Perşembe, Nisan 24, 2025

CELİNE'DE OLAN BERNHARD'DA OLMUYOR

-Sen beni dinlemiyorsun, son ne dedim?
-İlk dediğini...
-Aferin dinlemişsin...

“Stifter korkunç bir üslupla
yazıyor, ayrıca dilbilgisi açısından da her türlü eleştirinin altında kalır, Bruckner
de karma şıkvahşi, geç yaşında bile gösterdiği dini ergen nota çılgınlığı içinde
aynı. Onunla gerçekten titizlikle ve radikal olarak ilgilenmeden Stifter'e yıllarca
hayranlık besledim. Bir yıl önce Stifter'le titiz ve radikal olarak ilgilendiğimde,
gözlerime ve kulaklarıma inanamadım. Bu derece yanlış dolu ve hantal bir
Almanca ya da Avusturyaca, ne derseniz deyin, tüm düşünce yaşamımda
şimdiye kadar okumadım, hele böylesi ve hatta bugün sırf keskin ve berrak
düzyazısından ötürü ünlenmiş bir yazar okumadım. Stifter'in düzyazısı, benim
bildiklerimin içinde keskin olmanın tamamen dışında kalanı ve en berrak
olmayanı, bunlar tamamen çarpık görünümler ve yanlış ve ters düşüncelerle dolu
ve Yukarı Avusturya'da hep okul müfettişliği yapmış olan bu taşra acemisinin,
bugün hem de yazarlar tarafından, hepsinden önce de genç ve hiç de ünsüz
olmayan ve dikkat çeken yazarlar tarafından göklere çıkartılmasına şaşıp
kalıyorum. Sanırım bu insanların tümü, Stifter'i hiçbir zaman gerçekten
okumadılar ve fakat körü körüne hayran kaldılar, Stifter'i hep yalnızca duydular,
ama onu asla gerçekten okumadılar benim gibi. Ben bir yıl önce Stifter'i
gerçekten okuduğumda, bu düzyazının büyük ustasını, öyle deniyor ya ona, bu
hantal yazıcıyı bir zamanlar beğendiğim, hatta sevdiğim için kendimden
iğrendim. Stifter'i gençliğimde okudum ve bu okuma macerasına dayalı bir
anımsamam vardı onunla ilgili olarak. Stifteri on iki ve on altı yaşımdayken
okumuştum, benim için asla eleştirel olmayan bir yaşta. Bundan sonra hiçbir
zaman Stifter'i sınamadım. Stifter düzyazısının uzun yolunda dayanılmaz bir
geveze, hantal ve en korkuncu da pasaklı bir üsluba sahip ve ayrıca Alman
yazınındaki gerçekten en can sıkıcı ve yalancı yazar. Özlü, titiz ve açık diye
bilinen Stifter düzyazısı gerçekte bulanık, çaresiz ve sorumsuz ve bir küçük
burjuva duygusallığında ve küçük burjuva çaresizliğinde, öyle ki Witiko'yu ya da
Büyükbabamın Dosyası'nı okurken mide bulanır. Hele bu Büyükbabamın
Dosyası daha ilk satırlarında hantal bir deneme, düşüncesizce uzatılmış,
duygusal, can sıkıcı, içsel ve dışsal hatalarla dolu bir düzyazı örneği, bunu sanat
yapıtı olarak göstermek, Lınz tarzı bir küçük burjuva dalaveresinden başka bir
şey değil. Bu küçük burjuva taşra deliği Lınz'den, ki Kepler zamanından beri,
içinde insanların şarkı söyleyemedikleri bir operası, içinde insanların
oynayamadıkları bir tiyatrosu, resim yapamayan ressamlarının, yazı yazamayan
yazarlarının bulunduğu, gerçekten ayyuka çıkmış bu taşra deliğinden, birdenbire,
genellikle dâhi olarak tanımlanan Stifter'in çıkmış olması da düşünülemezdi.
(...)
Stifter, dedi, tümden bakarsak, nerdeyse benim
yaşamımdaki en büyük sanatsal hayal kırıklıklarından biri. Stifter'in her üç ya da
hiç değilse her dört cümlesinden biri yanlış, düzyazılarındaki her iki üç
betimlemeden biri başarısız ve Stifter’in ruhu, hiç değilse edebî yazılarında, orta
karar. Stifter gerçekte, şimdiye kadar yazanlar arasında fantaziden en yoksun
yazarlardan biri ve aynı zamanda da en şiirsellik karşıtı ve şiirsellikten yoksun
olanlardan biri. Ama okuyucular da edebiyat bilimcileri de hep bu Stifter'in
kapanına düştüler. Bu adamın yaşamının sonunda kendini öldürmüş olması,
onun mutlak orta kararlılığını değiştirmez. Stifter kadar acemi ve beceriksiz ve
üstüne üstlük bu kadar vurdumduymaz, dar kafalı ve aynı zamanda dünya
çapında bu derece tanınmış bir yazar daha tanımıyorum dünyada.
(...)
Çirkin olan da, dedi dün Reger, özellikle Stifter'in kendisinden ürkülen bir eğitim adamı
oluşu, hem de yüksek bir mevkide ve böylesine pasaklı yazışı, oysa onun
öğrencilerinden birine asla böyle yazma izni verilmezdi. Onun öğrencilerinden
biri Stifter'den bir sayfayı Stifter'in önüne koysaydı, bu sayfa Stifter tarafından
baştan sona kırmızı kalemle çizilirdi, dedi, doğrusu bu. Biz Stifter'i kırmızı
kalemle okumaya kalkarsak, düzeltme yapmaktan kurtulamayız, dedi Reger.
Burada hiçbir dâhi kaleme sarılmadı, dedi, ancak bir yeteneksiz sarıldı. Şayet
zevksiz, can sıkıcı ve duygusal ve amaçsız bir edebiyat kavramı varsa, bu tam
olarak Stifter'in yazdıklarına uyar. Stifter’ın yazdıkları sanat değildir, söylemek
istediği şey en iğrenç biçimde onursuzdur. En çok da evlerinde canı sıkılan, günü
esneyerek geçiren memur eşlerinin ve dullarının onu okuması boşuna değildir ve
boş zamanlarında hemşirelerin ve manastırlarda rahibelerin. Gerçekten düşünen
bir insan Stifter'i okuyamaz. Sanırım Stifter'i çok ve olağanüstü çok beğenenler,
Stifter'den habersizdirler. Bizim yazarlarımızın hepsi, istisnasız, bugün
Stifter'den hep hayranlıkla söz edip yazıyorlar ve sanki o günümüzün yazar
Tanrı'sıymış gibi sarılıyorlar ona. Ya bu insanlar aptal ve hiçbir sanat zevkleri
yok ve edebiyattan en ufak bir şey bile anlamıyorlar ya da yazık ki önce inanmak
zorunda olduğum üzere Stifter'i okumadılar, dedi. Stifter ve Bruckner'le
gelemezsiniz benim yanıma, özellikle de sanatla ve benim sanattan anladığımla
ilgili olarak, dedi. Biri düzyazı bozucu, dedi, müzik bozucu, öteki. Zavallı
Yukarı Avusturya, dedi, gerçekten de büyük dâhilerden ikisini çıkarttığına
inanıyor, oysa yalnızca sınırsız derecede büyütülmüş iki serseri mayın yaratmış,
biri edebiyatçı, biri de besteci.
(...)
Bir kez daha
Stifter'e dönecek olursam, dedi, bugün Stifter'e dayanan çok sayıda yazar var. Bu
yazarlar, yazarlık yaşamı boyunca doğayı kötüye kullanmaktan başka bir şey
yapmamış, kesinlikle bir yazı acemisi olan birine dayanıyorlar. Stifter, mutlak
biçimde doğayı kötüye kullanan bir kişi olarak suçlanmalı, dedi Reger dün.
Yazar olarak, gören bir kişi olmak istedi ve gerçekte yazar olarak bir kördü, dedi
Reger. Stifter'de her şey yapmacık, bir bakire gibi beceriksiz, çekilmez bir taşralı
işaretparmağıdüzyazısı ortaya koydu Stifter, dedi Reger, başkaca bir şey değil.
(...)
Saydığımız, hayranlık duyduğumuz ve sevdiğimizin
büyüklüğünün büyüklük olmadığını ve hiçbir zaman da böylesine bir
büyüklüğün olmadığını, yalnızca büyüklük sandığımızı ve aslında küçüklük,
hatta alçaklık olduğunu hissettiğimiz zaman uğradığımız düş kırıklığı, aldatılmış
birinin yakıcı acısını duymamıza neden olur. Biz bir objeyi gözü kapalı kabul
edip, yıllarca ve onyıllarca, olağandır ki tüm bir yaşam boyu, onu bir kez olsun
sınamadan, hep sayar ve seversek o da tamamen kendiliğinden intikam alır, dedi
Reger. Ben bir kez olsun, diyelim ki otuz yıl ya da yirmi yıl önce, hiç değilse on
beş yıl önce Stifter'ı sınamış olsaydım, bu geç düş kırıklığından kendimi
kurtarmış olurdum. Biz asla şu ya da bu tamamdır ve tüm zamanlar için bu
tamamdır dememeliyiz, tüm sanatçıları durmadan sınamalıyız, çünkü biz sanat
bilgimizi ve sanat zevkimizi kuşkusuz geliştiriyoruz. Stifter'in bir tek mektupları
iyidir, dedi Reger, bunun dışında kalan her şey değersizdir.
(...)
Stifter herkesi
öldüresiye sıkıyor, ama hoş olmayan biçimde şimdi çok moda, dedi Reger. Genel
olarak da duygusallık, ki bu en korkuncu, şimdi çok moda, tıpkı kitsch olan her
şeyin şimdi çok moda olması gibi; yetmişli yılların ortalarından bugüne, seksenli
yılların ortalarına kadar duygusallık ve kitsch çok moda, edebiyatta çok moda,
resimde ve de müzikte. Bugün, seksenli yıllarda yazıldığı gibi duygusal kitsch
hiçbir zaman yazılmadı, hiç bu kadar kitsch ve duygusal resim yapılmadı ve
besteciler kitsch ve duygusallıkta birbirleriyle yarıştılar, tiyatroya gidin bir, orada
bugün toplumu tehdit eden kitsch'ten başka bir şey sunulmuyor, duygusallıktan
başka, tiyatroda vicdansızlık ve vahşilik sunulsa da hepsi yalnızca haince kitsch
bir duygusallık. Sergilere gidin, orada yalnızca en yoğun kitsch ve en çirkin
duygusallık gösterilir. Konser salonlarına gidin hele, orada da yalnızca kitsch ve
duygusallık duyacaksınız. Kitaplar bugün kitsch ve duygusallıkla doldurulmuş,
işte Stifter'i son yıllarda böylesine moda yapan da bu. Stifter bir kitsch ustası,
dedi Reger. Stifter'in herhangi bir sayfasında o kadar çok kitsch var ki, şiire
susamış rahibeler ve hastabakıcılar daha kuşaklar boyu bununla tatmin
edilebilirler, dedi. Gerçekten de Bruckner de yalnızca duygusal ve kitsch, aptal,
anıtsal orkestral bir tiksintiden başka bir şey değil. Bugün yazan genç ve çok
genç yazarlar, çoğunlukla yalnız düşüncesiz ve kafasız bir kitsch yazıyorlar ve
kitaplarında nerdeyse dayanılmaz boyutta dokunaklı bir duygusallık
geliştiriyorlar, bu yüzden Stifter'in onların katında da çok moda oluşu anlaşılır
bir şeydir. Düşüncesiz ve kafasız kitsch'i büyük ve yüksek edebiyata sokan ve
kitsch bir intiharla son bulan Stifter, şimdi çok moda, dedi Reger.”

Hiç yorum yok: