Pers Kralı, kendine esir düşen Mısır Firavununu aşağılamak için bir plan yapar. Zafer alayını izleyecektir Firavun.
Firavun önce kızını hizmetçi olarak, elinde testiyle kuyuya doğru giderken görür.
Bu manzara karşısında tüm Mısırlılar dövünüp ağlarken Firavun kılını bile kıpırdatmadan taş gibi öylece durur.
Derken cellatlar tarafından idam sehpasına götürülen oğlunu görür ve yine tepki göstermez.
Oysa tüm bunlardan sonra esirler arasında itilip kakılan yaşlı hizmetkarını görünce Firavun kendini tutamaz ve birdenbire ağlamaya başlar…
Neden?
Bilinmiyormuş!
Walter Benjamin’in Heredotos’tan alıntıladığı bu hikayede Firavunun davranışının nedeni esas metinde yokmuş ve bu “ucu açık” metin bugüne kadar yorumlanagelmiş.
Montaigne hikayenin yazılışından 2000 yıl sonra, durumu şöyle açıklamış:
“O kadar kederliymiş ki kederindeki ufacık bir artış, duygularını zapt edememesine yetmiştir.”
Ondan 400 yıl sonra Benjamin, birkaç farklı açıklama getirmiş:
“Kendi sorundan olayların yazgısı firavunu etkilemez, çünkü bu onun kendi yazgısıdır.”
“Gerçek hayatta kayıtsız kaldığımız şeyleri sahnede görmek etkiler bizi. Firavun için hizmetkarı yalnızca bir oyuncudur.”
“Kaderin büyüklüğü tıkar insanı ve ancak bir gevşemeyle birlikte dışa vurulabilir. Hizmetkarın görülmesi, bu gevşeme anıdır.”
60 yıl sonra bugünlerde (2007) şu yorumların eklenebileceğini söylüyor Hasan Ali Toptaş, Harfler ve Notalar adlı denemeler kitabında, kendi deyişiyle “olaya değişik açılardan bakarak”:
“Firavunu en çok kendi yaşına yakın olan insanın düştüğü durum etkilemiştir.”
“Gözlerinin önünde cereyan eden bu dehşet verici görüntüler yüzünden firavun aklını yitirme noktansa gelmiştir de, son bir gayretle aslında gördüklerinin hepsine birden ağlamıştır”
“İtilip kakılan yaşlı hizmetkarının görüntüsünde kendi geleceğinin siluetini görmüştür de o sırada hizmetkarı için değil de düpedüz kendisi için ağlamıştır.”
“Böylece” diyor Toptaş, “Heredotos’un yazmadığı bir cümle karşılığında 2460 yıl sonra birçok cümle yazılmış olur.”
İşte edebiyatta ucu açık metin takıntısı…
Muammametin hazretleri…
“Ucundan accık” olsa sorun değil, ucu açık metin yazmak bir tarzdır dense sorun değil, ama ucu açık olmayan metin yazılamazmış, ucu açık olmayan metin edebiyat olmazmış noktasına getiriliyor, edebiyattaki diğer birçok takıntı gibi.
Yukarıdaki hikayede, doğru yorumun hangisi olduğu bence bellidir.
O kadar belli ki söylemeye gerek bile duymuyorum. (Böylece ben de metnimin ucunu açık bırakıyorum!)
Heredotos hikayesinin ucunu açık bırakmasa da açıklama yapsaydı, metnin önünü kapamış olmazdı bence, çünkü her şekilde etkileyici bir hikaye ve etkileyici bir son. Bugüne kadar taşınmasının nedeni taşınsın diye bir şeyinin gizlenmiş olması mı, yoksa sağlam hikayesi mi…
Montaigne’in yorumu da düşünülebilir aslında, ama, ikinci ve üçüncü sıralar boş bırakılarak, dördüncü sırada falan…
Firavunun ağlamaya başlaması için başka birini değil de hizmetkarını görmesi, bizi hikayenin “gizine” taşıyacak ipucudur çünkü. Yoksa şöyle de olabilirdi: Firavun oğlunu 20 kırbaç yerken seyredebilir ve hiçbir keder belirtisi göstermezdi yine. Kırbaçlanma bittiğinde seyircilerden belki bir çocuğun yerden bir taş alarak oğlunun sırtına fırlatması, Montaigne’in sözünü ettiği o “kederdeki ufacık artış” durumun gerçekleştirebilir ve o zaman ağlayabilirdi Firavun, çünkü kendini 20 kırbaca hazırlamıştı, o taş bardağı taşırmıştı.
Benjamin’in diğer iki yorumu ve Hasan Ali Toptaş’ın yaşlılıkla ilgili, aklını yitirmekle ilgili, egoizmle ilgili yorumları “aşırı yorum”dur bence.
Katil bellidir, ipucu ortadadır, yazar, katili açıkça söylememiştir sadece, ama işgüzar bazı dedektifler, başkalarının da katil olabileceğini ileri sürerek olayı gereksiz yere faili meçhul durumuna getirmeye çalışmışlar.
Böyle yaparak, edebiyatçının başka bir takıntısını daha sergiledikleri söylenebilir: “Edebiyat cevaplar vermez, hep sorular sorar” takıntısı…
O da başka bir yazının konusu…
Bu yazı, B. S. Johnson adlı yazardan şu alıntı ile bitebilir: “Ben fikirlerimin yoruma en az fırsat kalacak biçimde dile getirilmesini isterim. Gerçekte daha da ileri giderek diyebilirim ki, bir okur kendi imgelemini benim sözcüklerime ne kadar dayatabiliyorsa, o yazı o derece başarısız olmuştur. Kendi imgeleminden çıkardığı şeyi değil, benim görümü görmesini isterim onun. Başkalarının fikirlerini kabul etmedikçe ilerleme nasıl düşünülebilir. Kendi imgelemini dayatmak istiyorsa o zaman otursun kendi kitabını yazsın. Okur karşıtı bir şey olduğu düşünülebilir bunun; fakat biraz daha düşünülürse gerçekte benim yaptığım şey okuru kendi varlığını elle tutulur biçimde kanıtlamaya çağırmaktır, ben yazarak kendi varlığımı nasıl kanıtlıyorsam.”
Cumartesi, Aralık 08, 2007
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
11 yorum:
Aslında bu yazıdaki firavunun ağlamasına ilişkin en doğru yorum bence Walter Benjamin'in ilk yorumu. Firavun kendi soyundan olanlara ağlamaz.
Bu biraz da iktidar olmak ve otoriteyle ilgili. Hizmetkar başka bir sınıftandır.Daha aşağı bir sınıftandır. Hükümdara ağlanmaz.Otoriteye ağlanmaz ve gülünmez. İktidar kitleyi affeder,aşağılar,ona acır. Ama oğlu ve kızı iktidarının bir parçasıdır. Bu yüzden hizmatkara ağlar. Ve hükümdar ve soyu oyunun sahneleyicisidir. Halk sahnede oyuncu .Sergilenen oyuna ağlar Firavun.
Demek Benjamin'in ilk yorumunu doğru buldunuz, ilginç!
Ama son cümlenizden sanki ikinci yorumunu da doğru bulmuşsunuz gibi geldi, öyle mi? Yani, hizmetkarın firavunun gözünde sadece bir oyuncu olması yorumu?
“Kendi sorundan olayların yazgısı firavunu etkilemez, çünkü bu onun kendi yazgısıdır.”
“Gerçek hayatta kayıtsız kaldığımız şeyleri sahnede görmek etkiler bizi. Firavun için hizmetkarı yalnızca bir oyuncudur.”
Walter Benjamin e tamamen katılıyorum diyemeyeceğim. Hizmetkar firavunun soyundan değil ama aslında kendi yazgısında ağladığı şey iktidarını kaybetmek.İktidarın kaybı hizmetkarla tamamlanıyor. İkinci yorum ise birinciyi tamamlıyor .Oyunu sahneleyen Firavun hizmetkar sadece oyuncu.
İktidarın kaybı hizmetkarla tamamlanıyor...
Bu da ilginç bir yorum... Aklıma baba ve firavun gibi iki farklı yönetici tarzının iktidar farklarını getirdi: Bir baba soyundan olanlarla ilgilenir, firavun ise soyu dışında da bir dolu "bakmakla yükümlü olduğu" diyelim, insanla...
Sizin deyişinizle, iktidarını bir babadan fazla kaybetmesine ne neden olur? Soyunun dışına, tebasına da yayılması, iktidar kaybının...
Yani düşününce nerelere gidiliyor…
Benim bu yorumumun da ilk metinle çok ilgisi yok bence, ancak kendi yazacağım bir metinde buralara gidebilirim, tabi, mutlaka, başka ayrıntılar ekleyerek ilk metne...
İkinci yorumun birinciyi tamamlaması düşüncenizle gittim buralara tabii, “yaratıcı” bir yorum bu sizinki... Tabii yine ilk metinden artık bağımsız...
Ucu açık metinleri konuştuğum ilk metin bazında eleştirirken, yorumların o kadar da çok olamayacağı yönündeydi eleştirim, yoksa bir metnin bizi esinleyip başka metinlere götürmesi, çok güzel bir şeydir, ama o metin ucu açık olduğundan değildir bu. İlk dediğim gibi, sıkı bir hikaye bu, insanı duygulandırıyor, ve başka duygular uyandırıyor. Ucu açık olduğundan değil, ki zaten bence ucu kapatılmış, çözümlenmiş, birilerinin üzerinde düşünmesini sağladığı için zenginleşiyor, başka yerlere doğru gidiyor metin.
Yani bir metnin, ucu açık ya da kapalı, reklamını yaparsanız onu geleceğe taşırsınız…
İyi bir yazar olmanız kadar, sizin hakkınızda iyi birilerinin yazmış olması da gerekebilir.
“Oyunu sahneleyen Firavun hizmetkar sadece oyuncu.” deyişinizden hareketle: Oyunu sahneleyen filazof değil ama…
Pers kralının aşağılama planı dahilinde:mısır halkını firavunun kızını hizmetkar olarak görmesi ağlatırken,Firavunda kendi hizmetkarının esirler arasında itilip kakılmasına ağlıyor.tapılan birini başkasına hizmet eder durumda görmek ve sana hizmet eden birininde başkası tarafından itilip kaklımasını görmek.herkes kendi varoluşuyla ilgili bir kayıp duygusu yaşıyor bence.
Firavunun varoluşunu kızından çok hizmetkarına bağlamak, doğru mu sizce...
Ah bakın ne geldi aklıma:
Firavun hizmetkarına âşıktır...
Metinden çıkardığım buydu benim.Kendi fikrim karıştımı içine dersiniz?
Firavun hizmetkarına aşıksa Mısır halkıda firavunun kızına mı aşık bu durumda? arada karşılıklı bir ilişki var ama bunun aşk olduğunu nasıl anladınız?
Bence Pers Kralı da Mısır halkına aşık...
mısır halkıda firavuna aşık demek...Pers kralı firavunu aşağılayarak mısır halkının aşkını öldürmeye çalışıyor...
Siz belki fark etmediniz ama, aşırı yorumun (yarı) ironik bir yazışmayla harika bir eleştirisi oldu, elinize, dilinize, beyninize sağlık.
Yorum Gönder