Cumartesi, Nisan 18, 2020

BEŞİNCİ ASKER

BÜYÜK HARF önümdeki askerin ensesinden olanları korkuyla izliyorum bir iki üç dört ense önümde korkunç bir savaş cereyan ediyor burnuma et ter kan barut çiş kokuları geliyor en öndeki yaralanmadan ya da ölmeden arkasındaki ateş etmeyecek o yaralanmadan ya da ölmeden de onun arkasındaki sonra onun arkasındaki ve onun arkasındaki yani ben otomatik silahlarımız sayesinde ve boğazın çıkışı epey dar olduğundan tek bir asker bile çıkanları durdurabilir boğazın girişine iyi koşullandırılmış bir asker dünyaya bedeldir ayrıca diğerleri onun arkasında onun gölgesinde kaldıkları için boğazdan çıkmaya çalışan düşman askerleri eğer şansları yardım eder de mermileri göbeklerine yemeden bellerini doğrultup nişan alacak bile vakit bulamadan ateş edebilirlerse beş asker gücündeki tek askeri ama tek asker gibi hedef gösteren o beş askeri vurmaları düşük bir olasılık iyi taktik değil mi yine de ilk asker vuruldu nöbeti hemen arkasındaki aldı düşman komutanı bazen gruplar halinde o daracık geçitten ne büyüklükte bir grup geçerse bazen teker teker geçide salıyor askerlerini ama zavallıların becerebildikleri tek şey canlı hedef olmak kurtulan ikinci askeri vuruyor ikinci askeri vuran üçüncü asker tarafından vuruluyor dördüncü savaşa hazırlanıyor ve ben beşinci asker sıra bana geldiğinde savaşmak düşüncesiyle sıvışmak düşüncesi arasında bocalıyorum düşman komutanı taktiğimizi geç de olsa birliğinin yarısını kaybettikten sonra anladığından neredeyse 30 askerini hınçla ve tek bir atakla tabii tek bir sıra halinde göndererek artık gücü iki asker kalan beni saymasak da olurdu bu tek askeri öldürmeyi planlıyor önümdeki aslanlar gibi savaşırken kaçmayı hep bir sonraki saniyeye erteliyorum sanki cesaretimi toplayacağım saati bekliyorum önümdeki asker vuruluyor ve bir an önümden çekiliyor savaşla ve ölümle yüz yüze geliyorum silahımı doğrultuyorum zaten doğrultmuşum da bu kez daha inançla tutuyorum kaçma düşüncesi yerini savaşma düşüncesine bırakıyor ama önümdeki asker ölmemiş sadece yaralanmış ve ayakta dik duramadığı için yere çömelmiş bir halde savaşmaya devam ediyor bu ne hırs onun arkasına çömeliyorum nişan aldığım düşman askerleri ben daha ateş etmeden birer birer devriliyor önümdeki artık bana siper olamayacak hale gelip çöktüğünde otomatik silahımdaki mermileri hiç sakınmadan maliyetine aldırmadan boşaltmaya başlıyorum yığınlar halinde yerde serilen kendi arkadaşlarını artık çiğneyerek boğazdan çıkmaya çalışan düşman askerlerinin üzerine bu bir bilgisayar oyunu değil yaşamda her şeyin bir bedeli var mermilerin bitme olasılığı beliriyor o kadar çok harcıyorum ki korkaklığımın açığını kapatmak için tabii artık korkaklığımdan eser kalmamış başka çarem kalmamış bir korkak bu kadar düşman askeri öldürebilir miydi düşman komutanı askerlerinin tükenmekte olduğunu görüyor onları teker teker yollamaya başlıyor namlumun ucuna tek asker ama gerekten tek asker kaldığımı anlıyor su gibi mermi harcadığımı gördüğünden başka bir taktik uyguluyor askerleri menzilime tam olarak girmeden girer gibi yaparak beni aldatarak mermilerimi tüketmeye çalışıyor bu amaçlarında başarılı olacağa benziyorlar eskiden yirmi mermiyle beş ya da altı düşman askeri öldürürken şimdi otuz mermiyle ancak bir düşman askeri öldürüyorum kendime gelmek istemiyorum başka düşüncelerin aklıma gelmesini istemiyorum mermilerim giderek azalırken düşman askerleri ayaklarını başlarını göstererek teker teker hedef olmaya aslında hedef olmamaya hedefmiş gibi görünmeye devam ediyor şanslarını deneyip beni vurabileceklerine gözleri kesince ortaya atlayıp mermilerimi yiyorlar işte bir tane daha gitti kaldı dört tane evet önümde dört asker kaldı artık beşinci askerim ben ordunun gerisi arkamda en az bir yirmi kişi daha oluşturuyor ama ben öldükten sonra arkada yüz kişi olsa ne fayda korkuyorum boğazı geçmek için düşman mermilerinin önüne atlamalar yapan ordunun sıradaki beşinci intihar komandosu olarak korkuyorum işte birinciyi öldürdü mermileri biraz daha azaldı ikinciyi öldürdü mermileri biraz daha azaldı üçüncüyü öldürdü mermileri biraz daha azaldı dördüncüyü de öldürecek mermileri biraz daha azalacak sıra bana geldi neredeyse kaçmayı düşünmedim değil ama komutan vuruverir mazallah şakağımdan askeri mahkemeyi beklemeden evet sıra bende ama arkadaşlarım gibi oyunlar yapmak niyetinde hiç değilim nasılsa işe yaramadı onların oyunları da baksana boğazın çıkışında öyle yatıyorlar etten bir dağ gibi bir göz dağı gibi komutan omuzumu okşuyor ölüme hazırlıyor sanki beni bitir mermilerini diyor hadi göreyim seni acıyı uzatmak niye mermilerinin biteceği yok böyle giderse hepimizi temizler de yine bitmez maşallah atlayacağım doğrudan boğazın çıkışına mermileri yemeden birkaç el ateş edersem ama onu da sanmıyorum ya atladım bile neden yemedim hiçbir mermi karşımda duruyor boğazı kollayan asker silahı bana çevrili duman tütüyor namlusundan ama neden mermi geçmiyor geçip de saplanmıyor canım etime savaşın en sessiz dakikaları bunlar daha önceki silah seslerinin canhıraş çığlıkların uğultuların savaşı biraz daha korkunçlaştıran tüm o seslerin kesildiği dakikalar ritmik olarak şu sesleri duymaya başlıyorum sadece klik klik klik sanki boş silahla beni vurabilecekmiş gibi inatla basmaya devam ediyor boğazı bekleyen bu zavallı asker tetiğe eli takıldı belki de saatlerdir yaptı bu hareketi ne de olsa ama bitti işte mermisi tam ben boğazı geçmeye çalışan ordunun beşinci askeri ölüme atıldığım sırada bitti hem de bir mermi sadece bir mermi bile az harcamış olsaydı öncekilere işte savaşı bitirirdi o mermi benim için bitirirdi ama şimdi ikimiz karşı karşıya gözlerimiz karşı karşıya bedenlerimiz karşı karşıya fikirlerimiz karşı karşıya onun boş silahı benim daha tek mermi atılmamış silahımla karşı karşıya NOKTA



(Ağustos 1999 E Dergisi Öykü ‘99 Eki) / KISA ÇÖP

Hiç yorum yok: