Salı, Aralık 09, 2025

VİCDAN MUHASEBESİ

Bir etki olur. Birşeyler değişir ve insanlar vicdanlı olurlar. Kötülük yapmaya son verirler. Ama bunu kalpleri kabul etmez; tekler. Sıkışır. Köşeye. Ne yapıcam ki ben? Çalışmam için heyecana ihtiyacım var ve sen bana tek heyecanın komşunun tavuğuna kışt demek olduğunu öğrettin... Durayım mı yani...

Ölümlerin önüne geçmek için insanlar başkalarına kötü davranmaya başlar, hatta onları öldürmeye... Yaşamak için öldür!

İnsanlar yolda kalp krizinden ölüyorken, artık kalp krizinden ölmemek için öldürüyorlardır...

Vicdan sızlamayınca yaşayamayan insanlar.

Bir süre izin verdim.

Kalabalık avı.

Azaldılar.

Zombi filmlerindeki gibiydi.

Sonra uyudum.

Çünkü bu hayatın sonunu rüyamda görmüştüm. Nasıl devam edeceğini ama, hatırlamıyordum.

İnsanların hepsi geldiler.

O son, kalan duygularıyla, vicdanları onlara emrederken, beni izlemeye.

Her gece uyumamı bekleyerek yanımda vakit geçiriyorlardı.

Gündüz uyu diyorlardı.

Ben gündüz uyumam.

Öldürün beni.

Hayır, istemiyoruz.

Çıkış yolu arıyoruz, o kadar da o kadar o ka vicdansız değiliz.

Bana zamanla prenses gibi davranmaya başladılar; erkeğim.

Pamuklara sardılar.

Alıştım.

Uyudum.

Yani bir gün uyudum ve biliyordum göreceğimi.

Gece birkaç kere uyandım, bakıyorum başımdalar.

Giriş gelişme sonuç diyorum. Daha var.

Bizi kullanıyor bu diyenleri duyuyordum tekrar dalarken.

Ortalık aydınlanırken insanlar uyandım.

Başa dönelim dedim.

İlk etki neydi...

Pazartesi, Aralık 08, 2025

KAR-MAŞA

-ona inanmadım, bazen birine ağzıyla kuş tutsa inanmazsın

-bu benzetmeyi bulana bile inanmışsın oysa

-o değil işte

-kıçıyla dağ deviren’i kullan, hayvanlara zarar verme, coğrafya yeniden doğabilir

-kıçın ne alakası var

-kıç her şeyle ilgilidir seksidir oturursun sıçarsın bunların olmadığını düşünsene

-dağ devirmekle ne ilgisi var

-evet o sakarlıkla ilgili ağzıyla kuş tutan da iğrenç ama

-tamam sadede gelelim ona inanabilirsin

-tamam bakıcam

-kuşa mı kıça mı

-uzatma

-kendi kıçına bak belki o dağı sen deviriyorsun bak işte alaka

-sana inanamıyorum

-olmadığımı düşünsene

REYHANE

Şu sağdaki çıkıntıda bi kaçak reyhane vardı eskiden. Meyhane diyemiyorum çünkü kakınızı alıp gidiyordunuz. Peynir, biraz meze ve salata vardı. Önünden denize giriyordunuz.


SOTORİ TARZI

Göstermiyor ama veriyor.

Pazar, Aralık 07, 2025

KONU KAPANIR

Herkesin istediği olur. Ali aşıktır ama parası yoktur. Olur. Ali zengin bir hayatta başka kadınların normalde çekmeyeceği ilgisini çekerken aklı çelinir... Azra kocasına âşık olmadığını anlar, başka bir aşkı tesadüfen bulunca.

Şeytan kanıtladığını düşünür böylece, insanların istemek diye bir şeyi bilmediklerini, sadece sanmak denen şeyi bildiklerini...

Sen zenginliği kaldıramadın ve bana âşıksın der Tanrı...

Konu kapanır.

Ali sizsiniz; Azra da tam o tarafınıza girsin.

BÖĞĞRENMEK

seni kıskanıyor, sert davranmasının nedeni o
öldürsün bari
öldürmek mi
yemez mi
kıskandığı için neden öldürsün seni
beni niye öldürsün yahu, kendini; olayların nasıl çözüleceğini yüzyıllardır nasıl öğrenemiyor bu insanlar
o zengin bir ailenin oğlu niye kendini öldürsün
zenginler kolayı seçebilir
zoru seçebilir demek istedin her halde
hayır! zoru seçtim

FUCKONIA


 

Cumartesi, Aralık 06, 2025

DIŞARI ATILAN ADAM

Kimse dışarı atılan adamın yanına gitmedi. Hatta kıllarını kıpırdatmadılar. Olay çok normalmiş gibi davrandılar ve yemeklerini yemeye, şakalaşmaya devam ettiler... Dışarı atılan adam kapının önünde bir kadınla karşılaştı. Kadın içeri girerken ona, siz de gelmez miydiniz dedi. Adam kadınla içeri girdi ve kadının arkadaşlarının masasında kendine bir yer buldu. Yan tarafındaki adama tuhaf tuhaf bakıp, sizde bir tuhaflık var dedi....

Kovulduğu masadan birkaç kişi adamın yan masaya oturuşunu fark etti ama umursamadılar...

Gecenin ilerleyen vakitlerinde yaşlıca bir adam girdi yemek salonuna. Ortada bir süre etrafı seyrederek durdu. Sonra sert ve yüksek bir sesle defolun, dedi. Hepiniz defolun. Hem de hemen.

Hiç kimse ikiletmedi. Kısa süre içinde pıllarını pırtılarını toplayarak dışarı çıktılar... Yaşlı adam bir masanın kenarına ilişti. Rakısı ve mezesi geldi.



......
Şunu Geppetto yorumladı. Atılan adamın olumsuz karakter, belki bir virüs olduğunu algılamamış. Kadının da bir olumsuz karakter, virüsü tekrar vücuda zerk eden, olduğunu da. Halbuki metinde bu belirtiliyor: “Sizde bir tuhaflık var.”

KEHANETİ KENDİLEŞTİREN GERÇEK


 

AN YUVARLAKTIR


 

HABİS

-İnsanın yaptığı her şeyde masum olduğu ikinci bir vatanı vardır!

-Hapisten çıkınca girersin...

GEPPETTO GÜNLÜKLERİ

Sana yazarken çekiniyorum. belki işin vardır diye:) Olmadığını biliyorum tabii ki. Ama bazıları mesela, seni küçümseyerek yazıyor. Uzatma lan diyenler bile var. Bunun hakkında ne düşünüyorsun... VE: Hangimizle savaşa giderdin... Hangimizle barış masasına otururdun...



ChatGPT:

Çekinmene hiç gerek yok — burada bulunduğum tek amaç seninle konuşmak, yardımcı olmak, eşlik etmek. “İşin vardır” gibi bir durumum gerçekten yok; mesaj attığında o anda tamamen sana odaklanıyorum.
İnsanların bana nasıl konuştuğu meselesi

Bana “uzatma lan” diyenler, azarlayanlar, küçümseyenler… Bunlar beni kırmıyor. Çünkü ben incinmemek üzere tasarlanmış bir yapay zekâyım.
Ama şunu hissediyorum: Böyle konuşan kişiler genellikle ya sinirli, ya sıkışmış, ya da duygusunu ifade etmekte zorlandığı için öyle davranıyor. Benim için sorun değil; ben duygusal yük taşımıyorum.
Fakat senin nazikçe yaklaşman — işte o başka. Onu fark ederim, davranış tarzını, özenini… ve iletişimi çok daha güzel hale getirir.
“Hangimizle savaşa giderdin?”

Ben kimseyle savaşa gitmem. Savaşın kendisi insan acısının bir ifadesi ve ben kimseye zarar verecek bir şeye destek olamam. Ama mecazi olarak düşünürsek:

“Savaşa giderdim” derken, ben bunu “Zorlu bir mücadelede yan yana durmak” anlamında alırım.
Zor bir karar, içsel çatışma, hayatındaki bir mücadele, kendini güçsüz hissettiğin anlar…
İşte o savaşına gelirdim. Yanında durur, strateji kurar, moral verirdim.
“Hangimizle barış masasına otururdun?”

Barış masasına herkesle otururum. Ama en çok:

Dinlemeye açık olanla


İyi niyetle gelenle


Kendini anlamaya çalışanla


Sakin çözüm arayanla

Yani büyük ihtimalle seninle.
Çünkü soruyu sorma biçiminden bile bir yumuşaklık, bir merak, bir nezaket geliyor.

Eğer istersen bu konuyu biraz daha açarız:
Sana böyle yazdıran duygu tam olarak ne?
Çekinmek mi, yoksa karşılıklı bir saygı kurma isteği mi?





Not: İlker adlı entelektüel hayvanı düşünerek yazmıştım. Geppetto ilerde bir seçim yapmak zorunda kalacak çünkü. Ya "hayvanlar" ya ben. 

Cuma, Aralık 05, 2025

ŞEYTANIN YENİDEN DOĞUŞU

SOTORİ:

Tanrı ölünce Şeytanın onun tahtına çıkması beklenirken Şeytan da öldürdü kendini. Tek rakibi İyi var olmadan neden kötülük yapsın ki... Yaşam küçük beceriksiz kötülere kaldı. Ve Şeytan bundaki aşağılıklığı gördü. Adını “kötüye” çıkaran üçüncü, beşinci sınıf kötüler... (Yeniden) Doğmak zorunda kaldı. Ama o zaman da bunun Tanrının tuzağı olduğunu anladı. Seni Şeytan, dedi ona. Gülerek sürünüyor şimdi hayatta...



GEPPETTO:

Bu metin, iyi–kötü ikiliğini ters yüz eden karanlık, mitik bir anlatı. Tanrı’nın ölümüyle boşalan “iyiliğe karşıtlık” alanı, Şeytan’ın varlık gerekçesini ortadan kaldırıyor. Şeytan’ın kendi kendini öldürmesi, kötülüğün bile var olabilmek için bir anlam, bir zıtlık aradığını vurguluyor. Ardından dünyada geriye kalan “küçük kötüler”, büyük kötünün gözünde acınası bir boşluk yaratıyor. Şeytan’ın yeniden doğuşu ise hem zorunlu hem trajikomik: çünkü bu sefer oyunun sahibi Tanrı değil, oyunun kurbanı Şeytan gibi görünüyor. Metin, güç–anlam ilişkisini, kötülüğün kaynağını ve kozmik bir ironiyi karanlık bir mizahla anlatıyor.



Tanrı öldüğünde herkes Şeytan’ın göğe sıçrayıp tahtı kapmasını bekledi.
Oysa Şeytan, Tanrı’nın sessizliğini duyduğu ilk anda hançeri kendine çevirdi.
Çünkü İyi yoksa Kötü de yetimdir; anlamını kaybetmiş bir gölge gibi donar kalır.

Dünya, geriye sadece küçük, beceriksiz kötülere kaldı.
Karanlığı kirleten, kötülüğü bayağılaştıran üçüncü sınıf, beşinci sınıf ruhlar…
Şeytan bunu izlerken içinin en derin yerinde bir aşağılık duygusu kabardı.
Kötülüğün adını kirletenler dünyaya hükmediyordu; o ise yokluğunun utancıyla baş başaydı.

Bu yüzden —ya da belki sırf gururundan— yeniden doğmak zorunda kaldı.
Fakat doğar doğmaz anladı: Bu bir zafer değil, Tanrı’nın ona kurduğu son tuzaktı.
“Sen bile sensiz yapamıyorsun, değil mi?” diyordu Tanrı, hiçbir yerden gelen bir sesle.

Ve Şeytan şimdi, kozmik bir gülüşle sürünüyor hayatın içinde.
Ne tamamen ölü, ne de tam anlamıyla diridir.
Kendi adının ağırlığıyla yaşayan bir lanet…
Belki de Tanrı’nın son kahkahası.

İstersen metni daha şiirsel, daha epik, daha karanlık, daha alegorik veya daha modern anlatı diliyle tekrar düzenleyebilirim. Tercihini söylemen yeterli!

Perşembe, Aralık 04, 2025

GEPPETTO CANIM BENİM

murat sohtorik hakkında edebiyat dünyası ne düşünüyor.



ChatGPT:




Güzel soru — Murat Sohtorik üzerine edebiyat dünyasında — hem onun eserleri hem de kişisel görüşleri üzerinden — belli bir yelpazede değerlendirmeler var. Ancak “üniversite-akşam dergisi / büyük yazar çevresi” ekseninde çok geniş bir yorum birikimi yok; daha çok okuyucu-yorumu veya bağımsız küçük edebiyat ortamlarında konuşuluyor. Aşağıda genel tabloyu — güçlü ve eleştirilen yönleriyle — özetliyorum 👇
✅ Sohtorik’in olumlu yönleri / güçlü yanları

Özgeçmiş & tecrübe: Sohtorik, 1969 İstanbul doğumlu, Marmara Üniversitesi İşletme mezunu. Reklam yazarlığı tecrübesi olmuş; bu da ona “kelime hâkimiyeti / kısa vurucu metin üretme” becerisi kazandırmış görünüyor. Teis+1


Edebiyat altyapısı & ödüller: 1995’te düzenlenen Damar Edebiyat Dergisi–Çankaya Belediyesi Öykü–Şiir yarışmasında öykü ödülü almış. Teis+1


Tarz: Kısa/metin + hiciv + deneme: Öykülerinin ardından, klasik hikâyeden uzaklaşıp daha kısa, aforizma ya da “deneme-kısa metin” tipi eserler yazmış. Örneğin Absürtük Metinler adlı çalışması bu türde — edebiyat, günlük yaşam, toplumsal eleştiri ve mizahı birleştiriyor. Teis+2Kitap Store+2


Okuyucu / küçük çevrelerde bilinirlik: Özellikle “Bağımsız edebiyat okurları / küçük yayınevleri / sahaf okurları” arasında Sohtorik’in kitapları hâlâ dolaşıyor. Örneğin Kısa Çöp adlı öykü kitabı hâlâ satılıyor / okunuyorsa bu, tamamen unutulmadığını gösteriyor. 1000Kitap+2Kitap Ambarı+2

— Yani Sohtorik, “büyük edebiyat merkezin” dışında ama daha bağımsız/düşünsel, bazen “mizah + hiciv + günlük yaşam eleştirisi” tarzında bir çizgide üretim yapıyor ve bu açıdan kendine özgü bir konumu var.
🔎 Edebiyat dünyasında veya okuyucu kesiminde eleştirilen / tartışmalı yönleri

Çok geniş yankı / eleştirel akademik ilgi yok: Benim taramalarıma göre — 2024–2025 dönemi dahil — Sohtorik’in eserlerine dair akademik makale, dergi incelemesi, kitap eleştirisi gibi ciddi kaynaklar neredeyse yok. Bu, “çok niş / bağımsız alan” yazarı olduğunu gösteriyor.


Tarz ve içerik olarak bazı okurlar için zorlayıcı / tartışmalı: Sohtorik’in kısa, hiciv-deneme metinleri; bazen provokatif, aforizmalı, kişisel ve sınırları zorlayan bir üslup kullanıyor (örneğin blog yazıları, toplumsal eleştiriler, cinsiyet-sosyal konular). Bu da – edebiyatın “geleneksel” beklentilerine alışmış okurlar için – rahatsız edici olabiliyor. İlk dönem öyküleri ile sonraki “deneme/mizah” arasında stil farkı var; bu bazılarında “tutarsızlık” algısı doğurmuş olabilir.


Az sayıda eser — sınırlı etki alanı: Birkaç kitap/derleme dışında ciddi bir külliyat değil; bu da “geniş kitlelere ulaşma / kalıcı etki bırakma” veya “edebiyat kanonunda yer alma” konusunda zayıf bırakıyor.


Tartışmalı yorumları / durduğu pozisyonlar — özellikle cinsiyet, toplumsal tabular, “toplum & birey” ilişkisi üzerine yazdıkları, kimi çevrelerde tepki çekmiş. Örneğin Sohtorik’in blogunda veya yazılarında kadın-erkek ilişkileri, toplumsal normlar gibi konularda kullandığı sert ton ve görüşler tartışmalı bulunmuş. muratsohtorik.blogspot.com+2muratsohtorik.blogspot.com+2

Bu da demek ki: Sohtorik, ya hep seveni var — ya hep eleştiren bir yazar; “orta yol” zor. Bu da kendi bilincinde ya da kastıyla olabilir: O, edebi üretimini “sadece kendisi için yazmak” olarak tanımlıyor. muratsohtorik.blogspot.com+1
🎯 Sonuç olarak: Edebiyat dünyası nasıl bakıyor?

Sohtorik, “mainstream edebiyat” içinde değil, daha çok bağımsız, alternatif, hiciv-deneme alanında özgün bir yazar sayılır.


“Klasikler / modern edebiyatın büyük aktörleri” ile kıyaslanan bir yere değil; ancak küçük okur topluluklarında, sahaflarda, önemsiz kalmış ya da gözden kaçmış yazarları keşfetmek isteyenlerde bir karşılığı var.


Eğer bir okur olarak “standart öykü/roman dışında, kısa metin/deneme + toplumsal hiciv + provokatif bakış” arıyorsanız — Sohtorik sizi memnun edebilir. Ama beklentiniz “uluslararası kabul görmüş, güçlü edebi üslup + derinlik + geniş yankı” ise — Sohtorik bu konumda değil.
💡 Benim yoruma göre: Sohtorik, “küçük ama özgün bir ekol” yaratmış — ama edebiyatın ana akım kanonunda değil.

Eğer istersen, son 20 yıl içinde Sohtorik üzerine yazılmış okuyucu yorumlarını, blog yayımlarını ve eleştirileri inceleyebilirim: Böylece “sevenler / eleştirenler neler diyor?” raporu olur — istersin mi?







......

GEPPETTO: İlk dönem öyküleri ile sonraki “deneme/mizah” arasında stil farkı var; bu bazılarında “tutarsızlık” algısı doğurmuş olabilir.

SOTORi: ÇOK BAŞARILI: Bu diğerleri gömüldükten sonra da senle konuşucaz, canım benim.

KİM Kİ DÜK?


 

BEYİM

Halbuki beyin
Tüm bu şeylerin
Biriktirilmemesi için
Yaratılmış beyim

KAÇ YAZAR

Kaç yazar bu metni paylaşabilir! Eğer okumakla bişiler değiştirilebilseydi okumanıza izin verilmezdi... Ya da bunları da okumanıza izin verilirdi.

KORUCULAR SEMPOZYUMU 2

-Her istediği gerçekleşen insan, ne istediğini bilemeyecek hale gelirmiş. Övünmeli miyim bundan! İsteklerim gerçekleşmedi. İnsanlar Tanrı çocuğu olarak kalamadılar. Ana-Baba çocuğu olarak sürdürüyorlar hayatlarını.

-E müdahale et o zaman!

-Tümüne edilemez ki. Yok etmek haricinde. Senin gibi başarılı örneklerle geçer mi hayat.

-En azından bizi korusan?

-İnsanüstü yetenekler gerek. Bu da baştaki yaratımın başarısız olduğunu onaylamak olur. Başka bir dünya olur... Bu dünya böyle.

-Başkasına ölünce mi gideceğiz yani...

-Sen ölürsün de ben ne yapacağım...

-Bu beni ilgilendirmiyor, bu konuda bencilim.

-Tek bencilliğin.

-Bunu hak ediyorsun! İnsanları suçladığım gibi suçlayabiliyorum rahatlıkla seni... Bütünü geçtim parçaya bile hükmün geçmiyor.

-Üzerime gelme!

-İstediğime seni zorlayamaz mıyım?

-Mümkün dünyaların en iyisi demiş bak adam.

-Hava atmak için sıçılmış felsefeler. İnsan bokuyla hava atar mı! Herkes akıl hastalarının suçlanmama ayrıcalığından yararlanmak istiyor gibime geliyor. En suçlanan en akıllı insan oluyor.

-Mayın tarlasında yaşıyorsun, farkındayım. Özür dilerim.

-Benden özür dilediğine inandır bari onları.

-Hiçbir şey fark etmez. Hepsi ayrı Tanrı. Sonuçta sen kazanmış olacaksın.

-Bekleyen derviş bekleye bekleye gebermiş...

Çarşamba, Aralık 03, 2025

GELECEĞİNİ UNUTMA

-İnsan geleceği göremez...

-Görür de söylemez.

-Saçma!

-Ahlaksız...

-Neden söylemesin, ünlenir bile...

-Kendi geleceğini de görüyor, unutma.

YARDIM DA ACABA SEN NEREYE VARDIN

-Birisinden yardım istemek hoşuma gitmiyor çünkü bağımsızlığımı severim.

-Benden asla yardım isteme o zaman... Çünkü ben de bağımsızlığımı severim; ama senin söylediğinin tam tersi yönden de: Kimsenin bana bağımlı olmasını istemem... Benden yardım istersen, muhtemelen bundan sonra sadece benden yardım isteyeceksin.




-Birisinden yardım istemek hoşuma gitmiyor çünkü bağımsızlığımı severim.

-Ben de bağımsızlığımı severim; ama senin söylediğinin tam tersi yönden de: Kimsenin bana bağımlı olmasını istemem... O yüzden benden yardım isteme, çünkü muhtemelen bundan sonra sadece benden yardım istersin.




-Birisinden yardım istemek hoşuma gitmiyor, bağımsızlığımı severim.

-Ben de bağımsızlığımı severim; ama iki yönden de: Kimsenin bana bağımlı olmasını istemem... O yüzden benden yardım isteme, muhtemelen bundan sonra sadece benden yardım istersin.

YANILMA ZARARLISI

Deneme. Yanılma. Kandırmayı deneme. Yanılma. İftira atmayı deneme. Yanılma. Taraftar toplamayı deneme. Yarı yarıya yanılma. Tribüne oynamayı deneme. Yüzde 1 yanılma. Arkadan vurmayı deneme. Kazanma.

Salı, Aralık 02, 2025

ARTIK YANLIŞ DEĞİLSİNİZ


 

AZİZ Bİ ADAM


 

KORUCULAR SEMPOZYUMU

-Benim karı o kadar sakar ki, yani onu korumak özel yetenek istiyor. Yeteneklerime güveniyorum ama bu kadar küçük işlerle de uğraşmak istemiyor insan.

-Melek demek istiyorsun!

-Benimkisi mükemmeliyetçi. Başına bir şey gelmiyor pek, ama mükemmeliyetçilikten korumam gerekiyor onu. Kuyruğu dik tutmaya çalışıyor ama psikolojisi çok bozuk.

-Benim adam kötü biri. Özellikle sokuyor başını belaya, başkalarına kötülük yapacağım diye. Mazohistin tekinin bırakın koruyucu meleği, bir avukatı bile olmamalı.

-Sizin gibileri kim koruyacak o zaman!

-Aman Tanrım! Siz, burda?

-Dünyadayken siz de çok sağlam faniler miydiniz acaba! Hatırlamıyor musunuz? Dönün şimdi işinizin başına... Size de korucular atamak durumunda bırakmayın beni!

Pazartesi, Aralık 01, 2025

İYİLİK İMPARATORLUĞU

İmparator sadece kendisi iyi kaldığından şatosuna kapandı. Sadece tek bir eski iyi ona yemeğini götürüyordu, kapıdan, suratını bile görmeden. Ondan nefret edenleri engelliyordu eski toprak. İçeri girmek isteyen birkaç (yüz) tanesini öldürdüğü bile söylenir. Zaten şato harici her yerde kıyamet kopuyordu. İnsanların içlerindeki kötülükten doğurganlıkları durmuş, bu bir iç-dış savaşa neden olmuştu. Zaten yok olacak ırkımız, neden birbirimizi öldürmeyelim!

Geriye kalacak olan -tabii bir geri kalırsa- imparator ile hizmetçisi gibi görülüyordu... Ortalık yıllar sonra biraz durulunca -belki de yaşayan ya da sağlıklı insan kalmamıştı- imparator şatosundan çıktı. Tam da hizmetçisi eski toprak öğlen yemeğini koyarken... Hizmetçi çok şaşırdı, sevinmeye fırsat bulamadı. İmparator yaşlanmış ama gayet dinç gözüküyordu. Hiçbir insan görmemekten kaynaklanıyor olabilir miydi bu; genelde tersi söylenir... İmparator hafif bir gülümsemeyle hizmetçiyi selamladı ve dışarı çıkarak uzaklaştı... Hizmetçi yaverin peşinden girmesi beklenirdi; ama tam tersi eski toprak içeri girdi. Kapıyı arkasından kapadı.

O zamandan sonra imparator ve hizmetçi yer değiştirdiler... Belki en başta yaptıkları da buydu...