
(Misafir Terlikleri’ne işediğiminin de zamansız öldü! Yazılarımda beni kadın düşmanı olarak görenlere söylerdim eskiden: Bir erkekle bir kadın ne kadar farklıysa erkeklerden o kadar farklıyım. Kadınları ikincil görürüm; erkekleri üçüncül. Açıyı kafada canlandırmak size kalmış:) Ama her şeyi de canlandırmaya kalkmayın; bırakın bazıları ölü kalsın.)
Böylece çarmıha gerilmeyen kararı vermiş olur. Olması gerektiği gibi.
(Misafir Terlikleri’ne işediğiminin de zamansız öldü! Yazılarımda beni kadın düşmanı olarak görenlere söylerdim eskiden: Bir erkekle bir kadın ne kadar farklıysa erkeklerden o kadar farklıyım. Kadınları ikincil görürüm; erkekleri üçüncül. Açıyı kafada canlandırmak size kalmış:) Ama her şeyi de canlandırmaya kalkmayın; bırakın bazıları ölü kalsın.)
Pazartesi, Aralık 16, 2024
SALINCAK IS NOT FOR SEKS
Pazar, Aralık 15, 2024
8. KADIN
-Kim?
-Yani. 6’sı kabul etti benle bir hafta görüşüp sonra benim onlardan birin seçmemi. İlk hafta 2’sini eledim. İkinci hafta da 3’ünü eleyerek bir kadında karar kılıyordum, sen, 7. kadın ortaya çıktın... Zaten hep konuşuyordun benle, buluşuyordun. Ama kendinden hiç bahsetmeden, bir ilişkiye girmeden, sadece bu aramızdaki oyunu eleştirmek için... Kendini diğer 6 kadından üstün görüyordun ve doğrudan beni seçmelisin, seçmeliydin, demeye getiriyordun. Aklımda sadece 1 kadın kaldığında tatil yap dedin ve beni götürdün. 3 gün birlikte olduk, ve pazartesi seni seçeceğimden emindin.
-8. kadın kim!
-O 6 kadın da başkalarıyla görüşüyor olabilir demiştim. Şaşırtamamıştın beni, biliyorum demiştim... Ben de bir 8. kadınla görüşüyor olabilirim...
-Neden onu seçiyorsun?
-Benden üst bir yerde gördüğümden onu...
-Senden üst bir yerde olamaz. Ben değilim!
-Kendini sadece o 6 kadınla kıyasladın. Altında gördün onları ve ukala oldun böyle... Bense hep üstümü aradım. 8. kadın için üst ve alt yok...
-Öyle bir kadın yok. Hayal dünyan bu senin.
-Yenildin. Beni dışardan bitirmek istiyordun. O beni içerden bitirdi.
-Öyle biri yok! Haberi var mı
-Beni götürdüğün tatil yerinin sahibi. Yine 6 kadın arasından seçtim. Son geceki partide. Ama geldiğimiz günden beri bakışıyordu konuşuyorduk.
-Seni anlayamaz o.
-Anlamıyorsun. Bunu istemiyorum ki. Sen benim sevgilim olmak istemiyorsun ki, ben olmak istiyorsun.
-Yani. 6’sı kabul etti benle bir hafta görüşüp sonra benim onlardan birin seçmemi. İlk hafta 2’sini eledim. İkinci hafta da 3’ünü eleyerek bir kadında karar kılıyordum, sen, 7. kadın ortaya çıktın... Zaten hep konuşuyordun benle, buluşuyordun. Ama kendinden hiç bahsetmeden, bir ilişkiye girmeden, sadece bu aramızdaki oyunu eleştirmek için... Kendini diğer 6 kadından üstün görüyordun ve doğrudan beni seçmelisin, seçmeliydin, demeye getiriyordun. Aklımda sadece 1 kadın kaldığında tatil yap dedin ve beni götürdün. 3 gün birlikte olduk, ve pazartesi seni seçeceğimden emindin.
-8. kadın kim!
-O 6 kadın da başkalarıyla görüşüyor olabilir demiştim. Şaşırtamamıştın beni, biliyorum demiştim... Ben de bir 8. kadınla görüşüyor olabilirim...
-Neden onu seçiyorsun?
-Benden üst bir yerde gördüğümden onu...
-Senden üst bir yerde olamaz. Ben değilim!
-Kendini sadece o 6 kadınla kıyasladın. Altında gördün onları ve ukala oldun böyle... Bense hep üstümü aradım. 8. kadın için üst ve alt yok...
-Öyle bir kadın yok. Hayal dünyan bu senin.
-Yenildin. Beni dışardan bitirmek istiyordun. O beni içerden bitirdi.
-Öyle biri yok! Haberi var mı
-Beni götürdüğün tatil yerinin sahibi. Yine 6 kadın arasından seçtim. Son geceki partide. Ama geldiğimiz günden beri bakışıyordu konuşuyorduk.
-Seni anlayamaz o.
-Anlamıyorsun. Bunu istemiyorum ki. Sen benim sevgilim olmak istemiyorsun ki, ben olmak istiyorsun.
8. KADIN'I BEKLERKEN
Tüm türkiye 8. KADIN'ı beklerken ben barlarda sürtüyorum. (Yatırdım soyuyorum, genelde giydirirler.)
MEME BACAK KALÇA
KAÇ BİNİNCİ
Cumartesi, Aralık 14, 2024
8. KADIN
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)