Perşembe, Kasım 21, 2024

EKSİKSİZ YAZARLIK ŞİRKETİ

Hatırladığım kadarıyla, başkan öldürülme emrini hem onaylar hem de kendini savunur, kendi ajanlarını öldürerek! Emri onayladıysan kendini öldürmen gerekmez mi? Jack London hikayesini bitirememiş, bir şey denemez; ama Alberto Manguel’in konuyu 2’deki bağlayışı ne alaka! Bir yazarın kendi metninin içine etmesi? (Ya da 3’de dediği “hedefe ulaşmak bizim hayatımıza mal olmamalı” gibi! Neden olmasın... Kâr için değil ama, daha değerli, hayati şeyler için kendini feda etmek neden olmasın. Çünkü: Sen kimsin!)


1.

London'ın tamamlanmamış yazıları arasında, bir roman müsveddesi ile bu romanın olası sonu için alınmış birtakım notlar bulunur. Roman görkemli bir başlık taşır: The Assassination Bureau [Cinayet Şirketi]. Cinayet Şirketi, Barbarlara karşı tasarlanmış öylesine mükemmel bir toplumsal makinedir ki, durdurulması için yaratıcısının yok edilmesi gerekmektedir. Mucidi, talep üze­rine ve bir bedel karşılığında cinayet işleyecek gizli bir cemiyet kurmuş olan Ivan Dragomiloff'tur. Ancak Barbarlar, yani seçilecek kurbanlar, bir müşterinin hoşlanmadığı herhangi biri ola­mazlar. Bir kişinin yok edilmesi teklif edildiğinde, Dragomiloff hedefin tavırları ve kişiliği hakkında bir inceleme yürütür. Şayet Dragomiloff cinayetin "toplumsal olarak meşru" olduğuna hükmederse, ancak o zaman eyleme geçilmesini emreder. Bir Barbar, ancak Dragomiloff'un da onaylamasıyla Barbar olabilir. Cinayet Şirketi, kusursuz bir biçimde geliştirilmiş bir makinedir. Bir cinayet talebi geldiğinde ve bedeli peşin ödendiğinde, müşteri Dragomiloff'un astlarının ustaya müstakbel kurbanın kabahatlerini bildirmesi için bekler. Kurban gaddar bir polis şefi ya da insafsız bir empresaryo, açgözlü bir banker, bir emek hırsızı ya da aristokrat bir hanımefendi, bir grande dame olabilir: Ancak kişinin topluma zarar verdiğinin, her koşulda, şüpheye yer bırakmayacak biçimde ispatlanması gereklidir.

(...)

Derken, beklenmedik bir şey olur. Şirketi dağıtmaya çalı­şan girişimci bir genç, benzersiz bir cinayet talebinde bulunur. Dragomiloff'la buluşur ve adını anmadığı ama çok önemli bir kamusal figürün öldürülmesi için gerekli parayı öder. Dragomiloff (elbette ki söz konusu kişinin suçlu bulunması koşuluyla) talebi kabul ettikten sonra, genç adam kurbanın adını açıklar: Kurban, Dragomiloff'un ta kendisidir. Şirket verdiği sözden hiçbir zaman geri dönmediğinden, Dragomiloff kendi ölümüne yol açacak bu talebi de kabul eder. Dragomiloff öylesine etkili bir toplumsal düzenek yaratmıştır ki, düzeneğin açıklanan amacı, yani toplumsal olarak istenmeyen kişileri talep üzerine tasfiye etme gayesi, kendi tasarımcısının canından dahi daha önemlidir.


2.

(...)

Bir­kaç üslup değişikliği ve birkaç güncel örnekle, London'ın sert eleştirisi 1905'te olduğu kadar bugün de geçerlidir. London'ın Dragomiloff'u nakit ödemenin ardından talep doğrultusunda öldürmekle görevli toplumsal bir makine tasarlamıştı; bizse, insan hayatındaki bedeli ne olursa olsun, sınırsız miktarda nakit

kazanmak üzere iktisadi düzenekler kurduk. Her ikisi de, tam da mükemmele ulaştıkları anda yaratıcılarını yok etmeye yazgılı olduklarından, eninde sonunda başarısız olmaya mahkûmdurlar.



3.

Jack London'ın Cinayet Şirketi gibi Hal da hata payı olma­yan bir makinedir, "her ne pahasına olursa olsun, "hatta yaratıcısının hayatı pahasına dahi, istenen hedefe ulaşmak üzere inşa edilmiştir. Toplumumuzun itici gücü olarak kurduğumuz ticari yapı da tıpkı bu diğer hayali inşalar kadar mükemmel ve öldürücü niteliktedir. Ona bir hedefe ulaşma, her ne pahasına olursa olsun mali kâra erişme komutunu verdik; ancak belleğine şu ihtarı kazımayı ihmal ettik: Hedefe ulaşmak, bizim hayatımıza mal olmamalı. Çünkü toplumlarımızın her yönüne hük­meden uçsuz bucaksız iktisadi düzenekten her şeyi yargılayan Dragomiloff'a ya da teknolojik açıdan kusursuz Hal'e kalırsa, Barbar olan bizleriz. Bizi bekleyen kimlik, görünüşe bakılırsa Barbarlıktan başka bir şey değil.

Hiç yorum yok: