Perşembe, Kasım 15, 2007

“Ama onlar Rum, Murat!”


“Kömür madenlerinde çalışan işçiler çalışmaları bittikten sonra yıkanıp temizlenirler ve zenci olmadıklarını görerek mutlu olurlar. Zenciler sabah uyanınca kömür madeni işçisi olmadıklarını anlayarak mutlu olurlar.” (Cavanna. Karşı Ansiklopedi)

Irkçılığın harika bir aşağılanması.

……..
Tanışıp konuştuğumuzda, Sohtorik soyadımın “saftirik ya da saftorik”ten geldiğini düşünenler çoğunlukta olur. Ama eminim, “saftirik” ya da “saf” sözcükleri 80 sene önce, şu günkü gibi “neredeyse aptal” anlamında kullanılmıyordu, “katışıksız, ari” anlamında kullanılıyordu.

Dedem, zamanında herkesin çok rağbet ettiği tarikatlara girmediği için “tarikatlardan ayrı” anlamında “saf tarik” demişler ona. Tarik ya da tarikat, yol demek. Saf tarik, saf yol anlamına da geliyor. (Dedemin huyu bana geçmiş, ben de bir yere ait olmayı sevemedim gittim.) Sohtorik, “saftarik”ten gelmeymiş.

Ama konumuz esas şu; gayrimüslim olduğumuzu düşünürler hep. Başlarda çok sorun etmezdim, Müslümanlıkla, dinle bir ilgim olmadığına göre, gayrisi olmakla da bir ilgim olamazdı. Ama insanlar böyle şeylere çok önem veriyorlardı. İlk, lisede, ne hocam olduğunu şimdi hatırlayamadığım hoş bir bayan “Ben seni Ermeni sanmıştım” demişti.

-Ben seni Ermeni sanmıştım.
-Eeeeee…

-Ben seni Kova sanmıştım.
-Eeeee… (Sensin kova!)

Farkı yok bence…

İnsanların burçlara önem verişinden farklı değil benim için birinin hangi coğrafyadan geldiğine önem vermek. Soy denen bir şey var ama bu dünyada. Şuralılar buralılar var.

-Siz nerelisiniz?
-Galatasaraylıyım, oldu mu…

Bir insan, Galatasaraylı ya da Fenerli olmasıyla nasıl açıklanamazsa, kimse de doğduğu ya da ailesinin doğduğu ya da ailesinin ailesinin doğduğu yerle açıklanamaz…

Bir insana nasıl seviştiğini sormanın tuhaf karşılanması gibi tuhaf karşılansa keşke bir insana nerelisin, nerdensin demek…

Irkçılığa darbe vurulmuş olurdu…


Toplumlarda ırkçılar, düşündüğümüzden de çok, az olduğunu düşünmemizin nedeni, az düşünmemiz…

"Ailem Karadenizli" dediğimde (ben İstanbulluyum), “Ama onlar Rum, Murat!” demişti biri.

Ama!

Geçen aylarda bir taksi şoförü de şöyle dedi: “Hrant Dink bile Orhan Pamuk’tan daha iyi…”

Bile!

Bu ikincisi en azından taksi şoförü lafıydı, yok, taksi şoförleri alınacak, her ne kadar hayatımda adam gibi konuşulacak en fazla 2 tane taksi şoförü görsem de, genelleme yapmayalım, şöyle diyelim, bu en azından cahil birinin lafıydı, ama “Karadenizliler Rum, Murat!” diyen… bir yazardı… Sıkı bir yazar oldu…

Bir taksici Nobelli bir yazarla ilgili konuşuyorsa… Böyle konuşabiliyorsa… Buna ifade özgürlüğü, demokrasi falan denmez, densizlik denir… Denmeli.

Ama esas: Bir yazar, bir taksiciyle aynı ırkçı bilince sahip olabiliyorsa…

O zaman o taksici ve o yazar…

Ne derler, aynı kefeye…

Durun, Bukovski’nin bir cümlesini hatırladım, o buraya gider. Bekleyin, bulayım… Değecek…

İnanmıyorum ya, ilk açtığım Bukovski dosyasının ilk satırında duruyordu, beni bekliyordu sanki…

KAPTAN YEMEĞE ÇIKTI VE TAYFALAR GEMİYİ ELE GEÇİRDİ’den:

“Değiş tokuş yapmalarında yarar olabilir. Beş saat boyu daktilo tuşlayan sabaha kadar düzüşsün, sabaha kadar düzüşen beş saat boyunca daktilo tuşlasın. Ya da başka biri daktilo tuşlarken birbirlerini düzsünler. Daktilo tuşlayan ben olmayayım ama lütfen. Kadına yaptırın. Varsa.”

Seviyorum bu adamı…

Seviyorum şu adımı…

12 yorum:

Unknown dedi ki...

Hemen önce şu noktadan başlamak istiyorum..Bukovski den alıntı da son cümle.. "kadına yaptırın. varsa"Bu ayrımcılığın ve aşağılamanın dik alası değil mi sizce? Ben mi yanlış anlıyorum acaba???????????????

Gelelim ırkçılığa.. çok uzun süredir ailemin ve benim hücrelerimizde yoğun bir biçimde hissettiğimiz bir durum.. İkincil
olma hali.. (kim için? oda tartışılır)
Sayın Sohtorik,benim annemin babası Şamlı annesi Kahireli ama Türkiye de doğup büyüyen arap azınlıklardan köklü bir aile..
Babamın babası çerkes İstanbula göç etmiş ve Selanikli babaannemle evlenmiş.. Karışım bu...

Türkiye de azınlık olmak tuhaf bir durum.. içe kapalı yaşamak demektir.. Azınlığın devam edebilmesi için.. Azınlıkta kalabilmeniz için size zorla ırkçılığı yaşatırlar..

Mesela Tarsus, Mersin , Adana gibi bölgelerde eğer arapsan , türkle evlenemezsin.. Eskiden böyleydi.. Gerçi benim annem bile bu yasağı delmiş yaa.. Evlenemezsin çünkü sana sürekli cüzzamlıymışsın gibi davranırlar. adetler herşey farklıdır.. ortak olan sadece yaşadığın topraktır.. başka başka dünyaların insanlarının ortak tek yaptığı havayı solumaktır...

Dünyanın her yerinde "kendinden olanla yan yana durma" hali gelişir.. Güven hissedersin.. Arkana aldığın güçle azınlık olmamak için savunmaya geçersin.. direnirsin..

Aslında Irkçılık için başka başka kültürlerin insanı olmaya gerek yok.. Irkçılık insanların egosunda doğup büyür.. her alanda.. her anlamda beslenir..Bunu ortadan kaldırmak sizce ne kadar mümkün? Tüm insanları mı yeniden kodluyalım ne dersiniz?

Murat Sohtorik dedi ki...

Bukovski'nin lafından yaptığınız alıntıdaki ayrımcılığı, aşağılamayı nasıl gördüğünüzü anlayamadım. Gerçekten açıklarsanız sevinirim, tam olarak anlarsak sizdeki "kadın" bakışını daha iyi tanıyabiliz.

Hangi "oda"yı tartışacağımızı da anlayamadım.

Irkçılığa karşı değil misiniz, bunu doğal mı buluyorsunuz, karşısınız da elimizden bir şey gelmez mi demek istiyorsunuz...

"Kendinden olan"ı seçerken sadece nerden geldiğimize mi bakarsınız. Güney Amerika'daki bir entelektüel bana komşumdan daha yakındır, diyen adamlar da varken bu dünyada.

İnsanlık kodları derken de şunu söyleyeyim, kendimi uzaylı hissediyorum, ama neden biliyor musunuz, tüm insanlara uzaylı dersem tuhaf kaçacağından (tabii yine onlara göre tuhaf) çünkü çok eminim ki asıl dünyalı benim. Bir şeyden daha eminim ki "Benim gibiler"in yaşadığı türden bir azınlık duygusunu yaşasaydınız, kendinizi bir daha azınlık hissetmezdiniz...

Unknown dedi ki...

Alıntıda kdın figürüne takıldığım doğru ama size soruda soruyorum.. ben mi yanlış anladım acaba diye?

Sayın Sohtorik bir çok kez kadın bakış açımı anlatan yorumlar yaptım sitenizde bendeki "kadın" anlayışı sanırım sizde oldukça netleşmiştir..

"ODA" bu tamamen bir imla hatasıdır. "( kim için ? O DA tartışılır ) olucaktı..

Elbetteki ırkçılığa karşıyım aksi düşünülemez.. sadece anlatmaya çalıştığım.. bu durumu kabullenme halinde olanlar var .. herkes cesarete sahip olsa bile yaşama geçirme evresinde başarılı olamıyor..

Bence ırkçılık egoların savaşının tavan yaptığı bir nokta..

"KENDİNDEN OLAN" Bu konuda haklısınız bu bir seçim meselesidir. ama unutmamak gerekirki bu konudaki seçimlerimizi ancak belli bir süreden sonra yapabilirsiniz.. Çok uzağa gitmeyin ailenizi doğarken seçemiyorsunuz.. ( kendinden olma halini en yakın yaşadığınız yer dimi aileniz) size en yakın olan aslında en uzak olabiliyor dimi?

Gelelim benim azınlık duyguma.. Evet ben azınlıkların bir karmasıyım.. ve bunun farkındalığını biliyorum.. ama yaşamıma etken olmasına izin vermedim.. ve ailemin yoğun bir biçimde hissettiği ve benide korumak amacıyla bana hissettirmeye çalıştığı her şey karşı çıkmışımdır.. saklanmamışımdır..

Saygılarımla

Murat Sohtorik dedi ki...

“Oda”nın bir imla hatası olduğunu anlamadığımı nasıl düşünebildiniz.
Yazım kuralları konusunda ne kadar özensiz davrandığınızı ve bunun okumayı ve anlamayı bazen nasıl zorlaştırdığını ima etmeye çalışmıştım.

“Bu –tamamen- bir imla hatasıdır” deyişinizi, nasıl anlamalıyım…
“Bu imla hatası önemsizdir, anlatmaya çalıştığımla bir ilgisi yoktur” anlamında mı almalıyım…

Kendi yazdıklarınızı okumadığınızı düşünüyorum.
Bu da tabii, kendi yazdıklarınızı bile okumazken, benimkilerin sağlam okumalarını yapmamış olduğunuz konusundaki şüphelerimi doğruluyor.

Nereye, kime yazdığına bakmadan neden yazar insan, hiç anlayamıyorum… Sonra da nasıl “anlayış” bekler…

Kadınlardan söz edeceksiniz mesela, ama “kdın” yazıyorsunuz. Kadının adı var diye savunacaksınız belki, ama belli, adını yanlış yazacaksınız!

Bir önceki metninizi yayınlamamaktan vazgeçtim, yayınlansın da örnek olsun istedim. Ona şöyle sadece uzaktan bakan biri bile, en basit yazım kurallarına bile dikkat edilmediğini fark ederek bombalanmış bir kasaba görür metninizde. Neden insin!

Bunu bir de benim bloguma yorum olarak ekliyorsunuz…

Tamam, olabilir, bunları söylemez geçerdim ama esas düşünce özensizlikleri gördüm…

“Sayın Sohtorik bir çok kez kadın bakış açımı anlatan yorumlar yaptım sitenizde bendeki "kadın" anlayışı sanırım sizde oldukça netleşmiştir..”

Size tavsiyem; birkaç metin yazıp düşüncenizi birisine netlikle anlatabilmiş olduğunuza da, birkaç yazınızı okuyup sizi net olarak anladığını söyleyenlere de inanmayın.

Tabii bilmiyorum, üzgünüm ama hala bilmiyorum(!), kadın düşünceniz ne kadar derin, bunların basitçe özetlenebileceğine mi inanıyorsunuz, ya da aramızdaki iletişimin telepatik olduğunu falan mı düşünüyorsunuz, ya da örneğin, erkek egemen dünyada yaşadığımıza inanan bir dolu “zeki” kadının kafasındaki düş gerçekleşse, yaşadığımız dünyanın kadın egemen dünya olmaktan daha fazla bir şey olmayacağını hayatınızda hiç düşündünüz mü vs vs…

Şunu bilmenizde fayda var: Bugüne kadar “tanıdım” dediğim insanların hepsini, annelerinden babalarından, sevgililerinden kardeşlerinden çocukluk arkadaşlarından ve hatta psikologlarından daha iyi tanıdım. "Seni anlıyorum" dediğinde aslından ne kadar anlayışlı bir insan olduğunu göstermek isteyenlerden değilim. Başkasının hayatıyla ilgili biriyim, hatta onları rahatsız edecek kadar ilgiliyim. Çünkü eğer isterlerse sorularının ne olduğunu çözer ve söylerim. Bunun insanları neden rahatsız ettiğini anlayacağınıza inanmadığımdan anlatmıyorum. Ama insan hayatlarının artık birbirine fazlasıyla benzerliğinden sıkıldım. Buna rağmen bir de “beni başkasıyla karşılaştırma” demelerini gülerek ya da ağlatarak cevaplıyorum… Giderek bireyselleşen bir toplum olmuyoruz, giderek kitleselleşen bir toplum oluyoruz. Herkesin benzer şekilde davrandığı ve inanılmaz bir şekilde birbirine benzemek için can attığı bir kitle… Kütle… (İşte, bu yüzden, ben uzaylıyım.)

Blogumda benim hayatım ve benim düşüncelerimdir söz konusu olan… Ve tabii bir de, benim yazdıklarımla ilgili, tabii ki ego sahibi ama egoist olmayan düşünceler, hayatlar… Buna ilgi duymayıp, bana ilgi duymayıp, bir de kendini anlatmaya çabalayan yazıları, yakıştırmıyorum…


“Ailemizi kendimiz seçemiyoruz” yazıyorsunuz!

Ben bu sıkıcı cümleleri duymak istemiyorum blogumda, benim ailemle ilişkimi ders olsun diye anlatmamdan daha ilginç değil ki bu klişe…

Uzaylı olduğumu söyleyip nereye gönderme yaptığımı düşünmeden, dünyadaki menşeinden söz edenler ilgimi çekmiyor…

Sanki benim anlattıklarımın ayrıntılarını ya da başardıklarımı nasıl başardığımı vs merak edip sorup öğrenmişsiniz gibi “Gelelim benim azınlık duyguma.” demeniz de ilgimi çekmiyor, hatta “bu ne ukalalık” diyorum. Sizinkine benzer bir dolu azınlık hikayesi dinlemiş olabileceğimi neden düşünmüyorsunuz. Duygudaşlık kurmak istiyorsanız bu kişilerle duygudaşlık kurabilirsiniz.

Koşucuysanız sizin gibi ya da sizden daha iyi koşan biriyle konuşabilirsiniz. Yüz metreciyseniz, maratoncu, belki uzak akraba olduğunuz için ilginizi çekebilir… Tenisçilerle ortak yönünüzü isterseniz bulabilirsiniz, daha sert olsalar da futbolcularla, ama Amerikan futbolcularıyla konuşmak bile istemeyebilirsiniz, golfçuları küçümseyebilirsiniz ya da sakinliklerinden dolayı yüceltebilirsiniz onları vesaire vesaire. … Ama neden uçmayı bilen birinin blogunda kendi koşu deneyimlerinizi anlatıyorsunuz!

Azınlık duygumdan söz ettim biraz, bunun sizinkinden ne kadar farklı olduğunu, üstelik bir aşkınlıktan söz ettiğimi, bunun sizinkine de çok şey katacağını algılayamamış olabilir misiniz…

Bu umurunuzda değil di mi…

Siz sadece kendinizi göstermek istiyorsunuz…

Uzaylıyım dedim ama bana gerçek bir uzaylıymışım gibi davranmanız için değil, yani dünyaya hiç gelmemişim gibi…

“Yazarım” dediğimde en çok duyduğum 2 laf şudur:
1. Ben de yazıyorum.
2. Benim hayatımı yazsana.

Bu aşağılık komplekslerini sadece yazıyorum… Ama epeyce yazdım. Artık yazmak istemiyorum…

Hoşça kalın şimdilik, ya da elveda…

Unknown dedi ki...

Sayın Sohtorik, Kimse sizin krallığınızda sizin yerinize oynamıyor..
Kimse sizin yazarlık boyutunuzu tartmıyor.. Bu bir had meselesidir.. Sanırım ben haddimi biliyorum..
Sizde haddinizi bilin..
Yukarıda yazdıklarımı ve daha önce yazdıklarımı eleştirmeden yada beni buna malzeme yapmadan önce bir durup düşünün..
Lodosun esmesine göre tavır değiştirmek pek hoş olmuyor.. Beğenmediniz bir yazı olunca yayınlamayın.. Ama siz böyle bir şey yapmıyorsunuz.. Niye yapmıyorsunuz? Neyi ispatlamak isteği oluşuyor o anda içinizde?

İyi bir gösteriydi .. teşekkürler..

Murat Sohtorik dedi ki...

Bu kadına tıpatıp benzer belki yüz tanesini yazdım kitabımda. Hepsi de sakat psikolojilerini, isterikçe kendilerinden bahsetmelerindeki sıkıcılığı, kim bilir nerelerden yüklendikleri komplekslerini sergiliyorlardı, hem de kendi cümleleriyle ama tabii bunun farkında bile olmadan.
Bu kadının eklediği şu oldu: İlk defa biri bunun benim planladığım bir gösteri olduğunu söyledi!
Algı kıtlığının bu yazışma boyunca bilmem kaçıncı örneğidir.
Sonuçta baktığınızda, kendi sığ fikirleriyle benimkiler art arda okunduğunda epey inişli çıkışlı bir gösteri olmuş oldu! Bu kadın için gurur vericidir muhtemelen, başka nasıl benim gibi bir adamla yan yana durabilirdi ki…
Benim sıra dışı düşüncelerim ve yaşamıma, kendi vasat yaşamı ve düşünceleriyle sanki bir şey katabilirmiş, katmış da üzülmemiş mantığında hala.
Temelde bunlar benim için yeni değil. Ama yenisi şu olabilir.
Her psikolojisi bozuk kadını, eğer hatasını anlasaydı da konuşmanın gidişatını değiştirseydi, bir farkındalık yaşasaydı da özür dileseydi, özrünün arasında durup daha olumlu bir konuşmaya doğru gitseydi vs nasıl olurdu diye o romanımın üzerinden geçecek ve onun devamını yazacağım. İlki gerçek hayatı anlatırken, ikincisi ne yazık ki bir ütopya olacak.
Bu ütopya için birkaç gerçek örnek var elimde, daha fazlasını bulamaz mıyım diye bakınmaya devam edeceğim.
Aklınızda bulunsun… (Size hitap etmiyorum, üzerinize alınmaya devam etmeyiniz, özensiz ve değersiz yaratık.)

kardankadın dedi ki...

Bir insana nasıl seviştiğini sormanın tuhaf karşılanmasını anlıyorumda,insanın bu soruya verebilecek cevabı olduğunu öğrendiğimde tüylerim diken diken oluyor....Kirpi ırkındanım galiba :)

Murat Sohtorik dedi ki...

Biraz daha açıklayabilir misiniz acaba?

kardankadın dedi ki...

'Bir insana nasıl seviştiğini sormanın tuhaf karşılanması gibi tuhaf karşılansa keşke bir insana nerelisin, nerdensin demek'demişsiniz..
Tuhaflık sorudamı cevaptamı diye düşündüm.
nasıl sevişirsiniz sorusuna verilecek bir cevabım yok,tıpkı burcun ne,tuttuğun takım ne vs vs..:)önceki gönderim bir paylaşımdı sadece yeni tanıştığım bir insanın sınırsız sohbetten anlayışının uzantısı olarak nasıl seviştiğimi anlatacak kadar sınırsız olabileceğimi test sorusu...sıcağı sıcağına paylaşmak istedim.Düşündüm insanın bu sorudan ziyade bu soruya verilecek bir cevabı olması dehşet verici geldi.

Murat Sohtorik dedi ki...

Ama "dehşet verici" de değil bence.
Erotik edebiyat örneği olur fena mı...

kardankadın dedi ki...

:)evet fena olur.Ben okumayayım.

Adsız dedi ki...

Bugüne kadar kimseye nerelisin diye sormadım.Çünkü nereli olduğunu söylediğinde ona verecek bir tepkim yok.Ne tepki vereceğimi bilemediğim bir cevabı herhalde bundan sonrada sormayacağım.