Cuma, Ocak 25, 2008

Tolstoy’u karısı

“Eğer bu adam kadınları yazdığı kadar iyi tanısaydı onunla çok mutlu olurduk.” demiş Tolstoy’un karısı.

Bunun üzerine “Yazarken bildiği birçok şeyi insan yaşarken unutabiliyor.” diye bir yorum yapmış Ahmet Altan.

Tolstoy’un kadınlarla ilgili bildiği de nedir, ben size söyleyeyim.

Anna Karenina romanına bakıyoruz. Ama ne Anna’ya ne Karenina’ya. İkincil karakterler olan Levin ve Kiti’ye bakıyoruz. Çok rahatlıkla Kadın ve Erkek olarak genelleyebiliriz, başı sonu ortası kıyısı köşesi haricinde temelde aynı yaşanıyor.

Kadın Adamı haksız yere suçlar.

Adam da Kadına kızacaktır.

“Ama Kadına kızamayacağını çünkü onunla kendinin aynı kişi olduğunu anlamakta gecikmedi. O zaman, arkasından şiddetli bir darbe yiyen bir insanın öfkeyle, öcünü almak amacıyla dönüp de, kafasını kendisinin bilmeden çarptığını, kızacağı bir kimsenin bulunmadığını, acısına katlanmaktan, sızısını dindirmekten başka yapacak bir şeyi olmadığını gördüğünde hissettiği şeyi hissetti.

(…) Doğal bir duygu kendini temize çıkarmasını, Kadına haksız olduğunu göstermesini istiyordu. Oysa Kadına suçlu olduğunu göstermek, onun sinirlerini daha da bozmak, onun üzüntüsünün kaynağı olan ikiye bölünmeyi daha da güçlendirecekti...

Böylesine haksız bir suçlamanın altında kalmak acıydı, ama kendini temize çıkarıp, ona acı çektirmek daha kötüydü.”

Çok güzel düşünceler değil mi… Ama tek taraflı, ve Erkekten Kadına…

“Barıştılar. Kadın kendi suçunu anlayınca –ama bunu belli etmemişti kocasına- Erkeğe karşı daha bir sevecen davranmaya başladı...”

Ama bunu belli etmemişti kocasına.

Harika bir tespit… Erkek kadına anaç davranırken, kadın erkeğe hizmetçisiymiş gibi davranıyor!


Sonra yine benzer nedenlerden kavgalar ederler...

Kadın hep kavga çıkarır, adam hep düşünür.

“Karısına yanlış düşündüğünü kanıtlayacak değil, onu avutacak sözcükler bulmaya çalışarak konuşmaya başladı.”

Yine harika, ama yine tek taraflı…

Karısının bu kavgalara neden olan düşüncesizlikleri için Erkeği bir de şöyle yargılar Tolstoy: “Kadının kendini aynı anda hem kocasının karısı, hem evin hanımı olacağı, hem de çocuklarını karnında taşıyacağı, onları besleyeceği, yetiştireceği o sıkı devreye hazırlandığını bilmiyordu. Kiti’nin bunu içgüdüsüyle sezinlediğini, bu korkunç çalışmaya hazırlanırken, şimdi yuvasını neşe içinde örüyor, bir yandan da mutluluk dolu, kaygısız aşk dakikaları yaşıyorken buna hakkı olduğunu düşündüğünü anlayamıyordu.”

Eh, herkes ister vallahi, saçma, özensiz, sevgisiz ve insanlık dışı davranıp, ben ne “korkunç” bir çalışmaya hazırlanıyorum ve zaten bunun için doğdum diye duygu sömürüsü yapmaya bile gerek kalmadan haklı çıkmayı, çünkü zaten adam böyle düşünerek haklı bulmalı kadını! Kadından daha çok kadıncı olmak, deyimi eklensin dilimize…

Hem neden araba kullanmak için bile ehliyet varken, çocuk doğurmak için yok.

Bedeni çocuk doğurabiliyor diye çocuk doğurmaya odaklanmış kadınlara karşı, bedeni yılda 300 kadını dölleyebileceği için bunu yapmaya odaklanmış erkekler: Tencere kapak, neyin savaşını yapıyorlar ki… Alan razı, veren Rıza.

Erkeğin, bu kadın anlayışsızlığına katlanmadaki kendi salaklığının intikamını kadından alması başka bir yazının konusu; aldatarak (ne demekse aldatmak), terk ederek (Tolstoy da karısını terk etmiştir “sonunda”), kadınları ikinci sınıf yaratık olarak görmeye kendilerini zorlayarak…


Bir de gerçekten kadının ne olduğunu bilen erkekler var. Saçmalamaları dahil, muayyen günlerini tüm aya yayma ve bundan ceza indirimi alma düşünceleri dahil, ne korkunç şeyler yaşadıklarını, birinci sınıf yaratıklar oldukları halde erkeklerin onlara değil onların kendilerine nasıl ikinci sınıf yaratıklar gibi davrandıklarını gerçekten bilen, bu nedenle de böyle kadın tavlayıcı ne yazan ne de davranan, kadını ne melek ne de şeytan gibi davranan.

Ama kadınlar kendilerine düşkün-aslında düşmüş- oldukları sürece o erkekleri asla tanıyamayacaklar –doğuracakları çocuklara düşkün olacaklar ki bu da kendine düşkün olmak demektir, ve ailenin, yeni neslin düşmüş olması sonucunu doğurur.


Erkek taraf adam olmaya çalışırken, kadın taraf da ana değil anaç olmaya çalışsa…

Ben iyi insan olmak istemiyorum ben çocuk doğurmak istiyorum, diye bağıran bir kadın hatırlıyorum…

Hiç yorum yok: