Pazar, Ocak 05, 2025

A. B. C. D. E.

Adnan Benk burada Edip Cansever’i tatlı tatlı terlettiği gibi M. C. Anday’ı da terletmişti. İki şair de aynı şeyi söylüyordu: “Burada ben sizinle görüyorum (düşünüyorum) bunları.” E okumadın mı hiç şiirini, sonradan görme:))) Hoş, Adnan Benk gibi soran da pek çıkmaz; şiir açıklanamaz tilkiliğine sığınırlar:


E .C. Burada iyice benleşip, düşünüyorum. Tekleşiyorum ve nerede kalmışsam deyip, yaşamı sürdürüyorum. Kopukluk neresinde bunun?.

A .B .: Öğelerden biri yok oldu ama...

E .C .: Hayır, gerçekle teması yok oldu diyorsun, yok olmuyor, bence. Asıl gerçek, yani ben varım burada, ben’e getirdim, benleştirdim şiiri, benleştirdikten sonra da bunu söyleme hakkım elde ettim. Ben'i buraya kadar getirmeseydim, bunu söyleme hakkını elde edemeyecektim. Söylersem, bu ukalalık olarak biterdi. Hikmet savurmuş olurdum. Şiirde de hikmet olmaz.

A .B .: Evet, anlıyorum. Ama gene de, iki öğeden biri daha ağır basıyor sonunda. Gerçekle kaynaşarak gidiyorsun başında, ama son iki bölüm de sen seninlesin, içine dönüksün artık...

E .C .: Başında gerçekle gidiyorum da, son iki bölüm de düşsel olana mı giriyorum, karşıt olana mı?..

A .B .: Gerçekten, hiç değilse nesnelerden sıyrılmış, kendinle kendin arasında bir soruna dönüşüyor şiir, örneğin son iki bölümde bir tabak ya da bir çatal yok, değil mi? Niye beraber gelmediler?..

E .C .: “Tam nerede kalmışsam” toplayıcı bir dize. Tabaklar, çatallar, plastik çiçekler, bunların tüm ü “Tam nerede kalmışsam” dizesinde zaten var, diyorum. O yüzden, bu son iki bölüm gerçekten bağımsız değil. Şiirin başı gerçekle gidiyor da sonu gitmiyor değil. Gerçekte ölüm olduğu gibi, ölüm de de gerçek var.

A .B .: Öyleyse, şöyle bir sonuca varabiliriz belki: Aynı düzeydeki iki öğeyi, sıradan nesnelerle sıradışı bir yaşantıyı, dışa dönük ile içe dönüğü birleştirmek kaygısına bağlayabiliriz belki senin şiirini...

E .C .: Belki çok karşıt bir şey söylüyormuşum gibi gelecek ama, sıradan olanla, sıradan olmayan arasına bir ayırım koyuyorsak, belki şiirin sonu, başına göre daha sıradan oluyor. Eğer ölüm yaşamı doğuruyorsa, sondaki ölüme hayranlık, yaşama hayranlık ise, ilk bölümlerdeki yaşam tümüyle var demektir, son bölümde de. Nesneler anılmıyor ama ölüm de bir nesne olarak düşünülebilir. Yaşam da bir nesne olarak düşünülebilir am a, çok bütünsel olarak düşünülebilir. Başta ayrıntılarıyla bir yaşam var, sonda ayrıntısız bir yaşam ya da ölüm var. Burada birdenbire bir genele dönüş var, “Tam nerede kalmışsam” deyince: ben gene o meyhanenin içinde­yim, gene oradayım, ama gün kırıldı kırılacak, belki bir akşama doğru gidiş var, belki kalkma saatim geliyor.

Hiç yorum yok: