“Bunun yanında tabii saplantılar benim için son derece önemli. Saplantı illa da olumsuz bir şey olmak zorunda değil. Genellikle tutku kelimesi daha olumlu bulunuyor ama tutkuda doğaya, belirlenemezliğine dair bir tını varken saplantı zihinsel süreçlerin, bir odaklanmanın sonucu. Hatta belki de tutku uçucu geçici bir şeyken saplantı bir sürekliliğe sebata ve ısrara işaret ediyor. Bizleri farklı kılan, sahih kılan saplantılarımızın derinliği ve sürekliliği.” Ömer F. Oyal
Tipik bir üçkağıtçı edebiyatçı... Kelimelerin ırzına geçersem “doğaya, belirlenemezliğine dair bir tını” elde ederim, dikkat çekerim “derinliği”!
İnternette yazışırken hemen fark ettim, biraz takıntılı mısın dedim. Biraz dedi, demek daha fazla diye hemen düşündüm. Nevizade’den geçiyoruz buluştuğumuzda, ben bir arkadaşıma rastladım ayak üstü sohbet ederken baktım kaybolmuş. Aradı. Çıkıştayım dedi. Gittim, İstiklal’de. Nooldu dedim. Çok pis kokuyordu dedi. Neyle Meyle ile eski İmroz arasında bir yerde ayak üstü konuşuyorduk! Peki olur. Burda kalabilir, ama: Tünel’e doğru yürüyoruz, insanlar nasıl oturuyorlar orada dedi. Tutku düzeyinde bıraksa sorun yok, uçsa geçse, ki tutkunun olumlu olduğuna inanırım; ama takıntıya-saplantıya dönüştürünce sebata ve ısrara işaret etti! Böylece onu farklı kılan, sahih kılan, toksik kılan derinliğe kendini sürükledi, Nevizade çok temiz yerdir diyemem ama, bir daha görüşmedik.
Perşembe, Nisan 04, 2024
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder