Salı, Kasım 12, 2024

FASA FİSO BURUNATA

Çok konuşan ve her zaman bilgi veren bir arkadaşım vardı. Kendinden bahsetmemesi güzeldi ama bu da fikir gevezeliğiydi, kendi fikirlerinin ve bilgilerinin. Ben'den bahis yok ama ben bilirim'den değme gitsin... Bir gün kafede yanımıza bir kadın oturdu. Bu anlatmaya başladı, ondan bundan, kadın bana yakın duruyor ama buna bakıp, ne harika di mi, bilgili insanları çok seviyorum diyor; ben konuşsam ona hiç bakmayacak bile, ama ben sadece gülüyorum: Ya, öyle mi, ne enteresan... Peki şu ne?


Godard Zagdanski'ye Karşı

Ulus Baker

Sinema bir "saçmalık" mı?

-Sinema yalanın tarihinde küçük bir halkadan başka bir şey değildir. (...) Sinemanın manipülasyon ile de çok yakın bağı var. Oysa edebiyat özgürleşmeyle ilgilidir. (...) Sinemaysa, toptan, ezenin tarafındadır.


-Sinema fikirlerle çalışır, metaforlarla değil. Herakleitos "Zaman zar oynayan bir çocuktur" dediğinde, işte metaforun kalbindeyiz --duyulmadık derinlikte poetik bir

kalkıştır bu. Sinema buna varamaz, zincirlenmiştir.

-Eh tamam. Bense buna sinema diyorum, neredeyse hiç varolmamış olsa bile.




-Aşılamaz bir nedenden dolayı: bir yazar diriliş eseri yaratır, eti sözü, Kelamı ifade eder. İmaj ise tamamıyla ölüm ve yokoluş sürecine batmıştır. Bir çiçeğin fotoğrafını çektiğinizde onu zehirlersiniz, öldürürsünüz. Sinemanın bütün problemi köklerindeki bu zehiri montaj ile dengelemeye çalışmaktı.

-Montaj hiç varolmadı. Hayatı akışa hiç geçiremedi, çok ender istisnalar dışında-tıpkı evrimde olduğu gibi. Rimbaud ile Mallarmé gerçek montajcılardı. Sinema bunu yapmayı başaramadı. Yine de, çocukça niyetleri vardı ama paranın kötü kullanımı yüzünden bunlar çok çabuk yozlaşıp gittiler. Sinemanın binde biri yine de kurtarılabilir.

Hiç yorum yok: