Çarşamba, Nisan 24, 2024

RUN RANCIERE RUN

Birbirine tepeden bakan filozofları birbirine kırdıracaksın: Filozoflar arasında akıldan, sağduyudan daha kötü paylaştırılmış şey yoktur...

Savaş Kılıç / Dikkat Çeken Eksik:

“Filozof ve Yoksulları’nda ilk bakışta göze çarpan bir eksik bulunur, teorik değil tarihsel bir eksik: Platon’dan 19 ve 20. yy’a sıçrar kitap, 17 ve 18. yy’ın filozofları analiz edilmez. Bu eksiğin gerekçesi son derece açık ve basittir görünüşte: Rancière’in uzmanlık alanı 19. yy’dır; esas amaç onu incelemektir, Platon ise Batı felsefesinin ezeli arkaplanı ve –bu konuda– mutlak kaynağı olduğu için yer bulmuştur. Amenna. Fakat kitabın ilk sayfasında bulunan Bay Descartes’ın Yaşamı’ndan alınma epigraf, bulunma amacı bu olmasa bile, başka yüzyılları araya –gizlice, korsan olarak– sokmakta. Descartes’ın yoksul bir İsviçreli köylüyle ilişkisini bulduğumuz anekdota, Rancière şüphesiz, filozofların yoksullara tepeden bakmasını örneklemek üzere yer vermiştir. Ama anekdot, Rancière’in düşündüğü kadar tek-anlamlı değil, bir hayli muğlak: Sonuçta İsviçreli köylüyü ilk iki ziyaretinde kapıdan kovan Descartes değil, “korumaları”; üçüncü gelişinde kapısını açan ise Descartes. Tanıdıktan sonra, zekâ ve bilgisini takdir edip astronomi bilgisini ilerletmesine yardım eden ve onu dostları arasına katan da Descartes. Dolayısıyla bu anekdotta bir âlicenaplık ve bir tepeden bakma edası olduğuna şüphe yok, ama öte taraftan Descartes’ın gösterdiği hüsnükabul de –Rancière’in ifadesini Jacotot’da bulmayı tercih ettiği– eşitlik aksiyomuna duyulan inancın bir tezahürüdür...

(.......) “Bir insanın bildiği her şeyi herkes öğrenebilir” diyen Jacotot, “İnsanlar arasında akıldan, sağduyudan daha iyi paylaştırılmış şey yoktur” diyen Descartes’tan çok uzak değildir. Ayrıca, tarihsel olarak, “bilen ile bilmeyenin eşitliğini” öne sürmeyi mümkün kılan şey, “akılların eşitliği” önkabulüdür: Akılların eşitliği kabul edilmeden, bilen ile bilmeyenin eşitliği öne sürülemez. Böyle olunca, Descartes eksiği çok dikkat çekmektedir. Üstelik hep “paydan”, “paylaştırmaktan”, bölüşümden söz eden birinin “aklın, sağduyunun eşit olarak paylaştırıldığını” söylemekle maruf bir filozofu es geçmesi manidardır. Bu eksiğin, bu suskunluğun işaret ettiği şey, yeni (“postmodern”, “postyapısalcı” denen) Fransız düşüncesinin anti-Descartesçılığıdır. Şüphesiz, “gizli saklı hakikat” ve “bilimsel yöntem” gibi kavramları en baştan ilkece reddeden Rancière, epistemolojik bakımdan Descartesçı değildir; ama Descartesçı metafiziğin temel aksiyomlarından birini, eşitlik aksiyomunu paylaşmaktadır –paylaştığını pek vurgulamak istemese de.”

Hiç yorum yok: