Yaşlı yazar, ölmüş bir yazar üzerine yazdığı kitaba çalışmak üzere arkadaşlarının sakin bir yerdeki evine çekilir. Gece uyurken tıkırtılar duyar, hırsızdan şüphelenir, korkar, bir süre sonra da hırsızı odasında bulur. Yaşlı yazarın kalın camlı gözlüğünü pencereden fırlatan, suratına bir kadın çorabı geçirmiş hırsız, yazara zarar vermeyeceği, hırsızlığının kendince haklı sebepleri gibi konularda yazarla sohbet ederek evi soymaya devam eder. Gerçekten de iyi davranmaktadır, yazarın cüzdanındaki paraların birazını geri bırakır, yazarı bağladıktan sonra sabaha polisi arayacağını söyler, gözlüğünü attığı yerden bulup masaya bırakır, ısıtıcıyı açmayı sorar. Bağırsam da kimse duymaz, ağzımı bağlama diyen yazara üzgün olduğunu söyleyip yapması gerekeni yaparken burnundan nefes alıp almadığını kontrol eder…
Ona kızmakla kızmamak arasında gidip gelirken yazar, kararını vermesine neden olacak bir şey yapar hırsız: Yazarın varlığını sanki unutmuşçasına şömineyi yakar, yazarın üzerinde çalıştığı kitabın yüklüce notlarını, yazarın bazen yazmaktan daha fazla zaman aldığını söylediği araştırma notları ve kitaplarını, ne varsa, teker teker…
Onu ne olursa olsun bulmaya çalışacağına yemin eder yazar, içinden.
Öğlen gerçekten de kurtarılır. Olayı anlatır, sonra da düşünmeye başlar.
Neden?
Neden!
Neden…
Edebiyatta ucu açık metin takıntısıyla ilgili yazdıklarımın hiçbirini yazmayıp, John Fowles’un yeni çıkan Abanoz Kule adlı kitabındaki Zavallı Koko adlı bu anlatısını örnek gösterebilirdim.
Açık ucu yanlış tamamlayan örneklerin boşluğunu, ucu tamamlayıp metnin işinin bitmesi, metnin tüketilmiş sayılması çekincesinin gereksizliği, muammanın üzerinde düşünmeyi metne dahil etmenin nasıl zekice zevkli bir eser oluşturacağını, metnin anlamını ve değerini 10’a katladığını vs vs…
Duygusal insanlar genelde mantıktan, zekadan sıkılır, mantıklı-zeki kişileri küçümsemeye(!) yönelirler, Ali Nesin’in duygusal zekanın zekalarını yeterince geliştirememiş olanların uydurması olduğunu söylediğindeki gibi, zeki yazar duygusuz yazar değildir.
Ama duygulu yazar, duygulu yazardır.
NOT 1: Fowles’un harika romanı Koleksiyoncu’yla benzer konulu (o, bundan çıkmış sanırım) Zavallı Koko’dan şunu da öğreniyoruz: İlkel kabilelerle iletişim kurmak için 32 dişini göstererek yaklaşan misyoneri öldüren “vahşileri” kim suçlayabilir; dişlerini apaçık gösterip düşmanlığını ilan eden misyoner değil miydi…
NOT 2: Bu yazı 1900'deki sigara sahnesi sırasında yazılmıştır. O sahneyle ilgili diyeceğim bir şey yoktur.
Cumartesi, Ocak 26, 2008
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder