Salı, Şubat 17, 2009

Issız Ada

Birbirleri için yaratılmış kadın ve erkek ayrılırlar.

Adam istemiştir ayrılığı.

Ama sonra pişman olur, anlar ve döner...

Ama bulamaz kadını.

Ada’dır kadının adı; ıssız Ada da diyebilirsiniz… Issız olan odur; çünkü kayıptır…

Hayatının Adamının ondan ayrılışından sonra, hem de daha senesi dolmadan başka bir erkeği kıyılarına almış kayıplara (çoluk çocuğa) karışmıştır Ada, kolayına kaçmıştır…

Evlilik teklifini ne zaman kabul etmiştir Ada? Adam, lokantasının müdürünün evliliğini kutladığı günlerde, belki de tam, o gece o saatlerde… O sahne filmde bunu anlatmak için vardır, yoksa gereksiz bir ayrıntı olurdu: 3-4 yıl sonra 3 parmağını göstererek yaşını söyleyen müdürün çocuğuyla Ada’nın kızı aynı yaştadır…

Beklememiştir Ada; “anlamazdın anlamazdın” şarkısı Ada’ya söylenmektedir; “kadere” ve Ayrılığın Sevdaya Dahil olduğuna inanmayan Ada’ya…

Son sahnede ondan uzakta donduğunu anlayıp dönmek istediği Ada’yı, bulmaktan umudunu kesmediği Ada’yı 3-4 yıl sonra bulup da onun evli olduğunu öğrenince yalpalar Adam; sadece o zaman; “Zor be anne, çok zor anne” dediği halde yaşamını kabul etmiş ve gülerek yaşamaktadır; esas bu son, ona zor gelmiştir…

Ada arkasından bakıp ağlarken anlamış mıdır hatasını; her gözlerini kapattığında aldattığı kocasıyla ilişkisinin Adam’ın ilişkilerinden daha “ahlaklı” olmadığını…

Aşksız Evlilik: Issız kalabalık…

45 yorum:

Adsız dedi ki...

İyi akşamlar,
Issız adamla ilgili hiç bu şekilde bir yorum okumamıştım.
Yada yazıldı da ben rastlamadım.
Genelde adam suçlanır, kadın aklanır.
Sizin bakış açınızdan bakınca sahi ya böylede bir durum var diyor insan…
Özellikle son nokta çok iyi…
Flimden bağımsız olarak değerlendirildiğinde de çok iyi…
Aşksız evlilik:ıssız kalabalık…
Bakmak ve görmek, beklide istediğini görmek kimbilir…

Murat Sohtorik dedi ki...

Sanmıyorum böyle bir yorum olsun...

Epeyce baktım özellikle; ama tabi her şeye bakmak olası değil.

Çağan Irmak'ın da haberdar olduğuna emin değilim, bu yorumdan; ciddiyim, o da kadını aklıyor, gibi gözüküyor.

Tuhaf değil; yazılarımdan bilen bilir, epey işlerim; bugüne kadar kadınları ya aşağılamıştır erkekler ya da böyle adam gibi suçlamamıştır; ki kadınlar da fark etsinler gerçekte ne yaptıklarını...

Adsız dedi ki...

ada'yi anladik, hata yaptigini ve bedelini nasil ödedigini ve dahasî nasil ödemeye devam edecegini de,peki ayriliga karar veren adam hangi hakla bu karari aldiktan sonra dönmeyi ve biraktigi yerde, duyguda,aynilikta bulmayi beklemektedir ki kadini?neden sonuclarina katlanamaz insanlar aldiklari kararlarin?

Murat Sohtorik dedi ki...

Yazdığımdan bir şey anlamamışsınız ama...

Adsız dedi ki...

mükemmel bir bakış açısı... ben de burada müsadenizle naçizane düşüncemi paylaşayım; ıssız adam yoktur, ıssızlaştırılan adam vardır...

Adsız dedi ki...

Issız adam fliminden sonra erkeklerin bu kadar savunulduğu olmamıştır kesin... Desenize teker teker dökülecek içte birikenlen... Bu yazıdan sonra "Issızlaştırılan adam vardır" sözüne bakılırsa dahada taraftar bulacak yazınız.

Adsız dedi ki...

Issız adam fliminden sonra erkeklerin bu kadar savunulduğu olmamıştır kesin... Desenize teker teker dökülecek içte birikenlen... Bu yazıdan sonra, "Issızlaştırılan adam vardır" sözüne bakılırsa dahada taraftar bulacak yazınız. Değişik açıdan görmek ve paylaşmak güzel...

Murat Sohtorik dedi ki...

E değil mi ama...

Kadın bir dolu erkekten çektiğini dillendirirken, neden adamın annesiyle ifade bulan rahatsızlıkları dillendirilmiyor... Film için demiyorum; ıssız adam ıssız adam diyen seyirciler niye düşünmüyor derin yapıyı; Çağan Irmak bence vurdu kaçtı: O nasıl bir bağırmaydı anneye; nasıl güzel bir sahneydi. Sonra o düğün sahnesi...

Düşün sahnesi...

Ben erkeği savunmadım; savunsaydım bunların üzerine giderdim; belki de çıkamazdım işin içinden...

Ama kadın hayatının adamını bulmuşken, onu bu kadar kolay bırakmasaydı; sorun kalmazdı; film de kalmazdı, aman kalmasın; her gerçek yazar-yönetmen-sanatçı feda eder sanatını, hayata...

Adsız dedi ki...

maasallah hepinizin yazdiklarini okuyunca issizlastirilan gariban erkek milletini koruma cemiyeti kuracagi geliyor insanin))gözlerimiz yasardi burda yahu))kadin birakmasaydi hayatinin adamini?adam birakmasaydi hayatinin kadinini ?hem anneye bagirmayi o nasil güzel bir bagirmaydi diye öveceksiniz hemde sevilen kadindan kayitsiz sartsiz sevgi bekleyeceksiniz yani bir nevi annelik?

Murat Sohtorik dedi ki...

Dolu adısz yorum, hadi onu anladık; okumamış yorum; Issız Adam diye di mi; allah beni tanınmış bir yazar olmaktan korudu umarım bundan sonra da korur:))

Ama açıklayayım yine de: Anneye bağırmayı değil, anneye bağırma sahnesini övüyorum...

Adsız dedi ki...

dolu muyum?bilmem? siz daha dolusunuz bence sayin yazar:))siz istemesenizde taninmis bir yazar olacaksiniz ama ömrünüz kafi gelecek mi bilemem:))aciklamaniz icinde tskler efendim)

Adsız dedi ki...

Kadın ve erkek çatışmasının yoğun olacağı yorumlar çoklaşacak gibi:)

Beni bu yazıda çeken aylardır bu film üzerine yazılıp çizilenlerden farklı bir düşünüşün ortaya koyulması oldu… Oh be birbirinin aynısı olmayan bir yorum dedim.

Bu filmde kadın taraftarlarının baskın olduğunu hepimiz biliyoruz.

Her şey düzgün giderken ben çekip gidiyorum diyen bir adamı kadın beklemeli mi?
Aşkına sığınarak bekleyebilirdi, hatta bekleseydi çok da iyi olurdu (mutlu son)
Ama geçmişinde yaşadığı belki çevresinde ki gözlemlediği bu tip ilişkiler onu beklememesine hatta yol yakınken uzaklaşmasına sebep oldu. Korunma içgüdüsü. Daha az yaralanma…

Tabi karşılaştıklarında duyulan pişmanlıklar, belki de içten söylenen keşkeler, daha az yaralanmalarına yardımcı olmuş mudur bilinmez…

Murat Sohtorik dedi ki...

Yani işte diyorum ya; her şey yolunda giderken çekip giden bir adam yok ortada; ayrılıkların da sevdaya dahil olduğunu biliyorsak...

Kadının erkekler şöyle böyle demelerine karşı, filmde adamın sorununun ne olduğu yok; kadın adamın annesiyle ilişkisine şahit olarak, adamın çocukluğuna giderek bir ölçüde aralıyor ama sonra gidiyor başka bir adamla evleniyor...

KAdının, adamın ilişkilerinden daha ahlaklı bir ilişki kurmadığı yorumum üzerine ne diyorsunuz; bence kadınlar bu konularda bir şey diyemez, deseler, fazla özeleştiriden hastanelik olurlardı:))

Bağlanmayan ipuçları var,biz mi bağlayamadık, yoksa film mi yetersiz, bilemiyorum...

"Sen dizime yattın ben sana bir hikaye anlattım ve sen büyüdün" de benim yorumuma uymuyor mesela, ne demek istiyor, anlayamıyorumn...

Ama emin olduğum birkaç şeyden birisi; filmi gidip bir kez seyrederek anlayabilmek mümkün değil; her iyi filmde olduğu gibi; yıllardır sinemaya gitmedim; gidenlerin de filmi anlayabileceklerini sanmıyorum, sinema eleştirmenleri de dahil buna... Bir filmin doğasına ters bu; defalarca düşülmüş filmi,hangi akıl bir kez izleyip tam olarak anlayabilir...

Kısaca emin olduğum şu, ortada bir dolu leylalarını züleyhalarla aldatan mecnunlar; keremleri korkup kaçtı diye erkeklere lanet edip yusuflarla çocuklu ama tatsız tuzsuz ve ıssız evlilikler yapan aslılar dolanıyor...

Adsız dedi ki...

filmi izledim ve tek bir sahne aklimda kaldi beni etkileyebildi:ayrilma sahnesinde kadinin adama :BIRINIZ DE FARKLI BIR SEY SöYLEYIN BEEE!! demesi,film sadece bu kadar bence

Adsız dedi ki...

bak sen su provokasyona:))kadinlar birsey diyemez ve deselerde fazla özelestiriden hastanelik olurlar öyle mi?))yurdum erkegi kahvehanelerde özelestiri mekanizmasinin canina okudu da biz kadinlar geri kaldik bundan ne yapalim))

Murat Sohtorik dedi ki...

Güzel örnek; farklı bir şey söylense de -burada olduğu gibi- dinlemeyeceğinizin güzel örneği.

Adsız dedi ki...

farkli seyler söyleniyor evet,farkli seyler de yapiliyor arada ama sonuclar hep ayni,dinlemeyecegimden yahut anlamayacagimdan degil,izledigim iliskilerde ortaya cikan sonuclara baktigimda gördügüm ayniligin bende yarattigi kaniksamak diyelim daha cok yada umutsuzluk ,iliskilere dair..

Murat Sohtorik dedi ki...

Üzülmeyin; koca bir insanlık tarihi yazarları yanlış okumuş olabilir... Aşkı, yaşamı da... Benim yazarlığımın itici güçlerinden biridir bu konu... Ama bir uyarı: Gerçek acıdır...

Necla dedi ki...

Arkadaşım Başak ın yorumunu gönderiyorum:

Wittgeinstein'dan öğrendiğim en önemli şey; herkesin anlamlarının, anlamlandırmalarının ve algılarının farklı işlediği. Değerlerinin ve beklentilerinin de bunlara bağlı olarak değişkenlik göstereceğini düşünürsek, ortaya çıkacak permitasyonu siz düşünün artık :)

Aşk kolay değil. Cesaret ister, yürek ister. Bunu herkesten beklemek haksızlık ve gerçekçi de değil üstelik. Herkes olduğu kadardır. O kadardır yani. Ve olduğu kadarını yaşayabilecektir. Onun için Ada'yı suçlayamayacağım gibi (kendince seçimlerini yapmış olduğu için) ıssız adamı da suçlayamıyorum artık "o kadar" olduğu için.

Issız adam korktu. İnsandı, "o kadardı" ve korktu. Ada kendince seçim yaptı. Ne kadar haklı veya doğru olduğunu kimse bilemez.

Ne diyordu Wittgeinstein;

“Hakikat, ancak hakikatin icinde bulunan kisi tarafindan dile getirilebilir; henuz hakikat disinda yasayan, hakikate bu hakikat-disiligin icinden uzanmaktan baska bir sey yapmayan kisi tarafindan degil.”

Adsız dedi ki...

kimbilir belki de yanlistir tüm dogru bildiklerimiz?))salt gercek olduklarini gösteren mihenk tasi mi var?)) saka bir yana onca düsünür yazar-cizerin yanlis okudugunu düsünmüyorum elbette ama iste dedigim gibi sonuc acisindan tekerrürler yildirdi, biktirdi..siz düsünüp gercekleri göstermeye devam edin aci da olsa basimiza tac yapariz sorun degil)) yüreginize, kaleminize, beyninize saglik deriz),söylemek isterim ayrica siz gercekten FARKLISINIZ ,bu sacmaliklarimizi dahi degerlendirip yayinladiniz,yetmezmis gibi birde degerli zamaninizdan ayirip cevap yazdiniz,saygilar efendim,zevkle okumaya devam edecegiz sizi..

Murat Sohtorik dedi ki...

Eşiniz, sevgiliniz, abiniz sizi dövse, ben erkeğim hakikatim bu dese; filozof yardımınıza gelebilir mi bu lafıyla...

Eşiniz, sevgiliniz, abiniz için onun gerçeği de o diyebilir misiniz...

Çok tehlikeli düşünce bu: Hakikakat görecelidir!

Hayatı çözemeyen filozoflara aldırmayın, adına sanına hiç aldırmayın; adam olsa önce kendi hayatını çözerdi; sadece filozof...

Biraz daha Murat Sohtorik okunmalı... En iyisi, özeli, şunu bunu olduğumdan değil, diğerlerin daha anlaşılır anlattığımdan... Ve hayatı da başarabildiğimden...

Murat Sohtorik dedi ki...

Wittgeinstein'ın en sevilecek yanı, bence tabii, umutsuzun Allahı olduğu halde özel hayatında, umut üzerine umutlu düşünceler dile getirmesidir; hatta bu hakikakt örecelidir düşüncesini yalanlayacak olanlar, isterseniz yazarım. Bunu başarabilen filozof dünya tarihinde bir elin uzun tırnaklarını geçmez; neden uzun tırnak; çünkü hiç olmaya da bilir...

-Filozoflar ne bilir?
-Olmaya da bilir:))

Gerekli, ama yetersiz...

Murat Sohtorik dedi ki...

"Issız adam korktu. İnsandı, "o kadardı" ve korktu. Ada kendince seçim yaptı. Ne kadar haklı veya doğru olduğunu kimse bilemez."

Kelimelere takılmamız gerek; çünkü aslında onlar gerçek düşünceler...
Olumlu kelimeler kimin için olumsuzları kimin için bakalım:

Erkek
1 korktu
2 insandı (negatif anlamıyla)
3 o kadardı

KAdın
1 kendince (olumlayarak)
2 seçim yaptı
3 haklı (olduğu düşünülerek)
4 doğru (olduğu düşünülerek)

Kimse bilemez diyorsunuz ama farkındaysanız siz biliyorsunuz.

Filozoftan alıntı da anlamsız oluyor böylece:)

Aynen şu aforizmamdaki duruma benziyor yani:

-Sen kimseyi olduğu gibi kabul etmiyorsun.
-Şu anda sen de beni...

Komik:)

Adsız dedi ki...

su göreceli gerceklik konusunda size tamamen katiliyorum sayin yazar,hitler'in de fikirleri onun gercegi yahut bir sizofrenin halusinasyonlari da onun gercegi,cinnet gecirip milleti dogramis birinin cinneti de onun gercegi o zaman?bu tuhaf felsefeyi mi desem yanilsamayi mi yoksa bilincli yaniltmayi mi kim ortaya attiysa elime gecirsem diyorum:))yapacaklarim da benim gercegim olur:)bu arada nasil gülümsediginizi ve görmedim ama gülümseme isaretleri koymaniza cok memnun oldum, eminim yakismistir, hakkinizdir..)

Murat Sohtorik dedi ki...

su göreceli gerceklik konusunda size tamamen katiliyorum sayin yazar,hitler'in de fikirleri onun gercegi yahut bir sizofrenin halusinasyonlari da onun gercegi,cinnet gecirip milleti dogramis birinin cinneti de onun gercegi o zaman?bu tuhaf felsefeyi mi desem yanilsamayi mi yoksa bilincli yaniltmayi mi kim ortaya attiysa elime gecirsem diyorum:))yapacaklarim da benim gercegim olur:)
İmza Murat Sohtorik

Adsız dedi ki...

onur duydum gercekten imzanizi haketmis olmaktan,tesekkür ederim.

Murat Sohtorik dedi ki...

Ayrıntısı için: Kitabımdan:

Bu görelilik anlayışına nasıl gelindi?

Bülent Somay’ın “Bir şeyler eksik” adlı kitabına bakabiliriz:

“20 yüzyılın ortalarında hüküm süren aydınlanmacı inanç sistemleri bize nesnel olarak belirlenebilen tekil bir hakikat vazedegelmişlerdi, postmodern inanç sistemleri buna karşı çıkarak hakikati görelileştirdiler. Nesnel ve mutlak bir hakikat yerine her düşünce sisteminin, her yöntemin ve giderek her bireyin kendi başına ulaşabileceği göreli, çoğul ve sonsuz bir hakikatler dizisinden bahseder oldular. Ortak hareket biçimleri ise bu sonsuz sayıdaki hakikat arasından tartışma ya da pazarlık yoluyla varılabilecek mutabakatların bir ürünüydü. Böylece metaların, daha sonra düşünce, duygu ve inançların daha sonra da sanatın ardından en nihayet hakikat de serbest piyasa ekonomisinin bir parçası haline geldi.

Postmodernizm hakikati mutlak konumundan kurtardı kurtarmasına ama metalaştırdı, bir pazarlık ve alım satım nesnesi haline getirdi. Kapitalizm Avrupalı iken mutlak ve evrensel bir hakikate ihtiyaç duymuştu, küreselleşince çok kültürlü çok hakikatli olması gerektiğini fark etti ve postmodernizmin hakikati öznelleştirip dağıtan dinamiğini benimsedi.”


Ben, devam ediyorum:

Bunları okuduğumuzda öznelliğimizin ihya edildiğini değil de birileri tarafından ihya yalanıyla kullanıldığımızı; “istediğinizi düşünebilir, istediğinizi doğru olarak savunabilirsiniz, sizin hakikatiniz hakikattir, her şey ‘size göre’dir” diyen birileri tarafından özgür kılındığımızı, demokratik bir toplumda yaşadığımızı, fikir özgürlüğüne falan sahip olduğumuzu değil de her kafadan bir sesin çıktığı bir karmaşalar toplumunda yaşadığımızı düşünebilmemiz gerekiyor.

Duygu, düşünce ve inançlarında özgür olmamak değil söylemeye çalıştığım. Ama duygu, düşünce ve inançlarımızı edinebileceğimiz, gözden geçirebileceğimiz hiçbir sağlam kaynak kalmadığında nasıl gerçekten güvenilir duygu, düşünce ve inançlarımız olabileceğini sormak… Olamayacağını söylemek.

(Bilmediği bir konuda ansiklopedik bilgiyi araştıranla ekşi sözlüğü araştıranların oranı nedir? Dedikoduysa çağın bilgisi, kocakarılardır en bilgelerimiz!)

Murat Sohtorik dedi ki...

Issız Adam'a ya da benim Issız Ada'ma dönmek isteyen var mı acaba...

Lütfen herkes her konuda konuşmasın; burası "özgür" bir platform değil; burası Murat Sohtorik.

"This is Spartaaaaan!!!" geldi aklıma şimdi...

Anlayan beri gelsin...

Adsız dedi ki...

aydinlattiginiz icin de ayrica tesekkür,yanilgi ve yalanlar sonsuz ve kalici degildir bunun da miladi dolacak elbette,o zaman sizin gibi insanlarin yazdiklarina ve gösterdiklerine sarilmis olanlarla bu kandirmacanin büyüsüne kapilmis olanlari farkli sonlar bekleyecektir,dilegim ve ugrasim cocugumun sizin savundugunuz gercege sarilmis olmasi ve yitip gitmemesi..

Adsız dedi ki...

dönelim bakalim:))erkekleri rahat birakalim doktorlar da öyle diyor zaten))yani hic bir ise yaramiyorlarsa hayatimiz boyunca sevecegimiz, hep sevecegimiz , sadece sevecegimiz harikalara sahip olmamiza yardim ediyorlar , bu da benim icin pesin pesin af sebebi,giden gider kalan saglar bizimdir)) (umarim cok kizdirmam sizi )))

Murat Sohtorik dedi ki...

Çocuğunuzu çok öpüyorum. Ama.

Saman köpekler diye bir kitap okuyorum.

İnsanoğlu bir ok değildir diyen, aslında tabi, hayvavanlardan çok da farklı olmadığımızı söyleyen, ama öyle kızmamaklazım,sıkı yazılmış bir kitap... Daha 20. sayfasındayım, bilemiyorum, ama çok az kitabı seven beni etkiledi; Homo Rapiens adlandırması var: Rape-tecavüz, biliyorsunuz...

ama umutlu olmak gerek diyor; bitirmem lazım...

Murat Sohtorik dedi ki...

Erkekleri ben kadınlardan sonra üçüncü sıraya koyarım zaten... Yani size katılıyorum... İşte dediğimi de bundan sonra diyorum. Bilmem yeterince ima edebildim mi..

Adsız dedi ki...

sizi etkilemis kitabi merak ettim bende dogrusu ilk firsatta alip okuyacagim,hayvanlardan pek farkli olmadigimiz söylüyormus yazari anladigim kadariyla vebuna kizmamamiz gerektigini söylüyorsunuz, bazen hayvan diyerek hakaret ettgimizi sandigimiz aslinda ise hayvana hakaret ettigimiz insan(?)larin cogunlukta oldugu bir dünya da nesine kizacagim ki bu yazarin?umut konusuna gelince ,umutlu olmak gerek diyorsa bence umudun aslini bildigindendir,yanlisin her manada yikilacagini,dogrunun ayakta kalacagini bildigindendir..okuyacagim mutlaka..

Adsız dedi ki...

umarim imanizi dogru anlamisimdir) bu gün ve geceyi nerdeyse sizi okuyarak, izleyerek, cevap yazarak ,soru sorarak gecirdim,sizin yasaminiz bu :düSünmek, üretmek,sormak,cevap bulmak,yol göstermek (tabii anlayana),cok büyük irade, beyin, yürek,gerektiriyor,feci yoruldugum icin anladim bunu bugün))simdi uyumaya gideyim izninizle, yarin halim kalmissa devam ederim yok kalmamissa buyrun cenaze namazina gercegi ögreticem diye hakladiginiz birinin))iyi geceler, sizi gercekten cok seviyorum..

Adsız dedi ki...

günaydin)) (mi acaba?)),iyi bir düsünürle konusmanin en kötü tarafi bu iste,gece huzurla yatamaz, sabah sorularla kalkarsiniz))).annemle konustum bu sabah ve ona kadin erkek iliskileri hakkinda görüslerinizi anlattim dinledi ve beni gülmekten kirip geciren bir cevap verdi:dogru diyo adam kizim bu dünyada 72.5 millet var ve o bucugu da kime denmis biliyonmu?sadece karisinin lafini dinleyen erkeklere:))) ya annemin hain oldugunu da sayenizde ögrendim))) iyisimi kaciim ben yörüngenizden basima gelenler geleceklerin teminati gibi görünüyor:))

Murat Sohtorik dedi ki...

Geleceğin kadını annelerle kızları arasında bir yerde olur inşallah.

Kendini Ada'nın yerine koymayan kadın olmamıştır her halde, Adam'ın annesi de kadın oysa, kim koydu onun yerin kendini; ya ilerde böyle bir çocuğum olursa diye düşünen kadın anaçtır bence; yoksa çok ıssız adam, terk eden adam, biz mi adama annelik yapacağız felsefesi yapılır. Filmin gizini oralarda da araştırmalı.

Adsız dedi ki...

gelecegin erkegi de ibrahim tatlises ve fatih ürek 'ten baska birseye benzer insallah)))bozuk düzende saglam cark olmaz ,bunu kadin erkek iliskileri icinde söylemeliyiz ,gelecegin kadin ve erkegi insan olur, gercek olur, gercegi sever ,akli, vicdani olur insallah diyelim bence sayin yazar sizin gibi olmasada benzer insallah diyelim benden bu kadar buyrun noktayi siz koyun))

Murat Sohtorik dedi ki...

Atatürk'ün lafıyla bitirelim:

"Ben onlar gibi olacağıma onlar benim gibi olsunlar..."

coco dedi ki...

ben kendimi adanin yerine koymadim, alperin yerine koydum ve annesinin yerine de.
alper soyle dediginde: 'zor be anne cok zor' ve anne soyle cevap verdiginde:'nesi zor be oglum?'
alper icin zor ama alper neden zor oldugunu anlatamiyor, kendi bile bilmiyor belki. anne ise zor olan birsey goremiyor ortada, anlayamiyor nesi zor. belki alper anlatabilse neyin zor oldugunu, anne neden zor olmadigini anlatacak. ya da anne zorlugu gorebilse, zorluk ortadan kalkacak alperin gozunde.
adanin derdi neydi ben anlamadim. alper ayrilmak istiyorum dediginde sanki ada kalkip, alper saka yapmis gibi gulup 'sacmalama' falan diyecek zannettim. ama aglaya aglaya kacti gitti....

Murat Sohtorik dedi ki...

Filmi bir dolu insanla birlikte izlemek istiyorum:)) BEn başöğretmen olacağım ama... Bunu adanın kaçıp gitmesi için söyledim, ama esas şu:

Çocuklara nesi zor be oğlum diyen anneler-babalar... Bence görmek zorundalar... Anne-baba olmanın sorumluluklarından uzak "yetiştiriyoruz" anne-babalarımızı. VArsa yoksa evlatların sorumlulukları...

Bence geleneksel aile yapısı, aile denen şey olmak, evlilik, örneğin o düğün...

Çok zor be coco, aynını hissediyorum...

Memur olmak çok zor...

coco dedi ki...

anne baba olursak bunlari unutmasak. ya da memur olmaktan hoslanan cocuklarimiz olursa yine ayni donguye dusmesek: "cok zor be oglum", "nesi zor be anne" ??

Murat Sohtorik dedi ki...

Bence tüm seyirci de nesi zor be adam diye sordu. Hatta bugün bir ropörtajı vardı filmin kahramanı adamın, oynadığı karakter kötülüyordu! Kendi filmini Çağan Irmaktan daha iyi anladığımı söyleyerek başlamayı düşünmüştüm bu yazıma; ve baş karakter bile bunu göremiyorsa, haklı olabilirim... Tutarsızlıkları saptamak için bir daha seyredecektim, 4. kez yani...

Adamın annesine lokantasında bağırma sahnesini benim kadar anlayan çıkmış mıdır acaba...

Burada ve neredeyse artık tüm yazılarımdaki yepkinin çok güzel bir kardeş ifadesi gibi gelmişti bana...

Masum görünenin şiddeti. Duruşuyla, varlığıyla, şiddetten uzak görünen tavırlarıyla...

İyinin kötüsü diye adlandırdığım şey kitabımda...

Ama sonra tabii, Sezen Aksu'nun doğru yorumu yaptığını söylüyor: "Çünkü hala hayatlarındaki o insanı seviyorlar."

Ve bir millet unutamadığı eski aşklarını düşüne düşüne, yani romantik ama mantıksız, melonkolik ama akılsız bir şekilde aşk meşk işleriyle ilgili konuşuyor...

Marakeşten konuşmak gibi...

Hata bendeydi diyenlerin filmini çekmek lazım...

Pişman olmamak için pişman olmak gerek...

Murat Sohtorik dedi ki...

Masum görünenin şiddeti. Duruşuyla, varlığıyla, şiddetten uzak görünen tavırlarıyla...

Dediğimde, tabii, adamınkini anlayacaksınız belki de sadece; hayır onunkine neden olan anneninkinden söz ediyorum...

Adsız dedi ki...

okudummm..he he.. saatlerce, belkide günlerce aptal bir senaryo üzerine mantık yürütmeye çalışmşsınız..ya.. siz iki garip, herşeyi bildiğinizi sanıyorsunuz.. çağan bir yerde bira içiyor şu an..
ne önemli çağan..mantık hatalarıyla dolu,temasına kesinlikle sahip çıkamamış,sektöre tamamen para kaygısıyla sunulan,hiç bir emek verilmemiş,kadın karakterinin de,erkek karakterinin de zavallıca sömürüldüğü... ilişkinin çözülüp demek istediğine varamadığı,zavallı bir filmcik..aklınızı daha iyi yerlerde kullanın.yok erkek gitti de yok kadın evlendi de yok seviyordu da yok erkek pişman oldu da...çağanın kıçıyla yazdığı bir senaryonun yorumunu yapmışsınız ya..yazık..edebiyat yapın dostum..bunlar küçük işler..

Adsız dedi ki...

Niye öyle niye böyle niye söylediğiniz gibi!!!

Evet, güzel örnek, yönetmenin kıçıyla yazdığı bir senaryo olduğunu kanıtlamak için kıçınızla yazdığınız yorumunuz.