Pazar, Nisan 21, 2024

AHLAK ISLATAN

Hikmet Yavuz:): “(...) Öyleyse, özneldir şiir: Bir imgenin iki ayrı zihinde birbirine benzer olup olmadıkları denetlenemez. (...) İmgenin nasıl alımlanabileceği konusunda okura yol gösterilebilir mi? Bu yol göstericiliğe karşın, gene de okurun şairin zihnindeki imgeyi (eğer, böyle bir imge var­sa! Olması gerekmez çünkü.) alımlayıp alımlamadığı denetlenemez. (...) Şair, şiirine 'ey okur bu imgeyi şöyle alımla!' diye bir yol gösterme eklentisi yapa­maz.”

Adnan Benk: Siz şu şiirinizde şunu şunu söylemişsiniz.
Melih Cevdet Anday: Ben bunu hiç düşünmemiştim.

Benk’in çıkarımı gayet tatlı, mantıklı; zor da değil şiirden onu çıkarsamak. Ama Anday’ın düşüncesizliği, zor!

Benim bir metnim mesela; ve bir yorum üzerine ben bunu hiç düşünmemiştim diyorum; aklım almaz...

Şair, tabii ki şiirinde değil ama (o da olabilir) başka bir yerde, şiiri üzerine düşünebilir mi?
Hayır.
Şairler tersten zekidir, kafalarındaki boşluğu açıklamak istemezler...

Tanpınar şöyle diyor(muş Hikmet Yavuz:)’da yine): “Büyük edebiyatlar dai­ma nesirle teşekkül eder. O arar, yoklar, keşfeder, insanı içinde ve dışında değiştirir. Eski şii­rimiz nesrin bu yardımından mahrumdu.”

Şiir üzerine yazmaktan bahsetmiyorum ama ben, (bir-iki) şiiri üzerine yazmaktan bahsediyorum. “Eserimi anlatmam gerekse, virgülüne dokunmadan tekrar yazarım” türü liseli edebiyatını da artık geride bırakalım! Oğuz Atay -mesela- suratınıza tükürse yağmur sanacaksınız...

(Bakın şimdi yazdım:

O beylik megalomani
kalmayacak tabii!

Aforizma yazmayı da deneyebilirsiniz, gücünüz yeterse. Aforizma dünyanın en üstün sanatıdır.)

Gelelim gömmeye: Şair şiirini, kendine bile açıklayamıyorsa, bırakın yayınlamayı, neden yazıyor... Çünkü şair kalmazsa, şiir, kusursuz bir şey (bknz: Oruç Aruoba ve ona kızgın Orhan Veli arasını bulmuş Murat Sohtorik...)

Hiç yorum yok: