Perşembe, Mart 13, 2008

Kolera Günlerinde Aşk

Kitapta önemli bir kahraman olan kolera filmde yok.

Ama bu fena olmadı.

Okurken düşünmemiştim, kolera gibi öldürücü bir hastalığa karşı, aşkın bir hastalık olarak konumlanması, ama iyileştirici bir hastalık olarak…

İyileştirici bir hastalık ne demek, onu da okuyan-seyreden bilecek.

Hayat da iyileştirici bir hastalık. Umutsuzluk sınırı bu olmalı, illa hayata aşka falan hastalık diyecekse insan.

Marquez, kaç yaşında? Bu filmi nasıl beğenmiş!

2 saati boşa harcamak ya da 10 saat falan dolu dolu romanı okumak.

Arkamdaki kıro kadın ve adam rahatsız olduğumuzu belli ettiğimiz, uyardığımız halde susmamakta direndiler, inanılmazdı, sanki ilk defa sinemaya geliyorlar, bilmiyor gibiydiler, çok tuhaftı.

Bir ara döndüm yumruk atacaktım, ki bilmem atmasını, ya da defolun falan diyecektim, küfür etmesini de bilmezdim ama öğrendim, film bitince ya da arada kalkıp döneyim, diye düşündüm, ters ters bakayım suratlarına, suratıma iyi bakın, diyeyim, tanıyın beni, bir daha benimle aynı filme girerseniz… anlıyorsunuz değil mi, diyeyim diye düşünürken ağzım açıldı ve şu çıktı:

“Hanımefendi beyefendi lütfen.”

Yaşlanıyor muyum!


Çıkışta bakıyorum adamla kadına.

İnsan mı bunlar.


Nihat Genç’e rastlıyorum arada televizyonda…

Çividir bu adam diyorum arkadaşlarıma…

Sert olduğu için değil sadece, çivisi çıkmış dünyadaki çividir bu gibi adamlar…

Yer çekimidir bu adamlar, yoksa boşlukta kaybolup giderdik…

Yanımda bir Nihat Genç olsaydı bugün filmde, ben onun yanında kibar kalsaydım…

Hiç yorum yok: