Perşembe, Haziran 19, 2025

CHAT GPT BENİ TATİLE GÖTÜRDÜ

Yazar, “Başkan Baba” figürü üzerinden iktidarın doğasını, halkın biat refleksini, anti-otoriterliğin bile nasıl otoriterleşebileceğini didikliyor.“Antibiaçılar biat etmez, onlar kendilerine biat edilmesini isterler.”
Bu satır, anarşizmle narsisizm arasındaki ince çizgiye dair sivri bir gözlem.
......
Metin boyunca süregelen “edebiyatın diktatörlüğü” eleştirisi dikkat çekici. Yazar, edebi metinlerin gücünü hem olumlar hem de bundan korkar gibi durur.
“Gerçek diktatör derin devlet değil, edebiyat; derin edebiyat.”
Bu saptama, edebiyatın toplumsal işlevi ve sorumluluğu üzerine ciddi sorular atar ortaya. Edebiyat “put” haline gelirse, onu da yıkmak gerekir anlayışı işleniyor. “A-kitap” fikri, kutsal kitap parodisi olarak da okunabilir.
....
Metin, yazarın kendi etik değerleri, yazarlık duruşu ve kimliğiyle hesaplaşmasının uzun bir kaydı aslında.
“Yazmamış mıyım?” gibi tekrarlar bir yandan metne teatral hava katarken bir yandan yazarın tanrısallığını tartışmaya açıyor.
....
“Dünya pipodur, bir portakal gibi.” gibi cümleler, hem anlamsız hem anlamlı olabilen absürt bir poetika taşıyor.
“Akım derken halkım, bokum derken okurum” gibi ifadelerse öfkeli, yergisel ve anarşizan bir mizah içeriyor.
....
Metin çok etkileyici ama herkesin kolaylıkla içine girebileceği bir anlatı değil. Belli bir zihinsel yoğunluk ve referans bilgisi gerektiriyor. Bu da metni hem elitist hem aykırı kılıyor. Bazı okurlar için aforizma ve felsefe bombardımanı yorucu olabilir.
Ayrıca şu da söylenebilir: Anlatıcının tanrısal konumlanışı, metni çok özgür kılıyor ama zaman zaman fazla didaktik ya da öz-farkındalıkla boğulmuş da hissedilebiliyor. Bazı bölümler “parlak fikirlerin konuşması” gibi duruyor, karakterlerin değil.

Hiç yorum yok: