“Toplumda yavaş yavaş kendisini göstermeye başlayan “sarsılmış Tanrı inancı” Shakespeare eserlerinde de görülür. Sorgulamanın ve kuşkunun etkisi sanat eserlerine yansır. Yaşayışında özgürleşmeye başlayan birey, sanatsal düzlemde de kaidelerden kurtulmaya başlar. Bu durumda, “En iyisi ahlaklı olmaktan vazgeçmektir, insanın kavgasında ahlak köstek olmaktan başka işe yaramaz; evet, ahlakın yararlı olduğu yerler de vardır, ama yalnızca acımasızlıkla kinikliği gizleyen bir maske gibi kullanıldığı zamanlar. Her şeye karşın zeki olmak gerekir, hem de çok zeki.” Lunaçarski, kültür tarihinde usun ve zincirlerinden kurtarılmış insan beynini Shakespeare kadar kusursuz ve eksiksiz “parlak bir sezgiyle” ortaya koymuş bir başka dehanın olmadığını söyler. Shakespeare için en önemli unsur kendini kanıtlamaya başlayan “birey”in özgürleşmiş aklıdır.”
“Edebiyatta, şeytanın dışsal ve somut bir figür olarak kullanımının yıkılışını Shakespeare’de görmeye başlarız. Shakespeare’le beraber kötülük ve ona bağlı olarak sahneye çıkan şeytan kavramındaki değişiklikler dikkat çeker. Shakespeare şeytani olanı insanın içine yerleştirir.”
“Shakespeare’in kötü kahramanları, özellikle Iago ve Lady Macbeth gibi kahramanlar kendiliğinden kötüdürler. Onları kötülüğe iten makul sebepler söz konusu değildir. Bu bakımdan şeytani bir yan taşırlar fakat insana özgü bir şeytaniliktir bu. Bireyin özgürlüğünden doğan bir tutumdur. Shakespeare eserlerindeki kötü karakterlerin çoğu, kendi varoluşlarından kendileri sorumlu gibidirler. Kendilerine dair her şey onların yetkilerindedir ve hemen her zaman sadece kendilerine güvenirler.”
“Macbeth’te, İyi demek kötü demek, kötü demek iyi demek, denir.
Hamlet’te de, İyi yahut kötü yoktur, onu öyle gösteren düşüncedir, denir.”
Pazartesi, Haziran 06, 2022
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder