Sanki Proust çağdaşlarına şöyle der gibidir :”Ben şimdi kadife kaplı geniş bir kanepenin üstüne, bol ipek sabahlığımla şöyle rahatça, kayıtsızca, bir sanatçı gibi sırtüstü uzanıp hafif bir sakinleştiricinin etkisiyle gelen küçük çırpıntı nöbetleri içinde yaşamımı anımsayacağım; bir bardak suyu bir dikişte içer gibi yapmayacağım bu işi, tam tersine eşsiz tatları olan bir şarabın bileşik kokusunun hakkını vermek isteyen bir adamın yoğunlaşmış dikkatiyle yudum yudum içmeye çalışacağım.”
Bana, koklayarak, bardağı elinde sallayarak, tarihini, markasını, menşeini sorarak, uzatarak uzatarak, tadından içilmiyormuş, içmeyip de yanında yatılması gerekiyormuş gibi yaparak, bir yandan da yudum yudum tadına vararak, ama BİR SUYU içmeye çalışıyormuş gibi geliyor...
Issız adaya düşsem Proust kitaplarını isterim yanıma. Böylece adaya daha olay ısınır, hatta eğlenirim, böylece adada hayatımı geçirebilirim.
Cuma, Mayıs 30, 2025
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder